14 Aralık 2013 günü Paris Kürt Enstitüsü’nün Otuzuncu kuruluş yılıydı. O akşam Otuzuncu yılla ilgili bir kutlama yapıldı. Enstitünün daveti üzerine bu kutlamaya bizde katıldık.
İBV adına Yönetim Kurulu Başkan İbrahim Gürbüz, Vakıf Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Av. Ruşen Arslan ile birlikte 13 Aralık 2013 günü Paris’teydik.
1984 yılında Paris Kürt Enstitüsü kurucularından Cigerxwîn’i, Prof. Dr. İsmet Şerif Vanlı’yı, Yılmaz Güney’i, Madam Mitterand’ı sevgiyle anıyorum.
O gün öğleden sonra Pere la Chaise’de Yılmaz Güney’i ve Ahmet Kaya’yı da ziyaret ettik. Mahmut Levendi ve Vehbi Aydın bize rehberlik ettiler. Pere la Chaise’de Abdurrahman Qasimlo ve iki arkadaşını, Sadık Şerefkendi ve üç arkadaşını da ziyaret ettik. Paris Belediyesi sürgün yaşayan ve ülkesine dönemeyen Kürdler için büyük hak şinaslık gösteriyor.
Paris Kürt Enstitüsü, Kendal Nezan’ın Başkanlığında otuz yılda çok büyük işler başardı. Paris Kürt Enstitüsü, Kürd/Kürdistan sorununu uluslararası kurumlara anlatmakta, uluslararası ilişkilerde etkinliği olan devletlere bu devletlerin yönetici kadrolarına anlatmakta çok büyük başarı gösterdi. Enstitü, bu konuda diplomatik bir merkez gibidir.
Paris Kürt Enstitüsü, Kürd diliyle, Kürd kültürü ile ilgili araştırmalar, incelemeler de yayınladı. Hala yayınlanan periyodikleri de var. Çok zengin bir kütüphanesi de var. Araştırmacılar bu kütüphaneden yararlanıyorlar; üniversitelerde çeşitli dallarda eğitim gören Kürd gençleri için burslarda veriyor.
Paris Kürt Enstitüsü 14 Aralık günü ‘’Suriyede Sivil Savaş, Bölgesel Etkileri ve Persfektifler’’ konulu bir konferans düzenlemişti. Konferans Fransız Senatosunda Clemenceau Salonunda yapılıyordu.
Bu konferans öğleden önce ve öğleden sonra iki oturumda gerçekleşti. Öğleden evvelki oturumun Moderatörü Prof. Dr. Joyce Blau’ydu. Bu oturumda Profesör ve araştırmacı olan konuşmacılar sorunun çeşitli yönlerini irdeleyen çeşitli konuşmalar yaptılar. Konuşmacılar arasında Mrs. Myriam Benraod, M. Hamid Bozarslan, M. Bernard Heyberger, Mme. Azadeh Kian, M. Mathieu Rey, M. Joroli Tezel vardı.
Öğleden sonraki oturumun Moderatörü Kendal Nezan’dı. Bu oturumda M. Joseph Bahout, M. Gerard Cheland, M. Peter Galbraith, M. Fuat hussein, M Bernard Kouchner konuştular.
Konferansın kapanış konuşmasını İsmail Beşikci Yaptı. Programa göre Beşikci’ye 16:30’da söz verilmesi gerekiyordu. Salonun 17:00’da kapanacağı vurgulanıyordu. Beşikci’ye 17:00’a 12-13 dakika kala söz verildi. Fransa’nın Emekli Londra Büyükelçisi konuşmasını biraz uzatmıştı.
Bu kısa süre içerisinde neler konuşulabilir. Bir defa salonun adı çok dikkate değer. ‘’Salle Clemenceau’’
‘’George Clemenceau’’ 1919-1920 yılları arasında Fransa’nın Başbakanı’ydı. Birinci Dünya Savaşı sonunda Ocak 1919’da toplanan Paris Konferansı’nın Başkanıydı. Paris Konferansı’nın ve Paris Konferansı’nın kararları gereği kurulan Milletler Cemiyeti’nin önemli bir kararı Savaştan yenik olarak çıkan Osmanlı İmparatorluğu’nun Yakındoğu’daki ve Ortadoğu’daki topraklarının Büyük Britanya, Fransa ve İtalya, Büyük Britanya’ya bağlı Irak, Ürdün, Filistin, Fransa’ya bağlı Suriye, Lübnan böyle kuruldu. O dönemde Güney Kürdistan’da Şeyh Mahmud Berzenci ‘’Ben Kürdistan Kralıyım’’ diyordu. Büyük Britanya’ya kendisinin Kürdistan kralı olarak tanınmasını istiyordu. Dönemin iki Emperyal devleti değil bağımsız bir Kürdistan’a, sömürge Kürdistan’ın kurulmasına karşı çıktılar. Dönemin iki Emperyal Devleti Şeyh Mahmud Berzenci’nin temsilcilerinin Paris Konferansı’na katılmasını engellemek için her önlemi aldı. Kürdistan ve Kürtler bölündü, parçalandı ve paylaşıldı. Dönemin iki emperyal devleti ve Yakındoğu’nun ve Ortadoğu’nun iki köklü devleti birbirleriyle iş birliği yaparak organize olarak Kürdler’in ve Kürdistan’ın üzerine çullandılar. ‘’Kürdler’in, Kürdistan’ın başına lanetli çorap böyle geçirildi. Konuşmada ‘’lanetli çorapla ilgili görüşmeler belki de bu salonda yapıldı’’ dedim. Konuşmada şunu da söylemeye çalıştım. Bugün burada Kürdler’in bastırılmasına değil Kürd/Kürdistan sorununun anlaşılmasına, kavranılmasına Kürd/Kürdistan kimliğinin, özgürlüklerin gelişmesine yönelik konuşmalar paneller düzenleniyor. Bu şüphesiz 1921’lerden 2010’lara çok büyük, çok olumlu bir gelişmedir. Madam Miterand’ın bu konudaki gayretleri unutulamaz. Bernard Couchner’inde çalışmaları dikkatlerden uzak tutulamaz.
Hülya Yetişen’in Suriyede Sivil Savaş Sempozyumundan Notlar (Kurdistan post.eu 19 aralık2013) ve öbür arkadaşların gözlemine göre Clemenceua salonu ve lanetli çorapla ilgili sözler Bernard Couchner’i çok Rahatsız etmiş.
İfade özgürlüḡü herkes için gereklidir. Sadece Türkler ve Kürtler için değil, Fransızlar ve İngilizler için de gereklidir. İfade özgürlüğü sadece Türkiye ve Kürdistan için değil Fransa ve İngiltere için de gereklidir.
Bugün 28 üyeli Avrupa Birliği’nde sadece Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve İspanya’nın Kürdlerin toplam nüfüsündan fazla nüfusları vardır. Polonya’nın nüfusu belki Kürdler’in nüfusu kadardır. Geriye kalan 22 Avrupa Birliği üyesi ülkesinin nüfusları Kürdlerin nüfusundan çok çok azdır. Lüxemburg, Malta, Kıbrıs yarım milyon civarında nüfusu olan devletlerdir. Örneğin Kıbrısta Rumlar artı Türkler bir milyonu bulmamaktadır. Ama bu devlet sık sık ‘’Kürtlere şu olmaz, bu olmaz’’ diyerek kürtlerin geleceğini belirlemeye çalışıyorlar. Bu uluslararası nizamın anti Kürd nizam olduğunu göstermek için yeterlidir.
Kırk Yedi üyeli Avrupa Konseyi’nde Andora, San Marino, Monaco, Liechtenstein 40-50 bin civarında nüfusu olan devletlerdir. Bunlar Kırk Yedi üyeli Avrupa Konseyi’nin dört devletidir. Kürdlerin adı ise uluslarası ilişkilerde terör denildiği zaman geçiyor. Hak, hukuk, özgürlük denildiği zaman 40-50 milyon Kürdün adı hiç geçmiyor.
Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilgili gelişmeleri ayrıca değerlendirmek gerekiyor.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nda da İslam konferansı’nda da, Birleşmiş Milletler’de de benzeri örnekleri bulmak mümkün.
Düzeltme: Bundan önceki ‘’Robozkê Goyiler’’ yazısında İstanbul Milletvekili ve Halkların Demokratik Partisi Eş Başkanı Sebahat Tuncel’in ‘’Kadınım, Sosyalistim, Aleviyim’’ dediği fakat Kürd kimliğinden söz etmediği vurgulanmıştı.
21 Aralık 2013 günü yapılan konuşmada, bu toplantıyı düzenleyen öğrenci derneğinin ifade ettiğine göre Sebahat Tuncel’in Kürdüm dediği de anlaşılmaktadır. Basındaki yanlış aktarmalardan dolayı üzgünüm.
Sebahat Tuncel’den ve okuyuculardan özür diliyorum.