Kürtler için önemli bir gün: 21 Şubat

İbrahim Güçlü 

 21 Şubat, uluslararası iki önemli olaya işaret etmektedir. Bu iki önemli ve tarihi olaylardan biri, “Uluslararası Anadili Günü”; diğer önemli olay, “Uluslararası Sömürgecilikle Mücadele Günü” 

Bu iki uluslararası güne farklı tarihlerde ve farklı uluslararası kurum ve platformlar tarafından karar verilmesine rağmen, söz konusu iki konu (Dillerin yasaklanması ve yok edilmesi, sömürgecilik konuları) birbirine doğrudan bağlıdır. 

Dillerin yasaklanması, dillerin yok edilmesi; sömürgecilik sistemi ile doğrudan bağlıdır. Sömürgecilik sistemi var oldukça, ezilen, bağımlı, sömürge ulusların dilleri yasaklanmış, yok edilmiştir. Sömürgecilik sistemi son buldukça da, milletlerin dilleri bu tehlikelerden uzak kalmışlardır. 

Buna rağmen uluslararası iki önemli kurumun (BM ve UNESCO), sömürgecilikle mücadele günü ile anadili yasaklama, yok etmeye karşı mücadeleyi ayrı tutmasının nedeni; ayrıştırarak daha fazla göze batırma, her iki planda somut projeler, tedbirle geliştirmek içindir. 

Birleşmiş Milletler aynı zamanda, 21 Mart’ı da “Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü” olarak tespit etmiştir. Oysa bilinen bir gerçek var ki, Irkçılık da, sömürgeci faşizmin bir ürünü, uygulaması, politikasıdır. 

21 Şubat’a anlam veren iki olay ve gün de, biz Kürtleri, Kürt milletini ve Kürdistanlıları ilgilendirmektedir. Bu anlamlı günü Kürtler açısından ele almak ve anlamlandırmak, hayati önemdedir. 21. Yüzyılı yaşadığımız halde, Kürtlere halen yapılmakta olan büyük tarihi adaletsizliğe ve hukuksuzluğa da işaret etmek bakımından anlam taşımaktadır. 

SÖMÜRGECİLİKLE, DİLLERİN YASAKLANMASI VE YOK EDİLMESİ 

Toplulukların en doğal ve ilk ihtiyaçlarından biri, birbirileriyle anlaşma aracına sahip olmalarıydı. Bu ihtiyacı karşılama, işaretlerle birbirlerini anlamakla başladı. Bu araç insanların yetenekleri bilgileri ve ihtiyaçlarının çeşitlilik kazanmasıyla evrimleşerek, ortak bir dile ulaştı. 

Bundan dolayı da, her topluluğun, halkın, milliyetin, ulusun dilinden bahsedilmeye başlanmıştır. 

Görülüyor ki, toplulukların, halkların, milliyetlerin, ulusların dilleri doğal bir evrimleşme süreci ile oluştuğu gibi; gelişme ve zenginleşmesi de oldukça doğaldır. Bundan dolayı da, hiçbir topluluğun, halkın, milliyetin, ulusun dili, kendiliğinden kısırlaşmaz, zayıflamaz, yasaklanmaz, ortadan kalkamaz. 

Bir dilin ortadan kalkması için, dışarıdan açıkça ve insanlık dışı; toplulukların, milliyetlerin, halkların, ulusların dillerine düşman bir hareketin gelişmesi gerekir.

Bu hareket de, sömürgecilikle, devletlerin başka ülkeleri işgal ve ilhak etmesi, sömürgeleştirmesi ile ortaya çıkmıştır. 

Sömürge devletlerinin sömürge hale getirdikleri ülke ve ulusların dillerine, kültürlerine, ulusal değerlerine karşı tutumları farklı olmuştur. 

Bununla birlikte denizaşırı sömürgelerde ve deniz aşırı olmayan Kürdistan gibi sömürgelerde, sömürgecilerin sömürgeleştirdikleri ülkelerin ve ulusların dillerine, kültürel değerlerine karşı uygulamaları da farklı olmuştur. 

Sömürgeci İmparatorluklarda, sömürgeci yönetimler, sömürgelerde idari yapıyı kendilerine bağlamayı, o ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahip olmaları amaç olarak seçmiştir. Bu imparatorluklarda, sömürge ulusların dilleri, kültürleri, diğer ulusal değerleri yasaklanmamıştır. Bağımlı ve sömürge ulusların dilleri ve kültürlerini geliştirmek istemezse de, ortadan kaldırılmasını metot ve stratejik bir politika olarak benimsememişlerdir. 

Sömürgeci jakoben ulus devletler, sömürge ülkelerin ve ulusların yer altı ve yer üstü zenginliklerine sahip olmayı, o ülkeleri ve ulusları doğrudan yönetmeyi yeterli görmediler. Sömürgeleştirdiği ülkelerin tüm değerlerine sahip olmak istedikleri gibi O ulusların dillerini, kültürlerini, ulusal değerlerini yasakladılar. Onunla da kalmadılar ortadan kaldırmak ve yok etmek istediler. 

Bu nedenle, sömürgeci egemenlik sistemi ile anadillerin yok sayılması, ortadan kaldırılması arasında doğrudan bir bağ vardır. 

Bundan dolayı 21 Şubat, Bengali Dili Hareketi için Bangladeş polisi ile çatışan Bangladeşli üniversite öğrencilerinin öldürülmesinin ardından UNESCO tarafından Uluslararası Anadil Günü ilan edildi. 17 Kasım 1999’da 21 Şubat günü olarak belirlenen günün asıl adı ise; “Anadil Hareketi Günü’dür.” 

UNESCO, kaybolma tehlikesi olan dilleri, “kırılgan”, “açıkça tehlikede”, “ciddi anlamda tehlikede”, “son derece tehlikede” ve “kaybolmuş” olarak nitelendiren UNESCO raporuna göre; Türkiye’de 18 dil, dünyada ise 2473 dil kaybolmaya yüz tutmuş durumdadır. 

Uluslararası Anadil Günü’nün, UNESCO üyesi ülkeler tarafından kutlanması o ülkelerin çok dilliliği savunduğu anlamına gelir. Ama ne yazık ki bu teorik olmaktan öteye geçmiyor. Bugünü kutlayanlar bile, ulusal toplulukların, milliyetlerin, azınlıkların, halkların, milletlerin dillerinin yok olmasını engellemek için çaba göstermiyorlar. 

Birleşmiş Milletler sözleşmesinde: “Bütün halkların devredilmez tam hürriyet, egemenliklerini kullanma ve milli ülkelerinin tamlığı hakkına sahip olduklarına kani olarak, sömürgeciliği bütün şekil ve tezahürleriyle çabuk ve şartsız olarak sona erdirme zaruretini resmen ilan eder” der. 

BM sözleşmesinin bu ilgili maddesine göre de, 21 Şubat’ı Uluslararası sömürgecilikle mücadele günü olarak ilan eder. BM, bu kararla, sömürgeciliğin, halkların, milletlerin baş belası bir uygulama ve sistem olduğunu kabul etmekle kalmıyor; bu sistemin aynı zaman da tüm insanlığa, dünya barışına, huzuruna, adalete ve demokrasilere de zarar verdiğini de kabul ediyor. Bunun için de sömürgeciliğe karşı mücadeleyi, dünyadaki tüm insanlığın, halkların, milletlerin, devletlerin görevi olarak belirliyor. 

Bugüne dek pratikte olan bu mudur? Cevabım kesinlikle hayırdır. 

Devletler, kendi devlet ve milletlerinin ulusal çıkarları için bazı anti-sömürgeci mücadeleleri desteklemişlerdir ve bazılarına da karşı olmuşlardır. Bu tutum ve politika soğuk savaş döneminin tam anlamıyla retoriğidir. Böylece de sömürgeciliğin tasfiyesini değil, yaşamını devam ettirmeye hizmet etmişlerdir. 

BM ve onun üyesi devletlerin bu sorumsuzluğu, özellikle de Kürdistan’daki sömürge sisteminin egemenlik sistemine karşı olan tutumda kendisini göstermektedir. BM, Kürdistan’da sömürgeci sistemin ortadan kaldırılması için, ilgili devletlere (İran, Türkiye, Irak, Suriye) devletlerine bir müeyyide uygulamadığı gibi; Kürtlerin anti-sömürgeci mücadelelerle sömürgecilikten kurtuluş hareketlerine destek de olmamışlardır. Kürdistan’ı sömürgeleştiren devletlerle ilişkileri geliştirerek, onların sömürgeci uygulamalarına, işgal ve ilhaklarına, Kürt milletinin anti-sömürgeci ulusal kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesini kanla ve katliamla bastırmalarına; asimilasyon politikalarına; Kürt dili, kültürü, diğer tüm ulusal değerlerinin yok edilmesine yardımcı ve destek olmuşlardır. 

Bunu da Kürdistan’ın deniz aşırı bir sömürge olmamasıyla izah etmeye çalışmışlardır. Açıktır ki BM bu haliyle Kürtleri hiçbir şekilde temsil etmemekte, meşru bir kurum olarak Kürt milletinin karşısına çıkmamaktadır. 

KÜRT DİLİNİN VE DİĞER MİLLİ DEĞERLERİNİN YOK EDİLMEK İSTENMESİ; KÜRTLERİN ANTİ-SÖMÜRGECİ MÜCADELESİ 

Kürdistan, hem Osmanlı ve Fars İmparatorlukları döneminde, hem de Türk, Arap, Fars ulus devletleri döneminde sömürge bir ülke konumun da oldu. 

Kürdistan halen de bağımsızlığına kavuşmamış bir ülkedir. Kürt ulusu da özgürlüğünü kazanmamış bir ulustur. 

Kürdistan 4 parçaya bölünmüş bir sömürgedir. Kürt milleti de dört parçaya bölünmüş bir millettir. 

Kürdistan, önce imparatorluklar döneminde ve sonra ulus devletlerin sömürgesi olunca, Batının klasik sömürgelerinden de farklı bir konum kazandı. Bir kimliksiz alt-sömürge konumunda bir statü kazandı. 

Batılı sömürgecilerin, kendi sömürgelerindeki asıl derdi, sömürgeleştirdiği ülkenin ve milletin yeraltı ve yer üstü zenginliklerine sahip olmaktı. Bu zenginliklere kolaylıkla sahip olması için de, kendilerine bağlı yerel bir sömürge yönetimini oluşturmayı benimsemişlerdi. 

Türk, İran, Irak, Suriye Sömürgeci devletleri ise, Kürdistan’ın sadece yer altı ve yer üstü zenginliklerine sahip olmakla kalmadılar. Kürdistan’da yerli idari bir yönetim de oluşturmadılar. Kürdistan’ı işgalle birlikte ilhak ettiler. 

Sömürgeci devletler, bundan dolayı Kürtleri, millet olarak yok saydılar. Kürt dilini, kültürünü, diğer bütün ulusal değerlerini ortadan kaldırmak için insanlık dışı her metoda başvurdular. Bilimle, insanlıkla, sosyolojik gerçekler alakası olmayan ırkçı tezler oluşturarak, Kürt milletinin varlığına son vermek istediler. Kürtlere karşı fiziki, kültürel, dilsel bir jenosid uyguladılar. Bu jenosid sürekli, planlı, kanlı bir mecrada yürümeye devam ediyor. 

Kürtler, buna rağmen ulus devletlerin sömürgeci uygulamalarını hiçbir zaman benimsemediler ve kabul etmediler. 

Kürtler, Osmanlı İmparatorluğu döneminde olduğu gibi sömürgeci ulus devletlerin bünyesinde de bağımsız devletlerini kurmak, bağımsız ve özgür olmak için anti-sömürgeci nitelikli mücadelelerini dört devletin sınırları içinde ve Kürdistan’ın dört parçasında; değişik dönemlerde, değişik örgütlenmeler, değişik strateji ve taktiklerle sürdürdüler.

Ama ne yazık ki, Kürt milletinin bu anti-sömürgeci mücadelesi, sömürgeci devletlerin askeri saldırılarıyla kanla ve katliamla bastırıldı. 

Bulunduğumuz aşamada da Kürt millet meselesi çözülmediği, Kürt milleti kendi kaderini özgürce ve kendi iradesiyle tayin etmediği ve kendi devletini kurmadığı için; halen bu anti-sömürgeci mücadele devam ediyor. Bir yanda da sömürgeci devletlerin saldırıları, katı sömürgeci uygulamaları devam ediyor. 

Kürt milleti, Kürdistan’ın Güneyinin dışında bütün ulusal haklarından yoksundur. Sadece Kürdistan’ın Güneyinde milletimiz sınırlı iktidar ve egemenlik sahibidir. Kürt dilini, kültürünü, diğer ulusal değerleri geliştirme özgürlüğüne sahiptir. Kürt dili yasaklı değildir. Kürt dili eğitim ve öğretim dilidir. 

Kürdistan’ın diğer parçalarında Kürt ulusunun bütün ulus değerleri tehdit ve tehlike altındadır. Kürt dili, kültürü, diğer ulusal değerlerinin yok edilmesi için büyük bir çaba vardır. Kürt dili ve kültürünün gelişmemesi için her Türlü ırkçı engeller karşısına çıkarılmaktadır. 

Kürdistan’da tüm ulusal değerlerin özgürleşmesi, gelişme ve serpilme şansını bulması, Kürt dilinin eğitim ve öğretim dili, resmi dil olması için: Kürdistan’daki sömürgeci sistemin tasfiyesi, Kürdistan Devletinin kuruluşuyla olanaklı olur. 

21 Şubat Uluslararası Anadili ve Sömürgecilik Gününde Kürdistan’da sömürgeci sistemin son bulması, Kürt dilinin ve tüm diğer ulusal değerlerinin özgürleşmesi, Kürt dilinin eğitim-öğretim dili olması için mücadeleyi geliştirmeyi unutmayalım. 

Diyarbekîr, 21 Şubat 2023

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *