İbrahim GÜÇLÜ
Kürdistan Başkanı, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin bir kısmında yaptığı ziyaretten döndükten sonra, çok hayati bir açıklama yaptı. Bu açıklama aynen şöyleydi: “Eğer Kürdistan Parlamentosu, Hükümeti, Siyasi Partileri, Sivil Toplum kuruluşları beni desteklerse, Kürdistan Devleti ilan etmeye hazırım ve kararlıyım.”
Kürdistan Başkanının bu açıklaması, ziyaret sırasında Kürdistan Devleti konusunda muhataplarıyla konuştuğunu sadece bize anlatmadı, aynı zamanda Kürdistan Devleti ile ilgili olarak destek aldığını bize anlattı.
Kürdistan Başkanı’nın bu açıklaması,, Kürtlerin bir kesimi hariç, bütün parçalardaki Kürtler ve dünya Kürtleri arasında büyük heyecan dalgası yarattı. Bu heyecan desteğe dönüşmeye başladı. Dünya Kürtlerinden somut destekleme açıklamaları geldi.
Kürdistan’ın bütün siyasi partileri, Kürdistan Devletinin kuruluşunu desteklediklerini, Kürdistan Başkanıyla birlikte olduklarını açıkladı.
İslamcı parti HÜDA-PAR da, Kürt milletinin kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etmesinden yana olduğu, Irak’ın parçalanmış bir ülke halinde olduğu, Kürtlerin de devlet kurma hakkı olduğu gerekçeleriyle Kürdistan Devleti’nin kuruluşundan yana olduğunu açıkladı.
PKK/HDP bu konuda karşıtlığını sürdürüyor. PKK, Kürtlerin devlet olmaması için en aktif mücadele yürüten, sömürgeci devletlerin uluslararası güçlerin korkusundan yapmadığını yapan bir konumdadır. Tabi ki PYD’de de onun uzantısı olarak Kürtlerin devletleşmesine karşı. PKK ve PYD yöneticileri, sabah akşam, Kürtlerin devletleşmesine, ulus devletlerine karşı olduğunu açıklıyorlar. Kürtlerin devletleşmesini sadece kendilerinin engelleyeceğini Öcalan sömürgeci devletlerin yetkililerine iletiyor. Kurulacak Kürdistan Devleti’ni 2. İsrail Devleti olarak tanımlayarak, bütün Müslümanları Kürtlerin üzerine saldırtmak istiyorlar.
Kürdistan’ın devletleşmesine karşı çıkanların, gelecekte tarih karşısında hesap vermeleri zor olacak.
Bulunduğumuz aşamada hakkı olmadan Kürdistan’ın devletleşmesine karşı çıkanları da teşhir etmek gerekir. Kürtlerin devletleşmesine karşı olanlar:
- Irak’taki Şii Araplar: Macaristan ve Çek Başbakanlarının Kürtlerin devlet olmasına desteğini açıkladığı zaman, büyük bir tepki gösterdiler. Bu destekleme açıklamalarını, Irak’ı bölmek ve Irak’ın iç işlerine karışmak olarak değerlendirdiler.
- İran ve Suriye Devletleri: İran, Irak’ı yönetirken, Kürdistan’ı da yönetmek ve hegemonyası altına almak istiyor. Oysa Kürdistan’ın Doğusunda sömürgeci bir devlet olarak duruyor. Oradan da çekilmesi gerekir.
Kürtlerin devletleşmesinden yana olanlarının da açıklanması moral açıdan önemlidir.
- En başta Irak’taki Arap Sunileri: Onlar da Şii Araplarla yaşayamayacaklarını anlamış durumdalar. Devletleşmek istiyorlar. Kedileri için devletin, Kürtlerin devletleşmesinden geçtiğini biliyorlar.
- ABD,
- Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya gibi birçok Avrupa Birliği üyesi devletler. Avrupa Birliği üyesi devletlerin tümünün Kürdistan Devleti’nin kurulmasında bir zararları yoktur. Onların ulusal ve devletsel çıkarlarına aykırı bir durum söz konusu değildir.
- Türk Devleti’nin şimdiki yöneticileri de en azından Kürtlerin Devletleşmesine şiddetle karşı değiller. Cumhurbaşkanı son günlerde yaptığı bir açıklamayla Türk Devleti’nin klasik Kürt politikasından uzaklaşarak, Kürtlerin devletleşmesini, Irak’ın bir iç meselesi olarak değerlendirdi.
- Arap Devletlerinden, S. Arabistan ve Ürdün de, Kürtlerin devletleşmesine karşı değiller.
*****
PKK’nın, Kürdistan Federe Bölgesinde iç savaşın çıkarılması için çalıştığı ve Kürdistan’ı bölme faaliyetlerini sürdürdüğü; bir dönem önce Kürdistan Başkanı tarafından, Kürdistan Parlamentosuna, Hükümetine, Siyasi Partilerine gönderdiği mektupta açıklanmıştı. PKK’nın, Kürt ulusal çıkarlarına aykırı faaliyetlerinin arkasında: İran, Irak Şii Ekolü, Suriye ve müttefikleri vardır. Baş aktör İran’dır. Ama aynı zamanda Kürdistanlı bazı güçler de vardır: Bunlar Goran ve: KYB’nin bir kesimidir
Kürdistan Başkanı, ABD ve Avrupa Ziyaretinden önce, Kürdistan Siyasi partilerini toplayarak tehlikeyi asgari düzeye çekti. PKK’yı, Kürdistan Federe Bölgesi destekçilerinden bir anlamda izole etti. PKK ve onu dürten ve sahaya süren devletler boşa düştüler.
İran, bu sefer, Kürdistan Federe Bölgesinde yapamadıklarını, İran KDP’ye saldırarak Kürtlerde bir parçalanmaya yol açmak istiyorlar.
PKK, Kürdistan’ın en eski ve Kürdistan Cumhuriyetini kurmuş, 1979 Eylül’ünde başlattığı pêşmerge savaşıyla Kürdistan’ın büyük bir bölümünü “kurtarılmış bölge” ilan etmiş partisi İran KDP’ye saldırması, hiçbir zaman hayra yorumlanamaz.
Kürdistan’ın Doğu parçasında Komela ve İran KDP arasındaki çatışmadan, Kürdistan’ın Güney Parçasında Irak KDP ve KYB arasındaki çatışmada ortaya çıkan ölümler, bir “bırakuji”ydi. Demokrasinin benimsenmemesine, iktidar mücadelesi, çoğulcululuğun hazım edilmemesinden kaynaklanıyordu.
PKK’nın bugünlerde Kürdistan’ın Doğusunda İran KDP’ye, 1980 yılından önce Kürdistan’ın Kuzeyindeki örgüt ve partilere, Birinci Körfez Savaşından sonra Kürdistan’ın Güneyinde Irak KDP’ye ve KYB’ye, yine bu aşamada Kürdistan’ın Güney Batısında (Suriye’de) Kürdistan partilerine karşı saldırılarda ortaya çıkan ölümler: Bir “bırakuji” değildir. PKK’nın, sömürgeci devletler adına Kürdistan Partilerini tasfiye etmek istemesi, Kürdistan’a tek başına egemen olması ve diktatörlüğünü kurması; Kürtlerin federasyon ve bağımsız devlet olmasını engellemesi eylemidir.
PKK’nın, Kürdistan’ın her parçasında kendine bağlı örgütler kurarak, parçalardaki Kürt ulusal hareketlerine ve örgütlerine doğrudan müdahale etmesi; Kürdistan’ın her parçasında egemenlik ve hegemonya stratejisine sahip olması, sorunun “biırakuji” kapsamında olmadığını göstermektedir.
Bilindiği gibi, KCK, son kongresinde Kürdistan Federe Bölgesinde yönetimi ele geçirme kararı aldı. Kürdistan Federe Bölgesini bölmek istiyor. Şengal trajedisinden sonra PKK’nın açıklamaları ve uygulamaları bunu gösteriyor.
Bu bağlamlarda sorun, yanlıştan dönme, demokrasi kültürü edinme ile son bulacak bir sorun değildir.
PKK, bir Türkiye örgütü olduğunu açıklamasına rağmen, Kürdistan’ın diğer parçalarının hukukuna riayet etmiyor. Bu nedenle Kürdistan’ın Doğusunda hak sahibi olmadığı halde, İran KDP’nin pêşmergelerinin yerleşmesine izin vermiyor.
PKK’nın, İran’da PJAK ile neyi amaçladığı analiz edildiğinde, amacın Kürdistan’ın Doğusundaki Kürdistan örgütlerinin tasfiyesi olduğu hemen anlaşılacaktır. Son eylem bunun en büyük göstergesidir.
Kürdistan parti ve örgütlerinin bu gerçekleri görerek, sorunu çözmeye çalışması gerekir diye düşünüyorum.
Sorun devletlerarası bir sorundur. Bu pencereden bakılmazsa, ağaç görülür, ama orman görülmez.
Amed, 27 Mayıs 2015