İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu21@gmail.com)
Kürdistan’ın Kuzeyinde, Kemalist rejime ve sömürgeci devlete karşı gelişen milli ayaklanmaların tümü; kanla ve katliamla bastırıldı. Milli hareketin tüm lider ve öncü kadroları, idamlarla tasfiye edildiler.
Kürdistan’da 1938 Dersim Katliamından sonra, 1959 yılına kadar derin sessizlik: milli faaliyetsizlik, örgütsel çalışma olmaksızın devam etti. Kürtler siyasetin aktörü olmaktan çıktılar. Kürtlerin sömürgeci devletin partilerine entegre edilmesi, Kürtlerin Türkleştirilmesi stratejisi hızla hayata geçirildi.
Kürdistan’ın milli lideri ve arkadaşlarının Sovyetler Birliğinden Irak ve Kürdistan’a geçişlerinden sonra, Kürdistan’ın bütün parçalarında milli hızlı bir uyanış, millet olarak yeniden ayağa kalmak için çok boyutlu çalışmalar baş gösterdi.
Kürdistan’ın Kuzeyinde de çok yönlü bir milli uyanış, milli çaba ve çalışmalar baş gösterdi. Bu çalışmaların ve örgütlenmelerin neler olduğunu birinci yazımda anlatmaya, yorumlamaya, analiz etmeye çalıştım.
Bu milli örgütlenme ve çabalara rağmen, yeniden örgütlenme ihtiyacı kendisini duyurdu. O momentten sonra DDKO’lar kuruldu.
DDKO: milli ayaklanmalardan sonra ilk yasal Kürt örgütlenmesi…
Osmanlı İmparatorluğunu yıkmak için Kemalistler, Kürtlerle ittifak etmenin gerekli ve zorunlu olduğunu biliyorlardı. Bu nedenle, Kürtlerle görüşmelerinde Kürtlerin yönetici kesimlerinin bir bölümüne, büyük vaatlerde bulundular. Kurulacak yeni devletin, Kürtlerin ve Türklerin ortak devleti olacağını, “cömertçe” ifade etmekten geri durmadılar.
Buna rağmen, Kürtlerin önemli bir kesimi, Kemalistlerin bu yalanlarına kanmadılar.
Ne yazık ki Kemalistler, kendi devletlerini kurduktan ve iktidarım ele geçirdikten sonra, Kürtlere verdikleri sözlerin hepsini inkâr ettiler. Kürtlerin bütün milli haklarını gasp ettiler. Kürtçenin sokaklarda konuşulmasını yasakladılar,. Konuşanları ağır hapis ve para cezalarına çarptırdılar.
En dehşet verici olan konu,, Kürtlerin millet olarak varlığını inkâr ettiler. Kürtlerin ülkesini işgal ve ilhak ederek klasik sömürgeden daha geri bir statüye mahkum ettiler.
Kürtler de Kemalistlerin bu stratejilerin, sömürgeci ırkçı politikalarına teslim olmadılar. Kemalist Devlete baş kaldırmak için örgütlenmeye başladılar. Bu örgütlerin başında Kürdistan İstiklal Komitesi (Azadi Örgütü) ve Hoybun geliyor.
Bu örgütlenmeler, bağımsız devlet için hazırlıklar yaptılar ve milli ayaklanmaları organize ettiler. Ne yazık ki, milli ayaklanmalar kanla ve katliamla, toplu sürgünlerle, liderlerin ve öncü kadroların idam edilmesiyle bastırıldı.
Kürdistan’da milli ayaklanmalardan sonra, Kürtlerin düşünce üretmeleri, örgütlenmeleri, milli taleplerini dile getirmeleri tümden yasaklandı.
Kürdistan’ın Kuzeyinde ilk örgütlenme, 1965’te TKDP ile gerçekleşti.
Milli ayaklanmalardan sonra ilk yasal Kürt örgütlenmesi de, 26 Mayıs 1969’da DDKO ile gerçekleşti.
DDKO’nun Kuruluşunu Hazırlayan Koşullar ve Nedenler…
*DDKO’nun kuruluşunu tetikleyen ilk neden: Kürt sosyalistlerinin, Türk Kemalist, Darbeci ve Şoven Soldan Ayrışmasıdır.
Bilindiği gibi Kürt sosyalistleri, kendi kimlikleriyle yasal alanda ilk TİP bünyesinde siyasi faaliyet yürütmeye başladılar. Türk sosyalist Hareketi, 1968’den sonra “Sosyalist Devrimciler “ ve “Milli Demokratik Devrimciler olarak iki ana blok’a bölündü. Bu iki ana blokta kendi için de bölünmeler geçirdi.
Sosyalist Devrimci kanat ( Ki TİP’te egemendi), M. Ali Aybar ve arkadaşları ile Behice Boran ve Sadun Aren ve Nihat Sargın bölünmesi yaşadı. M. Ali Aybar ve arkadaşlarının dışındakiler, TKP’ye yakın Sovyetçiydiler. Çekoslovakya İşgalini desteklediler.
Milli Demokratik Devrimci Kanat, Kırmızız Aydınlık (Mihri Belli ve arkadaşları), Beyaz Aydınlık (Doğu Perinçek ve arkadaşları öğretim görevlileri), Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi ve Partisi (Mahir Çayan ve arkadaşları), Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu ( Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve arkadaşları) bölünmelerini yaşadılar.
TİP’teki Kürtler de, “Doğu Grubu” adı altında çalışma yürütüyorlardı. Grubun isminde “Kürt” kavramı olmazsa da, kamu oyu bu grubu öyle tanıyordu. Kürtler de bu bölünmede, çoğunlukla M. Ali Aybar ve arkadaşlarının yanında yer aldılar. M. Aybar Grubu, devlet bürokrasisine ve Kemalistlere karşıydı. Kürtlere de daha liberal, sevimli, ılımlı bir yaklaşım içindeydi. Behice Boran ve Sadun Aren ve Nihat Sargın Grubu, Kürtlere sempati ile bakmayan, Kürtlerin de sempati ile baktıkları grup değildi.
Milli Demokratik Devrimciler, sosyalizmi gençler, Kemalist solcu askerlerle, “Milli Cephe” stratejisi ile kotarmaya çalışıyorlardı. Yani devletçi ve Kürtleri katliamdan geçiren askerlerle, Kemalistlerle birlikteydiler. Aklı başında olan Kürt sosyalistlerinin onlarla birlikte olması düşünülemezdi.
Ayrıca Irak ve Suriye’deki bu nitelikteki bir cunta iktidarı ve diktatörlük de, Kürtlere kan kusturyordu. Kürtler bu tecrübeyi de yaşayarak görüyorlardı.
Kürt Grubunda da, iki ayrı eğilim vardı. Eğilimlerden biri, kaderini her şeyiyle Türk Sosyalistlerine ve Türk sosyalist örgütlenmesine bağlayan kesimdi. Bir kesimi de, Kürt meselesinin çöümünde yararlı olacağını düşündüğü için sosyalist olan kesimdi. Bunlar, Türkiye, ABD ve Batı Kapitalizmiyle birlikte olduğu ve sırtını oraya dayadığı için, sosyalizmle Kürtlerin milli haklarına kavuşacaklarını yararcı bir mantıkla ele alanlardı.
Kürt sosyalistlerinin ikinci kesimi, Türk sosyalistlerinin şoven ve hegemonyacı, Kürt karşıtlıklarından dolayı bir yarar sağlanmayacağını tespit etmeye başladılar. Türk milletinin Kürtler için ev yapmayacağını, Kürtler için devlet kurmayacaklarını, hatta Kürtlerle federal bir sistemde yaşamayacaklarını açıkça gördüler.
Bu gelişmelerden sonra, Kürt sosyalistleri kendi örgütsellikleri için arayışlara girdiler. DDKO, bu arayışın, milliyetçi Kürt kesimleriyle ortaklaşmasının karşılığıdır.
Bu arayış, TİP’ten ve FKF’den edinilen tecrübe gereği; yasal bir örgütlenme olacağının da güçlü verilerini sunuyordu.
*İkinci tetikleyici neden: Kürt sosyalistlerinin de, Kürt milletinin sosyalist ve milliyetçi anlamda bağımsız örgütlenmesinin bilincine ulaşmalarıydı. Sosyalistlerle Kürt milliyetçilerinin bağımsız örgütlenme boyutunda ve düzleminde ortaklaşmaları, aynı çizgiye gelmeleriydi.
Kürt sosyalistleri, Türk sosyalistleriyle ortak örgütlenme ile Kürtlerin kendi milli haklarına kavuşacaklarını, Kürdistan’ın bu örgütlenme ile bağımsız olacağı, sosyalizmin inşa edileceğini düşünüyorlardı.
Ama Türk sosyalistleriyle geçirdikleri tecrübeler, toplumsal yaşamın öğrettikleri, dünya tecrübesinin sağladığı birikimler sonucu, Kürt milletinin sosyalist anlamda kendi bağımsız örgütlenmesinin bilincine ulaştılar. Bu noktada, Türk sosyalistleriyle radikal bir ayrışma noktasına geldiler.
Kürt sosyalistleri, Kürtlerin bağımsız örgütlenmesine karşı oldukları için de, Kürt milliyetçi kesimlerle, TKDP ile işbirliğini, ittifakı küçümsüyorlardı. Ama bağımsız örgütlenme bilincinin Kürt sosyalistlerinde netleşmesinden sonra da, Kürt milliyetçi kesimleriyle ortak örgütlenmenin yararını ve bilincini benimsediler.
Bu da yasal planda, ortak örgütlenmenin gerekliliğini ortaya çıkardı. Bu örgütlenme arayışı da, DDKO’nun kuruluşuna zemin hazırladı.
*Türk sosyalist hareketinin, Kürtlerin haklarını milli haklarını kazanmada bir aktör olamayacağının açığa çıkması ve anlaşılmasının yanında; Türk sosyalistlerinin Kürt milletinin kendi kaderini kendisinin bağımsız devlet statüsünde gerçekleşmesine şiddetle karşı olması da, Kürtlerin bağımsız ve yasal örgütlenme koşullarını olgunlaştırdı.
*Kürt milli bilincinin ve birikiminin artması; Kürdistan’ın Güneyindeki milli devrim hareketinin pusula görevi görmesi ve Kürtlerde milli aydınlanmaya yol açması; Kürt sosyalistlerinin de bağımsız örgütlenme anlayışı ve arayışını geliştirdi. Bu arayış da, DDKO’nun kuruluşuyla somut hale geldi.
*TKDP ve KAK illegal Kürt örgütlenmeleriydi. Bu örgütlenmeler, yasal ve kitlesel açılım yapamıyorlardı. TKDP, Sait Elçi öncülüğünde beş Kürt tarafından kurulmuştu. Kuruluşuna bakıldığı zaman, olgunlaşmış bir örgütlenme, parti kapasitesinden bir örgütlenme değil. Kurucuları da, gerekli birikime sahip değiller. Profesyonel de değiller. Örgütlenme için gerekli tecrübeleri de yok. 20. Yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğunda ve Cumhuriyet Döneminde kurulan Kürt örgütlerinin kurucularının sayısal, niteliksel, sosyolojik ve sınıfsal yapı olarak bakıldığı zaman, TKDP’nin ne kadar geri, sosyolojik, kültürel, entelektüel karşılığının olmadığı hemen saptanabilir.
DDKO’lardan sonra kurulan ve Dr. Sait Kırmızıtoprak’ın ideolojik liderliğini yaptığı Türkiye’de KDP (T-KDP) de, üç kişi ile kuruluyor.
TKDP’nin, kendi illegal zemininde yaptığı çalışmalar, TİP ile resmi olmayan ittifaka dayalı çalışmaları, yasal ve kitlesel açılımı için yeterli olamıyordu.
TKDP’nin yasal ve kitlesel açılım isteği de, DDKO’nıun kuruluşunu hızlandıran ve kolaylaştıran bir gelişmeydi.
*Kürt millet gerçeğinin dağ gibi ortada durması; Kürtlerin tüm milli haklarından yoksun olması; dünyada onlarca milletin -hem de sayısal olarak Kürt milletinden az olmasına rağmen- devlet olmaları da, örgütlenmeyi dayatıyordu.
*Sömürgeci Türk Devletinin Kürtleri inkâr politikasının devam etmekte olması; Irkçı uygulamalarının ve Türkleştirme politikasının devam etmesi de; Bu duruma son vermeyi bir milli namus borcu haline getirmişti, örgütlenmek gerekirdi.
DDKO’nun ilk plânda metropollerde kurulması ve sonra Kürdistan’da kurulmaları…
Yasal örgütlenme koşullarının olgunlaşması, psikolojik korku duvarlarının aşılmasından sonra yasal Kürt örgütlenmesine karar verildi. Bu karardan sonra akla gelen ilk soru, bu örgütlenmenin ilk planda metropollerde mi, yoksa Kürdistan’da mı kurulacağı, önemli bir konu olarak ortada duruyordu. Buna karar vermek gerekiyordu. Sonuçta da yapılan tartışmalar ve tespitlerden sonra, ilk planda metropolda kurulması; gelişmelere ve siyasi duruma göre Kürdistan’da örgütlenmeye gidilmesi ulusal çıkarlar açısından doğru olacaktı..
İlk plânda metropollerde kurulmasına karar verilmesinin iki nedeni vardı. Birinci neden, devletin milli ayaklanmalar döneminde ve sonrasından Kürtlere reva gördüğü uygulamalara Kürtlerin genel ve geniş planda reva görülmesinin önünü almak; tehlikeyi metropollerdeki öğrenciler ve aydınlarla sınırlamaktı. İkinci neden, ilk yasal örgütlenmeye metropollerdeki kadroların ve yurtseverlerin hazır olması, örgütlenme için belirli koşullara ve niteliklere, tecrübeye sahip olmalarıydı.
Ama DDKO’ların metropol şehirlerden kurulmasından sonra, olumlu gelişmelerin olması, hemen kapatılmamaları halinde Kürdistan’da da kurulmasına başlanacaktı.
Öyle de yapıldı. DDKO’nun Ankara ve İstanbul’da kurulmasından sonra Kürdistan’da kuruluş çalışmaları için hazırlık yapılmaya başlandı.
DDKO’ların Ankara ve İstanbul’da kurulmasından sonra, kısa sürede Kürdistan’da, metropolda, Avrupa’da bütün Kürtlerin ilgisini çekti, desteğini aldı. Kürdistan’da çok özel bir çalışma yapılmadan, Kürt yurtseverleri kendiliğinden birçok Kürdistan şehrinde DDKO kuruluşlarını hazır hale getirdiler.
DDKO’nun, Kürdistan öncelikle de Diyarbakır’da kurulması gerekirdi. Ama ne yazık ki, kaderini Türk sosyalistlerine bağlayan ve Dr. Ziya Ekinci’nin öncülük ettiği Kürt sosyalistleri buna karşı çıktılar. Buna rağmen, aradan uzun zaman geçmeden, TİP, gerici ve faşist gruplara karşı kendisini koruyamayacak hale gelince, DDKO’nun kuruluşuna evet dediler.
Bu grubun amacıyla, bağımsız örgütlenmeyi savunan Kürt sosyalistlerinin ve milliyetçilerinin amacı farklıydı. Kürt milletinin bağımsız örgütlenmesini savunan ve DDKO kurucu sosyalistler ve Kürt milliyetçileri, DDKO’nun Türkiye’deki sivil faşist hareketle mücadele etmek için kurulmadığının; Kürt millet gerçeğine dayalı olarak, Kürtlerin milli haklarının kazanılması için mücadele yapmak üzere kurulan bir örgütlenme olduğunun; bu nedenle muhatabının devlet olduğunu; DDKO’nun iç iktidar mücadelesinde bir aktör olmadığının, bilincindeydiler. Buna göre de hareket ediyorlardı.
Ama DDKO’nun Diyarbakır’da kurulması konusunda farklı amaçlarla da olsa anlaşmanı sağlanmış olması, önemliydi. Diyarbakır’da DDKO kurucusu olacak Kürt yurtseverlerinin ağırlıkla Kürt milletinin bağımsız örgütlenmesinden yana olmaları, DDKO amacına uygun ve bu amacın gerektirdiği mücadele biçimini sürdürecekleri de bir gerçekti.
DDKO’nun ilk plânda federasyon olarak kurulmaması benimsendi…
DDKO’nun kuruluşuna karar verildiği zaman, kararlaştırılması gereken önemli bir konu da, DDKO’lar bağımsız örgütler olarak mı, yoksa federasyon şeklinde bir örgütlen mi olması gerektiği, önemli bir soruydu.
DDKO’nun ilk başta hemen federasyona olarak örgütlenmesine karar verilmesi demek, Kürdistan’da hemen örgütlendirilmesi başlanması anlamına geliyordu. Bunun da sakıncalarını yukarı bölümde ifade ettim. Bu durumun, Kürdistan’da halkımıza doğrudan zarar vereceği endişesi taşınıyordu.
Bu nedenle, DDKO’lar ayni tüzüklerle kurulmasına rağmen bağımsız örgütler olarak kuruldular.
Ama DDKO’ların sağlıklı gelişmeye başlaması, Kürdistan’da da örgütlenmeye başlamalarıyla birlikte, federasyonlaşma konusu benimsendi ve ilkesel olarak karar altına alındı.
Federasyonun merkezinin de, Diyarbakır olması kabul gördü.
DDKO’nun kuruluş hazırlık çalışmaları ve DDKO’nun İlk Plânda Ankara’da kurulması…
DDKO’nun hazırlık çalışmaları, bir yandan kurucularının toplantılarıyla, bir yandan hedef kitlesi olan eğitimliler ve üniversite öğrencileriyle birebir ilişkiler kurarak, bir yandan da siyasi konsept ve çerçeve belgesinin hazırlanması için teorik planda çalışmalarla yürütüldü.
DDKO’ların kuruluşu için birçok toplantı yapıldı. Kürt kanaat önderleriyle, Kürt çevreleriyle birçok görüşme yapıldı. Belli birikimi olan Kürt milliyetçi ve sosyalist aydınlar tarafından da, örgütlenmenin çerçeve anlayışı yazıldı. Bu belge, bağımsız yasal bir örgütlenmeye karar verilmesinin nedenlerini, örgütün niteliğini, amacını ve diğer temel konuları içeriyordu. Aynı zamanda, Kürdistan tarihine ve milli ayaklanmalarına ilişkin tespitleri de içeriyordu.
İlk olarak DDKO Ankara’da, 26 Mayıs 1969 tarihinde kuruldu. Fazla vakit geçmeden de İstanbul DDKO kuruldu.
Ben de, Ankara DDKO’nun kurucu üyelerinden biriyim. İlk yönetim Kurulunda da yer aldım. İlk kongrede de DDKO Başkanlığına seçildim.
DDKO, ideolojik bir örgüt değildi. Değişik kesimleri ve düşünce gruplarını içinde barındıran toplumsal, kitlesel, sivil milli örgütlerdi. Metropol ve Kürdistan’daki DDKO’ların bileşiminde belli sosyolojik farklılıklar vardı..
DDKO’lar Kürt sosyalistleri ile Kürt milliyetçileri tarafından kuruldu. Bu Kürt sosyalistleri TİP’ten gelen ve bağımsız sosyalistlerle, TKDP, KAK’tan ve bağımsız milliyetçilerden gelen şahsiyetlerdi.
Ama DDKO, sosyalistlerle milliyetçilerin bir koalisyonu değil. Aynı program ve tüzük etrafında birleşen sosyalist ve milliyetçilerin örgütleriydi.
Metropolda ve Kürdistan’da yüzlerce insanın kurucu ve üyesi olduğu örgütlerdi. Bir ideolojinin egemen olduğu bir örgütlenme değil. Yurtsever, demokrat, değişik düşünceden Kürt yurtseverlerin kurucusu ve üyesi olduğu örgütlerdi.
DDKO yapısı, Kürdistan toplumunun sosyolojik gerçekliğini ifade ediyordu.
Metropollerde, DDKO’yu kuranlar ağırlıkla üniversite öğrencileriydi. Onu destekleyen önemli bir eğitimliler ve aydın grupları vardı. Aynı zamanda az sayıda çalışanlardan/emekçilerden üyeleri de vardı.
Kürdistan’daki DDKO’larda, Kürt toplumunun değişik toplumsal kesimlerden gelen Kürt şahsiyetleri ve yurtseverleri kurucu ve üyeleriydi. Kürdistan’daki DDKO’lar daha çok Kürdistan’da halk kesimlerine yakın ve onun içinden çıkmışlardı.
DDKO isminin neden “Doğu” olduğu. Yüreklerdeki ve zihinlerdeki “Kürt” ve “Kürdistan” ismi…
DDKO’nun ismi üzerinde de uzun tartışmalar yapıldı. Her Kürt yurtsever kurucu üyelerinin gönlündeki, derneğin “Kürt” ve “Kürdistan” ismiyle kurulmasıydı. Ne yazık ki, yasal durum, Devletin Kürt milli hakları hakkındaki inkârcı ve asimilasyoncu ve yasakçı politikası, bu isimlerle dernek kurmayı engelliyordu.
Buna rağmen, DDKO’nun ismindeki “Doğu”, yüreklerdeki ve zihinlerdeki “Kürt” ve “Kürdistan” ismini ifade ediyordu.
Türkiye’deki yasak ve yasal olmayan durum, 2000 yıllarına kadar devam etti. Türkiye’de KÜRT KAV, benim de kurucusu ve yöneticisi olduğum Diyarbakır ve Ankara Kürt Dernekleri (2005) dışında, Kürt ismiyle dernek ve parti kurulamadı. Son yıllarda, de facto bir şekilde “Kürt” ve “Kürdistan” ismiyle dernekler ve partiler kurulmaya başlandı.
Amed, 11 Haziran 2017
(Devam Eedecek)