İbrahim GÜÇLÜ
Türkiye’de 14 Mayıs’ta milletvekili genel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Bu seçimlerin sonucunda Kürtlerin oylarının hangi partilere ve ittifaklara gittiği netleşti. Kürt oylarının Türk ve sistem partilerine gittiği çok net olarak görüldü. Kürtlerin bu seçimlerde de kendi ulusal kimlikleriyle kendi geleceklerini ve kaderlerini tayin edecek bir veri sunmadıkları açığa çıktı. Buna rağmen, Kürt aydınları ve siyasetçilerinin bu konuda ciddi ve dişe dokunur bir analiz yaptıklarını da söylemek oldukça zordur.
Birinci turda cumhurbaşkanının seçilmemesinden dolayı 2. Tur Cumhurbaşkanlığı seçimleri de 28 Mayıs 2023 tarihinde yapıldı ve sonuçlandı. 2. Tur cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Kürdistan’daki ve metropoldaki Kürt oyları ele alınıp incelendiği ve analiz edildiği zaman Kürt oylarının yine devlet ve sistem partilerine gittiği çok açık bir biçimde görülebilir.
Türkiye’de 1946 yılında çok partili rejime geçtikten sonra yapılan bütün genel seçimlerde oy kullanan Kürtlerin ezici çoğunluğunun, Kürtlerin varlığını inkâr eden, Kürt milli haklarının kazanılması için verilen mücadeleleri kanla ve katliamlar bastıran CHP karşısında olan Türk siyasi partilerine verildiği; çok az bir oyun da devletin kurucusu CHP’ye verildiği hep bir olgu olarak karşımıza çıktı ve gündeme oturdu. Bu oylar da genellikle okumuşların oyları da olmuştur. Bu da Kürt okumuşlarının Türk okullarındaki Kemalist eğitimden etkilenmelerinin sonucu olarak böyle bir tablo ortaya çıktığının göstergesiydi.
Bulunduğumuz aşamada da Kürtlerin bu tutumu, son seçimler de ele alındığı zaman klasikleştiğini görüyoruz. Bu konuda üzerinde durulmaya değer değişiklik, Kürtlerin partisi olarak kurulan ve karmaşık bir sürecin sonunda PKK’nın egemenliği altına giren uydulaşan parti/partilere Kürtlerin verdiği oylardır. Bu oyların Türk devlet ve siyasi partilerine verilen oylardan farklı olmamasına rağmen, göreceli de olsa bu oyların asıl olarak Kürt kimliğiyle tanımlanmasıdır. Belki de diğer Kürt oylarıyla birlikte bu oylar üzerinde durmak Kürt milli Hareketi açısından anlamlı bir durumdur.
Her iki halde de Kürt oyları araçsallaştırılan, Kürtlerin milli çıkarlarını temsil etmeyen oylardır. Bu durum değişmeden, Kürdistan’daki milli hareketinin, Kürdistan örgüt ve partilerinin halkla bütünleşmesi, Kürtlerin asıl olarak kendi milli çıkarları için hareket etmeleri ve Kürt milli çıkarları etrafından toparlanmaları olanaklı değildir. Özellikle de PKK egemenliği altındaki partilere, günümüzde HDP/YSP’ye verilen oyların konumunda bir değişiklik yapılmadan milli hareketin gelişmesi için önemli ve kalıcı adımlar atmak olanaklı görünmüyor.
Son milletvekili genel seçimlerinde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu durum oldukça vahim bir hal aldı. PKK egemenliği altındaki partiye verilen oyların hem 1.Tur Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve hem de 2. Tur Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Devletin kurucusu, Kürtlerin inkâr politikasını kurumlaştıran ve Kürt katliamlarından tarihsel olarak sorumlu olan, Kürtlerle ilgili hiçbir açılıma sahip olamayan CHP’ye oyların verilmesidir. İkinci Tur Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olan küçük değişiklik PKK’nın tam anlamıyla kontrol edemediği Kürt oyları, ya kullanılmadı ya da Millet İttifak Adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu karşısındaki mevcut cumhurbaşkanına verilmiş oldu.
Bu seçimlerde de en çok kontrol edilen oylara PKK/HDP’nin sahip olduğu ortaya çıktı. Bu oyların Kürtlerin milli çıkarlarına karşı çok kolaylıkla kullanılabileceği gerçeğini de ortaya koydu. Bundan dolayı diğer partilere giden oylarda kaymalar ve değişiklik olduğu halde, PKK/HDP oylarında çok büyük değişiklikler olmuyor. Kürt milli Hareketi, Kürdistan parti ve örgütleri açısından üzerinde durulmaya daha değer bir konu olduğu da ortaya çıkıyor. Çünkü PKK/HDP’ye verilen oylar Kürtlerin aleyhinde her zaman değerlendirme durumunda olabiliyor.
Bu son milletvekili genel seçimlerinde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu durum çok rahat görüldü. Millet İttifakı Kürtler için herhangi bir önermede bulunmadığı halde sadece PKK’nın çıkarları ve hem de gerçekleştirilmesi olanaklı olmayan çıkarları için Kürt oyları peşkeş çekildi. Özellikle de en son aşamada Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu Irkçı-faşist, Kürt ve yabancı düşmanı Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile PKK/HDP’nin aleyhine bile anlaşması yapmasına rağmen, Kürt oyları Millet İttifakı Cumhur Başkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğluna peşkeş çekildi.
Kürtlerin araçsallaştırılmasının ne kadar tehlikeli bir noktaya taşındığına da bir kez daha şahit olundu. Bu yapılırken yapanların da aynı zaman çok az da olsa siyasi bir onur sahibi olmadıklarını da bir kez daha görüldü.
Her Kürt ve özellikle de Kürt yurtseverleri tarafından izlendiği gibi bu seçimlerde de Kürtler milli hakları açısından hiçbir kazanıma sahip olmadılar. Sadece seçimlerde Millet İttifakının sahip olduğu tehlikeli koalisyonun Kürtlerin günlük yaşamı açısından yaratacağı olumsuz sonuçların engellenmiş olması, belki de Kürtler için sevindirici bir olgu olduğunun üzerinde durulması söz konusu olabilir.
Kürt yurtseverleri, Kürt ve Kürdistan siyasi örgüt, parti ve grupları bu seçimlerde ortaya çıkan sonuçların üzerinden atlayamazlar. Bu durumu titizlikle ele alıp sonuçlara varmaları gerekir. Bu konuda çözüm önerilerini sunmaları gerekir. Bu nedenle, “seçimler, biz Kürtleri ilgilendirmez” diyerek ortada olan ve Kürtlerin aleyhine olan durumu görmemezlikten gelmek büyük bir sorumsuzluktur.
Kürtlerin seçimlerde bir kez daha özne olmadıkları açığa çıktı. Kürtlerin kendi ulusal çıkarları için seçim platformunu ele almadıkları görüldü. Hep birlikte bu alanda da değişim için çalılşma yamalı ve mücadele etmeliyiz.
Diyarbekîr, 30 Mayıs 2023