İbrahim GÜÇLÜ
ABD’de bir siyah vatandaş olan George Floyd’un polis tarafından barbarca, boğularak öldürülmesi tüm insanlığı ve dünyayı dehşete düşürdü. Günlerdir ABD’’de ve dünyanın değişik yerlerinden yüz binlerce insan ayakta ve bu barbar olayı protesto ediyorlar.
ABD’DE IRKÇILIĞIN TARİHİ VE ONA KARŞI MÜCADELE…
21 Yüzyılın ilk çeyreğinde siyah bir vatandaşın hunharca öldürülmesi, bu olaya bağlı olarak ABD’de her sene 800 siyah vatandaşın öldürülmesi gerçeğinin açığa çıkması, ABD’de ırkçılığın tarihini hatırlattı.
Biliniyor ki Siyahlar Afrika’dan köle olarak ABD’ye getirildiler. En kötü işlerde çalıştırıldılar. En kötü muameleye tabi tutuldular.
1863 yılında kâğıt üzerinde de olsa özgürlüklerini kazandılar.
1964 yılında da sivil medeni haklarını elde ettiler.
Buna rağmen Siyahlar, hep yabancılaştırıldılar, öteki kaldılar, ayrımcılığa, haksızlığa maruz kaldılar.
Daha yakından ABD’deki ırkçılığa bakalım.
ABD’de, 1861-1865 yılları arasında iç savaş sürdü. Bu savaştan sonra kölelik kâğıt üzerinden kaldırıldı.
Ama hemen ardından siyahilerin düşmanı, ırkçı, şiddet yanlısı Ku Klux Klan örgütü kuruldu.
ABD’de kölelik ortadan kaldırılmış olmasına rağmen, Siyahlar hep ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördü. Siyahlara yönelik katliam ve işkence on yıllarca devam etti. Siyahların evleri yakıldı, yüzlerce Siyah katledildi. Bu katliama, şiddete, ayrımcılığa hem merkezi yönetim ve hem de yerel yönetimler göz yumdular. Ses çıkarmadılar. Hukuku uygulamadılar.
Siyahlar, çok açık bir şekilde horlandılar, birçok kuruma alınmadılar. Otobüslerde Siyahlar Beyazlarla ayrı yerlerde oturmak zorunda bırakıldılar. Ya da Siyahların otobüslerde Beyazlara yerlerini vermesi zorunlu oldu. Siyahlar üniversitelere alınmadılar.
Siyahlar, bu uygulamalara karşı 1950 yılından sonra haklarını kazanmak için büyük boykot ve ayaklanma eylemleri yaptılar.
Martin Luther King ABD’deki ırkçılığa karşı sivil bir itaatsizlik hareketi geliştirdi. 1963 yılında 250 kişi ile Washington’da yürüyüş yaptı. “Benim bir hayalim var” sözleri sivil direnişin sembolü sözler oldu.
Bu boykotlar, ayaklanmalar, çaplı ve kitlesel Sivil itaatsizlik hareketi sonucunda, köleliğin kaldırılmasından bir yüzyıl sonra 1964 yılında ABD’de Siyahlara ayrımcılık kanun ile yasaklandı.
Ne yazık ki 1965’de ABD’nin Selma kentinde oy için yürüyüş yapan Siyahlara karşı polis sert müdahalede bulundu. Birçok Siyah katledildi. Bugün tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçti.
Polisin eğitim kurumlarında ve birçok kesim tarafından psikolojik ve fiziki şiddet bugüne kadar devam etmektedir. Polisin işlediği birçok Siyahlı cinayetinde ceza alınmadan dosya kapatılıyor. Bundan daha büyük bir haksızlık ve hukuksuzluk olmaz.
ABD’de son Siyahlının ölümü bu ırkçı zihniyet ve uygulamanın bir ürünüdür.
SİYAHLAR, PROTESTOLARINDA HAKLIDIRLAR, AMA YAĞMACILIK HAKLI DEĞİLDİR…
ABD’de Siyah bir vatandaş olan George Floyd’un beyaz bir polis memuru tarafından öldürülmesinin ardından Korona virüse rağmen, ABD’de başlayan ve tüm dünyaya yayılan protesto gösterilerinde değişik ülkelerden yüz binlerce kişi sokaklarda.
En büyük gösterilerin düzenlendiği ülkelerden Almanya’da üzerinde “Senin acın benim acım. Senin mücadelen benim mücadelem” yazılı pankartlar taşındı. Frankfurt ve Hamburg kentlerindeki gösterilere 10 bini aşkın kişi katıldı.
Londra’daki Trafalgar Meydanı’nda düzenlenen protestolarda göstericiler “Belly Mujinga İçin Adalet” yazılı pankartlar taşıdı.
Avustralya’da ise göstericiler, korona virüs nedeniyle yetkililerin yürüyüşü engelleme çabalarına rağmen parlamento binasına yürüdü.
Avusturya’da ABD Büyükelçiliği yakınında toplanan göstericiler, “Irklar yoktur, tek bir tür vardır” sloganları atarken Norveç’te yetkililerin sadece 50 kişiye izin vermesine rağmen polis binlerce kişinin gösteriye katılmasına müdahale etmedi.
Hollanda, Liberya, İtalya, Kanada, İspanya, Yunanistan’da, birçok başka devlette ırkçılığa karşı gösteriler düzenlendi.
Siyahlar, ırkçığa karşı protestolarında binlerce sefer haklıdırlar. Ama merkezi yönetimin işine gelecek, kendi insanlarına daha fazla zarar verecek yağmacılık haklı değildir. Yağmacılıktan uzak durulmalıdır.
TÜRK IRKÇILIĞI VE BARIŞ ÇAKAN’IN KATEDİLMESİ…
“Irkçılık genel olarak (….) bir ırkın (çoğunlukla kendi ırkının) diğerlerinden üstün olduğuna ve diğerlerine hükmetmeye hakkı olduğuna duyulan inanç veya bu değerleri kabul eden doktrindir.”
Türk ırkçılığı da, Kürtleri yok sayma ve inkâr etme, Kürtleri küçümseme ve Kuyruklu Kürt deme, Kürt dilini ve kültürünün altta olduğu, yetmezlik bağlamında küçümseme; Kürtlerin tüm değerlerini değersizleştirme ve gasp etme, Kürtlere egemen ve hükmetme temelinde oluşmakta, gelişmekte, yayılmakta, tehlikeli bir hal almaktadır.
Türk ırkçılığı devlet ırkçılığı olarak doğdu ve gelişti. Toplumun tümünü sararak toplumsallaştı ve içselleşti.
Kürtlerin hak talep etme durumlarında ve değerlerini kullanmak istemelerinden dolayı öldürülmesi bu devlet ve toplum ırkçılığının bir ürünüdür.
Son günlerde Ağrı’nın Patnos Kazasından olan Barış Çakan’ın müzik dinlediği için birkaç kişi tarafından bıçaklanarak katledilmesi bu ırkçılığın sonucudur.
Bunun hak, hukuk, özgürlükler, Kürtlük açısından kabul edilmesi olanaklı değildir.
Her insanın ve öncelikle de her Kürd’ün Barış Çakan’a sahip çıkması gerekir.
Barış Çakan’ı katledenlerin hızla tutuklanıp, yargılanması yoluna gidilmeli, gerekli cezalara çarptırılmaları gerekir.
Biz Kürtler de, Türk ırkçılığına karşı hep uyanık olmalıyız. Irkçılığı teşhir etmeli ve mücadele etmeliyiz. Türklerin de ırkçılıktan kurtulması için destek ve yardımcı olmalıyız.
Mustafa Selimi ve Barışları hiçbir zaman unutmamalıyız. Onları aklımızda ve kalbimizde taşımalıyız.
Diyarbekîr, 9 Haziran 2020