Huseyin AKINCI
Kürt halkının hakkaniyetiyle doÄŸan her doÄŸuÅŸ evresini amacından koparıp, bilinmez bir meçhule havale ettik. İçi özü boÅŸ ‘al gülüm ver gülüm’lerle, günü kurtarma yetmezliklerimizle Kürt toplumda takat kuvet bırakmadık! Toplumu kontrol altına alınması için, duygu somurusuyle aklını körleÅŸtirdik! Her daim Kürtlerin esas meselesiyle devreye girmesi gereken çağın gerekleriyle ters orantılı teorik koÅŸunun pistine çıktık. Yüz yıl arkada kalmış lojilerle yurdsever Kürtlere ilkelsiniz diyerek önlerini arkalarını tuzaklarla çevirdik.
Arada bir aklı başında birisi kalkıp “hey Åžemo bu böyle olmaz!” diyeni de yetmiÅŸ yedi sülalesiyle aforoz ettik! Arkası önü belirsiz gelgitlerle dön dolaÅŸ baÅŸa dön zikzaklarımızla Kürt halkını ciddi bir ÅŸekilde iÅŸ görmez bir hale soktuk. Ve hiçbir zaman “ben bana ne yaptım?” diye kendimize hiçbir zaman sormadık. Aklın akıl mayasıyla pekiÅŸmiÅŸ Kürtlerin ne umutları varsa, önü arkası belirsize koÅŸan taktiklerimize kurban ettik! Halkların kardeÅŸliÄŸi adı altında ÅŸovenle kucaklaşıp, kendi kardeÅŸimizle olan kavgamıza hız kazandırdık.
Benim ayakkabım numarası dışında ayakkabı giyen kim varsa, oranın adamı buranın yaveri diye oraya buraya postaladık. Benimle okunan kitabı okumayan ne kadar aydın varsa, fosilleÅŸmiÅŸ lojilerimizle sersemleÅŸtirip askıya astık. Halkların projesi seni özünden çalan bir projedir diyen kim varsa, akıl almaz karalayıcı hamlelerle susturmaya çalıştık. “Kürt sorunu kendine özgü enstrümanlarla siyaset yapmalıdır” diyen kim varsa, kimsesiz” lerin mezarlığına gömdük. OrtadoÄŸu’yu kurtarmadan önce kendi halkına özgü özgünlüklerine odaklan diyen kim varsa, ÅŸoven solcuların sofrasına meze yaptık!
Kürtlere özgü tarihin birçok sayfası var diyenlere”haydi be oradan tarih benle baÅŸladı!” diye azarladık! Kendimize özgürlük lakabı taktık, ama ve lakin kendi içimizde özgürlük sorgulamasına kapalı tuttuk. Kürt halkının hakkına yol alan ne kadar doÄŸal müttefik varsa, lojili darbelerle saÄŸa sola savurduk. Bu dincidir, bu zengindir, bu aÄŸadır, bu benden deÄŸildir, bu ÅŸudur, bu böyledir diye diye Kürtlerin iç rezervlerinin içini boÅŸalttık! YaÅŸanan bu kadar yanlışa raÄŸmen, hiçbir gün yanlışımızı halkımızla paylaÅŸma samimiyeti gösteremedik. “AÄŸzımızı her açtığımızda yeni öngörüleri hayata geçirme zamanıdır” dedik ama ve lakin her zaman yeniliklere yol alan tüm yolları kapalı tuttuk.
Dünle yol alan yanlışınızla yarını daha karmaşık bir zemine taşıdık? Bu taşımayla Kerkük satışı ve Åžengal’ın ayrışma çabasıyla taçlandırdık? Hedeflenen yarının alt yapısını oluÅŸturmadan, üst perde sloganvari naralarla, hararetli dalışlarla günü kurtarmaya çalıştık? Güney Kürdistan’ın birçok olanaklara sahip olmasına raÄŸmen, KDP ve YNK’nin her an çalışabilirlik sendromunun orta yerde kalmasına çanak tuttuk? ÖzgürleÅŸmek ve medeni halkların özgür dünyasının seviyesine eriÅŸebilmek amacımızın aksine, Kürt halkının kendine özgü gerçeklerle buluÅŸmasına tazıdan kaçan tavÅŸan gibi kaçtık?
Kürt siyaseti şu ya da bu olumsuz yaşanmışlığın üzerine gideceği yerde, sen ben kavgalarıyla Kürt halkının başına çorap örduk? Sorgulanmaz kutunun içine hapsedilen ben eksenli yanlışın ortaya çıkmaması için,belden aşağı atışlarla mümkün olabilir bir geleceği elbirliğiyle karartık? Elini suya sabuna değdirmeden değer ailesidir diye, liyakatsiz olanı bu halkın başına başçavuş yaptık? Tüm bu olmazların farkında olan bir kısım Kürt aydınlarını düşmanlaşma mantığın sofrasına meze yaptık?
Yani sözün kısası yanlışla yetmezliÄŸin üzerine samimi bir cesaretle gidilmekten baÅŸka Kürt siyasetin bir ÅŸansı kalmamıştır. Dolayısıyla Kürt siyasi arenası karmaşık bir ayıbın içinde olmanın farkına artık varmalıdır. Farkına varılmalı çünkü, içinde tepinen ayıbın derinliÄŸi tahmin edilmediÄŸi kadar derindir. Yarım asra yakın bir zamanla KDP’nin PeÅŸmergesi, yok YNK’nin PeÅŸmergesi emsali bile baÅŸlı başına ayıplanacak kadar derinliklidir.
On binlerce köyün yok olmasıyla başlayan, on binlerce Kürt gencinin ölümüyle devam eden, onlarca şehrin viran edilmesiyle zirve yapan bir siyasetin elde var sıfır siyaseti de ayıplanacak bir nitelikte değildir de nedir.Bundan dolayi ve tüm bunlara rağmen,başı boş ilkesizliğin kalıbına sığdırılan ezberlerin yatağında uykuya dalmanın hikâyesi devam etmemelidir. Etmesi halinde yarınla olabilir bir geleceğe Kürt toplumunun bir umudu kalmayacaktır.
Onun için ve özelikle olmamalı olanla yaşanmiş bir hikâyeyi sil baştan Kürt halkına okutup geleceğine mezar taşı dikilmemeli! Yani sözün kısası, gelin hep birlikte, yeraltı sığınağımıza gömdüğümüz doğrumuzla buluşup, kendimize özgü aklın pistine çıkıp hep birlikte ben değil biz olup koşalım.
Hüseyin Akıncı