KDP Genel Başkanı Mesud Barzani‘nin 3-4 Temmuz tarihlerinde başkente yaptığı ziyaret, Erbil-Bağdat ilişkilerinin ilerlemesine katkısının yanı sıra, KDP ile Şiiler arasındaki gerginliğin rafa kaldırılması ve soğuk rüzgarların ılıması anlamına geliyor.
Barzani’nin Bağdat ziyareti Erbil-Tahran uzlaşısını taçlandırıyor
Neçirvan Barzani’nin 6 Mayıs’taki Tahran ziyareti bir dönüm noktasını teşkil ediyor.
KDP Genel Başkanı Barzani’nin Bağdat ziyareti de bu temasın ardından oluşan uzlaşıyı taçlandırmayı amaçlıyor.
Bir önceki analizde İran’ın Irak’taki önemine işaret etmiştim.
Ondan önceki analizde de KDP’nin İran ile yakınlaşmasını ele almıştım ve şöyle bir tespitte bulunmuştum:
Irak’ta artık huzur ve istikrar Tahran’a bağlı.
Bu yüzden Irak’taki tüm güçlerin Tahran ile yakınlaşmasının kaçınılmaz olduğuna vurgu yapmıştım.
Ankara ve Washington bu durumdan rahatsız ise mevcut varlıklarını ve sahadaki politikalarını dramatik bir şekilde değiştirmeleri gerektiğine işaret etmiştim. Şimdi tam olarak bu gerçekleşiyor.
Barzani’nin Bağdat ziyareti sırasında çekilen fotoğraf karesinde ılımlı-radikal tüm Şii liderlerin yer alması başlı başına çok şey anlatıyor.
İran dışında hiçbir güç bu kareyi meydana getiremezdi. Başbakan Muhammed Şiya Sudani, Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki, Meclis Başkanı Muhsin Mendelavi, Nasr Koalisyonu lideri Haydar Abadi, Şii Fetih Koalisyonu lideri Hadi Amiri, Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim, Asaib Ehli Hak Hareketi lideri Kays Haz Ali ve Haşdi Şabi’nin önde gelen isimlerinden Seyyid’uş Şuheda Tugayları Komutanı Ebu’l Ala el-Velayi bu görüşmede hazır bulundu.
Barzani Ayrıca, Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, Basra Valisi Esad İdani’nin yanı sıra ABD, İngiltere, Fransa ve Çin, Kuveyt, Katar, Mısır, Bahreyn, Umman, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan büyükelçileri ile de görüştü.
KDP bağımsızlık ve ayrılığa dayali politikasını donduruyor
Bu bir açıdan KDP’nin öncülüğünü ve bayraktarlığını yaptığı bağımsızlık politikasının da yerini Bağdat merkezli politikalara bırakacağı anlamına geliyor.
Esasında Barzani, referandum sürecinde de sürekli olarak bu noktaya vurgu yapıyordu:
Ya onurlu birliktelik-ortaklık ya da barışçıl-dostça ayrılma.
Barzani, referandum sırasında yaptığı konuşmalarda Bağdat ile barışçıl yollarla ayrılmak istediklerini ve Kürtler ile Arapların düşman olmadığını dile getirme gereği duyuyordu.
Barzani’nin üzerinde durduğu bir diğer temel sorun ise Anayasanın uygulanmamasıydı.
Maliki’nin 2014’te Kürdistan Bölgesinin bütçesini kesmesi Bağdat’ın Erbil’e dair yaklaşımını net bir şekilde ortaya koyuyordu.
Kürt uzmanlar, Kürtlerin bundan sonra Bağdat ile ilişkileri güçlendirmesi ve başkenti gözden çıkarmaması görüşünde.
Referandum konusunda KDP ve Barzani halen de pişman değil ve bugün olsa yine yapacakalarını vurguluyorlar fakat o süreçte 16 Ekim fiyaskosunda iyi bir sınav verilmedi ve sonuçları çok ağır oldu.
Referandum, Kürtlerin iç dağınıklık ve askeri güçlerinin parçalı olması nedeniyle bağımsızlığa ve devletleşmeye hazır olmadığını gösterdi.
Bağdat ile yeni sayfa açarak içerideki sorunları çözüme yönelme
O nedenle gelinen aşamada Kürtlerin Bağdat ile ilişkilerde yeni sayfa açarak; ekonomisini güçlendirmesi, memurların-emeklilerin-işçilerin-şehit yakınlarının maaşlarının gündem olmaktan çıkarması, petrol akışının yeniden güçlü bir şekilde başlamasını sağlaması, doğalgazı ihraç edecek hale getirmesi, altyapıyı sellere imkan vermeyecek şekilde yenilemesi, istihdam alanlarını çoğaltması, petrol dışı gelirlere yatırım yapması, tüm jeneratörlere son vererek elektriği günlük sorun olmaktan çıkarması ve eğitimde reform yaparak toplumsal beklentileri karşılaması gerekiyor.
Bunların gerçekleşmesi halinde Peşmergenin birleştirilmesi projesinin de sonuç vermesi için adımlar atılabilir. Zira yukarıda sıralanan başlıklar acil çözüm bekleyen sorunlar.
Bu noktada toz pembe bir tablo çizmek istemiyorum fakat sıraladığım hususların hayata geçmesi durumunda Erbil’in iç barışı sağlanacağı için diğer konularda atacağı adımlar konusunda eli çok güçlü olacaktır.
Barzani’nin Bağdat ziyareti ilk olmadığı gibi son da değildir. İlk defa 1970’te yaptığı Bağdat ziyareti Saddam Hüseyin ile 11 Mart Özerklik Anlaşmasını beraberinde getirmişti.
Bağdat’ta şu an hükümeti yöneten isimler yenidir fakat Barzani’nin 50 yıllık tecrübesi var.
Irak, Şii ve Sünnilerin olduğu kadar Kürtlerin de ülkesidir. Kürtler Irak için Anayasa yazmış, Parlamento kurmuş ve Saddam’ın yıkılması sürecinde aktif rol almıştır.
Kürtler, Bağdat’tan çekilirse başkası o boşluğu doldurur. Kürtler artık kendini Bağdat’ın sahibi görmeli ve Bağdat adına uluslararası kamuoyu ve Ortadoğu ile muhatap olmalı. Kürtler Irak siyasetinin manevi babasıdır ve bu yüzden Irak siyasi taraflarına klavuzluk yapmalı.
Erbil’de diğer halklar ve renklerle iyi bir siyasi ortam kuruldu ve herkes birlikte yaşam şartlarından memnun.
Barzani de bu yüzden tüm Iraklılar tarafından farklıları bir arada yaşatan bir merkez olarak görülüyor.
Ayrıca Mam Celal’in vefat etmesiyle Irak’ta son 100 yıllık çalkantılı ve fırtınalı yıllarda siyaset yapan kimse kalmadı. Iraklı taraflar bu nedenle de Barzani’ye özel bir önem atfediyor.
IT