ABD’nin, İran-Irak ilişkilerinin bozulmamasını istemesi ne anlama gelir?

İbrahim GÜÇLÜ

ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Matthew Tueller, Irak Ulusal Güvenlik Müsteşarı Kasım Areci’yle, Rojava’daki Hol Kampı sorununu görüşüyor.

Irak Güvenlik Müsteşarı Kasım Areci diyor ki: “Bölgedeki bütün tarafların, ilişkilerde yeni bir sayfa açılmalı. Bunun için de taraflar arasında ciddi bir yakınlaşma olması gerekir. Bir yakınlaşma da var. Bölgeye istikrarın gelmesi için bir an önce adım atılması gerekiyor.”

ABD Büyükelçi Matthew Tueller de diyor ki: “ABD ile Irak arasında imzalanan stratejik anlaşmanın maddelerinin hızlı bir şekilde uygulanması önemlidir. Irak – İran ilişkilerinin bozulmasını istemiyoruz ve iki ülke ilişkileri herkesin çıkarınadır.” (Kürdistan24)

İKİ YÜZLÜLÜK, RİYAKÂRLIK VE ÇIKAR REZALETİ…

Bu görüşmede önemli olan açıklamalar ABD Büyük Elçisinin açıklamalarıdır. Bu açıklamaların içinde de en dikkat çekici, öne çıkarılacak ve üzerinde durulacak açıklama “Irak – İran ilişkilerinin bozulmasını istemiyoruz ve iki ülke ilişkileri herkesin çıkarınadır” açıklamasıdır.

Bu açıklama okunduğu zaman şaşırmamak mümkün değil. ABD Büyük Elçisinin bu açıklamasında, insan “ABD Elçisi” kavramının üstünü kapatarak okusa, İran müstemlekesi ya da kankası olan bir devlet yetkilisinin bu açıklamasını okumuş olursun.

İran, Irak’ı sömürge haline getirmiş bir devlettir. Bunu da kabul eden ABD’nin kendisidir. ABD, İran ve Irak ilişkilerinin iyi olasını istemesi, İran’ın Irak’la var olan, Irak Federal Devletine ve Kürdistan Federe Devletine zarar veren bu statünün ve ilişkinin devam etmesini istemek demektir. Ortadoğu’ya demokrasi getirme iddiasında olan, ezilen milletlerin haklarını savunmaktan ve gerçekleştirmek yana olan bir ABD nasıl bunu isteyebilir?!!!

ABD, İran’ı tehlikeli bir terörist devlet ve nükleer silah üreterek bölge ve dünya için tehlikeli ve saldırgan bir devlet olduğunu kabul etmekte. İran’ı terörist listesine almış durumda. Terörist ve nükleer silah üretmesinden dolayı, İran’a ekonomik ve siyasi ve askeri ambargo uygulamaktadır. Bu ambargodan dolayı İran’daki tüm milletler (Kürtler, Azeriler, Beluciler, Farslar, Araplar, Ermeniler ve diğerleri) yoksulluktan dolayı ölümle karşı karşıya. Çocuklara mama bulunmadığı için kitlesel ölüyorlar. İran’ın saldırganlığından ve terörist karakterinden dolayı halka çektiren ABD, şimdilerde de İran ve Irak ilişkilerinin iyi olmasından memnuniyet duyması, olağan kabul edilecek bir durum mu?  

ABD, İran’ın bölge çapından bir İslam ve Şii yayılmacılığı (Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve diğer İslam devletleri ve ülkeleri) içinde olduğunu biliyor ve kabul ediyor. Kabul etmekle kalmıyor, bunun bölge ülkelerinin iç işlerine bir müdahale, dünya için terörizme kaynaklık yaptığından dolayı tehlikeli buluyor. Bu yayılmacılığı engellemek için mücadele ettiğini ileri sürüyor. Buna rağmen İran’ın Irak’la ilişkilerinin iyi olmasını savunması demek, bu Şii yayılmacılığına arka bahçe hazırlamaya destek anlamına gelmez mi?

ABD, İran’ın, Irak’ta Haşdi Şabi gibi özel kuvvetler oluşturduğu, PKK’yı taşeron ve vekâlet savaşında kullandığını biliyor. Kürtlere, Kürdistan Federe Devletine, ABD’ye karşı savaştığını da bildiği halde, nasıl oluyor da İran ve Irak ilişkilerinin iyi olmasından bahsedebiliyor?

İran, Irak’taki tüm Arap ve Kürt siyasi partilerinin çoğunluğunu kendisine uydu haline getirmiş. Onları Kürdistan Federe Devletine, KDP’ye, ABD ve dostlarına karşı kullanıyor. Buna rağmen ABD nasıl oluyor da İran’ın Irak’la ilişkilerinin olmasını isteyebiliyor?

İran, Kürtlere, Belucilere, Araplara, Azerilere, Fars halkına büyük zulüm yapıyor. Rejime muhalif olan liberalleri, liberal demokratları, Kürt ulusal kurtuluşçularını, gençleri, aydınları her gün asıyor. Muhalefetin iktidara karşı olan mücadelesini kanla bastırıyor. ABD`nin de, İran’da demokrasiyi savunan, İran’da rejim değişikliğini isteyen ülkelerin başından geliyor. İran’ın Irak’la ilişkilerinin güçlenmesi ve iyileşmesini istemek demek, onun bu kötülükleri yapmasına yedeklenmek demektir. ABD’nin bunu yapması, kendisini inkârı anlamına gelmez mi?

Suriye’de İran milislerini (teröristlerini) vuran ABD, İran’a Irak sahasında farklı yaklaşım içinde olması, ona bir anlamda destek olması, akla ziyan, dünyanın aklıyla oynamak anlamına gelir.

Kürdistan’da referandumdan sonra, Kürdistan Devleti’nin kurulmaması için ABD, İran, Türk Devleti’nin çıkar çakışması olduğu, açığa çıkmıştı. Kerkük, o ortak siyaset sonucu işgal edildi. Yine o siyaset sonucu, İran ve Irak özel güçleri ABD silahlarıyla Hewlêr’e saldırdılar. Bu Kürdistan Federe Devletini yıkmak anlamına geliyordu. ABD’in son yıllardaki açıklamalarından, bu siyasetinden vazgeçtiğini Kürtler düşünüyor ve umut ediyordu. Ben ise, Kerkük işgalinin son bulması için somut tavır sahibi olmadıkça, ABD açıklamalarına inanmamak gerektiğini yazdım ve yazıyorum. Bunu ABD’nin, Kürdistan Mehabad Devletinin (1946) , Kürdistan Otonomisinin (1975) yıkılmasındaki ihanetini analiz ettiğim zaman, bu sonuca varıyordum.

ABD’nin bu son açıklaması görüşleri bir kez doğrulamış olmuyor mu?

Sonuçta diyorum ki, bu ne iki yüzlülük, riyakârlık ve çıkar rezaletidir.

Diyarbekîr, 13 Nisan 2021

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *