İbrahim GÜÇLÜ
Son günlerde, hiç kimsenin beklediği bir zamanda, Baas ile PKK/PYD arasında çatışmalar başladı. Baas bu çatışmalarda, savaş uçaklarını kullandı. Kürdistan şehri Haseki’yi bombardıman etti.
Bu çatışmalar halen devam ediyor. Her ne kadar bölgedeki hızlı gelişmelerden ve gündem değişmesine rağmen bu çatışmaların devam ettiği gerçeği değişmiş değil.
Bu çatışmalardan sonra, Suriye’de nüfuz sahibi olmak isteyen devletler ve büyük güçler de, bir ölçüde kılıçlarını çektiler. ABD, Baas’ın ve Şam yönetimini dikkatini çekmenin ötesinde, tehdit etti. PKK/PYD’yi korumak üzere savaş uçaklarını harekete geçireceğini açıkladı. Buna karşılık, Rusya savaş uçaklarını Kamışlı havaalanına indirdi. İran, ABD’yi Atom Antlaşmasını bozmakla tehdit etti.
Bu kılıç çekmelerden sonra, ABD’nin geriye çekildiği görüldü.
Çatışmalar, büyük bir göç dalgasının oluşmasına yol açtı.
Bu trajedik sonuçlar doğuran gelişmelerin; Baas ve PKK/PYD arasındaki çatışmanın, ABD’nin PKK/PYD’yi vesayeti altına almasından sonra kaçınılmaz olduğunu, daha önceden yazdım.
Oysa Kürtlerin çoğunluğu ve özellikle de siyaset sınıfı bu gerçeği görmedi.
Bunun ötesinde, PKK/PYD politikalarının ve hegemonik anlayışının, Kürtleri daha büyük felaketlerle karşı karşıya bırakacağını da defalarca yazdım. Halen de bu görüşlerimi korumaya devam ediyorum.
*****
Bu çatışmaların nedeni üzerinde de genel anlamda ve özellikle de Kürtler arasında tartışmalar, açıklamalar, yorumlar var. Her Kürt yazar, siyasetçi, Kürdistan örgütleri bu tespitlerine göre pozisyon takınıyorlar.
En sakat görüş ve pozisyonlardan biri, bu çatışmaların Araplarla Kürtlerin bir çatışması olarak değerlendiren pozisyon ve tespittir.
Bu görüşe göre: Baas, Arap tarafın; PKK/PYD de, Kürt tarafını temsil ediyor.
Bir kısım Kürdistan partileri ve siyasetçileri, bu Arap Kürt çatışması denklemi içinde açıklama yaptılar ve pozisyon belirlediler.
Bu külliyen yanlış bir konumlanma ve pozisyon takınmadır.
Baas, Arapları temsil etmiyor. Baas, sadece bu aşamada sadece değil, geçmişte de, Arapların küçük bir kesimini temsil ediyordu. Hem de küçük bir kesimini temsil ediyordu. Bir asker ve sivil elitin temsilcisiydi. Bu nedenden dolayı, diktatörlük olarak tanımlanmaktaydı. 40 yıldan fazla bir zamandır da, Araplara, Kürtlere ve diğer etnik gruplara zulüm ediyor.
Bundan dolayıdır ki, “Arap Baharı” ile birlikte, 2011 yılında bu diktatörlüğe karşı bir sivil halk ayaklanması ortaya çıktı. Bu ayaklanma, Baas diktatörlüğünün katliamcı ve imhacı uygulamalarının sonucu iç savaşa dönüşmüş durumda.
Bu iç savaş sonucu: Suriye’de farklı egemenlik alanlar oluşmuş. 500 bine yakın insan katledilmiş. 8 milyon insan, çoluk çocuk, genç ve yaşlı başka ülkelere göç etmiş. Şehirler de harap olmuş durumdadır.
PKK/PYD, Baas’ın örgütü olarak kuruldu. Amaç,, Kürdistan’ın Kuzey Batısındaki ulusal hareketi ve örgütlerinin gelişmesini engellemek; onun ötesinde de Kürt ulusal hareketini ve Kürdistan örgütlerini tasfiye etmekti.
Bundan dolayı PKK/PYD, bir Kürdistan örgütü değildir. İsminde de Kürt ve Kürdistan isminin bulunmaması bunun en büyük göstergesidir.
PKK/PYD bir Kürdistan örgütü olmadığına göre, Kürtleri de temsil etmesi de söz konusu olamaz.. Sadece PKK/PYD’nin militarist kesimini temsil ediyor. Tıpkı Baas, Kemalist yönetimlerin halkı temsil etmediği gibi, PKK/PYD de Kürt halkını temsil etmiyor.
Suriye’de iç savaş geliştikçe de, Baas Diktatörlüğü, Kürdistan’ın Güney Batısında PKK/PYD ile ortak bir diktatörlük kurdu ve yönetimi paylaştı. Benim Baas/PKK-PYD Ortak Diktatörlüğü ve Totaliterizmi dediğim ortak bir sistem kuruldu.
PKK/PYD, Baas rejimi tarafından silahlandırıldı. Kürdistan’daki muhalefetin, Suriye’deki genel demokratik, ılımlı, muhafazakâr muhalefetle birleşmesini; Kürdistan’daki milli demokrat örgütlerin çalışmalarının engellenmeyi sağladı. Kürt yurtseverlerini ve Kürdistan parti yöneticilerini, gözaltına aldı, işkence etti, tutukladı ve öldürdü. Bu aşamada da, BAAS – PKK/PYD ortak diktatörlüğünün Kürtler üzerindeki zulmü devam ediyor.
Bu nedenle Baas ve PKK/YD çatışması bir Arap ve Kürt çatışması değil. İki militarist grubun çıkar çatışmasıdır.
*****
O zaman Baas ve PKK/PYD ittifak içindeyken e, iktidar ortakları oldukları; hatta PKK/PYD, Baas Diktatörlüğünün vesayeti altında olmasına ve onun bir örgütü olmasına rağmen neden çatışıyorlar?
Bu konuda da, çatışmaların köklü nedenlerini görmezlikten gelerek, bu çatışmaları Türkiye – Suriye antlaşmasına bağlayanlar var.
Bu görüş kökten yanlış.
Birincisi, çatışma çıktığı zaman, daha Türkiye-Suriye arasındaki antlaşma somut bir hale gelmiş değildi. Bu antlaşmanın boyutları ve derinliği daha açığa çıkmış değildi. Halen de antlaşma maddeleri açığa çıkmış değil.
İkincisi, Baas ile PKK/PYD arasındaki çatışmaların koşulları uzun bir zamandır hazırlanıyordu, bu çatışmanın kaçınılmazlığını da siyasi yorumcular söylüyorlardı. Yukarda da yazdığım gibi, bu çatışmanın kaçınılmaz olduğunu, ben de yazmıştım.
Asıl neden ve soruna bakalım.
PKK/PYD, yukarıda yazdığım gibi Suriye’nin bir örgütüydü. Onun tarafından ve icazetiyle kuruldu. Öyle olmazsa bile, Suriye’deki iç savaştan sonra, PKK/PYD her anlamda Baas Diktatörlüğünün vesayeti altına girdi. Onun tarafından silahlandırıldı. Kürdistan’ın Güney Batısına kendisinin vekâletçisi olarak tayin etti.
PKK/PYD’yi tanıyanlar bilirler ki, PKK/PYD her devletin adamı olabilir. PYD lideri Salih Müslim bir zamanlar, Türkiye’nin de güdümüne gireceğini açıkça belirtmişti, Türkiye bunu kabul etmemişti.
PKK, Kemalistler tarafından kurulmasına rağmen, daha sonra Suriye, Irak, İran devletlerinin açıkça vesayeti altına girdi.
Son zamanlarda da Rusya’nın, Ermenistan’ın ve diğer ülkelerin de vesayeti altına girmekte bir sorun ve sakınca görmedi.
Suriye iç savaşının gelişmesinden sonra, ABD ve Rusya, diğer devletler, yeni Suriye’de söz sahibi olmak ya da Hafız yönetimini korumak için Suriye’ye müdahil oldular. Bu devletler, kendi güçleriyle ve özellikle ABD kendi askerleriyle değil, IŞİD’e karşı savaşacakb ir yerel güçle hareket etmeyi, onu vesayeti altına almayı, vekalet savaşı yürütmeyi stratejik olarak benimsedi.
ABD, bu strateji çerçevesinde PKK/PYD ile ilişki kurdu ve bu ilişkiyi geliştirdi. Anlaşılıyor ki, PKK/PYD’e de bunu fırsat bilerek; Rusya, İran boyutlarını da hesap etmeyerek, ABD ile ilişkileri daha da ileri götürmeye başladı.
Baas ve müttefiklerinin, yatırım yaptıkları ve üzerinde hesap yaptıkları, vekalet olarak Kürdistan’da bıraktıkları bir gücün kendilerinden koparak, ABD’ye yanaşmasını, kendilerini terk etmesini, özellikle de ABD’nin vesayeti altına girmesini, kabul edemezdi.
İlişkilerin kopma noktasına geldiğini düşündüğüm bir aşamada: Baas- PKK çatışması başladı.
Bu çatışma, yerel görülmesine rağmen, bölgesel bir gelişme. İran, Irak, Rusya’nın da PKK/PYD hakkındaki politikasını ve görüşünü değiştirecek; bölgede ismi geçen güçlere Türkiye’nin de katılmasıyla ABD ile yeni bir fay hatının oluşacağı ortada.
Sonuç yerine diyebilirim ki, çatışmayı PKK/PYD hazırladı. Kürtler için yarattığı felaketlere yenisini kattı.
Amed, 24 Ağustos 2016