Evet, bugün Kobani’de Kürtler neredeyse Halepçe’den de daha vahşice yöntemlerle katlediliyorlar.
IŞİD adlı vahşet sürüsü, yüzünü kapatarak, insanlığın gördüğü en vahşi yöntemlerden de vahşice bir şekilde insanlarımızı katlediyor.
25 Haziran’da mübarek bir ramazan sabahında, döktüğü kanla Müslümanlıktan, insanlıktan nasibini almadığını bir kez daha kanıtlayan İŞİD çeteleri, çoğunluğu çocuk ve kadın, 150’yi aşkın Kürdü vahşice katletti. Yüzlercesini de yaraladı.
Yüzünü kapatan IŞİD değildir. Bizzat onu yönetenlerdir, halkımıza saldırtanlardır yüzlerini kapatanlar. Ama biz onları tanıyoruz. Yüzlerine taktıkları o maskenin, aslında insanlığın tecrübe ve vicdanınca nasıl şeffaflaştırıldığını bilmiyorlar.
Evet, nedir bu kin, bu nefret, bu insanlık dışı vahşet? Nedir bu yaratıkların içine bu Kürt düşmanlığı nefretini eken akılliyet?
Kobani’deki bu katliamın, yüreklerin kaldıramayacağı görüntü ve fotoğrafları daha yeni yeni gün ışığına çıkmaya başlamışken, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan, büyük bir hırs ve nefret duygusunun dışavurumuyla ‘’Kuzey Suriye’de yeni bir devlete, bedeli ne olursa olsun, izin vermeyeceğiz’’ diyor.
Sayın Erdoğan, anlaşılan siz Rojava Kürdistanı’nı işgali dahil, tüm ‘’bedelleri’’ göze aldığınız ifade etmek istiyorsunuz. Hatta IŞİD’i bizzat desteklediğinize dair iddiaları , neredeyse onaylarcasına bir söylemle, ‘’Kuzey Suriye’de’’ her şeyi yapmaya hazır olduğunuzu ima ediyorsunuz.
Peki hani sizin ‘’çözüm süreci’’niz? İki yıldır sürdürdüğünüz tüm görüşmelerin aslında bir oyalama, bir öteleme ve kandırmacadan başka bir şey olmadığı kanaatini , bu son söylemlerinizle doğrulamış olmuyor musunuz?
Kaldı ki, siz hangi devirde yaşadığınızı bazen unutuyor gibisiniz. Öyle kafanıza estiği gibi, istediğiniz zaman, istediğiniz yeri işgal edemeyeceğinizi bilmeniz gerekir diye düşünüyorum. Dünya da eski dünya değildir. Atacağınız her yanlış adım, battıkça daha da batmanıza yol açacaktır.
Nasıl ki ‘’tek şef’’ olma hırsınız seçimlerde büyük bir duvara tosladıysa; ‘’Kuzey Suriye’’ye yönelik herhangi bir maceracı girişimizin, ‘’başkanlık’’ arzunuzun tarihe gömülmesinden daha beter sonuçlar doğuracağını kolaylıkla tahmin edebiliriz.
Evet sayın Erdoğan; Kürtleri kırımlardan geçirerek yok etmeye, özgürlük mücadelelerini bastırmaya çalışan nice Mustafa Kemaller, nice Saddam Hüseyinler, nice Humeyniler geldi geçti bu fani dünyadan.
Koçgiriler, Piranlar, Dersimler, Ağrılar, Dersimler, Mehabadlar, Barzanlar, Halepçeler, Kamışlolar, Şengaller, Kobaniler defalarca bu kan gölüne sahne oldular.
Evet sayın Erdoğan; Evrenler, Ecevitler, Demireller de ‘’Kuzey Irak’ta bir devlete asla izin vermeyeceğiz’’ diyorlardı. Şimdi sormak lazım; Onlar nerede, ‘’Kuzey Irak’’ nerede?
Evet sayın Erdoğan; sizin gibi niceleri , Qazi Muhamed’in Mele Mustafa Barzani’ye emaneti olan Kürdistan bayrağının bugün Güney Kürdistan Federe Devletinin Parlamentosu’nda özgürce dalgalanmasına engel olamamışlardır. ‘’Kuzey Irak’ta” bir ‘’Kürdistan Devleti’’ kurulmuştur.
Bağımsızlığa doğru yürüyen Güney Kürdistan Hükümeti’nin pêşmerge güçleri Kobani’de YPG savaşçısı kardeşlerinin yanında yer alarak tarihi bir direnişle Kobani’yi IŞİD’li katillerden temizlediler. Ama Kürdistan halkının düşmanları, tekrar bu katiller sürüsünü halkımızın üzerine sürdüler.
Bugün artık hiçbir tereddüte yer bırakmayacak şekilde, PYD’nin ENKS’nin askeri gücü ile Güney Kürdistan Hükümetinin pêşmerge gücünü ve askeri desteğini Rojava Kürdistanı’na çağırma günüdür. PYD ortak bir askeri koordinasyona mutlaka onay vermelidir. TEV-DEM, ENKS ortak yönetimini oluşturmanın tam zamanıdır. Halkımızı daha büyük soykırımlardan korumanın en acil ve etkili yollarının başında bu adım gelmektedir. TEV-DEM, ENKS ve Güney Kürdistan Hükümeti pêşmerge güçleri birlikte tüm dünyaya yardım ve etkili müdahale çağrısı yapmalıdırlar. Bu çağrıyla Türkiye vb. devletlerin provakasyon girişimlerine de set çekilmesi sağlanmalıdır.
Evet sayın Erdoğan, ben bir fal açmıyorum; kaçınılmaz bir hakikati size söylemek istiyorum: Şu ya da bu statüde, er ya da geç, ama ‘’Kuzey Suriye’de’’ de bir ‘’Kürdistan devleti’’ mutlaka kurulacaktır.
Evet sayın Erdoğan; onun için , bir an evvel bu hipnotize olmuşluk halinizden uyanın. Bu öfke, bu yanlış siyasetin size de, Türk halkına da, Kürt halkına hiçbir yarar getirmeyeceğini görmeniz için ne yapmak lazım sayın Erdoğan?
Bu siyasetinizle kendi elinizle ‘’Başkanlığınızı’’ da tarihe gömdünüz. Bu siyasetinizle, barışa, kardeşliğe, özgürlüğe, demokrasiye, adalet ve eşitliğe ne denli zarar verdiğinizin farkında değilsiniz; ama, gelin bu yanlış yoldan dönün.
Gelin, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da Kürt ve Kürdistan sorununu iki milletin, iki ülkenin eşit ortaklığı temelinde bir Türkiye -Kürdistan federasyonuyla çözelim. Gelin hep birlikte, Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı için tüm destekleri sunalım. Gelin Rojava Kürdistanı’na el uzatalım, orada da federe bir Kürdistan devletinin alt yapısnın oluşması için var gücümüzle destek sunalım.
Gelin çok geniş bir ortaklığa bugünden zemin hazırlayalım.
Gelin bir seferlik de olsa bu yolu deneyelim. Gelin bu yolu deneyelim ki, on yıl içinde, dünyanın en zengin, en müreffeh ortaklık örneklerinden biri olarak; Türkiye, Kuzey Kürdistan, Güney Kürdistan, Rojava Kürdistanı’nın dünyayla barışık ,federal, konfederal ortaklığının dünya ve bölgede ne harikalar yarattığını bizzat beraber görelim. Doğu Kürdistan’ın da bu ortaklığa katılması için destek sunalım.
Biliyorum , bu ortaklığın içeride de, dışarıda da bir çok karşı çıkanı olacaktır. Ama, sabırlı ve samimi bir siyasetle bu projeye içeride de dışarıda da bir çok dost kazandırmak mümkündür.
Gelin, kana, katliama, düşmanlığa, hiçbir tahribata yönelmeden; sağ duyuyla, aklı selimle bu ortaklığı bugünden örelim.
Ne dersiniz, sayın Erdoğan, Türkiye’yi gerçekten de seviyorsanız, Türkiye halkına müreffeh bir gelecek sunmak istiyorsanız, gelin Türkiye halkı ile beraber, Kürtleri de , Kürdistanı da sevmeyi öğrenelim. Rojava Kürdistanı’na yönelik maceraları da hafızanızdan silin.
Ne ‘’inkar ve imha’’ siyaseti, ne de Kürdistan gerçekliğini yok sayan ‘Türkiyelileşme’’ adı altındaki ‘’entegrasyon’’ siyaseti, çözüm değildir, çözüm olamayacaktır. Gelin daha fazla zaman kaybetmeden, halklarımızı bir 90 yıl daha bu ‘çözümsüzlük’’ batağında boğmadan, gerçek çözümün yolunu açalım.Rojava Kürdistanı’nı maceralarla, ‘’bedel ödemelerle’’ tehdit etme yerine, destek sunarak, geleceğin ortaklığına zemin hazırlayalım.
Özgür bir geleceği bu şekilde hep birlikte bugünden kuralım.
Evet, sayın Erdoğan; siz bu sese kulak assanız da, asmasanız da, tarihin gelişim çizgisi, bizleri bu doğru yola yöneltecektir. Federal, konfederal ya da bağımsız statülerle; eşit ortaklıkla, ya da ayrı; ama Kürdistan’ın özgürlük projesi mutlaka sahiplerini bulacaktır.27.06.2015
Mustafa Özçelik
PAK( Partîya Azadîya Kurdistanê-Kürdistan Özgürlük Partisi) Genel Başkanı