Yaşanan yanlışlara bakıldığında, PAK’ın ortaya koyduğu siyasal perspektifin ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır.
Nedir yanlış olan?
Büyük bedeller ödenerek elde edilen kimi kazanımları göz ardı etmek elbette ki doğru olmaz. Ama ortaya konan emeği hiçe sayarak, Kürdistani mücadelenin temel parametrelerini ‘’taktik’’ adı altında deformasyona uğratmak olumlanır bir şey değildir. ‘Hendek siyaseti’nin yaratmış olduğu trajedi ortadayken burnundan kıl aldırmamak, silahlı mücadelenin halkımıza verdiği zarar gözler önündeyken aynı minval üzere hareket etmek, kabul edilebilir bir şey değildir. Anlıyoruz ki “hendek” siyaseti, dayanmış olduğu mantalite sonucunda değil, ‘halkımızın destek vermemesi nedeniyle’ başarıya ulaşamamış! Peki halkımız neden destek vermedi? Bunu sorgulayan yok!
Hepsi bu kadar mı? Hayır, değil, daha beteri var!
Kimi aydın ve siyasetçinin Kürtler arası düşmanlıkların engellenmesi, sorunların çözümü için reddiyeci yaklaşımlar yerine objektif tutum ve değerlendirmelerin geliştirilmesini önermesi, takdir edilmesi ve değer verilmesi gereken bir çabadır. Hepimiz bunu önemsemeliyiz. Fakat, “aydın” olarak hareket ettiği halde hızını alamayıp, aslında bir PKK, HDP, DBP, DTK üyesinden daha fazla ve aşırı bir söylemle öne çıkanların varlığını da görmezden gelemeyiz.
Evet, şunu görmek lazım: ‘’Kraldan çok kralcı’’ tutumlarla, sözünü ettiğim bu partilerin ‘’kılıç kalkan ekibi’’, “yamacıları”, her yanlışlarına bir kılıf uydurmaya çalışan ‘’terzileri ‘’ gibi davranan; bu partilerin gölgesinde parlamenterlik ve belediye reisliğine soyunmak uğruna tüm değerleri ayaklar altına almak pahasına menfaatçi bir ‘’tarz-ı siyaset’’ ile doğru bir siyasal yol yürünemez ve Kürtlerin ihtiyaç duyduğu “birlikte yürüyerek özgürlüğe ulaşma”nın yolu açılamaz. Hendek siyaseti ve bütünüyle Kürtleri sindirmeyi amaçlayan bombalamaların yaratmış olduğu travmaya rağmen bu kesimlerin muhtelif “teskin edici” anlatımlar icat etmesi, işimizin oldukça zor olduğunu göstermektedir.
Dahası da var!
Bügün, ‘çok önemli’ olduklarına inanan kimi parti, grup ve şahsiyetler, hayat tarafından reddedilen siyasal çizgilerini görmezden gelen ve yokmuş gibi göstermeye çalışan, tam da bu nedenle on binlerle ifade edilen kitlesel potansiyeli niçin kaybettiklerini anlamak istemeyen bir yaklaşım içerisindedirler. Kimileri kendi özgün programını, siyasal duruş ve tutumunu ortaya koymak yerine siyaseti, sadece PKK düşmanlığı üzerinden sürdürmeye çalışmaktadır. Kimileri de, yapıcı eleştiri ve öneriler yerine, ya YNK’ye ya da Barzani’ye düşmanlığı ‘’siyaset yapmak ’’ olarak adlandırmaktadırlar. Özellikle Kuzey Kürdistan’da belli kesimler, kendilerine özgü bir siyasal üretim içinde olmadıkları için, pêşmerge ve Barzanilerin fedakarane emekleri sonucunda yaratmış oldukları değerleri savunmak, sahiplenmek, bu değerleri Kuzey Kürdistan gerçekliğine göre yeniden yapılandırmak yerine, suistimal etmekle meşguldürler. Küçük bir kesim ise sadece nostaljiyle ‘’siyaset yapmakta’’dır. Ama bütün bu yaklaşımların özgürlüğe giden yolda halkımıza doğru bir siyasal hat oluşturamayacağı açıktır.
PKK’nin izlemiş olduğu mücadele tarzı, bugün Türk Devleti’nin yıkım siyasetine daha elverişli zeminler hazırladığı açıktır. Kızıltepe, Van ve Diyarbakır’da halkı da hedef alan bombalamalar en bariz örneklerdir. Diyarbakır’daki son bombalamanın IŞİD’e mal edildiği halde üstlenilmesi ise ibretlik bir vakadır.
Bu nedenle HDP’nin, sürdürülen savaşa karşı tutum almayışını, hendek ve barikat uygulamasına destek vermesini açık bir tutumla eleştirmek gerekir. Bu, halkımızın geleceği açısından, sağlıklı bir siyasal perspektif oluşturmak adına, kaçınılması mümkün olmayan bir görevdir. Ama aynı şekilde karşımızda duran bir diğer görev ise, HDP ile DBP’li parlamenter ve belediye başkanlarını gayri meşru bir zihniyetle tutuklayan, halkın tercihini yok sayarak yerel idareye devletin emrindeki kayyumları atayan TC’ye karşı tutum almaktır. Unutulmamalı ki PKK’nin yanlışlarının temelinde yatan da bizzat devletin ülkemizdeki varlığıdır.
Şunu bir kez daha belirtmek gerekir ki, kendisine ve halkına karşı dürüst, samimi bir şekilde muhasebe yapabilen; yanlış siyaset, strateji ve uygulamalara karşı kişilikli bir duruş ve doğru bir tutum alabilen örgütlü bir anlayışa ihtiyaç vardır. Kürdü Kürde kırdırmadan, halkımıza zarar veren her eylem ve anlayışa ‘hayır’ diyebilemek gerekir. Kendi kişisel, grupsal çıkarlarını değil, halkımızın özgürlük mücadelesini geliştirecek değerleri esas alan, tüm acıları ve sevinçleriyle halkımızın yanında olan, halkın değerlerine saygı temelinde halkla iç içe bir çalışma yürütenlere ihtiyaç olduğu açıktır. İktidara ortak olmak için değil, mazlum bir halkın davasını omuzlamak ve karşılık beklemeden çalışan gerçek anlamda bir ulusal kurtuluş hareketine ihtiyaç var.
Bunun için, adeta PAK’ın alameti farikası haline gelen şu sözleri tekrarlamakta fayda görüyorum: Aynı olanlar birleşmeli, birleşemeyenler ittifak yapmalı, ittifak yapamayanlar diyalog içinde olmalı, diyalog içinde olamayanlar ise birbirine düşmanlık yapmamalı!
Gerçekten buna ihtiyacımız var! 26.11.2016
Mehmet Gül