İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu21@gmail.com)
Kürdistan Başkanı Mesut Barzani, birkaç gün önce Bağdat’a gitti. Geniş bir heyet eşliğinde Irak Başbakanı ile görüşme yaptı.
Kürdistan Başkanı, Bağdat’a gitmeden önce, bu siyasi ziyaretle ilgili tartışmalar başladı.
Ziyaretten sonra da bu ziyaretin halen yankıları devam ediyor.
Kürdistan Başkanı’nın Bağdat gitmesi ve Irak Başbakanı ile görüşmesiyle ilgili İki boyutlu bir tartışma vardı.
Bu tartışma boyutlarından biri, Kürdistan Başkanı, referandumun gündemde olduğu, Kürdistan Bağımsız Devleti stratejisinin hem ulusal ve hem de uluslararası planda anlam kazandığı, hatta güncelleştiği, bu projenin Kürdistan Başkanı’nın öncülüğünde yürütüldüğü bu dönemde, Kürdistan Başkanının Bağdat’a gitmesi ve Irak Başbakanıyla görüşmesi doğru değildir.
Ben de bu görüş sahibi olanlardandım.
Bu görüş, Kürdistan Federe Devlet Yetkililerinin ve Kürdistan, Başbakanının Bağdat’a gitmemesi, Merkezi hükümetle görüşmemesini öngörmüyor. Tersine Kürdistan Başkanı yerine onların, Irak Merkezi Hükümeti ile Kürdistan Federe Devleti arasındaki sorunları çözmeleri için görüşmelerinin zorunluluğunu gösteriyor. Her zaman da bu yapılıyor. Kürdistan Başbakanı’nın Bağdat’a gidişinden önce, Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani bir heyetle gidip Merkezi Hükümet Başbakanı ve diğer yetkilileri ile görüşmüş ve mevcut sorunları konuşmuşlardı.
İkinci tartışma boyutu, Kürdistan Başkanı Bağdat’a giderse ve Irak Başbakanı ile görüşürse, Kürdistan’da referandum sorununu ve Kürdistan’ın Bağımsızlığı sorununu tartışmamalıdır.
Her şeye rağmen, bu görüş sahibi olan arkadaşların kaygısını anlıyordum. Çünkü Irak Başbakanıyla Kürdistan’daki Referandumu ve Kürdistan’ın Bağımsızlığını tartışmak, Kürt milletinin iradesini tartıştırmak, iradesini sakatlamak anlamına gelirdi.
Bu tutum, demokrasi, halkın kendi iradesiyle kendi kaderi ve geleceğiyle ilgili karar vermesi ilkesi açısından, çok doğru bir tutumu ifade ediyordu.
Bizler, Kürdistan Başkanı’nın Bağdat ziyaretini siyasi yorumcular ve Kürt yurtseverleri olarak ele alırken ve görüş belirtirken; Kürdistan Başkanının hangi stratejiye bağlı ve hangi reel rasyonellere bağlı olarak hareket ettiğini ve karar aldığından, fazlaca bilgi sahibi değildik.
Ama bazı sonuçlara varmak için de görüşmenin arka planındaki gerçekler de bize elbette çok şeyi anlatır durumdadır.
Sonuç olarak Kürdistan Başkanı’nın Bağdat Ziyareti ve Irak Başbakanı ile görüşmesi gerçekleşti.
Bu görüşmede ele alınan konularla ilgili çelişkili bilgiler var.
Ama bu görüşmede, Irak Merkezi Hükümeti ile Kürdistan Federe Bölgesi arasındaki sorunların konuşulduğu kesin.
Kürdistan’da referandum ve bağımsızlık sorununun da bir biçimde konuşulduğu, heyete katılanların açıklamalarından anlaşılıyor. Bu noktada, Kürt milletinin iradesine müdahale anlamında sorunlu bir durumun olduğunu saptamak zor değil.
Bu bilgiler arasından en somut olanı, Kürdistan yetkililerinin ve Başkanı’nın Irak Merkezi Hükümeti ile anlaşmaya varmak üzere olduklarıdır.
İşte görüşme ile ilgili bu açıklama daha anlamlı okumalara yol açıyor.
Birinci anlamlı okuma: Irak Merkezi Hükümetiyle Kürdistan’daki Referandum ve Kürdistan’ın bağımsızlığı konuşulduğuna göre, bu konuda bir anlaşmaya yakınlık var.
Bu durumda da iki opsiyon var.
Opsiyonlardan biri, Kürdistan’da referandum ve Bağımsızlık sorununa Irak Merkezi hükümetinin karşı çıkmamasıdır, bunu kabul etmesidir. Bu olumlu bir anlaşmadır.
İkinci opsiyon, Kürdistan’da referandum ve Bağımsızlık sorununun ertelenmesidir. Bu oldukça olumsuz bir anlaşmadır. Başta Kürdistan Başkanı olmak üzere tüm Kürdistan yetkililerinin itibarını yerle bir eden bir anlaşmadır. Kabul edilebilir bir durum olamaz.
İkinci anlamlı okumayı: Irak merkezi Hükümetiyle Kürdistan Federe Bölgesi arasındaki sorunlarda anlaşmaya varmak üzerinden okunabilir.
Bu durumda da, görüşmeye Kürdistan Başkanı ve Kürdistan partilerinin katılmaları ve tüm temsilcilerinin bu kararda var olmaları, referandum ve Kürdistan Bağımsızlığının yine de erteleme anlamına gelebilir.
Böyle bir sonuçta, İran ve İran’la işbirliği içindeki partilerin (Goran, YNK’nin bir kesimi, PKK) stratejisinin uygulanması anlamına gelir.
Kürdistan Başkanı’nın Irak Başbakanı ile görüşmesinde, bizim görüşümüzü doğrulayan gelişmelerden biri, görüşme sırasından Irak Bayrağı’nın yanına Kürt Bayrağının asılmamasıydı. Bu konu, Irak Başbakanı Haydar Ebadi’ye sorulduğu zamana, verdiği cevap daha da sorunluydu. Cevapta, Kürdistan’ın Irak’ın bir vilayeti olduğu açıklamasını yaptı.
Irak Başbakanı’nın bu açıklaması Irak Federal Devlet Anayasasına da aykırı bir açıklamadır. Kürdistan Federe Devlet statüsünün geriye çekme ve küçük gösterme çabasıdır. Federal Devlet yerine, merkezi bir Arap devleti anlayışının yansımasıydı. Ayrıca bu yaklaşım, Arapçı, merkezci demokrat olmayan, federal devletin neden ihtiyaçlara cevap vermediğini de anlatan çok açık bir ifadeydi.
Bu yaklaşım ve yaratılmak istenen statü,, Kürdistan Başkanının dünya liderleriyle görüşmesinde kendisine ve Kürdistan Federe Bölgesine verilen kıymeti de geriye çeken bir durumdu. Önemli dünya liderleri ve Türkiye Cumhurbaşkanı da dahil Kürdistan Başkanı ile görüştükleri zaman, kendisine tam anlamıyla bir devlet başkanı muamelesi yapmaktalar. Bunun yanında, Kürdistan Bayrağını da kendi bayraklarının yanına asmaktadırlar.
Irak Başbakanı’nın bu yaklaşımı, Irak’ta Federal Devlet sisteminin de yerli yerine oturmadığının bir göstergesidir.
Bilindiği gibi, Federal devlet de; Federal Devletin Bayrağı, bütün federe devletlerin, ki federal devlet uluslara/toprağa/Coğrafyaya göre yapılanmışsa, her ulusun kendi bayrağı vardır. Ve bu bayraklar her yerde resmi olarak asılırlar.
Bayrakların kendisi, Federal devletin en tanımlayıcı ve önemli sembollerinde biri ve hatta en önemlisidir.
Irak’ta parlamentoda ve diğer devlet kurumlarında Kürtçenin resmi dil olarak kullanılmaması da, Irak Federal devletinin en önemli eksiklik ve zaaflarından biridir.
Kürdistan Başkanı’nın eskisi gibi saha geniş ve bütün partilerin, özellikle partilerin birinci derecede temsilcilerinden oluşan bir heyetle Bağdat’a gitmemesi de onun görüşmesine gölge düşüren bir durum olduğu tartışılmaya devam ediliyor.
Özcesi: Dile getirdiğim tüm bu konularda belirsizliklerin son bulması için, Kürdistan Başkanı’nın Kürdistan kamuoyunu aydınlatacak bir açıklamasına ihtiyaç var.
Amed, 5 Ekim 2016