UNUTMAMAMIN YOLU MÃœCADELEDÄ°R

Çetelerin “çetelesi” yazıldığı; milyonlarca ateÅŸböceÄŸinin ışık rapsodisiyle umuda, aydınlığa doÄŸru kürek çekildiÄŸi ÅŸu günlerde Alplerin doruklarında “Y’yi Unutma” duyarlılığını duymak-okumak çok  güzel ve hoÅŸ bir duygu!… Oysa şöyle bir dönüp zaman koridorundan geçmiÅŸe doÄŸru bir baktığımız da “Y”lerin, “D”lerin unutulup kaybolduÄŸu o gri bulvarlarda kaç zelzele, kaç göç yaÅŸadık. Sahi bunların hiç muhasebesini yapan oldu mu? Bilmem ki yitik duyguların labirent gecelerde konakladığı; umut, özlem ve aÅŸkın hep baskın çıktığı gece vardiyalar›n çetelesini hiç tutan oldu mu?

Yıllar önceydi, yaydan fırlamış yay gibi rüzgarla yarışıyorduk. Küçücük ellerimiz kocaman yüreklerimizle ÅŸehrin bütün duvarlarına düşlerimizi nakÅŸediyorduk. Xançepek, Benusen, BaÄŸlar vb. yerlerde “aynasızlar” olan sokak kovalamacalarının ardından nasıl da ÅŸendik! O sıralar kimimiz daha yeni aÅŸkın terasına adım atmıştı. Kimimiz ise daha yeni yeni tırmanmaya baÅŸlamıştı. Sahi, ne çok anlatacaklarımız vardı birbirimize. Bitmez tükenmez tartışmalarla yıkıp yıkıp yeniden kuruyorduk dünyayı.

biz bunlar yaparken ülkemizde hiç bir zaman eksilmeyen ve bir nevi “aksesuar” sayılan militarizmin postal gösterisinin ardında biletler, kimlikler ve limanlar günün modasına göre yeniden ÅŸekillendi. Eylül kasırgasının etkisiyle “ustura Kemal”lerimizin büyük çoÄŸunluÄŸu “artık geçmiÅŸin hükmü yoktur.” ÅŸarkılarıyla eski limanlara elveda diyerekten bilet ve kimliklerin geçersizliÄŸini ilan ettiler. Korkularımıza, kaçkınlığımıza ve yılgınlığımıza yapay gerekçeler bulmak için eleÅŸtiri sınırlarının dışına çıkarak “ben zaten söylemiÅŸtim bu iÅŸlerin böyle gitmeyeceÄŸini… Varacağı nokta buydu iÅŸte…” türünde bir takım böbürlenmelerle yeni statülerimize pay bulmaya çalışanlarımız oldu. Oysa söylenenlerin tümü korkularımızın dışavurumundan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Dayanışma, dostluk ve arkadaÅŸlık iliÅŸkilerinin yanı sıra sorumluluk ve görevlerimize sadık kalmak güçlüklere karşı sıkılmış bir yumruk gibi kenetlenip düzlüğe çıkmayı hedeflemiÅŸ olsaydık sanırım bugün bulunduÄŸumuz nokta daha farklı olacaktı. ÇoÄŸu kez kendimizi haklı çıkarmak için bir takım yüzeysel ve tepkici duygularla eleÅŸtiri adı altında felaket tellallığını yapanlarımız hiç de az deÄŸildir. EleÅŸtiri oklarımızı çoÄŸu kez rast gele yanlış hedeflere doÄŸru saldık. Olayların akışıyla eleÅŸtiri ve özeleÅŸtiri mekanizmasını unuttuk. Onun yerine beceriksizliÄŸimizi, eksiklerimizi örtmek için yıkıcı, dağıtıcı ve itici bir uslupla “eleÅŸtiriler” geliÅŸtirdik…

Hala merak ediyorum, acaba anımsayanımız var mı, o zifiri karanlık geceleri? Gündüzleri o hummalı çalışmalarıyla karınca dayanışmasını andıran politik, örgütsel ve sosyal faaliyetler, dayanışmalar ve koÅŸuÅŸturmalar… Geceleriyse Amed’in sokaklarına yıldız yağıyordu. “GüneÅŸi zapt etmek” gibi yıldızları feth etmeye çıkıyorduk. PeÅŸinde koÅŸtuÄŸumuz yıldıza sırt döndüğünüzü duyduÄŸum an iÅŸte o zaman yüreÄŸime kara saplı bir hacer acısı düştü… O gündür bu gündür o acıyı yüreÄŸime gömdüm. Ağır kokulu duvarların ardından, soÄŸuk parmakların arasında süzülüp firari düşlerle kavgaya durduÄŸumuz günlerin az olduÄŸunu mu sanıyorsun? Bilmem ki hatırlıyor musun,  o daracık mekânların “üç ileri, üç geri” adımladığımız volta güzergâhında “… Bu konuda bizimkiler de, sizinkiler de pek duyarlı deÄŸiller” diye baÅŸlayıp giden sohbetlerin ardında “biz”, “siz” ve “onların” artık Biz’leÅŸtiÄŸi uzun bir maratonun ardında aynı kavÅŸakta buluÅŸmanın sevincini anımsıyor musun? Baharın üretkenliÄŸi yaÅŸamı ve yürekleri ayaklandırdığı bir Mayıs’ta artık alanlarda biz, BÄ°ZÄ° deklere ediyorduk. Ne güzel bir gündü. Bizler açısından ise bambaÅŸka anlam ve önemi vardı bu günün!  “Yeni”den doÄŸmak, dağınıklığa, paralanmışlığa dur demek ve dünya işçi sınıfı ve emekçi katmanlarının Birlik-Mücadele ve Dayanışma ruhuna denk düşen bir kimlikle doÄŸum günümüzü ve kuruluÅŸumuzu hem ilan ettik hem de solmaya yüz tutan gülleri güldürtmek ve beÅŸ ayrı halkanın kaynaÅŸmasını saÄŸlayarak ülkemizin tarihinde olmaz-olamaz denileni OLUR kıldık. “Y”yi unutmamanın bir yolu da geçmiÅŸi unutmamaktan geçtiÄŸini biliyoruz. Ne de olsa hala iliklerimizde geçmiÅŸe iliÅŸkin bir takım izler saklı. Ä°ÅŸte bu gizli kalan duygularımızla tekrar barışmak ve geleceÄŸi hep birlikte kurmak için öncelikle toplumsal kimliÄŸimize ve unutulan deÄŸerlere sahip çıkmaktan geçtiÄŸini kabul etmek zorundayız… Belki o zaman “Y”leri de “D”leri de unutmamış oluruz.

Evet bir takım kavramların unutulmaya yüz tuttuÄŸu ya da tümüyle rafa kaldırıldığı zaman dilimini anlatmak gelip yaÅŸamına tekabül ediyorsa iÅŸ daha da zorlaşıyor. 17, 18 yıl kimilerine göre uzun bir süre kimilerince de bir soluklanma, dinlenme faslı. Ama ortada bir gerçek var o da bu zaman diliminde biz ne geçmiÅŸin hülyalı atmosferine takılıp kaldık ne de umutsuzluk girdaplarında boÄŸulduk. Daime geçmiÅŸin kalıntıları üzerinde geleceÄŸe doÄŸru yol aldık; hayaller kurduk, umut ve özlemlerimizi en karanlık dönemlerde sevdamızla besledik. Ve bizsiz geçen 18 Newroz,  18 Yek Gulan’a raÄŸmen hala genzimizde sabah rüzgarlarında, soÄŸuk kış günlerinde sokak aralarındaki “saklambaç”ları, boya küpleriyle uykusuzluÄŸu sırtlayıp bahar gezintilerimizi hissediyor ve özlemle o günleri yad ediyoruz bugünün sıcaklığı altında…                                          Her yeni baÅŸlangıçla ruhumuzda, duygu ve düşüncelerimiz de fırtınalar kopmakta… Ãœlkemizdeki toplumsal ve ulusal sorunların getirdiÄŸi sıkıntıları da hesaba kattığımız zaman iç dünyalarımızda bir takım alaboraların yaÅŸandığı ve duygularımız Med-Cezir’ler misali renklenmekte… Yılların yontuÄŸu bir akım kavram ve deÄŸerlerin bugün ters takım kavram ve deÄŸerlerin bugün ters anlamlar yüklendiÄŸini görmek ne kadar zor olsa bile biz hala “Y”leri, “D”leri unutmamaya kararlıyız. Bu kararlığın bizimle sınırlı olmadığını da biliyoruz. Bu kararlılık Amed, Botan, Dersim ve Serhat diyarlarında olduÄŸu gibi metropollerin kenar mahallelerinde, Avrupa’nın kuytuluklarında ve kısacası ALP’lerin doruklarında varlığını sürdürdüğünü bilmenin sevinciyle bu yazıyı kaleme aldım. Ama ÅŸu da bir gerçekten ki, yeryüzünde baskı, zulüm ve sömürü olduÄŸu sürece isyan bayraklarını dalgalandıracaklar da olacaktır. Bu durumda “Y”leri, “D”leri unutanlar olacağı gibi yeniden bu deÄŸerleri keÅŸfedecekler de olacaktır. Çünkü bu yol, ne bir günle sınırlı ne de bir asırla. YaÅŸam devam ettiÄŸi sürece bu yol özlemlere, umutlara ve düşlere endeksli olarak varlığını sürdürecektir.  Ä°ÅŸte bu duyguların engin sıcaklığıyla seni, Gülé ve Ä°leri`yi özgürlük tutkusuyla kucaklıyoruz.

Bu yazımı noktalamadan önce en basit insani sorumluluklarımızın yanı sıra dostluk, dayanışma ve birlik ruhunu kaybetmeden eski, yeni tüm dostları; yıldızları, güneşi ve yaşam hep birlikte fetih etmeye çağırıyoruz. 3.3.98/ C. AMEDİ

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *