Sorunun Adını Koymak

Rifat SEFALI

Türkiye’de gündem ışık hızıyla evriliyor, ancak, bu evrilme doğru mecrasını buluyor mu? Tartışma konusu ve anahtar cümle sanırım burada gizli. Sürecin ilerlemesi veya mecrasına doğru bir yoldan akması isteniyorsa, kuşkusuz sorunun adının doğru konulması gerekiyor.

Uzun bir süredir “Kürt Sorunu” Türkiye’de ve Kürdistan’da birçok siyasi çevre tarafından irdeleniyor. Belirsizlik tam da burada, bu tanımlamada, yaşanıyor. Sahi sormak lazım, gerçekte sorun nedir?  Sorun Kürtler mi? Sorunun adı konulmadıkça, bu türden tartışmalardan sonuç almak da mümkün olamaz.

Bana göre sorun, yaşanılan coğrafyaya göre değişkenlik arzediyor.

Şöyle ki, Kürtler, artık dünyanın çok geniş bir coğrafyasına yayılmış bir topluluktur. Doğal olarak da yaşadıkları coğrafyalara göre de yaşam standartları ihtiyaçlar arzediyor. Bilinçli olarak bunu sorun olarak adlandırmıyorum.

Hangi coğrafyalarda hangi ihtiyaçlar gündemleşiyor, biraz da bunlar üzerinde durmak lazım. Avrupa’da yaşayan Kürtlerin yaşadıkları coğrafyaya özgü bağımsız bir devlet talebi ne kadar absürt ise Kürdistan coğrafyasında yaşayan Kürtlerin talep veya istemlerini tanımlamak adına sorunu salt “Kürt sorunu” olarak lanse etmek de, bir o kadar absürtdür.

Kürdistan’da demografik yapı öyle pervasızca dağıtıldı ki, toprağa bağlı Kürtler milyonları aşan göçlerle sonuçlanan, yeni baştan toprağa bağlı topluluklar oluşturdular. Bu durum demografyayı parçalayan kesimlere doğal olarak yepyeni sorunlar ortaya çıkardı. Bu kesimler bu sorunları da isimlendirmek zorundalar. Bunu biraz açalım: Köy boşaltmalarla başlayan süreçte çok ciddi bir Kürt nüfusu Türkiye metropollerine göç etmek zorunda bırakıldı. Anılan kesimlerin sorunlarını isimlendirmeyle Kürdistan coğrafyasında yaşayan Kürtlerin sorunlarını belirlemede argümanlarımız bir ve aynı şeyler olabilir mi?

Daha açık ifadeyle Konya, Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Adana gibi illere göçüp toprakla bütünleşen veya farklı yaşam standartları oluşturan Kürtleri kim nasıl isimlendiriyor. Anılan kesimlerin büyük bir kısmı buralarda yaşamaya devam edececek. Elbette bu kesimlerin talepleri bağımsız bir devlet olmayacağına göre, o zaman sormak lazım, peki ya bunların bugün ve gelecekteki talepleri ne olacak?

Net isimlendirmeler olmazsa, yani sorunun adı net olarak konulmazsa, sorunu çözmek de mümkün olamaz.

Kürdistan coğrafyasında yaşayan Kürtlerin temel ve stratejik hedefler kapsamındaki taleplerinin bağımsız bir devlet talebi olması kadar meşru, haklı ve doğru ne olabilir ki? Bugünden yarına bire-bir gerçekleşemese de bir millet olarak Kürtlerin bu temel ve stratejik hedeften sapmaları mümkün olabilir mi? Tabi ki burada ara çözümler gündeme gelebilir ve hiçbir Kürt de bunu yadsıyamaz. Bunu da süreç ve Kürt taraflarının muhataplarıyla görüşmelerinin sonucu belirler. Belirtmek gerekir ki, bu görüşmelerde Kürt tarafı bir bütün olarak görüşmelere dahil edilemez ise, sorunun çözümü de gerçekleşemez.

Sonuç olarak söylemek gerekirse, Kürdistan’da yaşayanların temel ve stratejik talebi siyasal bir coğrafyaya tekabül eden bağımsız bir ulusal ve siyasal statüye kavuşma talebidir. Yani bunların sorunu aslında ülkesel olarak belli bir siyasal cografyaya tekabül eden Kürdistan sorunudur. Kürdistan coğrafyası dışında yaşayan Kürtlerin talepleri ise ulusal-demokratik, sosyal, kültürel ve insani taleplerdir. Dolayısiyle sorunun adı doğru konulmalıdır. Zira, sorunların adı doğru konulmadan, bu sorunların doğru çözümü mümkün olamaz.

Rıfat Sefalı

  1. 10. 2024

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *