İbrahim GÜÇLÜ
Devlet kelimesi, Arapçadan Türkçeye geçmiştir. Devletin birçok tanımı vardır.
Tanımlardan biri, Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu en üst düzeydeki tüzel varlık ve organizasyondur.
Başka bir tanıma göre devlet, bir milletin kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etmesinin sonucunda iktidar ve egemenlik sistemini eline geçirmesi, hayatını tanzim etmesinin güçlü ve derinlikli organizasyonudur.
Bir başka tanıma göre devlet, bir milletin askeri, toplumsal, siyasi, kültürel, ekonomik, teknik olarak, yasama, yargı, yürütme erkiyle tekamül etmiş üst düzeydeki organizasyonudur.
En basit tanımıyla da devlet, bir milleti koruyan etkin, güçlü, denetleyici, icracı kurumlaşmadır.
Devlet, tüm bir milletin değişik sınıf ve tabakalarının hak ve özgürlüklerini koruduğu ve kolladığı, adaleti tesis ettiği, “koruyucu melek” olduğu zaman, kapsayıcı, etkili, uzun ömürlü, kalıcı olma özelliğine sahip olur.
Bu tarif ettiğimiz devletin ve ülkenin devletin en hayati sorunlardan biri ve hatta birincisi güvenliğidir. Güvenliği tehdit altında olan bir milletin ve devletin halklarının huzur içinde olmaları mümkün değildir.
Bir ülkenin ve devletin güvenliği, içeride yıkıcı eylemlere, provokasyonlara, iç müdahalelere karşı korunması gerektiği gibi, dıştan gelen saldırılara karşı da korunması gerekmektedir. Savaş hallerinde ülke ve devletlerin güvenlikleri daha önemli olmaktadır. Başka bir ifadeyle bir devlet, iç yıkıcı eylemlere ve saldırılara, dış saldırılara ve savaşlara karşı kendisini ve milletini koruduğu zaman güvenlikli olur.
Bu nedenle devletler ve ülkeler, güvenliklerini sağlamak için, çoğu şeylerinden fedakârlık yapıp, güvenlik sistemlerini güçlendirmeye ve donatmaya çalışırlar.
Ülkelerin ve devletlerin güvenliklerinin sağlanmasının en önemli aktörü, güvenlik güçleridir. Güvenlik güçlerinin başında milli ordu, en önemli güvenlik aktörüdür. Bunun yanında yerel güvenlik güçleri polisler, istihbarat örgütü de güvenlik kurumları arasındadırlar. Milli ordu kadar bu kurumların da güçlü, birbirlerini tamamlayan özellikte, uyumlu olmaları gerekir.
Bir ülkenin ve devletin milli ordularının özelliği birleşik ve tekli olmalarıdır. Yoksa çoklu ordular, her zaman devlet ve ülkenin güvenliğinin sağlanmasında yetersiz, problemli, müdahalelere açık durumda olurlar.
Kürdistan Federe Bölgesinin kanayan yaralarından biri, birleşik bir güvenlik gücüne, yani milli orduya sahip olmamasıdır. Bu sorunun ortadan kalkması, çözümlenmesi için birçok çalışmalar yapılmasına rağmen, milli ordu konusunda bir yapılanma sağlanamamıştır. Bu konuda bazı zamanlar tüm tarafların karar almasına rağmen, tarafların çıkarları açısından ve özellikle de KYB açısından gündeme gelen olaylar ve İran müdahalesi nedeniyle bunu sağlamak olanaklı olmamıştır.
Son günlerde de pêşmerge güçleri için bir reform çalışması var. Bu reform çalışmasının merkezine, birleşik milli ordunun oluşturulması konulmalı, üzerinde çalışılıp sonuca varılmalıdır.
KÜRDİSTAN’DA “MİLLİ ORDU” HER ZAMANDAN DAHA ÖNEMLİDİR…
Kürdistan Federe Bölgesi, bağımsızlık referandumundan (Eylül 2017) sonra iç ve dış büyük saldırılarla karşı karşıyadır. Kürdistan’ın büyük bir güvenlik sorunu vardır. Bağımsızlık referandumundan sonra, dört sömürgeci devletin birlikte saldırıya geçmesi, işbirlikçilerinin ve Kürt hainlerinin de desteğiyle Kerkük’ü işgal etmeleri, Kürdistan’da başlı başına bir güvenlik sorunu yaratmış durumdadır.
Bulunduğumuz aşamada da Kürdistan’da Haşdi Şabi’nin, PKK’nın, İran’a ve Türk Devletine bağlı istihbarat örgütlerinin yıkıcı faaliyetleri devam etmektedir. Kürdistan dışarıdan da saldırı altındadır.
Son günlerde KYB içindeki hainlerin desteğiyle Irak Güvenlik güçlerinin Germiyan’a yerleşmek istemesi; pêşmerge güçlerinin bunu engellemesi bu saldırı ve güvenlik için tehlike oluşturan bir durumdur.
Bu saldırıların üstesinden gelmek, birleşik milli bir ordu, güçlü bir mahalli güvenlik gücü, güçlü bir istihbarat teşkilatı, güçlü diğer devlet kurumlarıyla mümkündür.
Bu bağlamda, Kürdistan’ın bugün ve bu dönemde her zamankinden daha fazla güçlü bir milli orduya ihtiyacı var.
KÜRDİSTAN’DA PARÇALI VE “PARTİLİ ORDU” HER ZAMANKİNDEN DAHA TEHLİKELİDİR…
Kürdistan’ın Güneyinde, Eylül Milli Devrim Hareketi (1961) sonrasında, Kürdistan otonomisinde tek milli ordu-pêşmerge gücü vardı. Bu nedenle, 1974 yılında Irak Merkezi Yönetimi ve Baas Diktatörlüğü saldırıya geçtiği zaman, Kürdistan’daki tek ve birleşik pêşmerge gücü de birlikte ve tek yumruk saldırıya karşı koydu. Sovyetler Birliği gibi süper sol emperyalist bir ülkenin Irak Ordusunu desteklemesine rağmen, Irak’a karşı büyük başarılar elde etti. Eğer Irak’ın İran’la doğrudan, Türk Devleti ve Suriye ile dolaylı hayati ittifakı ve ABD’nin ihaneti gündeme gelmemiş olsaydı, Irak’ın başarı elde etmesi, Kürdistan Otonomisinin yıkılması söz konusu olmazdı.
Kürdistan’ın Güneyinde 1975 yılından sonra köklü bir değişiklik oldu. Daha önceleri milli mücadele sahasında tek parti (KDP) olmasına ve onun silahlı pêşmerge gücü olmasına rağmen, 1975’den sonra çoklu bir parti ve örgütlenme milli mücadele sahasında gelişmeye başladı. Bu örgütlerden iki örgüt (KDP ve KYB), köklü, kitleyle bütünleşen, silahlı pêşmerge gücüne sahip olan partiler oldular.
Bu silahlı yapıların ortaya çıkması, aynı zamanda taraflar arasından çatışmanın rahatlıkla ortaya çıkmasının nedeni oldu.
Bu yapısal durum, Kürdistan’ın özgürleşmesi aşamasında, Kürdistan’da Federe yapının oluşması, Irak’ta Baas Rejiminden yıkılmasından sonra 2005 yılında anayasa referandumuyla Irak Devletinin bir federal devlet olarak kabul edilmesi aşamasında da devam etti.
Ama bir ülkede ve “devlette” iki ordunun olamayacağı, bunun sorun olacağı her Kürt tarafından biliniyordu. Bu partili orduların varlığı hep sorunlu duruma kaynaklık ettiler. Bu durumun değişmesi için çabalar da gösterildi, kararlar da alındı. Ama ne yazık ki sonuca ulaşılmadı.
Kürdistan’ın bulunduğu aşamada hem içerde ve hem de dışarıda ciddi saldırılardan dolayı, ciddi bir güvenlik sorunu vardır. Bu saldırıların alt edilmesi için, “partili ordular” yeterli olmamaktadır. Ayrıca bu partili ordulardan biri (KYB) hep problem yaratmaya, milli çıkarlara aykırı hareket etme potansiyelini taşımaktadır.
Bu nedenle her zamankinden daha fazla “partili ordular” Kürdistan’da tehlike oluşturmaktadır.
Kürdistan’da partili orduların, birleşik bir milli orduya dönüştürülmesi güvenlik açısından olmazsa olmaz şartlardan biridir.
Diyarbekîr, 14 Temmuz 2020