İbrahim GÜÇLÜ
Rusya-Ukrayna savaşının tezahür etmesinden sonra çok boyutlu konular tartışma gündemine geldi. Bu tartışmalar devam ediyor. Görülüyor ki daha yıllarca da bu tartışmalar devam edecek.
Rusya-Ukrayna Savaşının başlamasından sonra, Kürtler de bu konuyu tartışmaya başladılar. Gelişmeye, dolaylı taraf oldular. Bazı Kürtler, bu durumdan büyük rahatsızlık gösteriyorlar. Diyorlar ki, “Rusya-Ukrayna Savaşı, bizim savaşımız ve sorunumuz değildir. Onun için Biz Kürtlerin bu konuyla ilgilenmesine ve taraf olmamıza gerek yok.” Bu görüş sahibi olanlar haksızdırlar demiyorum. Ama onların da diğer görüş sahiplerini anlayışla karşılamaları gerekir.
Ayrıca “Rusya-Ukrayna Savaşı bizi ilgilendirmez” diyen Kürtlerin görüşleri gerçekçi değil. Dünya gerçeğiyle, küreselleşmeyle, globalleşmeyle, dünyanın geldiği yer itibariyle, herkesin herkesi etkilediği gerçeğiyle bir çelişki göstermektedir.
Kürtlerin bu olayda bir bütün olarak taraf olmalarının koşulları yok. Çünkü bir devlet sahibi değiller. Onun için ortaya konan tutumlar, kişilerin, partilerin, sivil toplum örgütlerinin görüşleri olabilir.
Bunun yanında bütün gelişmelerden Kürtlerin de yararlanacakları, çıkaracakları dersler var. Bunun için de dünyada olup-bitenlerin hepsi, Rusya-Ukrayna Savaşı Kürtleri de ilgilendirir.
******
Rusya ile Batı arasındaki tarihsel hesaplaşma Ukrayna üzerinden devam ediyor.
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ABD’nin başını çektiği Batı Dünyası, Rusları küçümsediler ve horladılar. Bu Rusya siyasetçileri ve liderleri üzerinde, özellikle de Putin üzerinde derin travmalara yol açtı. Putin, Sovyetler Birliği çöktüğü zaman Doğu Berlin’de bulunuyordu. Çok etkilenen ve tepki gösteren bir istihbaratçıydı. Putin lider konumuna gelince bu travmadan kurtulmak, Rus milletini yeniden birinci lige çıkarmak için çaba içine girdi, son açıklamasından belirttiği gibi Çar İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği’ni oluşturma amacıyla hareket etmeye başladı.
Bu amacına göre hareket ederken, ABD ve NATO’nun dünyada bıraktığı boşluğu doldurdu. Güçlü olmadığı dönemde NATO ve AB üyesi olan ülkelere müdahale etmese de, güçlü döneminde Belarus, Gürcistan, Ukrayna, Türki cumhuriyetler de müdahaleler yaptı.
Ukrayna, Kırım işgaline rağmen, NATO üyesi olmakta ısrar eti. Rusya bunu bir kuşatma olarak kabul etti. Ukrayna’nın Batı’nın uydusu olmaya başladığını, uydu bir devlet olduğunu ve Lenin tarafından kurulduğunu ileri sürerek, önce Dombas’ı işgal etti, ondan sonra Ukrayna’da genel bir işgale başladı.
Bundan dolayı nedeni ne olursa oldun, egemen bir millet ve devletin topraklarını ele geçirmek isteme isteği, bir işgaldir.
Bazıları, ABD’nin Irak işgalini, Rusya’nın Ukrayna işgali ile aynılaştırıyorlar. Kesinlikle yanılıyorlar.
Irak işgaline neden olan şey, Kuveyt’i işgal eden, zorla iktidarı gasp eden Saddam Diktatörlüğü/faşizminin varlığıydı. Araplar ve Kürtler, yönetimin ve rejimin ABD ve müttefikleri tarafından yıkılmasını istiyorlardı. Sadece ABD ve müttefiklerine direnen faşist-ırkçı halk düşmanı bir elit vardı.
Ukrayna’da seçimle gelen bir yönetim var. Eleştiriye mazhar da olsa Ukrayna’da bir demokrasi var. Ukrayna halkı, Rusya’yı hiç bir şekilde desteklemiyor. Îşgala karşı mücadele ediyorlar. Dünyadaki aklı-selim, vicdan sahibi tüm insanların ve güçlerin de desteğini alıyor.
Sovyetler Birliğinin Afganistan işgalini destekleyen devletlerin, örgütlerin, kişilerin Ukrayna işgalini desteklemeleri de anlaşılır bir konudur.
******
Rusya’nın Ukrayna işgalini başlatmasından sonra Ukraynalıların direnişi, milli duruş ve refleks sorununu da tartışma gündemine getirdi. Özellikle daha devlet sahibi olmayan Kürtler açısından bu sorun haklı olarak gündeme geldi.
Kürtlerde bu konu tartışılırken, iki yanlış eğilim gündeme geldi.
Birinci eğilim, Ukrayna’daki direnişle, Kürt milli davranışı ve refleksini genellemelerle ele alıp, sonuçlara varmak eğilimdir. Sorunu yapısallıktan tarihsel bağlamından, devletli olma halinden kopararak, aynılaştırma eğilimi gibi sakıncalı bir yaklaşım var.
Ukrayna’da sivil milli davranış ve refleksinden bahsedilemez. Devlet çıkar ve milli refleksinden bahsedilebilinir. Ukrayna’da devlet, Rusya’ya karşı direniyor. Bu durum devletin, devletle savaşmasıdır. Bu savaş, birleşik, sanayisi ve genel ekonomisi gelişkin, hem de silah sanayisi gelişkin bir ülke tarafından yapılıyor. Üstelik de, Ukrayna’ya, dünya, ABD ve Batıdan bugüne kadar hiçbir milli harekete ve hiçbir devlete yapılmayan olağanüstü bir destek vermektedir. Birleşmiş Milletlerde temsil edilmektedir.
İkinci ve daha tehlikeli eğilim, Kürt milli davranışını ve refleksini küçümseme eğilimidir. Ukrayna Devlet Başkanının Rusya’ya karşı savaşmasını esas alarak, Kürt liderlerini küçümseme eğilimidir. Bundan daha haksız bir yaklaşım olamaz. Kürt liderleri, birleşik ve devlet olmayan Kürdistan’da, hiçbir devletin desteğini almayarak milli mücadele yürüttüler. Ölümü göze aldılar.
Onun için milli davranış ve refleks gibi hayati bir konu, gerçek ve objektif parametrelerle ele alınmalıdır.
Bu yanlış ve haksız görüşü deşifre etmek için Kürtlerin milli davranış ve refleksiyle ilgili genel bir tabloya bakalım.
– Şeyh Abdulselam Barzani, 20 Yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğuyla otonomi konusunda anlaşma yaptı. Ne yazık ki, kısa zaman sonra Osmanlı İmparatorluğu anlaşmayı ihlal etti, Kürdistan’daki otonomiyi yıktı. Kürdistan lideri reformcu Şeyh Abdulselam’ı idam etti. Dünya buna sesiz kaldı.
-Osmanlı İmparatorluğunun mirası üzerinden kurulan Türk Kemalist Devlet, Kürtleri yok sayınca ve ortadan kaldırmak isteyince, haklı olarak Kürtler direnişe geçtiler. O direnişlerin hepsi kanla ve katliamla bastırıldı. Kürdistan liderleri, Azadi Örgütü lideri Halik Bey, Şeyh Sait Efendi, Seyit Rıza ve onların yüzlerce dava arkadaşları dünyanın gözleri önünde hukuk dışı yargılamalarla idam cezasına çarptırıldılar. Ne yazık ki dünyanın sesi çıkmadı. Hem Batı ve hem de Sovyetler Birliği Kemalist yönetime destek oldular.
-İngilizler, Fransızlar Lozan Antlaşmasıyla Kürdistan’ı dört parçaya böldüler. Arap Aşiretleri bile devlet yapısına kavuşturulurken Kürtlerin devlet olmaması için katliamlar yapıldı. Doğusu ve Batısıyla dünya sesiz kaldı. 21. Yüzyılda devlet sahibi olmayan tek millet Kürtlerdir.
-İkinci Dünya Savaşından sonra İran, ABD, İngiltere, Rusya tarafından işgal edildi. Bu jeopolitik ve jeostratejik koşullarda Kürdistan Mehabad Devleti kuruldu. Hem de Sovyetler Birliğinin açık desteğiyle kuruldu. Ne zaman ki bu üçlü emperyalist güç dünya paylaşma konusunda anlaşma yapınca. Kürdistan Devletini, İran Barbar Devletinin kaderine terk ettiler. İran’a karşı hiçbir savaş yapılmadığı halde, Kürdistan Cumhurbaşkanı Qazi Mihemed, savaşla devletin kaderini değiştirmeyeceğini bildiği, halkın katledilmemesi için, teslim olmayı göze almasına rağmen, idam edildi. Doğu ve Batı dünyası buna onay verdiler.
-Kürtler savaşarak, 1970 yılında Kürdistan Otonomisini kurdular. Ne yazık ki, Kerkük gerekçe gösterilerek, Sovyetler Birliğinin desteği ile Irak yönetimi saldırıya geçti. Kürdistan milli lideri Mustafa Barzani ve arkadaşlarını teslim alıp, katletmek istedi. Buna karşılık ABD ve İran Kürtlere yaptıkları desteği kestiler. Barzani büyük oyunu gördü. Otonomi kurmaylarının katledilememesi, Kürt milletinin katledilmemesi için savaştan vazgeçtiler.
-Doğu ve Batı Dünyası 5 yıl önce aynı kötülüğü yine Kürtlere yaptı. Kürtler, referandumla bağımsız devlete karar verdiler. Sömürgeci devletler, onların aparatı örgütler (YNK, Goran, PKK ve diğerleri) ittifak ettiler; ABD ve İngiltere’nin de desteğini kazanarak Kürdistan’a saldırdılar. İlk planda Kerkük işgal edildi. Ondan sonra Hewlêr’in işgal edilmesi, Mesut Barzani ve Kürdistan’ın diğer liderlerinin derdest edilmesi için saldırdılar. Ama Pirdê’de kırıldılar. Ne yazık ki, dünya doğusu ve Batısıyla sesiz kaldılar. Oysa Batı dünyası referandum öncesi Kürtleri destekleyeceklerine söz vermişlerdir.
Bundan dolayı Biz Kürtler nasıl bir dünyada yaşadığımızı bilerek hareket etmeliyiz.
Somnuç olarak diyebiliriz ki, milletlerin acı ve trajedilerinde bir ortaklılk var. Ama milli davranış ve reflekste, ona destek olunmasında bir ortaklık yok.
Diyarbekîr, 1 Mart 2022