İbrahim GÜÇLÜ
Kürtler, Ortadoğu ve dünyanın en eski milletlerinden biridir. Tarihsel gelişim ve mücadele sürecinde birçok ihanetle karşılaştı.
Unutulmayacak ihanetin birincisi, 1946 yılında Kürdistan Mehabad Devletinin yıkılışına, liderlerinim idam edilmesine yol açtı. Burada uluslararası bir ihanet vardı. Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti’nin kuruluşuna destek olan Sovyetler Birliği, ABD ve İngiltere ile anlaşınca, desteğini çekti ve yıkılmasına göz yumdu.
İkinci ihanet, Milli Eylül Devrimi koşullarında, Kerkük haini Pavıl’ın dedesi İbrahim Ahmet ve arkadaşlarının Kürdistan otonomisinin önüne geçmek için Irak Baas Faşist yönetimiyle ittifak etmesi oldu. Bu bir iç ihanetti. Bu ihanet başarıya ulaşmadı. Milli Eylül Devrimi başarıyla sonuca ulaştı. Kürdistan Otonomisi kuruldu.
Üçüncü ihanet, Kürdistan Otonomisinin/Devletinin 1975’te yıkılmasına yol açan ABD ve İran Devletlerinin ihanetidir. Bu ihanet de uluslar arası bir ihanetti.
Dördüncü ihanet, KYB’li, Goran’lı gurupların, sömürgecilerin örgütü ve projesi olan PKK’nın da desteğini alarak sömürgeci devletlerle ve Irak merkezi hükümetiyle işbirliği yaparak, Kerkük’ün referandum sonrasından işgaline olanak sağlamalarıdır. Bu ihanetin başının İbrahim Ahmet’in torunları ve Celal Talabani’nin çocukları başı çekti. Bu bir iç ihanetti. Kürdistan Devleti’nin kuruluşunun önüne geçti.
KERKÜK İŞGALİNE YOL AÇAN İHANETİN GELİŞİMİ…
Güncel ve yakıcı olan bu ihanettir. Bu ihanetin nasıl geliştiğine bakalım.
Federal sistem, Irak’ta devleti gerçek anlamda Kürt, Arap ve diğer milletlerin ortak devleti yapmayınca, Federal Anayasa her yönden ihlal edilmeye başlanınca, Kürdistan Başkanı Mesut Barzani tarafından arayış başladı. Kürdistan Başkanı, Irak Devletinin konfederal bir devlet olmasını çözüm olarak gündeme getirdi. Bunun için de Kürdistan Bağımsız Devletinin kuruluşunun gerçekleşmesi gerekirdi.
Bu büyük ve stratejik projeye bağlı olarak uzun bir çalışma sonucu Kürdistan’da bağımsızlık referandumunun yapılmasına karar verildi.
Bu karar sonucu, Kürdistan Federe Bölgesinde 25 Eylül 2017’de bağımsızlık referandumu yapıldı. Referandum sonucunda bütün Kürtlerin sevinci zirveye çıktı. Bağımsızlık referandumunda %93 Kürdistanlıların desteğiyle bağımsız devlet konusunda kader tayin edildi. Bundan dolayıdır ki, referandum sonucunun hayata geçmesi için her Kürt ve Kürt sorumlusu alabildiğine titiz bir davranış ve çalışma içine girdi. Yeni doğmuş bir çocuğun zarar görmemesinin titizliği yaşanıyordu.
Yeni bir ulusun yeni koşullarda doğuşunu o günlerde ben de yazdım.
Kürtlerin düşmanları, saldırıya geçmek için zaman kolluyorlardı.
Hiç şüphe yok ki, Kürdistan Başkanı Mesut Barzani ve Kürdistan yönetiminin ne adım atacağı merakla bekleniyordu. Kürdistan yönetiminin, Bağımsız Devlet ilan etme konusunda ikna sürecini belli bir zamana yayma eğilimleri görülüyordu. Buna karşılık, hemen bağımsız devlet ilan etmenin, Kürdistan meselesini ve referandum sonucunu uluslararası hukuk anlamında yeni bir düzeye çıkaracağını düşünenlerden biriydim.
Bu yapılmadı.
Referandumun arifesinde sömürgeci devletlerin, uluslararası güçlerin ve en başta da ABD’nin tutumunun, olumsuzluklara gebe olunduğunun güçlü işaretlerini veriyordu.
Beklenilen tehlike kapıya dayandı. Irak Merkezi Hükümeti, Haşdi Şabi (İran) ile fiili, Türk devletiyle İttifak, Kürdistan’da KYB’li, Goran’lı bir grup ve PKK ile işbirliği, ABD’nin desteği sonucu 16 Ekim 2017’de Kerkük’ü ve bazı başka Kürt bölgelerini işgal etti.
Duhok, Hewlêr, Süleymaniye’nin de işgal edilmesi, Kürdistan Federe Bölgesinin ortadan kaldırılması için ABD tankları ve silahlarıyla saldırıya geçildi. Bu saldırı ve işgal hareketi kahraman pêşmergenin Pirdê direnişiyle kırıldı.
Ama 16 Ekim 2017 tarihi Kürdistan tarihinin sayfalarında yeni bir ihanet olarak yer aldı. Bu gün ve tarih, Kürtlerin ve Kürdistanlıların yıkım günü oldu. Kürdistan Bağımsız Devleti’nin başka bir bahara kalmasına sebep oldu. Kürdistan Devletinin kuruluşu engellenmiş oldu.
Ne yazık ki, bu ihanetin sahipleri hukuk karşısında hesap verip cezalandırılmadılar. Tehlike öyle büyüdü ki, KYB içindeki ihanet grubu YNK’nin yönetimine egemen oldular.
Kürdistan’daki popülist siyaset ve “ulusal çıkarlar” kavramının tanımındaki sakatlıktan dolayı, KYB ile hükümet yapma zorunluluğundan dolayı, Kürdistan ve Kerkük’e yapılan ihanet dolaylı bir anlamda meşrulaştırıldı.
Kürdistan yönetimi, Kürdistan Başbakanı, KDP yöneticileri, 16 Ekim ihanetinden bahsetmelerine, bu ihanetin Kerkük’te ve Kürdistan’da yol açtığı tehlikelere işaret etmelerine rağmen, ihanet edenlerin kimler olduğu konusunda bir ifade kullanmamaları bu meşrulaştırma sürecinin ifadesi anlamına gelen bir trajediye yol açmış bulunmaktadır.
KYB’li eski ve bazı yeni yöneticilerin bu büyük 16 Ekim İhanetini unutmuş olmalarının da başka bir trajedi olarak kendisini açığa çıkarmaktadır.
Bu ihanet de gösteriyor ki, Kürdistan’ın en büyük zaafı ihanetlerin toplumsal ve hukuksal anlamda cezasız kalmasıdır. Bu da siyasi anlamda millet ve devlet olmayı engelleyen bir yaklaşımdır diye düşünüyorum.
10 Ekim 2021 tarihinde yapılan genel seçimlerde, Kürdistanlılar gerçek anlamda referandum karşıtlarını sandığa gömdü.
Goran ve KYB, milli çıkarlardan uzaklaşmaya başladıkları, bağımsızlık idealine sahip çıkmadıkları, bağımsızlık referandumunun sonuçlarına ihanet ettikleri, Kerkük’ün işgalinde referandum sonrasından rol sahibi oldukları, halkla ilişkilerinden demokratik davranmadıkları; halkın milli, demokratik, sosyal, siyasal, ekonomik taleplerine sahip çıkmadıkları için seçimi kaybettiler.
Süleymaniye’yi İran’ın eyaleti, PKK ve Haşdi Şabi’nin at oynattığı ve müdahale alanı haline getirdikleri, Süleymaniye’yi Kürdistan’da koparıp, Irak merkezi hükümetine bağlayacaklarını seslendirmelerinden dolayı Kürdistanılar, KYB ve Goran’a tokat attı ve ders verdi.
İran, onun terörist örgütleri PKK ve Haşdi Şabi Kürdistan Federe Devletini yıkmak için olağanüstü çaba gösteriyorlar. Bunu kendileri için stratejik bir hedef haline getirmiş durumdalar.
KDP’nin, Süleymaniye, Kerkük, Musul, Şengal, Mahmur’daki kazancı: Haşdi Şabi, PKK, İran’a ve diğer tüm Kürt düşmanlarına da büyük darbe oldu.
KDP, asıl darbeyi PKK, Haşdi Şabi, İran, diğer Kürt düşmanlarına Musul ve Şengal’de vurdu. Musul ve Şengal’da 9 milletvekili kazanarak, özellikle Şengal’da PKK’nın yalancı ve Kürt düşmanlığı yüzü, manipülasyon, terörist, işgalci hukuk dışılığı açığa çıktı. Şengal’daki Ezidi Kardeşlerimize yaptığı işkenceler, zulüm, çocuk kaçırmalar, haraç almalar açığa çıktı.
Sonuç olarak diyebilirim ki, Kürtler olarak kendimize güvenelim ve işlerimize bakalım. Çıkarı biz Kürtlerde olanlar gelir bizi bulurlar. O zaman da o gelişleri abartmayalım. Uygun bir yere koyalım.
Kürtler ve Kürdistanlılar olarak 16 Ekim 2017 tarihindeki Kerkük işgali ihanetini unutmayalım. Hep lanetli gün olarak analım. Sorumlularının hukuk yoluyla cezalandırılmaları için hep talep sahibi olalım.
Diyarbekîr, 18 Ekim 2022