İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu21@gmail.com)
Leyla Zana’nın Meclis’teki yemin metni ve Leyla Zana’nın tavrıyla ilgili önemli tartışmalar oldu. Ben de bu tartışmalara katıldım. Bu tartışmalardan sonra, birçok tehdit ve hakaretle karşılaştım. Bu hakaret ve tehditleri hem bir kesim Türklerden ve hem de bir kesim Kürdlerden aldım.
Kendisi için tehdit ve hakareti meslek haline getirenler, düşünce yetisinden uzak ve kayıtsız şartsız tarafgir olan Türk ve Kürtlerin bir kesimi. Bu kesimler, oldukça tehlikeli ve saldırgan bir kesim. Bu kesim ideolojik, örgütsel, lidersel bir fanatizme sahip. Çok gözü kapalılar, sağını ve solunu görecek durumda değiller. At gözlüğüyle meselelere bakıyorlar. Bir araya gelerek ve arka arkaya dizilerek “körler zincirini” oluşturuyorlar.
Bu zihniyet sahiplerinin de değişmesi gerekir. Yoksa tutarlı demokratlıktan bahsetmek, çoğulcu demokratik bir düzeni ve rejimi hayat tarzı haline getirmek; üniter, tekçi ve otoriter olarak yapılan Sömürgeci Kemalist Devleti değiştirmek de olanaklı olmaz.
Bu konuda yapılan, gelen eleştirilerden biri de: Benim bu konuda yazdıklarımda, “Meclisteki Yeminin” çok net değişmesi ve ortadan kaldırılması için bir önerinin olmamasına ilişkindi. Bu benim yazdıklarıma yapılmış en büyük haksızlıktı. Ben bu eleştiriyi ciddiye alarak cevaplamayı ve bu eleştiriye bağlı olarak daha temel konularda tutum ve görüşlerimi açıklamayı önemli ve gerekli görüyorum.
*****
Benim, kurucusu, yöneticisi, üyesi, çalışanı olduğum Rizgarî Siyasi Hareketi: Çok eskilerde, 1977 Genel Seçimlerinde, hiçbir siyasi hareketinin düşünmediği ve aklından geçirmediği bu konuda çok açık bir tutum belirledi ve kamuoyuna da açıkladı. Siyasi Hareket olarak “Meclis Yeminine” olan yaklaşımımız ve tutumumuz, Sömürgeci Kemalist Devlete olan yaklaşımımızdan bağımsız değildi. Çünkü Meclis Yemini de diğer tüm devlet kurumları ve hayati belgeleri gibi, devletin yapısına ve çıkarlarına göre dizayn edilmişti.
1977 Genel Seçimlerinde “Bağımsız Seçim Siyaseti” tezimizin hayata geçirme babından, Muş’ta Avukat Şerafettin Kaya’yı milletvekili adayı yaptık. Çok özgün ve milli bir siyaset anlayışı çerçevesinde bir “seçim bildirgesi” kaleme aldık. Bu seçim kampanyasında, Sömürgeci devletin değişmesi için önemli taleplerde bulunduk.
Bunun yanında, seçim ve milletvekilliği söz konusu olunca, meclisteki ırkçı, Kürtlerin ulus olarak varlığını inkâr eden meclis yeminini atlamamız hiçbir şekilde düşünülemezdi. Bundan dolayı, bu hayati konuda seçim kampanyasında, bağımsız milletvekili arkadaşımız ve bizler hepimiz, Rizgarî Siyasi Hareketi olarak mecliste yemin etmeyeceğimizi de kamuoyuna taahhüt ettik.
Rizgarî Siyasi Hareketi devlete olduğu gibi, onun tüm kurumlarına, aynı zamanda vesayetle olsa Türkiye’yi yöneten siyasi partilerine karşı da açık tutum sahibiydi. Kürtlerin Türk Siyasi Partilerine de oy vermemesi gerektiğini o zaman, ulusal kurtuluş ve özgürlükçülüğümüzden dolayı vazgeçilmez ilkelerinden biri olarak benimsedi.
O tarihlerde, Kürdistan’ın özellikle Sovyetçi Hareket ve örgütleri, Türk siyasi partilerinden CHP’yi ve diğer muhafazakâr siyasi partileri, demokratikleşmeyi sağlayacağı, faşizmi engelleyeceği düşünceleriyle, destekliyorlardı.
*****
Hiç şüphe yok ki dünde bugün de, yani kuruluşundan beri devlet, Kürt devleti hiçbir zaman olmadı. Kürtlerin de, devletin kurucu aktörü olduğu konusundaki görüşler bir aldatmadan öteye bir görüş değildir.
Devlet, tartışmasız bir şekilde Kemalist Sömürgeci Türk Devlettir. Kürtlerin bütün ulusal haklarını gasp eden, Kürdistan’ı işgal, ilhak eden devlettir.
Bu nedenle, bu devletin radikal bir şekilde değişmesi, Kürtlerle Türkler arasındaki yeni bir toplumsal sözleşmeye (anayasaya) dayanması gerekir.
Ya da devletin Kürtler için son bulması gerekir.
Devletin radikal bir şekilde değişmesi, federal bir devletle olur.
Devletin Kürtler için son bulması ise, Bağımsız Kürdistan devletinin kurulması, Bağımsız Kürdistan Devletinin komşu devletle Konfederal Devlete karar vermesiyle söz konusu olur.
Devletin sömürgeci Kemalist Karakterinden dolayı, Meclis, Kürt Meclisi değildir.
Devletin değişmesine bağlı olarak, meclisin de federal meclis olarak değişmesi gerekir.
Ya da Meclisin, Kürdistan Bağımsız Devlet Meclisi ya da Konfederal Devlet Meclisi olarak yeniden yapılandırılmak zorundadır.
Hükümet, Kürt Hükümeti değildir. Hükümetin de, federal hükümet olarak değişmesi gerekir. Ya da Bağımsız Kürdistan ve Konfederal Devlet Hükümetinin kendi meclisleri tarafından oluşması gerekir.
Mahkemeler, ordu, devletin diğer kurumlarının hiç biri Kürde ait değildir. Bunların hepsinin yeni ve üzerinde anlaşma sağlanan devletin federal yapısına göre değişmesi gerekir.
İbrahim GÜÇLÜ