ZORUNLU BİR AÇIKLAMA

Türkiye’de son günlerde en çok konuşulan konulardan biri de İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği, Türkiye’nin bu iki ülkenin NATO üyeliğine veto sorunudur.

1-Bu konu ile değişik gazeteciler, İsveç’te kalmamdan ve biraz da olsa İsveç’i tanımamdan dolayı olsa gerek bu konuyu benimle de konuşuyorlar. Türkiye Gazetesi Gazetecisi Yılmaz Bilgeç de benimle konuşan gazetecilerden biriydi.

2-Yılmaz Bilgeç, konuya ilişkin olarak benimle röportaj yapmadı. Belli konuşlarda sohbet etti. Belli konularla ilgili bilgilenmek istediğini söyledi. Röportaj olsaydı metni kendisinden isterdim.

3-Yılmaz Bilgeç’in benimle yaptığı konuşmaları da içeren bir yazı yazdığını İsveç’ten bir radyo programcısı arkadaştan öğrendim. O arkadaş, yazıda geçen bazı açıklamaların bana ait olmayacağını düşünerek görüşlerime başvurduğunu ifade etti. Bunun üzerine radyo programcısı arkadaş hem İsveç’in Nato üyeliği ve Türkiye’nin vetosu hakkında görüşlerimi aldı. Hem de Yılmaz Bilgeç’in yazısından bana ait olduğu ileri sürülen görüşlerle ilgili soru sordu ben de cevapladım.

4-İsveç’ten radyo programcısı arkadaş benimle röportaj yaptıktan sonra, Gzeteci Yılmaz Bilgeç ile konuştum. “Kendisine ait görüşlerin bana ait görüşler gibi anlaşıldığını” söyledi. Bana yazıyı gönderdi. Yazıyı İsveç’teki arkadaş gönderdi. Yazıyı inceledim. Berbat bir durumun olduğunu saptadım. Bana ait olmayan görüşlerin bana aitmiş gibi verildiğini gördüm. Bunun üzerine bu zorunlu açıklamayı yapma gereği gördüm.

5-İsveç’in, ülkesinden PKK’den ayrılan Enver Ata’yı Uppsala’da ve Semir (Çetin Güngörü) öldürmesinden; Olof Palme’nin öldürülmesi konusunda PKK ile ilgili şaibelerin olması ve bu konuda soruşturma açılması, ama soruşturmada bir neticenin ortaya çıkmamasına rağmen, İsveç’in PKK’yı terörist olarak kabul ettiğini ifade ettim. İsveç’in hem de Avrupa ülkelerinden en erken PKK’yı terörist kabul ettiğini dile getirdim.

6-PKK’nın Olof Palme’yi öldürmesinde birçok tezler ileri sürülmesine rağmen, bu tezlerden birinin de, “Öcalan’ın 1980 sonrası İsveç’e sığınma için başvurmasına rağmen, İsveç’in onu sığınmacı ve mülteci olarak baul etmememesi akabinde Öcalan’ın İsveç’le ilgili tehditler yaptığının” ileri sürülmesidir.

7-Yazıda Olof Palme’nin öldürülmesi ile ilgili verilen teknik bilgilerin hiç biri bana ait değildir. O bilgiler aramızda konuşulmadı. Ayrıca o teknik bilgilerle ilgili benim bilgim de söz konusu değil.

8-Olof Palme konusunda, “İran parmağının olduğu konusu da zamanından konuşulan tezlerden biridir” diye görüş belirttim.

9–Türkiye ile İsveç arasından NATO üyeliği konusundaki sorun, “PKK’nın PKK’ya terörist demediğiyle ilgili değildir” diye görüş belirttim. Çünkü İsveç, PKK’ya en erken terörist diyen Avrupa ülkelerinden biridir. İki ülke arasında sorun, “Türkiye’nin açıklamasına göre PYD sorunudur, İsveç’in PYD’yi terörist görmemesi, PYD temsilcileriyle İsveç Dış İşleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanının görüşmesidir. Ayrıca PYD’nin terörist örgüt kabul etmemesi sadece İsveç’in sorunu değildir. ABD’de ve diğer Avrupa Birliği ülkeleri de PYD’yı terörist kabul etmiyor. Bu nedenle, sorun İsveç’le Türkiye arasındaki bir sorun görülmesine rağmen, asıl sorun Türkiye ile ABD arasındaki PYD sorunudur.”

10-Gazeteci Yılmaz Bilgeç, İsveç’teki Kürt milletvekilleriyle ilgili kendince bir yorum ve yanlış bir yorum yapıyor. Arkasından da Olof Palme Vakfının, PKK ile İsveç yönetimi arasında bir köprü olduğu konusundan benim açıklamama yer veriyor. Benim Olof Palme Vakfı hakkından hiçbir açıklamam olmadı..

11- İsveç seçim kanununa ve demokrasisine göre Kürtlere milletvekili kontenjanı tanıması söz konusu değildir ve olamaz da. Kürtler de İsveç vatandaşı olarak, İsveç seçim kanununa, anayasasına ve diğer ilgili yasaları çerçevesinden milletvekili adayı olurlar, milletvekili olarak seçilirler. Bundan dolayı İsveç’in “PKK ile bağlantılı milletvekili kontenjanı tanıması” olanaklı değildir. Yasal değildir. Benim böyle cahilce bir açıklama yapmam da düşünülemez.

12-İsveç’te her dönem 6-7 Kürt milletvekilinin seçildiğini söyledim. Ama bu milletvekillerinin kontenjan olarak değil, İsveç yasalarına göre seçilen milletvekilleri olarak ifade ettim.

Sol Parti’nin ideolojik olarak PKK’ya yakınlık taşıdığını ifade ettim. Sol Parti, bu tutumunu da gizlemez. Ama Sol Partinin PKK’ya bir ya da iki kontenjan milletvekili ayırdığını söylemem, İsveç hukukunu ve sistemini bilen biri olarak olanaklı değildir. Tam bir cehalet olur.
Sol Parti dışındaki partilerden de, PKK’ya destek olanlar olabilir.
Ayrıca Sol Partinin, PKK’ya yakınlığı, bazı İsveç siyasi partilerinin PKK’ya destek olmaları, “İsveç’in PKK’ya destek olduğu anlamına gelmez.” diye de ifade ettim.

Avrupa’nın birçok devletinde de siyasi partiler içinde PKK’yı destekleyen partililer ve milletvekilleri de var. Ama bu devletlerin, doğrudan PKK’yı desteklediği anlamına gelmez.

13- PKK’nın İsveç’e nasıl gittikleriyle ilgili Yılmaz Bilgeç ile aramızda hiçbir konuşma yapılmadı. Buna rağmen, PKK’lıların bazı paravan örgütler vasıtasıyla İsveç’e götürüldüklerini ve taşındıklarını söylemem olanaklı değildir.

14- İsveç’te PKK’yı destekleyen örgütler konusu da aramızda hiç konuşulmadı ve söz konusu olmadı. Buna rağmen “20’yi aşan sivil toplum kuruluşu görünümlü derneğin faaliyet yürüttüğünü” söylemem olanaklı değildir.

15-İsveç’in Kürtlere milletvekilliği tanıdığı, kontenjan ayırdığı tam anlamıyla bir deli saçması olduğunu daha önceki açıklamamda ifade ettim. Bundan dolayı yazıda ismi geçen Amine Kakabaveh, Evin Çetin, Yekbun Alp, Evin İncir, Eda Düzgün’ün İsveç tarafından PKK’ya ayrılan kontenjan milletvekilleri olduğunu söylemem olanaklı değil. Ayrıca ki ismi geçen bu hanım arkadaşlar (hiç erkek ismi olmaması da ayrıca ilginç) milletvekili mi, değiller mi bile bilmiyorum.
Onlar hakkından hiçbir açıklama yapmadığıma göre, Kandil’de aktif görev alan ve çatışmaya katılan insanlar olduğunu nasıl söyleyebilirim?

16- Benim ismime eklemlenen: “İsveç parlamentosunda milletvekilliği verilen bu isimlerin Kandil’den talimat aldığı ve sık sık Irak ve Suriye’yi ziyaret ettiği biliniyor. PKK’nın medya ayağına da büyük destek veren İsveç hükûmeti Nevruz TV, Ronahi TV ve Aryen TV gibi örgüt kanallarına yayın lisansı verdi ve bu kanallar İsveç’ten yayın yapıyor. PKK’nın sözde International Tümeni içerisinde Finlandiya ve İsveçlilerin oluşturduğu bir de “İskandinav Taburu” da bulunuyor” görüşleri de, Gazetecinin kendi görüşleridir.
Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarım.

Diyarbekîr, 26 Mayıs 2022

İbrahim GÜÇLÜ

 

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *