Bismil’de toprak kavgası sonucu “katliam”!

İbrahim GÜÇLÜ 

Kısa bir süre önce Kürdistan’ın merkezi olan Diyarbakır şehrinin Bismil kazasında toprak kavgası nedeniyle acı bir olaya şahit olduk. Herkesin şahit olduğu 15. 06. 2023 tarihinde, Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Serçeler Köyü Sarıhüseyin mezrasında Taş ve Alyamaç aileleri arasında toprak nedeniyle çıkan silahlı kavgada her iki aileden toplam 9 kişi yaşamını yitirdi. 

Bu vahim ve 9 insanımızın ölümüne yol açan olay haklı olarak kamuoyunda büyük infial ve tepkiye yol açtı. Görsel ve Yazılı basında, sosyal Medyada da hayli tartışılan bir olay oldu. Halen de bu konudaki tartışmalar sıcaklığını koruyor. Bundan dolayıdır ki, ben bu makalemi bu çok önemli olaya ayırdım. 

 Yazılı basın ve görsel basında yazılanlardan ve televizyonlardan-radyolardan verilen haberlerden, alandan aldığımız bilgilerden ortaya çıkıyor ki; bu iki aile arasındaki “arazi anlaşmazlığı ve husumeti”  25 yıl öncesine dayanmaktadır. Söz konusu olan 400 dönüme yakın arazi için (bunun bir kısmı hazine arazisi) geçen yıl mahkemeye başvuruluyor.

 Bismil’deki yerel mahkeme görülmekte olan bu davada,  Taş ailesi lehine karar çıkıyor. İfade edildiğine göre Alyamaç ailesinin yıllardır ekip biçtiği arazinin tapusu,  geçen yıl mahkeme kararıyla Taş ailesine veriliyor. Alyamaç ailesi de, yerel mahkemenin kararıyla ilgili bir üst mahkemeye itirazda bulunuyor. Dava İstinaf Mahkemesi’ne götürülüyor.

 Verilen bilgilere göre Taş ailesi, İstinaf Mahkemesi’nin kararı netleşmeden, 400 dönümlük araziye buğday ekiyor. Bu da iki aile arasından çatışmanın ve çelişkinin derinleşmesine yol açıyor.  Güçlü iddialara göre, ekimden sonra buğdaylara Alyamaç ailesi tarafından zehirli ilaç atılıyor. Bu durum iki aile arasında çelişkiyi daha da derinleştiriyor.

Bu problemli durumun genel bir sorun haline gelmesiyle birlikte,  ilçe kaymakamı ve “kanaat önderleri” devreye girerek, iki aileyi barıştırmak istiyor, ne yazık ki başarılı olamıyorlar. 

Yazılı basına konuşan Kanaat Önderleri Derneği Başkanı Nufer Şen, iki aile arasında uzlaşı sağlamak için defalarca görüştüklerini ancak başarılı olamadıklarını, ifade ediyor.

 Kanaat önderinin açıklamasına göre, Alyamaç ve Taş ailesine, çelişkinin ve  husumetin son bulması için 4 öneri sunuyorlar.  Diyorlar ki,  “Her iki aile ile de 6-7 kez görüştük. Araziyi ikiye bölelim dedik, kabul etmediler. Araziyi birine kiraya verelim dedik, kabul etmediler. Bu yıl hiç kimse ekmesin, hayvanlarınıza otlak olsun dedik kabul etmediler. Yıllardır, Alyamaçlar ekiyor bu yıl Taş ailesi eksin, dedik. Maalesef bu önerimiz de dahil hiçbir önerimiz kabul görmedi.” 

Ne yazık ki, kanaat önderlerinin önerilerinin kabul görmemesinden sonra çatışma silahlı bir düzeye çıktı ve sonuçta da 9 insanımız katledildi, birçoğu da yaralandı. Bu vahim ve dramatik olay sonrasında da tutuklamalar oldu. Arananlar var. 

Onun ötesinde tecrübelerle sabit bir durum var ki, bu olayın tahmini zor büyük sosyal, maddi ve manevi tahribatı ortaya çıkmış durumdadır. Büyümekte olan çocuklarımıza ve mevcut gençlerimize haksız bir şekilde akılcı olmayan sorumluluk yüklenmiş durumdadır. İki ailenin olayın etkisiyle kendi içlerinde yan yana gelişleri geçici sağlansa da, zaman içinde bu iki ailenin dağılması kaçınılmaz olacaktır.

 Umut etmek ve çabalamak gerekir ki, yara bu sonuçla sarılsın, yeni ölüm olayları olmasın. Çünkü Kürdistan toplumunda sahip olunan doğal kültürel-sosyal gelenekler, daha sonra da sömürge-sömürgeci ilişkilerinin yarattığı çok kötü gelenekler ve kültür, intikam duygusunu geliştirmeye devam edecektir. Bu ateşe benzin dökeceklerin de olacağı hesaba katılırsa, oldukça endişeli bir durumla karşı karşıya olduğumuz görülmelidir.

.“Bir karış boş arazi kalmasın, ekin ! “talimatıyla başlayan ve 26 Ekim 2020 tarihinde, hazine arazilerinin topraksız ya da toprağı az olan köylülere kiraya verilmesini öngören genelgenin yayınlanmasından sonra, hazine arazilerine “çökme” furyasıyla birlikte kanlı cinayetler başlaması üzerinde özellikle durmak gerekir. Bu konu daha çok devlet cephesini ilgilendiren bir boyuttur. 

BU GELİŞMELERDEN VE KATLİAMLARDAN SORUMLULUK KİME AİTTİR?

 Kürdistan’da Diyarbakır’ın Bismil İlçesindeki bu gelişme ne ilk ne de sondur. Kürdistan’da üzülerek belirtmek istiyorum ki zaman-zaman bu tür dramatik ve kanlı olaylar oluyor, çok değerli insanlarımızı, maddi ve manevi zenginliklerimizi, geleneklerimizi,  komşuluk ve aşiret yakınlıklarımızı, dostluklarımızı kaybediyoruz. Kürtlük duygularımız aşınıyor. Kürdistan toplumunda güvensizliğe, Kürtlerin kendi kendilerini yönetemeyecekleri, Kürtlerin millet olmadığı, Kürtlerin yerleşik ve kentli bir millet olmadığı gibi gerçek olmayan düşüncelerin gelişmesine neden oluyor.

 Geçmişte Muş’un Malazgirt İlçesinde ve başka il-ilçelerimizde onlarca insanımızı kaybettiğimiz aşiret ve aile kavgaları oldu. 2-3 yıl önce de Kızıltepe ovasında da yine hazine arazilerini sahiplenme nedeniyle cinayetler işlendi. 

 Bu olaylar sonrasında haklı olarak içimiz acıyarak, konuyu anlamak ve daha büyük olumsuzlukların önüne geçilmesi için; sorunu analiz etmeye, konuşmaya başlıyoruz. Sorumluluklarını araştırtıyoruz. 

Ne yazık ki Kürt siyasetçileri, okumuşları, aydınları olarak, hep kolay yolu seçerek, sorumluları tespit etmeye çalıştılar. Bu olaylardan sorumluluğu Sömürgeci Türk Devletine, sömürgeci-sömürge ilişkilerinin ortaya çıkardığı siyasi ve toplumsal denklemlere yükleme kolaycılığını seçtiler. Tespit bu olunca doğal olarak denizin suyu bitiyor, kendimiz açısından yapılacaklar da söz konusu olmuyor. 

Kürt siyasetçilerinin, okumuşlarının, aydınlarının bu kolaycılıktan hızla kurtulmaları ve bu sığlıktan/sorumsuzluktan hızla, vazgeçmeleri gerekir. Devletsiz bir millet olarak bize ait sorumlulukları tespit etmemiz gerekir.

Bu trajik olaylardan sonra her zaman, yapılan işlerin bir kıymetinin olmadığı, olayların büyük değer kayıplarına yol açtığını herkesin kabul ettiğini yaşamamızdan biliyoruz.

O zaman bu konularda kendimizi eğitmeliyiz, büyük kayıpları küçük kazançlara feda etmemeliyiz. Toplumunm değerlerini körelten ve zayıflatan davranışlardan vazgeçmeliyiz. Kendimizi eğitmemiz de zor olmayacaktır. Geçmişteki birkaç trajik olayı hatırlamamız,  onlardan ders çıkarmamız, eğitilmemiz için yeterli olacaktır. 

Günün sonunda pişmanlık duyacağımız işler ve trajik olaylara sebep olmamalıyız. İhtirâslarımıza kurban olmamalıyız. Toplumsal kültür zenginliğimizle taban tabana zıt olan cehaletin hâkimiyeti altına girmemeliyiz. Bu da oldukça kolay bir insani ve akli  bir işlevdir.

 Diyarbekîr, 20 Haziran 2023

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *