İsmail Beşikçi: Irkçılık Üzerine

1950’lerde, 60’larda ve sonrasında, Güney Afrika’da Siyahlar,  beyaz yönetim tarafından, derilerinden dolayı çok farklı muamele görürlerdi. Siyahlar’a, ‘sizin renginiz kara, siz beyazların içine karışmayın’ denirdi.  ‘Sizin renginiz kara, sizin yaÅŸadığınız mahalleler ayrı olsun, otelleriniz ayrı olsun, hastaneler, sinemalar ayrı olsun, okullarınız ayrı olsun, kafeleriniz, pastaneleriniz ayrı olsun…’ ‘Siz beyazların girip çıktığı kafelere girmeyin, beyazların çocuklarının gittiÄŸi okullara Siyahların çocukları gitmesin, beyazların kullandığı ulaşım araçlarına, otobüslere, trenlere Siyahlar binmesin…’ Buna Apartheid rejimi deniyordu…

Bu çerçevede Bantustan denen, dikenli tellerle çevrili çok geniÅŸ alanlar kuruluyordu. Siyahlar, buralarda,  kendilerini yaşıyorlardı, kendi dilleriyle, kültürleriyle yaşıyorlardı. Alt Yapı hizmetleri çok eksikti.  Kanalizasyonları sık sık tıkanırdı. Sık sık elektrik kesintileri, su kesintileri olurdu. Okul binaları saÄŸlam deÄŸildi ama Siyahlar buralarda kendilerini yaÅŸarlardı.

Aynı yıllarda ABD’de de benzer bir durum vardı. Siyahlar, beyazların bindiği ulaşım araçlarına binemezlerdi. Beyazların oturduğu kafelere, pastanelere girmezlerdi. Siyahlar, çocuklarını, beyazların çocuklarının gittiği okullara gönderemezlerdi. Özellikle ABD’nin güney kesimlerinde çok yoğun bir ırkçılık vardı. Ku Klux Klan buralarda örgütlenmişti.

27 yıl cezaevinde tutulan Nelson Mandela (1918-2013), 1990’ların başında cezaevinden çıkarıldı.  1994’de yapılan CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerini Nelson Mandela kazandı.  Nelson Mandela’yı 27 yıl cezaevinde tutan beyaz yönetimin lideri De Klerk CumhurbaÅŸkanı yardımcısı oldu.  Bu Güney Afrika’da beyaz yönetimin resmi ideolojinin esneyebileceÄŸini, çok da katı olmadığını gösteren bir olgudur.

Amerika’da da ırkçılığa karşı çok önemli bir mücadele geliÅŸti. Malcolm X (1925-1965) Martin Luther King  (1929-1968)  bu mücadele sürecinde katledildiler… 4 Kasım 2008’de  yapılan BaÅŸkanlık seçimindeyse Barack Obama baÅŸkan seçildi. Bu, ABD’de ırkçılıkla mücadelenin çok önemli bir kazanımıdır. Barack Obama’nın iki dönem baÅŸkanlık yaptığı bilinmektedir.

25 Mayıs 2020’de, Minneapolis’de, George Floyd’un, bir polis tarafından keyfi bir şekilde öldürülmesi, ABD’de yoğun ve yaygın bir şekilde protesto edilmektedir. ABD’nin her tarafında bu protestolara çok büyük kalabalıklar katılmaktadır. Bu protestolara katılanların %65’inin beyaz olması çok anlamlıdır.

Irkçılığı, sadece, deri rengiyle anlamaya, anlatmaya çalışmak doÄŸru deÄŸildir. Türkiye’de, Kürdlere ÅŸu söyleniyor. â€˜Sen benimle yaÅŸayacaksın. Ama kendi dilini-kültürünü bırakıp benim dilimle, benim kültürümle yaÅŸayacaksın. Benim gibi olacaksın, kendin olmaktan vazgeçeceksin. BaÅŸka bir seçeneÄŸin yok.’  Bu sürecin asimilasyon ve imha politikalarıyla yürütüldüğü açıktır. Kürdlere karşı sürdürülen hakaretin, aÅŸağılamanın hiçbir soruÅŸturmaya karşılaÅŸmadığı da bilinmektedir.

Bu da bir ırkçılıktır, Ãœmit Kıvanç’ın sözleriyle, bu çok daha zalim ve ÅŸuursuz bir ırkçılıktır. Irkçılık nedir? Kendi ulusuna layık gördüğün hakları, özgürlükleri, baÅŸka bir ulus için layık görmemek…  Burada sahte bir eÅŸitlik anlayışı da söz konusudur. â€˜Türkiye’de herkes eÅŸittir. Hiçbir etnik ve dinsel gruba ayrıcalık tanınamaz. Herkes kamu hizmetlerinde görev alabilir. Herkes, öğretmen, asker, subay, vali, milletvekili, bakan, general, baÅŸbakan, CumhurbaÅŸkanı olabilir.’ denir.

Bu sahte eÅŸitlik anlayışı Türk basını tarafından, Türk üniversitesi tarafından, mahkemeler tarafından,  Türk siyasal partileri, sivil toplum kurumlarının çoÄŸu tarafından yoÄŸun bir ÅŸekilde savunulur. Türk milliyetçiliÄŸinin, Atatürk milliyetçiliÄŸinin ırkçı olmadığı vurgulanır.  Bu sahte eÅŸitlik anlayışının,  BirleÅŸmiÅŸ Milletler gibi, Avrupa Konseyi gibi, Avrupa BirliÄŸi gibi uluslararası kurumlara kabul ettirildiÄŸi de söylenebilir. Bu anlayışa o kadar büyük bir ağırlık verilir ki,  bunun temel ÅŸartı üzerinde hiç düşünülmez. Temel ÅŸart her zaman karartıda kalır.   Halbuki bu eÅŸitliÄŸin gerçekleÅŸmesi Kürdlerin kendi olmalarını reddedip Türk olmalarına baÄŸlıdır. Kürdler, Kürd kimlikleriyle, kamunun hiçbir kesiminde görev alamaz. Kürdler, kendi kimlikleriyle, daha çok mahkûm olurlar…

Anayasanın 66. maddesi, ‘Türk Devleti’ne vatandaÅŸlık bağı ile baÄŸlı olan herkes Türk’tür’ diyor. Bu madde gereÄŸince, her Türk, bu arada, Türk olarak seçimlere katılan Kürdler de milletvekili olabilir. Ama, bu ÅŸekilde TBMM’ye giren bir Kürd, milletvekili, Kürdlerin haklarıyla, özgürlükleriyle ilgili bir söylem geliÅŸtirmeye baÅŸladığı zaman, bu yolda örgütleÅŸmelere, kurumlaÅŸmalara baÅŸladığı zaman, çok ağır sorunlarla karşı karşıya kalır. Önce dokunulmazlığı kaldırılır. Gözaltına alınır, tutuklanır,  cezaevine konur. Hakkında birçok suçlama hazırdır. Terör örgütü kurucusu olmak, terör örgütü üyesi olmak, teröre yardım-yataklık yapmak… vs.

Türk parlamento tarihinde, hangi milletvekillerinin, kitlesel bir şekilde dokunulmazlıkları kaldırıldı? Türk belediyecilik tarihinde hangi belediyelere kitlesel olarak kayyımlar atandı? Kaldı ki, bu milletvekillerine, dokunulmazlık kaldırılmadan önce de baskı zulüm söz konusu olmaktadır. Bu belediye başkanları, kayyımlar atanmadan önce de baskıyla, zulümle karşılaşmaktaydı.

‘Senin rengin kara, sen benim yaÅŸadığım alanların dışında yaÅŸa ırkçılığına göre, sen benimle yaÅŸayacaksın, ama benim gibi olacaksın, kendin olmayı reddedeceksin ırkçılığı…’  Ã§ok daha zalim, ezici, yok edici bir ırkçılıktır. Bu ırkçılığın asimilasyon politikalarıyla paralel yürütüldüğü ise besbellidir.

‘Senin rengin kara, benim yaÅŸadığım alanların dışında yaÅŸa ırkçılığı, bugün dünyanın her tarafında lanetlenmektedir. Bütün dünya bunun bilincindedir. Olumlu geliÅŸmelere de dünyanın her tarafında rastlanmaktadır. Bugün, ABD’de Siyahlara Kamunun bütün kesimlerinde rastlamak mümkündür. Valilik, bankacılık, polis, ordu, milletvekilliÄŸi, senatörlük vs.  Derek Chauvin gibi katliamcı polisler ise cezai yatırımla karşılaÅŸmaktadır.

‘Sen benimle yaşayacaksın, kendin olmaya reddedeceksin, benim dilimle kültürümle yaşayacaksın, benim gibi Türk olacaksın…’ ırkçılığı ise, basın, üniversite, yargı, kamu yönetimi, polis, ordu, hapishane gibi bütün kurumlarıyla ayaktadır, yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler, Avrupa konseyi, Avrupa Birliği gibi uluslararası kurumlara kabul ettirdiği de görülmektedir. Bu ırkçılığı gizleyen, karartan sahte eşitlik anlayışıdır. Ama henüz bunun bilincine de güçlü bir şekilde varılmış değildir.

https://www.nerinaazad.org/tr/columnists/ismail-besikci/irkcilik-uzerine

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *