Kürdistan’daki Bağımsızlık ve Kerkük’teki Referandum: Federal ve Uluslararası Hukuka Uygundur…

İbrahim GÜÇLÜ

(ibrahimguclu21@gmail.com)

Bilindiği gibi, Kürdistan Başkanı, Irak Federal Devleti’nin içinin boşaltılması, federal devletin ulus-üstü devlet olamaması, Kürtlerin ve diğer değişik milletlerin ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesi, Maliki döneminde ırkçı Arap Devleti reflekslerine dönülmesi ve ona uygun kurumlaşmaya gidilmesiyle, “Bağımsız Kürdistan Devleti” ve Kürt ve Arap Konfederal Devlet” projesini gündemleştirdi.

Kürdistan Başkanı’nın bu önermesi, dünyadaki bütün Kürtleri sevindiren ve üst düzeyde heyecanlandıran bir proje oldu.

Bu devletleşme sürecinin, federal hukuk, ilgili uluslararası antlaşmalar, BM Beyannamesi, UKKKTH İlkesi, Wilson Prensiplerine, 21. Yüzyılın özelliklerden, soğuk savaş sonrası yaşanan pratikler açısından, referandum yoluyla başlatılacağı beklentisini somut hale getirdi.

Referandumun, Kürdistan partilerinin uzlaşma ile verecekleri kararla hayat bulabilirdi. Ne yazık ki, KDP dışındaki siyasi partiler, devlet vizyonuna sahip olmadıkları, İran’ın etkisiyle, Barzani düşmanlığından dolayı referandum kararı alamadılar.

Son günlerde, Kürdistan Federe Devleti’nin iki kurucu aktörü KDP ve KYB tarafından bu kararın alınması, Kürdistan’da GORAN dışındaki diğer siyasi partilerin de bu kararı onaylamalarıyla, dünya Kürtleri için beklenilen an geldi. Dünya Kürtleri sevindikleri gibi, referandum kararına güçlü destek sundular.

Kürdistan’ın bağımsızlığı için referandumun Eylül 2017’de yapılmasına karar verilmesi, daha da sevindirici ve somut hedefin belirlenmesi anlamında önemli oldu.

Ama referandum ve Kerkük’te Kürdistan Bayrağı hakkında alınan kararlar, sömürgeci devletleri şaşırttı ve saldırılarına yol açtı.

Bunun yanında, dünyadaki Kürtler, ilgili tüm uluslararası ve bölgesel aktörler, Irak federal Devleti yöneticileri tarafından da yoğun tartışmalara temel oldu.

 

 Kürdistan’daki Referandum Kararının Bir Arka Plânı Var…

Kürdistan Otonomisinin (11 Mart 1970) yıkılmasından sonra, Kürdistan’ın Güneyinde halkımızın kendi kaderini kendisinin tayin etmesi, Kürdistan’da egemen ve iktidar olma mücadelesi devam etti.

Bu mücadele Birinci Körfez Savaşına kadar inişli ve çıkışlı devam etti.

Körfez Savaşından sonra, Kürdistan’da, uluslar arası cemaatin kararıyla özgür bir alan oluşturuldu.

Kürdistan’ın iki temel mücadeleci partisi KDP ve YNK, özgür alanı bir devlet gibi yapılandırmayı amaç olarak önlerine koydular. Her iki parti, daha önce “Irak İçin Demokrasi ve Kürdistan İçin Otonomi” stratejilerini değiştirdiler. “Irak İçin Federal ve Kürdistan İçin Federe Devlet” stratejisini benimsediler. Tabi bunun da çoğulcu ve federal bir demokrasi ile olabileceğini de vizyon olarak benimsediler.

Her iki önemli parti bu kararı aldıkları zaman, Kürdistan Meclisi ve Hükümeti de oluşmuştu.  Her iki partinin “Irak Federal Devleti ve Kürdistan Federe Devleti” kararı, Meclisin kararıyla milletimizin kararına dönüştü.

Böylece Irak’ta tek taraflı federalizm kararı alındı. Kürdistan’da da bu federal devlet yapılanmasına uygun, kurumlaşmalar yapılmaya başlandı. Kürdistan’da yeni bir iktidar ve egemenlik sistemi oluştu.

Kürdistan’daki federal ve federe devlet yapılanması 2003 yılına kadar tek taraflı yürütüldü.

ABD ve Müttefiklerinin, 2003 yılında Irak’ta Baas trejimini yıkmaya karar verdikleri zaman, Irak’ın tümünde federal devlet yapılanmasının koşulları oluştu. Gerçekten de ABD ve müttefiklerinin müdahalesi sonucu, Baas rejimi yıkıldı, devlet aparatı ve ordu parçalandı, etkisiz hale geldi.

Baas Rejimin ve devletinin yıkılmasından sonra, Irak’ta “nasıl bir rejim ve nasıl bir devlet?” tartışması gündemin başlarına oturdu.

Bu soruya iki yanıtı vardı. 1-Yanıtlardan biri, Irak Federal devleti ve “Kürdistan Federe Devletiydi.” 2-İkinci yanıt, eyalet sistemine göre yapılanacak Irak devletiydi.

Arapların çoğunluğu, KYB, ABD Irak’ta eyalet sisteminden yana bir irade içindeydiler. KDP ve Başkanı Mesut Barzani buna karşı çıktı. Irak Federal Devleti projesinde ısrarlı oldu. KDP ve Başkanı Mesut Barzani’nin görüşleri tartışmalar sonucunda onay gördü.

Irak Federal Anayasa Taslağı ortak bir şekilde hazırlandı. Irak federal Devlet Anayasası 2005 referandumunda onaylandı.

Kürdistan Başkanı, Irak Federal Devleti’nin içinin boşaltılması, federal devletin ulus-üstü devlet olamaması, Kürtlerin ve diğer değişik milletlerin ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesi, Maliki döneminde ırkçı Arap Devleti reflekslerine dönülmesi ve ona uygun kurumlaşmaya gidilmesiyle, “Bağımsız Kürdistan Devleti” ve Kürt ve Arap Konfederal Devlet” projesini gündemleştirdi.

Bu devletleşme sürecinin, federal hukuk, ilgili uluslararası antlaşmalar, BM Beyannamesi, UKKT İlkesi, Wilson Prensiplerine, 21. Yüzyılın özelliklerden, soğuk savaş sonrası yaşanan pratikler açısından, referandum yoluyla başlatılacağı beklentisi ortaya çıktı.

Son günlerde, Kürdistan Federe Devleti’nin iki kurucu aktörü KDP ve KYB tarafından bu kararın alınması, Kürdistan’daki diğer siyasi partilerinin de bu kararı onaylamalarıyla, dünya Kürtleri için beklenilen an geldi.

Kürdistan’ın Güneyinde: “Kürdistan Devleti” ve “Kerkük” için referandum kararı alındı. Kerkük’te Kürdistan Bayrağı asıldı.

Kürtlerin de Her Millet Gibi Devlet Olma Hakları Var…                                           

Bilinen bir gerçek var ki, Kürtler, Ortadoğu’nun en eski milletlerinden biridir. Ülkeleri Kürdistan, Osmanlı ve Fars İmparatorluğu tarafından iki parçaya; Birinci Dünya Savaşından sonra yapılan uluslararası antlaşmalarla dört parçaya bölündü. Kürdistan, klasik sömürgeden daha geri bir statüye mahkûm edildi. Kürtlerin ülkesi işgal edildi. Bütün milli hakları gasp edildi. İktidar ve egemenlik hakkı yok edildi.

Hiç şüphe yok ki Kürt milleti de, bu statüden kurtulmak, her millet gibi özgür ve bağımsız olması için, kendi kaderini tayin etmek hakkına sahiptir. BM ve İlgili Uluslararası Antlaşmalar, Wilson Prensipleri de bu hakkı Kürt milletine de vermektedir. Kürt milleti de, bu hayati prensipleri hayata geçirmek, bağımsız ve özgür olmak için, 200 yıla yakın bir zamandır mücadele ediyor.

Bu milli mücadele sonucunda, İkinci dünya Savaşından sonra, kendi devletini Kürdistan’ın Doğusunda (1946 yılında) kurarak, iradesini, siyasi bir tarzda, silahsız bir şekilde bağımsız devletten yana ortaya koydu. Ne yazık ki Kürdistan Devleti’nin ömrü uzun olmadı.

Kürdistan’ın Güneyinde, 11 Mart 1970’de de, silahlı mücadele sonucunda yapılan kapsamlı antlaşmayla, Arap halkıyla ortak bir devlet kurmak için iradesini kullandı. Kerkük’ün statüsünün tayin edilmesi için 1974 yılında referandum yapılmasına karar verildi.  Baas yönetimi, tıpkı bugün ki gibi, Kerkük’te referandumun yapılmaması için tehlikeli girişimlerde bulundu. Sonuçta Kerkük nedeniyle çıkan savaş, Kürdistan Otonomisinin de hayatına son verdi.

Kürdistan Otonomisinin yıkılmasından sonra da, “Irak için Demokrasi ve Kürdistan İçin Otonomi”  mücadelesine devam edildi. 

Bu mücadele, bir önceki bölümde ifade ettiğim süreçle, 2005 yılında Irak’ta yapılan anayasa referandumu sonucu, “Kürdistan Federe Devleti”nin kuruluşuyla sonuçlandı.

Bu karar, Kürtlerin kendi iradeleriyle Araplarla birlikte federal bir devlet içinde yaşamaya karar vermeleri anlamına geliyordu.

Ama Irak Federal Devleti belirli bir aşamadan sonra, Kürt milletinin ihtiyaçlarını karşılayacak refleksten ve demokratiklikten uzaklaştı.

Bundan dolayıdır ki, Kürdistan Başkanı tarafından epey bir zamandır “Bağımsız Kürdistan Devleti” ve “Konfederal Devlet” önerilmektedir. Bunun da referandumla ve Çekoslovakya modeli gibi bir modelle gerçekleşmesini istemekteydi. KDP dışındaki Kürdistan partilerinin istememelerinden dolayı, “Bağımsız Devlet” için referandum kararı alınamadı. 

Kürdistan Federe Devleti’nin kurucu ve tarihi iki aktörü olan KDP ve YNK’nın, son günlerde, “Bağımsız Devlet” için referandum kararı almaları, hem sevindirici ve hem de şaşırtıcı oldu.

Kürdistan’daki İslamcı partilerin, Kürdistan Komünist Partisinin de KDP ve YNK’nın bu kararıyla ortaklaşmaları, dünyadaki tüm Kürtlerin sevincini zirveye çıkardı.

GORAN’ın da, referandum kararına karşı durması, daha fazla olanaklı değildir. Yoksa halktan soyutlanması kaçınılmazdır.

PKK karşıtlığının, Kürdistan partisi olmadığı ve Türkiye partisi olduğu için fazla etkili olmayacağı da görülmelidir.

Bağımsızlık Referandumu UKKTH İlkesine De Uygundur…

Bilinmeli ki, Kürdistan’ın Güneyinde halkımızın, 2005 yılında, federal devlet ve sistemden yana iradesini belirlemesi nasıl ki meşru, uluslararası anlaşmalara ve hukuka, milletlerin doğal haklarına ve milletlerin kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etme ilkesine uygunsa;

“Bağımsız devlet için referandum” kararı da, o kadar meşru, Irak Federal Anayasasının ruhuna, uluslararası hukuka ve antlaşmalara, BM Sözleşmesine, Wilson Prensiplerine, milletlerin kendi kaderlerini kendi iradeleriyle tayin etmesi ilkesine haydi-haydi uygundur.

Kürdistan’ın Güneyinde halkımız, özgür ve demokratik iradesi ile Araplarla federal ortak bir devlette yaşamaya karar verdi. Aynı zamanda federal devletten ayrılıp bağımsız devletini kurma hakkına ve özgürlüğüne de sahiptir.

BM Antlaşması ve İlgili Uluslararası Antlaşmalar, Wilson Prensipleri de halkımıza bu hakkı vermektedir.

Wilson’un önerisiyle, ABD Kongresinde 8 Ocak 1918’da, sömürge uluslarla ilgili şu iki ilke de benimsendi: 1- Her ulus, çoğunlukta bulunduğu bölgelerde bağımsız bir devlet kurma hakkına sahiptir. 2- Osmanlı Devleti’nde Türklerin yoğunlukta olduğu bölgelerin egemenlikleri sağlanacak, diğer bölgelerdeki uluslara da (yani Kürtlere de – İG) kendi kendini yönetme hakkı tanınacaktır.”

BM “Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin” (23 Mart 1976) 1. Maddesinde de: “Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini ( yani Bağımsız Devlet, Federal Devlet, Konfederal Devlet, Otonomi, Özerklik, Mandaterlik Şeklinde-İG) serbestçe tayin edebilir…” denilmektedir.

Ayrıca Kürdistan Federe Devleti Anayasa Taslağında da Kürtlerin federal devlette yaşama koşullarının ortadan kalkması halinde, bağımsızlığın ilan edeceği de kamuoyuna açıklanmıştı. Buna Araplardan da hiçbir itiraz da olmamıştı.

Bu konuda Kürtleri haklı çıkaran önemli bir konu da: Şii Araplarla Suni Arapların bile bir arada ve bir devlet içinde birlikte yaşama koşullarının olmamasıdır. Bu durumda Kürtlerin, Araplarla ortak bir devlet içinde bir yaşama mahkûm edilmesi kadar abesle iştigal ve büyük haksızlık olamaz.

Milletlerin mücadele tecrübesi, milletlerin ya silahlı mücadele ile sömürgeci devletleri kendi ülkelerinden kovarak ya da referandum yoluyla siyasi yolla kendi devletlerini kurduklarını gösteriyor.

Bundan dolayıdır ki, Soğuk Savaşın son bulmasından sonra onlarca millet referandum yoluyla devletlerini kurdular. Kürt milleti, neden halkın iradesinin özgür ve demokratik bir ifadesi olan referandumla devletini kurmasın?

Kerkük’te Referandum ve Bayrak Asılması Federal Anayasaya Kapsamındadır…

Kerkük, Kürdistan’ın kalbidir. Değişik ulusal toplulukların birlikte yaşadıkları bir şehirdir. Kerkük’ün kaderi, Anayasanın 140. Maddesine göre, 2007 yılında yapılacak bir referandumla tayin edilecekti. Ne yazık ki, merkezi federal yasama meclisi bu referandumu bilinçli bir şekilde engelledi.

Irak Federal Devletinde, iki resmi dil (Kürtçe ve Arapça) ve iki bayrak (federal devlet bayrağı ve Kürdistan Bayrağı) vardır.  Irak Federal Hukukuna göre başta meclis olmak üzere tüm resmi kurumlarda Kürtçenin resmi dil olarak kullanılması, Kürdistan Bayrağının da bu resmi devlet kurumlarına asılması gerekirdi.

Bu yapılmadı.

Kerkük Meclisi, bu eksiklikleri ve hukuk ihlalini ortadan kaldırmak için, önce Kürdistan Bayrağının asılmasına kararı verdi. Hemen sonrasında Kerkük’ün kaderi için referandum kararı aldı. İki konuda da alınan karar, meşru, hukuki, uluslar arası anlaşmalara, Kürt milletinin kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etme ilkesine, federal anayasanın 140. maddesine yüzde yüz uygundur.

Zamanlaması tartışmalı kararlar da olsa, geç alınmış kararlardır. Bu kararların geç alınmasında sadece Araplar ligi değil, Kürt ligi de sorumludur. Federal Anayasa ilkeleri çiğnenmiştir.

Meclisin Bayrağın İndirilmesi Kararı Federal Devletin Özüne Aykırıdır…                                            

Irak Federal Meclisinin, Kerkük’te Kürdistan Bayrağının indirilmesi konusundaki kararı, federal anayasaya aykırıdır.  Federal anayasaya göre, Arap ligi mecliste kendi başına ulusal konularda karar alma yetkisine sahip değildir. Ulusal kararlar için, federal anayasanın ruhuna uygun uzlaşmaya, oy birliğine ihtiyaç vardır.

Kerkük’te,  referandum ve bayrak konusunda geç karar alınmış olunmasından dolayı, Arapların ve Türkmenlerin tepkisinin anlaşılır bir yanı vardır. Fakat bu tepki de federal anayasaya aykırıdır.

 Sömürgeci Devletlerin Bağımsızlık Referandumu Kararına Tepkiler: Suçtur ve Kürt milletinin haklarına bir saldırıdır…

Sömürgeci Devletlerin, “Bağımsız Kürdistan Devleti” ve “Kerkük” konusunda alınan referandum kararlarına, Kerkük’te Kürt Bayrağının asılmasına karşı olmaya hakları yoktur. Bu karşı duruşlar, uluslararası hukuka ve antlaşmalara kesinlikle aykırıdır ve suçtur. Sömürgeci ve emperyalist tasarruf anlamına gelmektedir. Kürt milletinin haklarına bir saldırıdır.

Kendi sömürgeci saltanatlarının yıkılmasından korktukları için bu saldırı içine girdiler. Kendilerinin kocaman bir Kürt millet sorununun olmasından dolayı, bu hayati konuyu çözme yerine; Kürdistan’ın Güneyinden devlet kuruluşunun başlarına iş açacağını, Kürtler için bir model oluşturmasından korkmaktadırlar.

  1. Yüzyılın özgün koşullarından ve Kürdistan’ın Güneyindeki stratejik konumdan dolayı bu tür saldırılar çok anlamlı ve sonuç alıcı saldırılar olmayacaktır. Kürtlerin bu saldırılara, maceraya kaçmadan her biçimiyle karşı durması gerekir.

Amed, Nisan 2017

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *