Çetin Çeko
Cihatçı grupların Şam’ın kontrolünü ele geçirmelerinin ardından, stratejik çıkarları muhtemelen Suriye’deki güçlerini pekiştirmek ve etkilerini kontrol edemedikleri alanlara genişletmek olacaktır. Bu durum, Rojava Kürdistanı’nda bir dereceye kadar özerk bir yapı kuran Kürtleri hedef almalarına neden olabilir. Bu aynı zamanda Ankara’nın stratejisidir.
53 yıllık Esad ailesi rejimi devrildi ve Suriye’de yeni bir sayfa açılıyor. Bu sayfa, belirsizlikler, kuşkular ve ihtiyatlı bir bekleyişi içeriyor. Türkiye, Şam rejiminin devrilmesini resmiyette inkâr etse de arkasında Erdoğan iktidarı duruyor.
Artık Suriye’de olup biteceklerin baş sorumlusu, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) arkasında duran Türkiye’dir. Erdoğan, büyük bir ihtimalle Şam Emevi Camii’nde namaz da kılacaktır.
Buna rağmen, Erdoğan oyun kurucu olarak Suriye’de hedefine hala ulaşmış değil. Erdoğan’ın hedefi, Rojava Kürdistanı’nda Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaktır.
Rojava Kürtleri, son bir hafta içinde gelişen ve tahmin edilemeyen bu hızlı süreci, mevcut şartlar ve ellerindeki sınırlı kaynaklarla oldukça iyi yönetti. Bazı mevzileri kaybetmek zorunda kalsalar da, rejim ve İran destekli vekil güçlerle yaklaşık bir yıldır çatıştıkları Deyrizor’u, ABD’nin hava desteğiyle ele geçirdiler. Böylece Irak-Suriye sınırını Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolüne geçirmiş oldular.
Şimdi Suriye’yi bekleyen olası senaryolar nelerdir?
El Kaide’nin eski bir kolu olan Suriye’nin İslamcı grubu Heyet Tahriel-Şam’ın (HTŞ), başta bölgesel güç İsrail olmak üzere Batılı güçlere, imajını iyileştirmek ve potansiyel olarak tehdit oluşturmadığını göstermek için ılımlı mesajlar veriyor. Ancak İsrail ve Batı, HTŞ’ye karşı temkinli bir yaklaşım içindeler. Bu nedenle İsrail, cihatçı güçlerin rejime ait silahları ele geçirip fazla güçlenmemeleri için, rejimin bırakıp çekildiği silah depolarını imha etti.
Bu arada Erdoğan, Trump’ın 20 Ocak’ta yönetimi devralana kadar Suriye Milli Ordusu’nu (SMO) Kürtlerin üzerine saldırtmaya devam edecektir. Trump, Ekim 2019’da Menbiç’i de Türkiye’nin kontrolüne bırakmıştı. Fakat Amerikan askerlerinin Menbiç’ten çekilmesinin hemen ardından Rusya, Esad rejimi ve SDG arasında yapılan anlaşma ile Menbiç’in Türkiye’nin eline geçmesi engellendi. Erdoğan, Trump ile Ekim 2019’daki anlaşmaya atıfta bulunarak, ilk etapta Menbiç’ten başlayarak SDG’nin kontrol ettiği ‘tartışmalı’ bölgelere girmeye çalışacaktır.
Trump’ın Suriye’deki son gelişmelerle ilgili “Suriye bir karmaşa, bu bizim savaşımız değil ve ABD’nin bununla hiçbir ilgisi olmamalı” açıklaması, 2019’da Rojava Kürdistanı’nın Türkiye tarafından kısmi işgaline yeşil ışık yakan tavrına benziyor. Trump’ın bu açıklamasının Erdoğan’ın hoşuna gittiğine kuşku yok.
Ancak ABD müesses nizamı, İsrail’in güvenlik mimarisi açısından Kürtlerin, Türkiye ve cihatçı gruplar karşısında kazanımlarının ve kendilerinin korunması için Trump’a Suriye siyasetini değiştirmesi için baskı yapacaktır. Zaten Trump’ın kurmaya çalıştığı yeni kabinedeki birçok profil, Trump’ın Suriye ve Kürtler konusundaki yaklaşımından farklı düşünüyor.
Cihatçı grupların Şam’ın kontrolünü ele geçirmelerinin ardından, stratejik çıkarları muhtemelen Suriye’deki güçlerini pekiştirmek ve etkilerini kontrol edemedikleri alanlara genişletmek olacaktır. Bu da onları, Rojava Kürdistanı’nda bir dereceye kadar özerk yapı kuran Kürtleri hedef almaya yönlendirebilir. Kürtler, askeri yetenekleri ve Batılı güçlerle ittifakları nedeniyle Türkiye ve cihatçı güçlerin önünde büyük bir engel olarak görülüyor.
Türkiye destekli cihatçı güçlerle bir çatışmanın ortaya çıkması durumunda, uluslararası toplum çok önemli bir rol oynayabilir. IŞİD’e karşı Kürt güçlerine destek veren ABD, müttefiklerine veya bölgesel istikrara yönelik bir tehdit algılarsa buna müdahale edebilir.
Tüm cihatçı grupların birleşik bir komuta veya ideoloji altında faaliyet göstermediğinin altını çizmek gerekir. Özellikle Kürtler gibi diğer etnik ve dini gruplara karşı koordineli saldırıları zorlaştırabilecek iç bölünmeler HTŞ ile SMO arasında yaşanabilir.
Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), Kürtlere işbirliği teklif ederek ve IŞİD’in Kürtlere yönelik geçmiş eylemlerini kınayarak daha kapsayıcı bir imaj yansıtmaya çalışıyor. Çeşitli hizipler arasında gerginlikler olsa da, HTŞ’nin mevcut tutumu, Kürt güçlerine hemen saldırmak yerine, gücü pekiştirmeye ve yönetim kurmaya odaklanacaklarını gösteriyor.
Türkiye’nin HTŞ ile Kürtler arasındaki herhangi bir ittifaka şüphe ve endişeyle bakması muhtemeldir. Ankara, Kürtlerin güç konsolidasyonunu önlemek ve kazanımlarını ortadan kaldırmak için askeri operasyonları yoğunlaştırarak, HTŞ’nin bu taktiksel yaklaşımını boşa çıkarmaya çalışabilir.
Cihatçı grupların Şam’da kontrolü ele geçirmelerinin ardından, Kürtlerle müzakerelere nasıl yaklaşacakları, yeni Suriye’nin oluşumunda Kürtlerle yetki ve güç paylaşımında bulunup bulunmayacakları belirsizdir. Türkiye, yeni Suriye’nin inşasında belirleyici aktör olursa, bu durum Kürtlerin kazanımlarının ortadan kaldırılmasına yönelik bir sürece dönüşebilir. Uluslararası toplum ise, büyük ölçüde HTŞ’nin yönetimdeki eylemlerine, sivillere yönelik muamelesine ve özellikle İsrail’e karşı tutumuna bağlı olarak hareket edecektir.
Bu süreçte, Kürtlerin kazanımlarının korunması ve kalıcı hale getirilme mücadelesi, Türkiye’nin bu mücadeleye karşı alacağı tutum, uluslararası toplum tarafından mercek altında tutulmaya devam edecektir. ABD ve İsrail’in bölgedeki politikaları, hem Kürtler hem de yeni Suriye’nin şekillenmesi açısından belirleyici unsurlar olması muhtemeldir. Dolayısıyla, Suriye’nin geleceği, yalnızca yerel aktörlerin değil, aynı zamanda uluslararası aktörlerin de iş birliği ve çabalarıyla belirlenecektir.
Suriye’deki güç dengesinin değişmesiyle birlikte, sosyal medyada birçok Suriye haritası paylaşılıyor ve federal bir Suriye’nin inşasından bahsediliyor. Hatırlatmakta yarar var: Saddam devrildiği zaman Bağdat’ın kontrolünü Peşmerge sağlıyordu ve Bağdat’ın anahtarı Kürtlerin elindeydi. Ortadoğu’nun en ‘ileri’ federal devlet örneği olarak Irak’ta Kürtlerin başına getirilenleri unutmadan Suriye sahasına bakmayı öneriyorum. Her şey daha çok erken; soğukkanlı ve ihtiyatlı olmak gerekir. Henüz bu oyun bitmedi, aksine yeni bir dönem başlıyor.
X:@cetin_ceko