İbrahim GÜÇLÜ
Son günlerde, Kürdistan Federe Devlet Başkanı Neçirvan Barzani’nin Türk Devleti ziyaretinde öne çıktılar ve önemli oldular.
Birinci sorun, bir kez daha açığa çıtı ki PKK, kendi yalanlarını, kendi kötülüklerini, Kürtlere ihaneti utanmazca ve akıl almaz derecede varan derecede savunma durumunda; Kürt yurtseverleri kendi iyilerini ve meşru işlerini kararlılıkla savunamıyorlar. PKK’nın üstü örtülemez ve gizlenemez, açığa çıkan kötülüklerini ifade etmekten, halka anlatmaktan, hatta kendi çevrelerine bile anlatmaktan aciz durumdalar.
İkinci sorun, PKK, Neçirvan Barzani’nin Türk Devletine ziyaretini her zaman ki gibi farklı enstrümanlarla istismar etmeye başladı. Dedi ki, “Türk Devletinin Kürdistan Federe Bölgesinde yaptığı operasyon-bombalama sonrasında ya da aynı günlerde gelmiş olması ihanettir. Operasyonu birlikte organize ettiler.” Bununla ilgili olmadık yalanları arka arkaya sıraladılar. Yavuz hırsız misali davranışı gösterdi.
Kürt yurtseverleri, Kürt kurumlarının bir kısmı da PKK’nın yalanlarının, komplolarının, manipülasyonlarının, tahriklerinin, provokasyonlarının arkasına takıldılar. Asıl gerçeği görmek istemediler ve anlamak istemediler. Asıl gerçeği anlamakta sığlık gösterdiler. Her zaman ki gibi PKK’nın değirmenine su taşıdılar. Böylece de ortalığın daha bulanmasına yol açtılar.
Birici sorun üzerinde daha sonraki bölümde durmak üzere, birinci sorun üzerinde durmak istiyorum. Bu konuda gerçekler ve üstelik yıllardır ezber haline gelen gerçekler nelerdir? Kürt yurtseverlerinin bir bölümünün akıl tutulması içinde olduğu sorun ya da sorunlar nelerdir?
1-PKK, her zamanki gibi Türk Devletinin Kürdistan Federe Devletini bombalama ve operasyonunun nedenini gizlemeye, bombalama ve operasyonun nedeninin kendisi olduğunu perdelemeye çalıştı. Oysa biliniyor ki, Türk Devleti’nin, Kürdistan Federe Devletindeki operasyonu ve bombalaması PKK’dan dolayıdır. PKK olmazsa, Türk Devleti’nin Kürdistan Federe Bölgesinde operasyon yapmasına gerek yoktur.
“Türk Devleti Kürtlere düşmandır, bundan dolayı da bütün parçalardaki Kürtlerle ilgili olumlu her gelişmeye müdahale eder” diye, operasyon yapmak istese de, bu jeopolitik koşullarda kendi devlet çıkarları, karşı karşıya olduğu sorunlar, Irak devleti ile olan çıkar ilişkileri açısından mümkün değildir. Ya da Türk Devleti bombalama ve operasyon yapsa bile, bu kadar rahat yapamaz. Yapması halinde bölgesel ve uluslararası planda büyük tepkilerle karşılaşır.
Ne yazık ki PKK’dan dolayı, Türk Devleti’nin Kürdistan Federe Devletindeki operasyonları ve bombalamaları, meşru kabul edilmekte, operasyonlara-bombalamalara ses çıkarılmamaktadır.
Kürt yurtseverlerinin bir bölümü, bu gerçekleri görmezlikten gelerek ya da anlamakta zorluk çekerek PKK’nın kuyruğuna takılmaktadırlar.
2-PKK, Türk Devletinin Kürdistan Federe Bölgesindeki operasyonlarının nedeninin kendisi olduğunu bildiği halde, Kürdistan Federe Devletinin çıkarlarına, genel olarak Kürt milli çıkarlarına aykırı hareket ettiği ve çalıştığı için, Kürdistan Federe Devletinden çıkma yerine, Türk Devletine her gün operasyon yapması için davetiye çıkarıyor. Bunun da ötesinde Türk Devleti’nin Kürdistan Federe Devletinin topraklarına 45-50 kilometre girerek karakollar ve güvenlik üsleri kurmasına neden oldu.
Kürt yurtseverlerinin bir bölümü, bu gerçekleri görmezlikten gelerek ya da anlamakta zorluk çekerek, PKK’nın kuyruğuna takılmaktadırlar.
3-Türk Devleti’nin, Kürdistan Federe Devletinde operasyon yapmasının nedeni, PKK değil de, Kürdistan Federe Devletini yıkmaksa, o zaman PKK’nın Kürdistan Federe Devletini yıkma amacıyla aynılaşmaktadır.
PKK, Kürdistan Federe Devletini yıkmak için yıkıcı ve terörist eylemler sürdürüyor. Kürdistan Federe Devletini yıkmak için, 1990’lardan bu yana sömürgeci devletlerin Kürdistan Federe Devletine karşı vekâlet savaşını sürdürmektedir. Bunu gözlerden uzak tutmak için de, Kürdistan Federe Devletinin bölge devletleriyle, Türk Devletiyle ilişkisini gerekçe gösteriyor.
Kürt yurtseverlerinin bir bölümü, bu gerçekleri görmezlikten gelerek ya da anlamakta zorluk çekerek PKK’nın kuyruğuna takılmaktadırlar.
4-PKK, Kürdistan Federe Devletine yerleşip kötülüklere, yıkıcı terörist eylemlerine başladığından bu yana on yıllar oluyor. Türk Devleti de, sürekli bir şekilde Kürdistan Federe Bölgesinde operasyonlar yapıyor. Son dönemlerde de her gün operasyon yapıyor. PKK, bu gerçeği bile karartarak, Türk Devleti’nin sanki Neçirvan Barzani’nin geldiği gün bir operasyon ve bombalama yapmış gibi demagoji yapıyor.
PKK bunu yıllardır yapıyor. Ne yazık ki Kürt yurtseverlerinin bir bölümü, bu gerçeği de görmezlikten gelerek ya da anlamakta zorluk çekerek PKK’nın kuyruğuna takılmaktadırlar.
5-PKK, Kürdistan Federe Devletini yıkmak için, yalnızlaştırılmasını istiyor. Kürdistan Federe Devletinin yalnızlaştırılması halinde, yıkılmasının, yıkmasının kolay olacağının hesabını iyi yapıyor.
PKK’nın Kürdistan Federe Devletine yerleşmesinin nedenlerinden biri de budur. Bununla sadece Kürdistan Federe Devletini yanlızlaştırmaz, aynı zamanda bölge devletlerini Kürdistan Federe Devletine düşman yapmış olur.
PKK bunu yıllardır yapıyor. Ne yazık ki Kürt yurtseverlerinin bir bölümü, bu gerçeği de görmezlikten gelerek ya da anlamakta zorluk çekerek PKK’nın kuyruğuna takılmaktadırlar.
Şimdi önemli birinci sorun üzerinde duralım. Bu gelişmelerle bir kez daha gördüm ki:
PKK,
-Sömürgeci devletlere bağımlılığını, onların aparatı olmasını, onlar adına paralı asker olmasını,
-Kürt hareketiyle hiçbir ilişkisi olmayan kişilerle ve Türklerle örgüt kurmasını,
-Kürdistan halkını ve Kürdistan yönetici sınıf ve tabakalarını başından itibaren düşman ilan etmesi, onları fiziki olarak ortadan kaldırması için cinayetler işlemesini,,
-Kürdistan parti ve örgütlerini düşman ilan etmesi ve bunun için elinden gelen her şeyi yapması ve başarı sağlamasını,
-Kürdistan şehirlerinde (Hilvan, Silvan, Siverek, Nusaybin, Serêkaniyê, Midyat) kitlesel katliamlar yapmasını,
-12 Eylül Faşist-sömürgeci Askeri Darbenin gerçekleşmesine yardımcı olması ve koşullarını yaratması,
-Yanlışlarını,
-Kötülüklerini,
-Halka verdiği zararları,
-Kürt milli değerlerine, diline, bayrağına, milli tarihine düşmanlığını,
-Kürdistan Federe Devletindeki yıkım eylemini, işgalci ve terörist tutumunu,
-Kürdistan’ın Batısında Diktatörlüğünü,
-Dört Devlet adına Kürdistan Federe Bölgesine yaptığı saldırıları, pêşmergeleri katletmelerini,
-45 yıldır başta Kürdistan’ın Kuzeyinde olmak üzere, Kürdistan’ın 4 parçasından katlettiği Kürtleri ve Kürt yurtseverlerini ortadan kaldırmalarını,
-Kürt liderlerini öldürmelerini,
-Kürdistan Federe Bölgesinde köyleri işgal etmesini, köylülerden haraç almasını, köylülerin üretim yapmasını engellemesini, kaçırdığı çocuklarını asker yapmasını,
-Cinayetlerini,
-Kürdistan parti ve örgütlerinin tasfiye etme eylemlerini ve düşüncelerini,
-Kürdistan milli hareketlere olan düşmanlığını,
-Yalanlarını,
-Manipülasyonlarını
-Kürt milletinin de en önemli kurumu olan aileyi dağıtmasını ve düşman kabul etmesini,
-Kürdistan çocuklarını köksüz hale getirmek istemesini, kararlılıkla ve utanmazca savunuyor.
PKK’nın kötülük listesini uzatmak istesem, bir kitap kapsamında bir yazı yazmam gerekecek.
Ne yazık ki, Kürt yurtseverleri, Kürt kurumları, parti ve örgütleri kendi doğrularını, iyilerini, meşru şeylerini kararlılıkla ve alnı açık bir şekilde Devlete ve PKK’ya karşı savunmuyorlar. Bu konularda hep sinik ve korkak davranış içindeler. Kürtlerin çıkarlarını açıkça savunamıyorlar. Ya da korkakça ve sindirilmiş bir ruh haliyle savunuyorlar.
PKK’nın, yalanlarına ve cambazlıklarına altlık oluyorlar.
Kürt yurtseverlerinin, Kürt kurumlarının, Kürdistan parti ve örgütlerinin, yazarlarının, aydınlarının, sanatkârlarının bu durumunu görünce, sosyal medyada söz konusu ettim. Ama bunun yeterli olmadığını, bir makale şeklinde gözlere batırmak, akıllara ulaştırmak gerektiğini karar verdim.
Kürt yurtseverlerinin önemli bir bölümü, devlet tarafından kurulup Kürt milletinin başına bela kesilen PKK’ya karşı mücadele etmiyorlar. Onlara Kürt ve Kürdistan partisi muamelesi yapıyorlar.
PKK’nın devlet tarafından kurulduğunu, bir de Türk Devletinin üst bir emniyet görevinin açıklamalarından dinleyelim.
Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu 2008 de bir dergiye verdiği mülakatın bir bölümü okuyacaksınız. Devletin dolaysıyla emniyetin en tepesindeki kişi. PKK/Öcalan devlet ilişkisini/hareketliliğini, daha doğrusu Öcalan-Genelkurmay-askerlerle birlikteliği çok açık bir dille açıklıyor.
‘İhanet Çemberi / PKK’yı Yöneten Türkler’ adlı yeni kitabınızda çok çarpıcı bir iddia var: Abdullah Öcalan, Ergenekon’un adamı mı?
Evet. Ergenekon içindeki görevi bitmedi, hâlâ devam ediyor. Ergenekon gibi yapılarda her düşünceden insan vardır; sağ, sol, Kürt; bir toplumu oluşturan ve kutuplaşma yaratabilecek unsurlar nelerse hemen hepsi. O dönem Ergenekon yapılanması bilinmediği ve dillenmediği için bütün tanıklıklarda MİT diye geçiyor. Ama Öcalan ile görüşen grup Ergenekon’un MİT’teki uzantılarıydı. Yani PKK’yı Ergenekon kurdu! Öcalan’ın Ergenekon’un içine alınması çok örtülü bir operasyondu ama bundan Ergenekon’un o dönem Türkiye’deki tüm üst düzey yöneticilerinin kesin haberi vardır. Ama bu projeye nasıl izin verildi hâlâ anlayamıyorum. Basit bir istihbarat kuralı uygulanmış, Türk solu içinden biri (Öcalan) seçilip kullanılmış. Sonra Ergenekon, Öcalan’ı kendi emelleri doğrultusunda kullanmış. 12 Eylül darbesini önceden Öcalan’a haber veren ve Suriye’ye güvenli geçişini sağlayan da darbeyi planlayanlar ve Ergenekon’un MİT’teki unsurlarıydı. Çünkü 12 Eylül tamamen bir NATO organizasyonuydu. CIA’in 20 yıl önce hazırladığı ve geçenlerde gizliliği kaldırılıp kamuoyu ile paylaşılan “Irak, Türkiye, İran: Kürt Ayaklanmaları” raporunun PKK’nın kuruluş ve gelişimini içeren üç sayfalık bölümü neden karartılmıştı? Türk istihbarat birimleri karartılan o üç sayfayı bulmak zorundadır kardeşim. Bu kadar basit! Bu zor bir şey değil; bulacaklar o bölümleri!
Askerlerin Öcalan ile görüşmeleri
– Kitaptaki iddialarınızdan biri de, 28 Şubat’ta üzerinize gelinmesinin en önemli sebebinin Emniyet İstihbarat olarak bazı üst düzey askerlerin PKK ve Öcalan ile telefon görüşmelerini tespit etmeniz olduğu Devam ediyor mu görüşmeler?
Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’na geçtiğimde, Hanefi Avcı (dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı) birtakım konuşmalar getirdi. Bazı askerlerin Öcalan ile görüşmeleriÖnce askerle polis arasında gerginlik yaratmak için kurulan bir tuzak sandık ama o konuşmalar ben İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra bir buçuk sene daha, yani 1998 sonuna kadar devam etti. Sonra Öcalan yakalandı. Albay düzeyinde görüşmelerdi bunlar ama bir albayın da kendi başına hareket ettiği düşünülemez! Benim daire başkanlığımdan önce de o konuşmalar takip ediliyordu. TSK’da emir komuta zinciri vardır ama bu faaliyetler kurumsal değildi, aksine bir cunta faaliyetiydi! Bu görüşmeler dönemin Genelkurmay Başkanı ve MGK’nın bilgisi dışında, cunta faaliyeti içinde bir emir komuta zinciriyle yapılmıştır. Sonrasında niçin üzerine gidilmediği de merak konusu! Oysa bazı dergilerde yer alan 2004 yılında darbe planları yapıldığı iddialarıyla, PKK’nın ateşkesi bozduğu dönem kesişiyor. Bunları açıkladık ama hiç kimse ve hiçbir yargı organı tarafından dikkate alınmaması çok düşündürücüydü. Bu da bu ülkede gizli güçlerin ne kadar hakim olduğunu gösteriyor.
“Elde belge, ‘Öcalan Komisyonu’ kurulmasını bekleyenler var!”
– Kitapta “Bu işin peşini bırakmayacağım” diyorsunuz. Ne yapacaksınız?
Evet, önümüz devamlı kesilmek isteniyor ama devam edeceğiz. Türkiye bir an önce bir ‘Öcalan Komisyonu’ kurmalı. Kuramıyor! Netameli bir konu olduğu için engelleniyor. Bir ‘Öcalan Komisyonu’ kurarsanız, belki kendinize en büyük kötülüğü ama bu ülkeye de en büyük iyiliği yapmış olursunuz. Ama son 30 seneyi çözersiniz! Ben Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı yaptım ve benim bilgilerim o çerçevede geçerli. Benden daha üst mertebede görevli, bildiklerini açıklamak isteyen ama toplumda sıkıntıya düşmekten çekinen insanlar var.
– Elde belge, komisyon kurulmasını bekleyenler mi var?
Böyle bir komisyon kurduğunuzda belgelerle, bilgilerle gelecek, bildiklerini anlatacak çok görevli var. Bırakın onu; Öcalan yakalanmadan önce bazı askerlerle Öcalan’ın görüşmelerinin kayıtlarının hepsi Emniyet İstihbarat’ın arşivlerinde var! Bir ‘Öcalan Komisyonu’ kurulursa alır bakarlar. Ama bizim komisyonlarda şöyle bir hata var: Söylediğiniz, siz daha komisyondan çıkmadan medyaya ulaşıyor. Bu iş gizlilik ve ciddiyet içinde olursa, bu insanlar ortaya çıkıp konuşur komisyona. Herkes çağrılmalı ve gitmeli. Bu komisyonlar böyle yıpratıldı. TBMM çağırıyor ama Veli Küçük, Teoman Koman gibi bazı isimler gitmiyor ve götürmeye de kimsenin gücü yetmiyor. Bu komisyonlar zayıf bırakılmış. Güçlendireceksiniz, bu komisyonlarda görev alacak vekiller de dışarıya bilgi sızdırdığında suç işlemiş olurlar.
Diyarbekîr, 08. 02 2022