Basına ve Kamuoyuna

Bismillahirrahmanirrahim

Kürdistan İslami Hareketi / AZADÎ HAREKETİ olarak son günlerdeki gelişmelere dair Kürdistan kamuoyuna aşağıdaki hususları açıklamak ve bu hadiselere karşı tutumumuzu paylaşmak istiyoruz.

HDP İLE SEÇİM İTTİFAKI VE BUNA İLİŞKİN SORUNLAR

Kürdistan İslami Hareketi AZADÎ, DDKD, DBP, DTK ve ÖSP’den oluşan ‘Kürdistan Seçim İttifakı’ olarak 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimde HDP’yi ‘Seçim İttifakı Protokolü’ çerçevesinde desteklemiş ve bu desteğin gerekçesini de; barış sürecinin devamına imkân sağlamak, sivil siyasete alan açmak, adil olmayan yüzde on seçim barajının aşılmasını sağlamak, TBMM’de Kürdistan halkının tabii ve milli haklarının takibini kolaylaştırmak.. olarak zikretmiştik.

Bunun, HDP’nin Türkiyelileşme projesine, program ve tüzüğüne yüzde yüz mutabık olmak veya HDP’nin veya HDP’lilerin her yaptığını olumlu karşılamak anlamına gelmediği aşikârdır. Bu nedenle; bazı HDP’li vekillerin de katıldığı LGBTİ’lilerin ‘Onur Yürüyüşü’nü ve bu yürüyüşte taşınan dövizleri tasvip etmemiz mümkün değildir.

AZADÎ Hareketi, program ve tüzüğüyle, kurumsal kimliğiyle bağımsız ve HDP’den bağışık bir harekettir. AZADÎ Hareketi’ne mensup bir milletvekilinin HDP’de olması bu gerçeği değiştirmez. Türkiye’de hükümet kurulmadan, Rojava’daki sıkıntılar gündemde iken; AZADÎ Hareketi’nin önceliği Kürdistan halkının özgürlüğü ve topraklarımızın IŞİD ve benzeri tecavüzcülerden kurtarılması ve korunmasıdır.

Bizim İslami ve Kürdistani hassasiyetimiz tartışma konusu olmadığı gibi, program ve tüzüğümüzden taviz vermemiz de mümkün değildir. Her fert ve çevre kendi yaptığından sorumludur. Biz de İttifak Protokolü ve altına imza attığımız belgelerden ve yükümlülüklerimizden sorumluyuz.

HDP’lilerin fert veya toplu olarak yaptıklarının muhatabı kendileri olup, eleştirilerin AZADÎ Hareketi’ne yönetilmesi adil ve etik değildir. Seçimde HDP’nin desteklenmesi ise doğru bir karar olup, takdiri Kürdistan kamuoyuna aittir.

ROJAVA MESELESİ VE TÜRKİYE’NİN TUTUMU

Kürdistan’ın komşuları ve aynı zamanda işgalcileri olan Suriye, Irak, İran ve Türkiye’nin kadim siyaseti, Kürdlerin hiçbir parçada siyasi statü sahibi olmamasına dayanır.

Bugün Irak ve Suriye merkezi hükümetlerinin zayıflamasından dolayı, Güney Kürdistan (ve göreceli olarak Rojava) özgürlüğe yaklaşmış bulunmaktadır. Bu durum İran ve Türkiye devletlerini tedirgin etmekte, bu iki devletin ahlaki, insani, İslami olmayan yol ve yöntemlere başvurmalarına yol açmaktadır.

Kürdistan meselesinin çözümü hukuk ve adalet temelinde, eşitlik ve özgürlük ile çözülebilir ki, bunun fiiliyata yansıması Kürdistan Halkı’nın ve Kürd Milleti’nin kendi kendini idare etmesidir.

Rojava ve Güney Kürdistan’a saldıran Arap Faşizminin yeni yüzü olan IŞİD’in Şengal ve Kobanî’deki insanlık dışı vahşetleri dünya kamuoyunu harekete geçirmiş ve ABD öncülüğündeki koalisyon ülkeleri de buna sessiz kalamayarak, tıpkı Sırbistan zulmü altındaki Bosna örneğinde olduğu gibi, İŞİD’e havadan saldırarak Şengal ve Kobanî halkını soykırımdan kurtarmada katkı sunmuşlardır.

Gerek Şengal ve gerekse Konabî’de belirleyici irade gerilla ve pêşmergenin kahramanca direnişi ve Kürdistan Halkı’nın fedakârlığı olmuştur. Bu durum karşısında, beşinci yılına giren Suriye iç savaşının dolaylı ve doğrudan taraflarından biri olan Türkiye devleti ve hükümeti bu gelişmelerden dolayı paniklemiş ve “Kürd Koridoru” etrafında aleyhte diplomatik ve medya saldırıları başlatarak kazanımların önüne geçmeye çalışmıştır.

IŞİD’e komşu olmaktan rahatsız olmayan ve her türlü lojistik desteği gizli ve açık sunan Türkiye devleti ve hükümeti, Efrîn ile Kobanî arasında IŞİD’in elindeki toprak parçasının Kürdlerin eline geçmemesi için savaşı ve Suriye’ye müdahaleyi göze alacak kadar dengesini yitirmiş bulunmaktadır.

Rojava ve buradaki Kürd otoritelerinden Türkiye’ye herhangi bir tehlikenin yönelmesi söz konusu olmadığı gibi, IŞİD’in Türkiye ve Kürdistan Halkı için tehlike arz ettiği izaha muhtaç değildir.

Türkiye devleti ve hükümeti, IŞİD’e karşı olma bahanesiyle, tam da IŞİD’e yenilginin tattırıldığı bir zaman diliminde, kendince Kürd Koridorunu engellemek için harekete geçmek ve Rojava’daki kazanımları yok etmek istemektedir. Oysa bu topraklar yüzyıldır Arap Basçılarının siyasi egemenliğinde iken Türkiye ‘Arap Koridoru’undan rahatsızlığını belirtmemiştir.

Bunun manası ben Araplarla, Farslarla, Gürcülerle, Ermenilerle, Yunanlılarla, Bulgarlarla.. komşu olurum ama Kürdlerle komşu olmam demektir. Bunun Kürdler tarafından kabulü mümkün değildir.

Türkiye devleti ve hükümetine çağrımız; hukuk ve adalet temelinde Kürd halkının kendi kendini idare etme iradesine saygı göstermesi ve komşuluğuna alışmasıdır. Kürdlerin dostluğu kazandırır, kaybettirmez.

İSLAM ÂLEMİNDEKİ GELİŞMELER

Arab’ın Arap’la, Müslümanın Müslümanla ve insanın insanla savaşı elbette kardeş kavgasıdır. Bu nedenle Irak, Suriye, Yemen ve diğer İslam coğrafyasındaki kardeş kavgası haramdır. Din, mezhep, etnik farklılık savaş nedeni olamaz ve savaşta bir araç olarak, bahane olarak kullanılamaz.

İslam dünyasındaki despotik rejimler ile aşırı ve silahlı muhalefet de sorundur. Camilerin, kiliselerin, pazar yerlerinin, meskûn mahallerin, sivillerin öldürülmesi vahşet, insani ve İslami ilkelerin çiğnenmesidir.

İslam dünyasının açık ve şeffaf bir devlet ve toplum anlayışına, farklılıklara müsamaha ile muameleye ihtiyacı vardır. Despotik rejimler ile aşırı silahlı yapılar birbirini beslemektedir ve bu durum fasit daire gibi tekrarlanmaktadır.

İslam âlemindeki yabancı işgaller meşru olmadığı gibi, halka rağmen ülkeleri yönetenlerin de meşruluğu yoktur.

Müslümanların azınlık oluşturduğu veya işgalde olduğu Arakan, Doğu Türkistan ve benzeri yerlerdeki sorunlar da en az despotik ve askeri rejimler kadar insanlık âlemini ve İslam dünyasını derinden yaralamaktadır.

Bu cümleden olarak, Müslüman Uygurların oruç ibadetini bile yasaklayacak kadar zulmeden Çin devletinin bu uygulamasını kabul edilemez buluyoruz. Bunun çözüm yolu İslam âleminin ittifakı ve diplomasi ile çare aramasıdır. Müslümanların siyasi dağınıklığı bu ve benzeri zulümleri yapanları cesaretlendirmektedir.

Ortası rahmet olan bu mübarek Ramazan ayının İslam âlemi ve insanlığa barış ve özgürlük getirmesini diler, Kürdistan halkı ile İslam âleminin huzurda, barışta, ittifakta buluşmasını temenni ederiz.

Hak Adalet ve Hürriyet İçin Kürdistan İslami Hareketi / AZADÎ HAREKETİ

02.07.2015 / Diyarbekir

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *