İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu21@gmail.com)
Kürt milleti (milletimiz) ve Kürdistan (ülkemiz), 1639 yılında Kasrı Şirin Antlaşmasıyla Osmanlı ve Pers Fars İmparatorluğu arasında paylaşıldı. Kürdistan iki parçaya bölündü.
Ne yazık ki, Kürt milletinin ve Kürdistan’ın parçalanması orada durmadı. Uluslar arası emperyalist güçlerin ve bölge sömürgeci devletlerinin politikası sonucu, 1923’te Lozan Antlaşması ile dört parçaya bölündü.
Kürt milletinin ve Kürdistan’ın parçalanması, bağımsız devlet olmasını engelleyen en önemli sebeplerden biri oldu. Çünkü Kürdistan’ın dört sömürgeci devletin (Türk, Fars, Irak ve Suriye) işgali altına girince ve sömürgesi olanca; Kürdistan’ın herhangi bir parçasındaki bağımsız devlet oluşumu ve çalışması, bütün sömürgeci devletleri tehdit eden ve çıkarlarına karşı olan bir konum yarattı.
Sömürgeci devletler, bu nedenle, Kürt millet meselesinde ve Kürdistan konusunda doğrudan ve doğal bir şekilde ortak bir stratejiye sahip oldular. Bu ortak stratejinin gereği olarak, Kürtlere karşı ittifaklar, oluşturdular. CENTO ve Bağdat Paktını yapılandırdılar ve kurdular. Kürdistan’ın Güneyindeki Otonominin yıkılması için, Cezayir Antlaşmasına ortak bir şekilde doğrudan taraf oldular.
Ayrıca stratejik anlamda daha ötesinde hareket ettiler: Kürdistan’ın bağımsızlığını engellemek için kendilerine bağımlı ve Kürtler içinde örgütler kurdular. Bu örgütleri, Kürtlere ve Kürdistan örgütlerine karşı savaştırdılar. PKK/PYD bunun en somut örneğidir. PKK, oluştuğu günden itibaren, değişik dönemlerde, Kürdistan’ın bütün parçalarında Kürdistan’da milli ve toplumsal güçlere, Kürdistan örgütlerine karşı savaştı.
Bu yakın zamanda da, Kürdistan Federe Devletini savaş alanı haline getirmeyi ilan etmiş konumdadır.
Kürt milletinin ve Kürdistan’ın bağımsızlığını engellemek için çaba gösteren, paktlar kuran, antlaşmalara yapan sömürgeci devletlere karşı da Kürtlerin de ortak bir strateji oluşturmaları, milli bir cephe kurmaları, birlikte çalışma platformları kurmaları gerekmektedir.
Ayrıca, Kürt milletinin ve Kürdistan’ın birliğe kavuşması, bir çırpıdan değil, zamanla, aşamalı ve farklı dönemlere yayılmış bir şekilde olacaktır.
Bunlar için de, bütün parçalardaki Kürtlerin, Kürt ve Kürdistan temsilcilerinin, siyasi parti ve sivil kuruluşlarının ortak bir davranışa ve stratejiye; hem de detaylandırılmış, zaman ve dönemlere göre güncelleşmiş bir stratejiye; ortak bir temsili iradeye ihtiyaçları var.
Bu ortak iradenin ve stratejinin oluşacağı yer de, Kürdistan’da gerçekleştirilecek bir milli kongredir.
Bütün parçalardaki Kürtler de, bu bilinç ve ihtiyaçtan dolayı, çok eski tarihlerden bu yana bu ortak iradenin ve stratejinin oluşması için çaba göstermektedirler.
Rizgarî-Ala Rizgarî sürecinde ve daha sonraki örgütlenme platformlarında, ortak stratejinin, “milli kongre”de oluşacağını hep savundum. Bunun için örgüt ve kişi olarak somut çalışmalar içinde oldum/olduk.
1979 yılında “milli kongre” için başlattığımız çalışmalar, iki nedenden dolayı başarıya ulaşamadı, Bu nedenlerden biri, Kürdistan örgütleri arasındaki düşmanca tutumlar ve çatışmalar. İkinci neden, Kürdistan örgütlerinin farklı sömürgeci devletlerle ilişkiler içinde olmalarıydı.
Daha sonraki tarihlerde de, “milli kongre” konusunda çok yazılar yazdım ve analizler yaptım. Üzülerek belirteyim ki, analizlerim gözden geçirildiği zaman, bulunduğumuz aşamada da “ulusal kongrenin” yapılmasının koşullarının olmadı görülecektir.
Parçaların çıkar ve statü farklılıklarının dönemsel olarak var olduğu gerçeği ortadadır. Bu durum da, “milli kongrenin” yapılmasını engellemektedir. Bundan dolayıdır ki, son yıllarda bu konuda yapılan çalışmalar da başarıya ulaşmamıştır.
Buna rağmen, Kürtlerin ve Kürdistan partilerinin her toplantısında “milli kongre” önermesi yapılmaktadır.
Bundan dolayı soruna bir kez daha derinliğine bakmak gerekir.
Bunun yanında PKK/PYD, “milli kongrenin” bir aktörü müdür, değil midir? Onu da açığa çıkarmak gerekir.
MİLLİ KARAKTERDEKİ ÖRGÜT VE PARTİLER, MİLLİ KONGRENİN ÜYESİ VE KURUCULARI OLABİLİRLER…
Kürdistan’da milli kongreden bahsedildiği zaman, milli nitelikli kesimlerin, parti ve örgütlerin bir araya gelişinden bahsedilmesi gerekir. Milli parti ve örgütler, Kürt milletinin bağımsızlığı, iktidarı; federal, bağımsız devlet, konfedaeral devlet statüsü; egemenliği, devleti için mücadele eden örgütlerdir.
Oysa Kürdistan’da siyasi parti ve örgütlerin hepsi milli karakterde değiller. Yurtsever değiller. Yurtseverliğe karşıdırlar. Milli parti ve örgüt özelliklerine sahip değillerdir.
Bunun en somut delili de PKK/PYD’dir.
PKK, Kemalistlerin bir projesi olarak yapılandı. Şimdilerde diğer üç sömürgeci devletin de emir ve komutası altındadır. Bu yapısıyla milli bir parti niteliğinde olduğunu kabul etmek olanaksızdır.
PKK’nın milli nitelikli bir parti olması için, bu emir komutanın dışında hareket etmeye karar vermesi gerekir.
Peki, PKK, bu emir komuta zincirinden kopabilecek mi? Özgürleşebilecek mi? Milli saflara gelebilecek mi?
Bu sorulara olumlu yanıt vermek olanaklı değildir. Bu nedenle, verili durumda PKK/PYD Kürdistan’da milli kongrenin bir aktörü olamaz.
OPERASYONAL ÖRGÜTLERİN MİLLİ KONGREDE YERİ YOKTUR. ONUN KURUCUSU VE ÜYESİ OLAMAZ…
Kürdistan’da milli parti ve örgütler, kendi halkına, Kürt milletine karşı savaşmazlar. Kürt milletinin çıkarlarını temsil ederler. Sömürgeci devletlerin çıkarlarını temsil etmezler, onların plan ve programları çerçevesinde hareket etmezler.
Oysa PKK, Kürt milli hareketini tasfiye etmek, hedefinden uzaklaştırmak, manipüle etmek, Kürt milli hareketinin siyasal, toplumsal, örgütsel dinamiklerini, değerlerini tasfiye etmek için, Kemalistler tarafından, operasyonal bir örgüt olarak kuruldu.
Bu operasyonal misyonunun sınırlarını, Irak, İran ve Suriye Devletlerinin güdümüne girdikten sonra, genişletti. Bu misyonunu, sadece Kürdistan’ın Kuzeyinde değil, diğer Kürdistan parçalarından da yerine getirdi.
Halen de bu misyonunu yerine getirmeye devam ediyor.
PKK’nın, milli kongrenin bir aktörü olabilmesi için bu misyonundan vazgeçecek mi?
Operasyonal örgüt olma karakterinden uzaklaşacak mı?
Bunun için 1. Madde de belirttiğim gibi güdümünde olduğu devletleri terk edecek mi?
Bu sorulara da verilecek olumlu bir yanıt yoktur.
MİLLİ KONGRENİN BİR ŞARTI KÜRTLERİ ÖLDÜRMEMEK VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ KABUL ETMEKTİR…
Milli demokratik bir toplumun, parti ve örgütlerin, en önemli özelliklerinden biri de, hak ve özgürlüklere saygı, hukukun üstünlüğünü benimsemektir.
Böyle bir toplum çoğulcu bir toplum, uzlaşmaları, ittifakları, koalisyonları kabul eden bir toplum olur. Böyle parti ve örgütler, milli çıkarlar etrafından birleşmesini, bütünleşmesini bilirler.
PKK, bir operasyonal örgüt olma karakterinden dolayı, Kürt liderlerini, Kürt siyasi partilerinin yönetici ve üyelerini, kanaat önderlerini, muhtarları, aşiret reislerini, ağaları, Kürdistan’ın Güneyinde pêşmergeleri, Kürdistan’ın Doğusunda gençleri ve pêşmergeleri, kendi içinde muhalefet eden taraftarlarını katletti. Bu eylemine halen devam ediyor.
PKK’nın katlettiği Kürt insanının sayısı, on binleri buluyor.
PKK, Kürtlükle ve insanlıkla alakası olmayan bu barbar davranışından vazgeçecek mi?
Bu konuda hukuksal yargılanmayı göze alacak mı?
Bu sorulara da olumlu cevap verilemez.
PKK, yakın zamanda, Kürdistan federe devletine karşı savaş ilan etti. Kürdistan’ın Batı parçasından Baas ile oluşturduğu diktatörlükle Kürt milletine karşı savaşıyor.
MİLLİ KONGRE İÇİN ORTAK AMAÇ GEREKLİDİR…
Daha önce de belirttiğim gibi, Kürdistan’da milli kongre, milli güçlerden oluşur. Onlarla yürür ve sonuçlara varır. Bu şart da yeterli değildir. Bu güçlerin de milli kongreyi yapmaları için, ortak bir amaçlarının da olması gerekir.
Kürdistan örgüt ve partilerinin geneli, en azından Federe Kürdistan amacında bir ortaklığa sahipler. Bunu da Kürtlerin de devlet olma hakkı merkezinde ve giderek Kürdistan’da devlet kurulması merkezinde savunuyorlar. Bundan dolayı, Kürdistan’ın değişik parçalarında ortak amaca sahip olan örgüt ve partilerin ortak milli kongre yapmasında bir beis ve sorun yoktur.
Oysa PKK, Kürdistan’ın Kuzeyi ve diğer parçalarındaki örgüt ve partilerle ortak ve milli bir amaca sahip değildir. PKK, Türkiye’de Türkiyeci, İran’da İrancı, Irak’ta Irakçı, Suriye’de de Suriyeci.
Öcalan Türkiye’ye geldikten sonra: “Kürtlerin ne bağımsız devlet, ne federal devlet, ne de otonomi talep etme hakları yoktur”, dedi. Bundan dolayı da, dörde parçalanmış Kürdistan’ı, “Demokratik özerklik” ve kantonlarla, onlarca parçaya bölmeyi savunmaktadır. Kürdistan’ın Güney Batısında üç kanton stratejisiyle bunu somut hale getirmiş durumdadır.
Kürdistan’ın Güneyinde 2. İsrail Devleti’nin kurulduğu ya da kurulmakta olduğu konusunu bir tehlikeli gelişme olarak nitelendirerek, sömürgeci devletleri sürekli uyardı.
PKK yöneticileri, şimdilerde her gün yatıp kalktıkça, Kürt milletinin ulus devlet kurmasına, Kürtlerin bağımsız devletlerini kurmasına şiddetle karşı çıkmakta ve mücadele etmektedirler.
Kürdistan’ın Güneyinde güncelleşen bağımsız devlet kuruluşuna silahla karşı duracaklarını ifade ediyorlar.
PKK, milli kongre isterken, Kürdistan’daki örgüt ve partilerle ortak bir amacı organikçe savunacak ve benimseyecek mi?
Bu soruya da olumlu cevap vermek olanaklı değildir.
ULUSAL KONGRE İÇİN KÜRDİSTAN ÖRGÜT VE PARTİLERİNİN, LİDERLERİNİN, BİRBİRLERİNİ DOST KABUL ETMELERİ VE MEŞRU GÖRMELİDİRLER…
Kürdistan’da milli kongrenin yapılabilinmesi için, Kürdistan’daki parti ve örgütlerin, Kürdistan liderlerinin, birbirlerini dost kabul etmeleri, meşru görmeleri, karşılıklı bir sevgi ve saygı içinde olmaları gerekir.
PKK, operasyonal bir örgüt olma niteliğinden dolayı, Kürdistan’daki tüm örgüt ve partileri tasfiye etmeyi kuruluş felsefesi haline getirdi. Bunun içinde her türlü adımı attı.
Kürdistan’daki parti ve örgütleri, Kürdistan’daki liderleri meşru kabul etmedi. Düşman ilân etti. Halen de bu tutumuna devam ediyor.
PKK’nın, milli kongrede yer alması için, bu tehlikeli ve sömürgeci devletlere hizmet eden görüşlerinden vazgeçecek mi?
Cevap olumlu değil. PKK, bu konudaki düşmanlığını giderek artırmaktadır. Kürdistan’ın bütün parçalarda sömürgeci devletlerin vesayeti altında kendi diktatörlüğünü kurmak istemektedir.
MİLLİ KONGREDE YER ALACAK KÜRDİSTAN ÖRGÜT VE PARTİLERİNİN, PARÇALARIN HUKUKUNA VE MİLLİ HUKUKA SAYGILI OLMALARI; HEGEMONYACI, İŞGALCİ OLMAMALARI GEREKİR…
Kürdistan’daki örgüt ve partilerin, milli kongre yapabilmeleri için, parça hukukuna, milli hukuka, geleneksel ve uluslararası hukuka saygılı olması gerekir. Bu hukuk da, Kürdistan örgüt ve partilerinin; faaliyetlerini, milli mücadelesini, iktidar paylaşımını, kendi parçalarında yapmayı kabul etmeleri demektir.
Bu hukuk, Kürdistan örgüt ve partilerinin faaliyetlerini ve mücadelelerini kendi parçalarıyla sınırlandırmalarını öngörüyor. Başka parçalar üzerinde hegemonya ve egemenlik talebinde bulunmamayı gerektiriyor. Tersi bir talep, o örgüt ve partileri işgalci yapar. Kürdistan’ın her parçasındaki örgüt ve partilerle çatışmalı hale getirir.
PKK, stratejisi, düşünceleri ve uygulamalarıyla, parçaların hukukuna saygı göstermedi. Saygı göstermemeye devam ediyor. Kürdistan’ın diğer parçalarında egemen ve iktidar olmak istiyor. Bunun için de, doğal olarak o parçalardaki örgüt ve partilerin, tasfiyesini, stratejik anlamda benimsiyor ve ele alıyor.
PKK, Güney Kürdistan’ın bazı bölgelerinde (Şengal de dahil), Güney Batı Kürdistan’da somut diktatörlük egemenlik alanlarına sahip.
PKK’nın, parçaların hukukuna, Kürdistan’daki örgüt partilerin hukukuna sayı duymadan, milli kongreyi Kürdistan örgüt ve partileriyle yapması olanaklı değildir.
PKK’nın, milli kongrenin bir aktörü olması için bu strateji ve anlayışından vazgeçecek mi?
Kürdistan’ın değişik parçalarındaki hegemonyacı ve egemenlik düşüncesinden vazgeçecek mi?
Kürdistan’ın diğer parçalarında zorla, hile ile oluşturduğu egemenlik alanlarını terk edip, Kürdistan’ın Kuzeyine çekilecek mi?
Bu sorulara da verili durumda olumlu cevap vermek olanaklı değildir.
MİLLİ KONGRE, ÇOĞULCULUKTUR. BUNDAN DOLAYI, DEMOKRASİYİ BENİMSEYEN ÖRGÜT VE PARTİLERİN PLATFORMUDUR…
Kürdistan’da, milli kongreyi yapacak örgüt ve partilerin demokrasiyi benimsemeleri gerekir. Demokrasiyi benimsemeyen bir partiyle yaşamak, aynı birlik içinde olmak olanaklı değildir.
Milli Kongre, doğası gereği de, çoğulcudur ve demokrasiyi benimseyenlerin platformudur.
Milli Kongre, çoğulcu ve katılımcı bir platform olduğu için, demokrasiyi benimseyen örgüt ve partileri barındıran bir platformdur.
Birbirlerinin varlığına ve meşruiyetine saygı duyan, birbirlerinin hak ve hukukunu savunanların oluşturduğu ortak bir iradedir.
Ne yazık ki, PKK’nın demokrasi ile bir alakası yoktur. Tek parti, tek ideoloji, tek lider diktatörlüğünü savunuyor.
Kendisi dışındaki örgüt ve partileri tasfiye etmek için çaba gösteriyor.
Kürdistan’daki örgütlerin ve partilerin hak ve hukukuna saygılı değildir. Parçalar hukukunu ve milli hukuku hiçe saymaktadır
Bulunduğumuz aşamada, Kürdistan’ın Güney Batısında, Baas ile birlikte bir diktatörlük oluşturmuş durumdadır. Halkımıza zulüm yapmaktadır. Kürdistan’ın Güney Batısındaki örgüt ve partilere hayat hakkı tanımamaktadır. İnsanlarımızı tutuklamakta ve öldürmektedir. Kürt yurtseverlerinin örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüklerini gasp etmiş durumdadır.
Özcesi, PKK’nın demokrasi ve hukukla alakası yok. Milli kongrede yer alması için bu niteliğinde dönüşüm yapacak mı?
Bu da hiç olanaklı görünmüyor.
MİLLİ KONGRE, MİLLİ MÜCADELEDE MEŞRU MÜCADELE YÖNTEMLERİNİ KULLANANLARIN İRADESİNİ TEMSİL EDER…
Anti-sömürgeci milli mücadele, mazlum, sömürge, ezilen milletlerin mücadelesidir. Kürt milli mücadelesi de, Kürt milletinin milli mücadelesidir. Kendi iradesi ile kendi kaderini tayin etmesidir. Kendi özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanmasıdır.
Milli mücadelede, meşru mücadele yöntemlerinin, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine uygun mücadele yöntemlerinin kullanılması gerekir. Terör metodu, meşru bir milli mücadele metodu değildir. Kürdistan’ın Doğusundaki ve Güneyindeki mücadele de bize bunu öğretmiştir.
PKK, mücadelede, özellikle de Kürtlere karşı meşru mücadele yöntemini; demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine uygun mücadele yöntemlerini kullanmıyor.
PKK’nın, milli kongre platformunda yer alması ve kongrenin bir aktörü olabilmesi için mücadele yönteminde değişiklik yapması gerekir.
Bu da imkân dâhilinde görülmüyor.
MİLLİ KONGRENİN ŞARTLARININ OLGUNLAŞMASI GEREKİR. ULUSAL KONGRE ELE ALINIRKEN, KÜRDİSTAN FEDERE DEVLETİ’NİN STATÜSÜ VE ÇIKARLARI ÖN PLANDA TUTULMALIDIR…
Bir çocuğun doğması için, 9 aylık süreye ihtiyaç vardır. Su, her elementle oluşmaz. Kimya disiplinine göre, Bir oksijen ve 2 Hidrojen elementinin senteziyle oluşur.
Sosyal vakıalar da böyledir. Olgunlaşmadan kendisini göstermezler ve doğmazlar. Bu gerçek Kürdistan’da milli kongre için de geçerlidir.
Kürdistan, örgüt ve partileri, şahsiyetleri ve sivil toplum örgütleri, tüm millici sınıf tabakaların her parçada,, bütün parçalarda birliğe, güç ve eylem birliğine, milli cepheye, milli kongreye ihtiyaçları vardır.
Ama bunların her koşulda gerçekleşeceği anlamına gelmez. Bu bağlamda, Kürdistan’ın koşulları, örgüt ve partilerinin konumu, Kürdistan’daki milli mücadelenin her parçadaki düzeylerinin farklılıkları, statü konumları (Ki Kürdistan’ın Güneyi federe bir devlet ve bağımsız devlet için yeni bir aşamaya evrimleşmiş durumda), Kürdistan’daki örgüt ve partilerin uluslararası ve bölge devletleriyle ilişkileri analiz edildiği zaman, milli kongrenin koşullarının olmadığı hemen görülebilir bir gerçektir.
Kürdistan’ın bulunduğu koşullar, Milli Birlik ve Milli Kongre koşullarının hazırlanacağı, olgunlaştırılacağı; milli kongrenin aktörlerinin ve en başta da Kürdistan parti ve örgütlerinin, yeni koşullara uygun, tarihsel döneme ve evrensel koşullara uygun düşen reformları kendi bünyelerinde yapmalarını gerektirmektedir.
Milli Kongrenin bu aşamada yapılmasının, özellikle bağımsız devlet aşamasında olan Kürdistan’ın güneyine zarar vermesi söz konusudur.
Bu nedenle, Kürt parti ve örgütlerinin olur olmaz yerde ve zamanda, milli kongre önermesinin, iyi niyetli bir önerme olmadığını düşünüyorum.
Bunu da her zaman yazdım ve ifade ettim.
Amed, 21 Mayıs 2017