Prof. Dr. Elî Teter Nêrweyî’nin (1968, Duhok) Antik Kürdistan kitabı yayımlandı. Kitabın tam ismi şöyle:
Antik Kürdistan, Antik Kürdistan’da Din, Devlet Irk ve Kültür Üzerine Birkaç Araştırma, Çeviri Mehmet Öncü, Sîtav Yayınları, Aralık 2023, 526 s.
Kitap, Kürdistan’ın Güneyi’nde yaygın olarak konuşulan Behdinan Kürdçesi’yle yazılmış. Kürdçe’den Türkçe’ye çevrilmiş. Prof. Dr. Elî Teter Nêrweyî bugün Duhok Valisi olarak görev yapmaktadır.
Sîtav Yayınları, Elî Teter Nêrweyî’nin Bızava Sîyasî Lı Kurdistanê, 1908-1927 isimli bir kitabını daha yayımlamıştır. (Sîtav Yayınları Adar 2023, 445 s.) Bu kitap Kürdçe yayımlanmıştır. Arap harfleri ile yayımlanan bu kitabı Mıhemed Xelatê Eetoşî’nin Latin harflerine çevirdiği belirtilmektedir.
***
Kitapta çevirmen Mehmet Öncü’nün dikkate değer bir önsözü var. Mehmet Öncü, Kürdlerin, tarihi vesikalar yönünden, diğer halklara nazaran çok daha fazla belgeye, bulguya sahip olduğunu söylüyor.. “Ancak, Mezopotamya’yı içine alarak Zağroslardan Toroslara uzanan bölge içinde birçok medeniyet kurmuş olan Kürdler, günümüzde bağımsız bir devlete sahip olmadıkları için bu verileri değerlendirecek kurum ve kuruluşlardan yoksundur” diyor.
Bu, Türkiye’de, Mustafa Kemal’in, 1930’larda neden, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi kurumların kurulması yönünde çok yoğun bir çaba içinde olduğuna işaret etmektedir. Fuat Önen’in, Ayrılıkçı Yazılar -2, Kürdistan Devriminin Temel Meseleleri (Doz Yayınları, Nisan 2024), kitabında, bu ve benzer kurumlarla devlet için bir ulus yaratılmaya gayret edildiği anlatılmaktadır. (s. 159-167) Bu iki temel kurum yanında, kamu yönetiminin, üniversitenin, basının, yazarların, yargı organlarının, sivil toplum kurumlarının da bu doğrultuda çaba harcadıkları yakından bilinmektedir.
Mehmet Öncü, dikkate değer bu önsözünde, Arapların, Farsların, Ermenilerin, Rusların, yaptıkları çalışmalarla kendi ihtiyaçlarına uygun Kürd tipi yaratmaya çalıştıklarını vurgulamaktadır. “Buna karşılık, Kürdlerin topraklarının bir kısmı üzerinde kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti ise, Kürd coğrafyasında Kürdlere ait, dil, kültür, sanat ve tarihi mirasa, dair her şeyi kendi ganimeti olarak görmüştür.” Demektedir. (s. 11-13)
Antik Kürdistan kitabının başında Prof. Dr. Elî Teter Nêrweyî’nin ‘Giriş’ yazısı bulunmaktadır. (s. 15-32) Bu yazıda Prof. Nêrweyî, devletsizlikten yakınıyor, Kürder konusunda yapılan araştırmaların, egemenliği altına yaşanan devletlerin baskılarıyla, kısıtlamalarıyla karşı karşıya kaldığını belirtmektedir. Bu yüzden çok araştırmanın, incelemenin yayımlanamadığını vurgulamaktadır. Ayrıca, bazı Kürd genç araştırmacıların, egemen devletlerin görüşleriyle kendilerini sınırladıklarını dile getirmekte, bu yönde genç Kürd araştırmacılarını eleştirmektedir.
***
Tarihin bilinen çağlarından beri Kürdistan’ın yerlileri, Kasi, Lulubi, Guti, Hurri, Subaru, Nairi, Mani, Urartu gibi birbirleriyle akraba halklardır. Kürdlerin atalarının bu halklar olduğu söylenebilir. Bunlar, daha çok, Zağroslar’da yaşamaktadırlar. Bu halklar hakkında Sumer, Akat, Babil, Asur’lardan kalma kil tabletlerde kayıtlar vardır. MÖ 3. ve 2. Bin yıllarda. ‘Guti’ adı, sadece belli bir dili ve kültürü paylaşan Lulubilerin doğusu kuzeyi ve kuzey doğusunda yerleşik aynı soydan gelen ve aynı dili konuşan topluluk için kullanılmıştır. (s. 135) Lulubilerin de an eski Kürdistan halklarından bir olduğu vurgulanmaktadır. (s. 117) Prof. Nêweyî bu konuda, ‘öyle anlaşılıyor ki, Lulubi halkı MÖ: 3000 yıllarda bağımsız bir devletin sahibiydiler’ demektedir. (s. 123) Bu halkların birbirleriyle karışarak bugünkü Kürd ulusunu oluşturdukları da ifade edilmektedir. (s.157-182)
Bugün, Aryan olarak bilinen halkların Hind alt kıtasından dünyaya dağıldığı vurgulanmaktadır. Örneğin, bugün, Avrupa’da Macarlardan ve Finlilerden başka bütün halkların Aryan olduğu bilinmektedir. Hind alt kıtasından Batı’ya doğru hareket eden bir grup, Zoğrosların eteklerine kadar gelmiş buralara yerleşmiştir. Burada Zağrosların Hurri, Lulubi, Kasi, Subaru Mitani, Guti, Karduk, gibi yerli halklarıyla karşılaşmıştır. Aryan halklar tarafından kurulan en eski devletlerden bir Mitani Devleti’dir (MÖ. 1500-1300) Mitani Devleti’nin kurucusunun, Kürdi/Kurti-Kirta , Kurti adında biri olduğu ifade edilmektedir. (s. 49)
Mezopotamya’da kurulan eski Aryan devletlerden biri de Kasi Devleti’dir. (MÖ. ( 1595-1161) (s. 58, s. 327) Mitani Devleti, Mezopotamya’nın, kuzey ve kuzeybatı yönünde, Kasi Devlet, Mezopotamya’nın güneyinde egemendir. Med Devleti’nin ya da Med İmparatorluğu’nun ise, Aryanların o zamana kadar kurulmuş en ünlü, en büyük devleti olduğu belirtilmektedir.
***
Araştırmacı-Yazar Elî Teter Nêrweyî, Subaru/Subarto, Nairi, Lulubi, Mana, Mitani gibi halklardan söz emekte, fakat bu halkların, örneğin bugün hangi isimlerle anıldıklarından söz etmemektedir. Bugün Zibariler, atalarının Subarular olduğunu dile getirmektedir. Ubeydullah Nehri ailesi isimlerini Nairilerden aldığını belirtmektedir. Metina Aşireti isimleri Mitanilerden aldığını anlatmaktadır. İran’ın Güneybatısında yer alan Lolanlar ise İsimlerini Lulubilere dayandırmaktadır. Elî Teter Nêrweyî analizlerini, sözü edilen bu halkların bugünkü durumlarına kadar getirmesinde yarar vardır.
***
Antik Kürdistan kitabında, Newroz’la ilgili çok geniş bir bölüm vardır. ( s. 183 vd. ). Prof. Elî Teter Nêrweyî, Ortadoğu’da, Kürd, Fars, Afgan, Beluci, Tacik, Türkmen halklarının, kendi anlayışlarına göre Newroz’u kutlama biçimleri olduğunu, en görkemli kutlamalarını Kürdler tarafından gerçekleştirildiğine değinmektedir. Amed Newrozu’nu, Akre Newrozu’nu örnek göstermektedir. Newroz’da geçen, Cemşid, Dehak, Kawe, Feridun figürlerini ayrı ayrı değerlendirmektedir. (s. 188 vd.)
Elî Teter Nêrweyî, Newroz’un anlamı konusunda şunları ifade etmektedir. “Bu bayramın doğuşu ve işleyiş şekline baktığımızda açıkça görülecektir ki, Dehak, Kürd halkı üzerindeki baskı zulüm, kırım ve katliamların sembolüdür… Kürd halkı için kendini hayatta tutmak, direnmek ve kazanmak anlamına gelen Newroz Kürd tarihi kimliğinin önemli belgelerinden biridir. Bu yüzden Kürdlerin tarihi düşmanları ve Kürdistan’ın işgalcileri, yıllardır bu kadim belgenin gerçeğini, Kürdlerle ilgili gün ışığına çıkmış diğer her türlü belge ve bulguları Kürdlere ait her türlü görüşü, geleneği sabote etmek ve Kürdlerin kafasını çelişkilerle doldurmak için uğraşmışlardır. (s. 225-226)
Mitraizm
Mitraizm Aryan halkların dinidir. En çok Kürdler, Farslar, Beluciler, Afganlar, Tacikler arasında gelişmiştir. Kürdlerin İslamdan önceki dinidir, denebilir. Arya, İnançlı, dindar, uysal anlamına gelmektedir. (s. 253) Zerdüşt (MÖ 600’ler) Mani (MS. 216-274), Mazdek (MS. 480 ve sonrası) Mitra kökenli dinlerdir. Doğa dinleri olarak değerlendirebiliriz. Elî Teter Nêrweyî, bu dine ait birçok ayrıntının, ritüelin Ezidilik inancı içinde bozulmamış olarak yaşadığını vurgulamaktadır ( s. 251)
İran’da Yarsan, Irak’ta Kakailik olarak anılan inanç, Êzidilik ve Rêya Heqîyê (Alevilik) bir ulu çınarın üç ana dalı gibidir. Her üçü de Mitra kökenlidir. MÖ. 4000’lere kadar uzanan inançlardır. Mitra ışığın ve aydınlığın tanrısı olarak anılmaktadır. Avesta Zerdüştlüğün, Arzhang Maniheizmin kitabıdır. (s. 267)
Mitra inancında doğa, insan, Tanrı bir bütündür. İnsan öldürülmez, doğaya saygı esastır. Ağaç kesilmez, hayvanlar öldürülmez. İnsan öldürmek, insandaki Tanrı’yı öldürmek anlamına gelir. Çünkü, doğa, insan, Tanrı bütünlüğü söz konusudur. Bu bakımdan çeşitli törenlerde hayvanların, örneğin, öküzlerin kurban edilmesi Zerdüşt inancına aykırıdır. Zerdüşt peygamber de böyle söylemektedir. Ama zamanla örneğin öküzlerin kurban edilmesi önemli bir ritüel haline gelmiştir.
Mitraizmin Svastikası (Gamalı Haç)
Svastika, Saniskrist dilinde Kırık Haç anlamına gelmektedir. Mitraizmin sembolüdür. Elî Teter Nêrweyî, Svastika’nın ilk kez Kürdistan’da 3500 yıl önce Mitaniler tarafından kullanıldığını belirtmektedir. (s. 309) Hitler’in (1889-1945), Nazilerin, bu sembolü, Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin sembolü olarak kullanması Svastika hakkında bazı kafa karışıklığı yaratmıştır. Ama Svastika Kırık Haç (Gamalı Haç) Nazilerin sembolü değildir. Örneğin, Kars’ta, Ani Harabeleri’nde, kalede de Svastika, (Gamalı Haç, Kırık Haç) yer almaktadır. Antik Kürdistan kitabında, 17. Yüzyılda, Svastika sembolü ile dokunmuş bir kilimin fotoğrafı vardır. (s. 310)
***
Antik Kürdistan kitabında, ‘Tarihi Kaynaklarda Kürd Sözcüğünün Kökenine ve Anlamına Bir Bakiş” başlıklı bir bölüm var. Bu bölümde . Elî Teter Nêrweyî, Ksenophon (MÖ. 431-354), Polibios (MÖ. 203-120), Strabon ( MÖ. 63- MS. 24) gibi Yunan tarihçilerin ve coğrafyacıların ve Arap-Fars yazarlarının Kürd sözcüğünü nasıl ele aldıklarını irdelemektedir. (s. 325-371)
Antik Kürdistan kitabında s. 348-350 arasında yer alan, Kürdler ve Beluciler başlıklı bölüm de dikkate değer. Beluci ülkesinin, Beluci halkının da , İran, Pakistan, Afganistan arasında paylaşıldığı, bölüşüldüğü anlatılmaktadır. Bugün Pakistan’da dört eyaletten birinin adı Belucistan Eyaleti’dir.
Kitabının sonunda, Prof. Dr. Elî Teter Nêrweyî, her olayı Türklükle açıklamaya, Kürdlerin varlığını dikkatlerden uzak tutmaya gayret eden Dr. Tewhid Melekzade Dilmekani isimli bir Azeri akademisyeni eleştirmektedir. Elî Teter Nêrweyî, Vladimir Minorsky’nin (1877-1966), bu tür tutumları, ‘medeniyet hırsızı’ olarak adlandırdığını vurgulamaktadır. (s. 448)
***
Elî Teter Nêrweyî’nin Antik Kürdistan çalışması çok değerli bir incelemedir. Bu değerli incelemeyi yayımladığı için Sîtav Yayınevi’ne, Yayın Koordinatörü Qahir Bateyî’ye teşekkür. Ayrıca, Antik Kürdistan çok zor bir incelemedir. Bu incelemeyi Türkçe’ye tercüme eden Mehmet Öncüyü, bu konuda emeği geçen Emin Sarı’ya ve Muhsin Özdemir’e teşekkür …