Kürt Aydınının Temsili, Direniş Ahlâkı ve Bir Hafıza Figürü Olarak Feyyaz Ekmen

Husamettin TURAN

Kürt halkının yüzyıllardır süren özgürlük ve kimlik mücadelesi içinde şekillenen aydın figürü, yalnızca düşünsel üretimin değil; aynı zamanda eylemsel direnişin taşıyıcısıdır. Feyyaz Ekmen bu tarihsel rolün, 20. ve 21. yüzyıl arasındaki geçişte ete kemiğe bürünmüş örneklerinden biridir. Onun yaşamı, yalnızca bir bireyin anı defteri değil, Kürt halkının kolektif hafızasında açılmış onurlu bir sayfadır. Ekmen’in siyasal pozisyonu, düşünsel duruşu ve etik tutarlılığı, onu yalnızca hatırlanacak bir şahsiyet değil; üzerinde çalışılması gereken bir örnek hâline getirir.

Feyyaz Ekmen’in Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) bünyesindeki mücadelesi, bir ulusun kendi kaderini tayin hakkı temelinde yürütülen siyasal bir tahayyülün parçasıdır. PAK’ın siyasal programı, Birleşmiş Milletler ve uluslararası hukukta tanımlanan ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı çerçevesinde Kürt halkının ayrı bir devlet kurma hakkını esas alır. Bu temel, yalnızca bir siyasal hedef değil, aynı zamanda bir ahlaki ve tarihsel zorunluluk olarak tanımlanmıştır. Ekmen’in bu çizgideki mücadelesi, Michel Foucault’nun parrhesia kavramı çerçevesinde değerlendirildiğinde, sadece hakikati söyleme cesareti değil, aynı zamanda bu hakikatin yaşamsal bedelini üstlenme direncidir.

Edward Said’in Aydın ve Sürgün anlatılarında işaret ettiği gibi, halkını temsile soyunan bir aydın, kendi yaşamını da kamusal sorumluluğun bir parçası hâline getirir. Feyyaz Ekmen’in sürgün yıllarında da sürdürdüğü mücadelesi, bu bağlamda, yalnızca mekânsal değil; aynı zamanda ontolojik bir aidiyetin ifadesidir. Kürdistan’dan uzak ama Kürdistan için yaşayan bu duruş, Benedict Anderson’un hayali cemaat kavramıyla birlikte düşünüldüğünde, ulusun sadece fiziksel sınırlarla değil, ortak idealler ve acılarla da kurulduğunu gösterir.

Ekmen’in entelektüel duruşu, Antonio Gramsci’nin organik aydın tanımıyla birebir örtüşmektedir. Halkın içinden gelen, halkla birlikte yaşayan, onların gündelik acılarını ve umutlarını siyasal ve kültürel dile çeviren bir temsilciydi. O, halkına tepeden bakmadan, halkıyla yan yana yürüyen bir aydındı. Bu bağlamda, Kürt toplumundaki aydın eksikliğine karşı, onun varlığı bir direnç noktasıydı.

PAK’ın programında vurgulanan çok dillilik, çok inançlılık, eşit yurttaşlık, federal çözüm perspektifi ve demokratik cumhuriyetle işbirliğine açık olma gibi ilkeler, Ekmen’in kişisel ve siyasal duruşunda da karşılık buluyordu. Onun siyaseti, sadece “Kürtler için Kürdistan” anlayışıyla değil; “Kürdistan’da herkes için adalet” perspektifiyle örülmüştü. Bu yönüyle, Ekmen yalnızca bir ulusalcı değil; aynı zamanda evrenselci, çoğulcu ve barışçıl bir ufka sahipti.

Aleida Assmann’ın hafıza mekânı (lieux de mémoire) kuramı çerçevesinde düşünüldüğünde, Feyyaz Ekmen artık sadece bir kişi değil, Kürt halkının tarihsel belleğinde bir hafıza mekânıdır. Onun adı, yalnızca siyasal bir örgütlenmenin değil; aynı zamanda etik bir duruşun, kararlı bir mücadelenin ve düşünsel bir çabanın taşıyıcısı olarak anılacaktır. Kürt halkı, bu tür figürleri yalnızca anmakla kalmamalı, aynı zamanda onların fikirlerini yaşatmalı ve dönüştürmelidir.

Feyyaz Ekmen’in yaşamı ve mücadelesi, yalnızca bir anı değil; bir yükümlülüktür. Kürdistan halkının özgürlüğü ve eşitliği için yürütülen mücadelenin vicdanlı sesi, ahlaklı öznesi ve örgütlü emeği olarak onun mirası bugünün ve yarının mücadele dinamiklerinde yankılanacaktır. Ruhu şad, mücadelesi yol gösterici olsun.

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *