AYDIN GÖÇÜNÜN MÜCADELEYE ETKiLERi

AYDIN GÖÇÜNÜN MÜCADELEYE ETKiLERi

RIFAT SEFALI Tarih boyunca toplumsal muhalefetin güçlenip gelişmesi karşısında eğemenler, sürekli o ülkenin aydınlarına saldırmışlardır. ilk hedef hep aydınlar olmuştur. Gene tarih boyunca görülmüştür ki, bir ülkede gelişen devrimcı durumu aşağı çekmenin en kolay yolu, o ülkeyi aydın potansiyelden yoksun bırakmaktır. Ülkemizin acı gerçeklerinden biride enazından bugün için, mevcut aydın potansiyelin eriyişidir-slirgün yaşamıdır.

Oniki eylül süreci çok farklı boyutlarıyla irdelendiÄŸi için ben o sürece deÄŸinmeyeceÄŸim. Sadece kaba hatlarıyla o süreci yaÅŸayanların, bir sinema ÅŸeridi gibi o süreci kafatanndan geçirmelerini ve o günkü güçlü devrimci muhalefetin nasıl güç izafiyetine uÄŸradığını hatırlamalarını isteyeceÄŸim. Oniki eylül faÅŸiÅŸt darbesi’nin ardından mevcut devrimci potansiyel, özellikle de aydınlar ve örgütlü kadrolar sistemli ve seri bir ÅŸekilde ülkeyi terkettiler. Zor’un akla gelebilecek her ÅŸeklini uygulayan sömürgeci faÅŸist devlet yönetimi oldukça hızlı geliÅŸen devrimci süreci, belli bir süre kesintiye uÄŸrattı. GeliÅŸen devrimci durumun kesintiye uÄŸramasında, “sömürgeci faÅŸist zor” salt başına belirleyici faktör deÄŸildi. En önemli faktör, ülkenin bir aydın ve devrimci kadro göçüne uÄŸramasıydı.

Bu denli güçlü bir sürgünü yaşamak gereklimiydi? bu konuya da girmeyeceğim, sadece sormakla yetineceğim. Hele-hele kendi kendimızi bu sürgüne tabi kılmamız yani gönüllü sürgün yaşamımız çok daha farklı bir boyutta değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Oniki eylül sonrasında geliÅŸen devrimci muhalefet uzun bir süre düşmanla gögüs-gögüse mücadeleyi yeÄŸledi. Düşmanın zoru bu süreci olumsuz etkileyemedi, devrimci muhalefet çok onemli çok yiÄŸit önder kadrolarını yitirmesine raÄŸmen, geliÅŸti güçlendi. Onları ne faili meçhuller nede yerinde infazlar olumsuz etkileyebildi. Ancak: Varılan aÅŸamada ülkemiz son on yılın en güçlü aydın sürgününü ne yazıkki yaşıyor. Ben sürgünleri salt Avrupa olarak algılamıyorum, ülke’den kopuÅŸu bir bütün olarak sürgün sayıyorum. Metropolleri de diÄŸer ülkelere sürgünün bir parçası olarak ele alıyorum. Ãœlkesine gidemeyip, her insanın belleÄŸinde yer eden özlemi duyduktan, tarifi imkansız sıcaklığı teneffüs edemedikten sonra yaÅŸanan her ortam; ister Ä°stanbul, Mersin olsun ister BaÄŸdat, Åžam, Tahran olsun istersede Stockholm, Berlin, Paris olsun farketmiyor. Aslolan bir ülkenin aydın potansiyelinin bir bütün olarak ülke topraklarında yaşıyor olmasıdır. Düşmanın da en çok korktuÄŸu olgu budur, bu korkuyu onlara yaÅŸatmak ve hedeflerimizi kuçültmek için inat ve sabırla sıcak alanlardaki mücadeleyi harlaÅŸtırmamız gerektiÄŸi gerçeÄŸini unutmamalıyız.

Kürdistan devrimi açısından deÄŸerlendirildiÄŸinde acı ama gerçekliÄŸimiz olan zorunlu göç’ün yanı sıra muazzam bir gönüllü göç’ü yaşıyor olmamızdır. Kısa bir zaman diliminde aydın entellektüel çevreyle baÅŸlayan göç, çok seri bir ÅŸekilde insanlarımızı öylesine sardı ki, son bir kaç yıl içinde sadece Avrupa da milyonlarla anılır rakamlara ulaÅŸtık. Bu rakamlara metropolleri ekleyecek olursak, Kürdistan nüfusunun hiçte azımsanmayacak bir kesiminin sürgünleri yaÅŸadığı görülecektir.

Söylemim bir fetiÅŸizm olarak algılanmamalı, elbette mücadele alan, ortam, zaman, mekan tanımaz ancak· bazen mücadeleyi yürüteceÄŸimiz mekan ile mücadeleyi güçlendireceÄŸimiz zamanın otokontrolünü elimizde tutmamız için zaman ve mekan kavramını çok iyi takibetmemiz gerektiÄŸini unutmamalıyız. Manevra kabiliyetimizi geliÅŸtirmek için, kısa süreli de olsa terketmemiz gereken mekanımızı ömrü-billah terketmemiz gerekmiyor. Adı üzerinde “manevra” ki manevra diyorsak kısa sürede gerekli donanımı saÄŸlayıp, aleyhimıze dönüşen ÅŸartları lehimize dönüştürme ÅŸansını yakalar-yakalamaz terkedilen görev alanlarına dönüşü saÄŸlamalıyız. Aksi ise yukarıda belittiÄŸimiz mücadelenin dumura uÄŸratılması için eÄŸemenlerin izlediÄŸi taktik olan aydın sürgünü veya tasfiyesini kendi ellerimizle gerçekleÅŸtirmiÅŸ olmazmıyız?. Kısaca sömürgeci güçlerin bize reva gördüğü sürgün yaÅŸamı : Bizler sürekli kılmamalı, kendı kendimizi sürgün etmemizin ve sürgünleri yaÅŸamak isteyen halkımızın bu isteminin önüne geçmeliyiz.

Sonuç olarak; Bütün bu yaÅŸadıklarımızdan sonra, ÅŸu söylediklerim bir çaÄŸrı olarakda deÄŸerlendirile bilinir. özellikle de aydın potansiyel açısından söylüyorum, hızlı bir ÅŸekilde yaygınlaÅŸan sürgün yaÅŸamın önüne geçmek için neler yapılabilecekse ivedilikle yapılmalıdır. ilk etapta aklıma gelen; Bir platform oluÅŸturula bilinir. Güçlü bir katılımla, bütün sonuçları göğüsleyerek, topluca ülkeye dönüş organize edilebilir. Artık ne dünya nede ülkemiz 1983-84 ‘leri yaÅŸamıyor. Siyasal sürece müdahele etme diye bir problemimiz varsa’ki vardır, bu aynızamanda en asli görevlerimizden biridir diyorsak, o zaman bütün aydınlar bu konuda yoÄŸunlaÅŸmah, çözüm yolları üzerine kafa yermalı diyorum.

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *