Kürtler haklarına kavuşmadan ve devlet değişmeden demokrasi olmaz

İbrahim GÜÇLÜ

Türkiye’de demokrasi hayli ucuz bir konu haline gelmiş. Herkes, her siyasi parti, her hükümet, kendini demokratik olarak tanımlamaktadır. Doğal olarak biri de diğerini demokrat olmamakla suçlamaktadır. Türkiye bir hükümet iş başında olduğu zaman, o hükümeti kuran siyasi parti, ya da siyasi partiler, siyasi liderler kendilerin en çok demokrat olduğunu ileri sürerler. Kendi demokratlıklarına toz kondurmazlar. Muhalefet eden partiler de, hükümet eden siyasi partiyi, siyasi partileri, siyasi lideri diktatör, otoriter, demokrat olmamakla suçlar. Bu kısır döngü 1946 yılında çok partili rejime geçildiği tarihten ve o günden bu yana devam eder.

Kürtlerin önemli bir kesimi, özellikle de sol ve Kemalizm’e yakın olanları da aynı davulu çalmaya devam ederler. Bu sorun, Kürt siyasi örgütleri arasında 1980’den önce de tartışılan ve ciddi bir konuydu. Bu tartışma Milli Cephe ve CHP’nin muhalefet olarak seçime girdiği koşullarda zuhur etti ve piyasada yer tutmaya başladı. Devletin kuruluş felsefesi olan Kemalizm’e, devletin kuruluş kodlarına sahip olan CHP’nin iktidara gelmesi halinde faşizmin yenileceğinde, demokratikleşmenin sağlanacağını savunan Riya Azadi ve DDKD Siyasi Grupları CHP’yi desteklediler. Aynı siyaseti Türkiye Komünist Partisi (TKP), Sovyetler Birliği de sürdürdü. Ama Ecevit’in CHP’si hükümet etme koşullarına sahip olmasına rağmen, demokratikleşme olmadı, Kürtlerin milli hakları konusunda bir ilerleme olmadı.

Bunun yanında, Kürtlerin milli hakların kazanılmasının “demokrasinin olmazsa olmazı” olduğunu savunan Rizgarî Siyasi Hareketi, Kawa, KUK gibi milli hareketler vardı. Bu iki kesim arasındaki tartışma, farklı iki milli çizginin varlığının bir işaretiydi.

Günümüzde de bu tartışma ve bakış açıları aynen devam ediyor. Tarih tekerrür eder bir konumda. Bozyel PSK’si Sosyal Faşist CHP’nin liderliğini yaptığı “Millet İttifakı”nın iktidar olmasının ve PKK/HDP/Yeşil Sol Parti’nin desteklemenin demokratikleşmeyi sağlayacağını ileri sürüyor. Bundan dolayı da seçimlerde desteğini hem PKK’ya ve hem de Millet İttifakı yönünde ifade ediyor.

Bir gerçek var ki, bu demokrasi sorunu hem Kürtler ve hem de Türkler arasında tartışılan bir konudur. Halen de tartışılması devam etmektedir. Bu son cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçiminde de demokrasi konusu haklı olarak tartışılan bir konu. Geçmişten ders çıkarmamış Türkler ve Kürtler, diktatör olarak tanımladıkları R. T. Erdoğan, diktatörlük dedikleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi gider de, onun yerine başını sosyal faşist CHP’nin çektiği “Millet İttifakı” hükümet olursa demokrasi olur, demokratikleşme olur ve diktatörlük de son bulur görüşünü savunuyorlar

Tarihi tecrübe ve yaşananlar bunun bir hayal, bir sakatlık, bir dar görüşlülük, bunu ileri sürenlerin demokrat olmamalarının da bir sonucu ve yansıması olduğunu ortaya koyuyor.

Tartışmasız bir gerçek var ki “Demokrasi”, demokrat kişiler, demokrat siyasi partiler, demokrat devletler tarafından hayat bulur ve kurumlaşır. Demokratlık, arkadaşlık ilişkilerinde, eşler arasındaki ilişkilerde, yönettiğin siyasi partide, yani yaşamın her alanında görülebilinir bir olgudur. Elle tutulmaz, uygulamayla ortaya konan bir gerçekliktir.

Türkiye’de Demokrat olmanın da tartışılmaz kriterleri vardır. Bu kriterlerin başında, milletlerin hakları, dinlere, mezheplere, bireysel ve hak özgürlüklerde tutarlı olmak. Bu değerleri sadece savunmak değil, hayata geçirmede de tutarlı olmak gerekir. Çok açıktır ki bu kriterlerin ışığında demokrasi tanımlanırsa, Kürtler milli haklarına kavuşmadan, Türk üniter, içselleşmiş faşizm, kolonyalist devlet yapısı değişmeden, federalizme evrimleşmeden, Kürtlerin egemenlik statüsünü tanınmadan demokratikleşmenin olmayacağıdır.

Türk Devletini, siyasi partilerini, iktidar ve muhalefet edenleri kısaca analiz edelim. Bakalım karşımıza nasıl bir tablo çıkacak.

Cumhur İttifakında AK Parti, MHP, BBP, Yeniden Refah Partisi var. HÜDA-PAR da AK Partiyi ve cumhurbaşkanı adayı olarak R.T.Erdoğan’ı destekliyor. İttifakın başını çeken AK Parti’dir. AK Parti, Menderes’in DP’sinin, Demirel Adalet partisinin, Erbakan’ın Refah Partisinin, Turgut Özal’ın ANAP’ının devamı. Bu partiler demokrat değiller. Ama Devlet Partisi sosyal Faşist CHP’nin karşısındadırlar. Darbelere maruz kalan partilerdir. Kürtlere katliam yapmamışlardır. Tersine Kürtlere daha yumuşak davranıp saygı duymuşlardır. Kürtlerle ilgili adımlar atmışlardır. Bu adımların neler olduğunu Kürtler bilmektedir. Bundan dolayı da Kürtlerin çoğunluğu ehveni şer anlayışıyla bu partilerle çoğunlukla destek olmuşlardır. Bu adımlar da onları demokrat yapmamıştır. Çünkü demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan Kürt milli haklarının kayıtsız şartsız tanıyamamışlardır. Devletin ana rasyonelleri ve sömürgeci-faşist kuruluş felsefesi çerçevesinde hareket etmek zorunda kalmışlardır. Devletin değişimini açıkça istememişlerdir.

Millet İttifakında, CHP, İyi Parti, muhafazakâr liberal İslamcı partiler var. CHP, Kürtleri inkâr eden, Kürtlerin milli hak taleplerini kanla, katliamlarla, toplu sürgünlerle bastıran; sürekli asimilasyon stratejisini kurumlaştıran, darbeci, sivil ve askeri bürokrasiyi temsil eden, halka tepeden bakan ve şabloncu, militarizmi savunan partidir. Bugüne kadar da Kürtlerle ilgili hiç olumlu bir adım atmamıştır. Kürtlere Dersim’deki katliamdaki yüzünü hep göstermektedir. İyi Parti onun ikizidir. Üstelik genel başkanı Türkiye ve özellikle de Kürdistan’da faili meçhul ölümlerin ve kayıpların sorumlusudur. Demokrat olmakla alakaları yoktur. Kürtlerin milli haklarının tanınması için bir önermeleri, devleti değiştirme konusunda bir programları yoktur.

Milli İttifakın ve CHP’nin bu yapısından dolayı mevcut demokrat olmayan hükümetin yerine geçmesi halinde demokrasinin kurulacağını ve demokratikleşmenin sağlanacağını beklemek, tam anlamıyla bir sakatlık ve hayaldir.

Buna karşılık Kürt siyasi partilerinin ve yurtseverlerinin işi ve görevi, milli hakların kayıtsız şartsı kazanılması, milletimizin kendi kaderini tayin etmesi, özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşması, egemenliğini elde etmesi için mücadele ve çalışma yürütmeleridir. Irak’ta Kürtlerin konumuna kavuşması için çaba sarf etmeleridir. Devletin değişmesi, iktidarın paylaşılması, Kürdistan’da iktidar olunması için Türk tarafına sabırla kendilerini anlatmalarıdır.

Diyarbekîr, 2 Mayıs 2023

Geef een reactie

Het e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *