Yado: Efsane Bir Direnişçinin Portresi

Makale / Sêyithan Kurij

Bu yazı 1925 Kürt Ulusal Hareketinde önemli bir rol almış, Elazığ cephesi askeri sorumlusu Yado’yu yani Yad Mehmud Ebas’ı konu etmektedir. 1925 Kürt Halk Direnişinde çok önemli bir rol oynamış, Elazığ bölgesinin askeri sorumluluğunu yapmış olan Yado üzerine çok az şey bilinmektedir. Yado`yu anlatan ilk yazılı eser Mir Kamuran Bedirhan’in 1937 yılında Almanca yayınladığı “Der Adler des Kurdistans – Kürdistan’ın Kartalı” adlı romanıdır. Kamuran Bedirhan, Yado ile Suriye’de “Hoybun”  örgütünün kuruluşu esnasında kısa bir süre de olsa görüşmüştü. Zira Yado ve Bedirhan kardeşlerin birlikte çekilmiş fotoğrafları mevcuttur. Ancak Kamuran Bedirhan`ın yazdığı roman kahramanının bire bir Yado’ya karşılık gelmediğini belirtmek gerekir. Yine Veteriner Dr. Nuri Dersimi de “Kürdistan Tarihinde Dersim” adlı kitabında Yado’dan bahsetmektedir.  Ayrıca Kadri Cemil Paşa Zinar Silopi ismi ile yazdığı “ Doza Kürdistan” adlı kitabında Yado’nun bir fotoğrafına yer vermiş ve altına Yado Ağa yazmıştır. Oysa Yado gerçekte ağa değildir. Genel Kurmay Başkanlığının yayınladığı “Cumhuriyet Döneminde Kürt İsyanları” isimli kitapta da Yado ve arkadaşlarından söz edilmektedir. 

30 yıldan beridir bu konu üzerinde çalışıyorum. Bu süre zarfında Bingöl’ün Şarge (Yolçatı) köyünde Şeyh Şerif’in ve Yado’nun kuvvetlerine katılmış daha sonra Elazığ`da yakalanıp 7 yıl değişik cezaevlerinde yatmış olan Hacı Zülfü ile 1992’de Şarge’de görüştüm ve bu görüşmeyi o zamanki “Azadî” gazetesinde yayınlattım. Daha sonra Yado’ nun üvey kızı Dilşayla, diğer bazı akrabalarıyla ve Yado’yla veya Yado’nun arkadaşlarıyla teması olmuş birçok insanla görüştüm. Dilşa Hanım, Yado`nun ilk eşi olan Rabia Hanım‘ın kızıdır. Rabia, Yado ile uzun yıllar dağlarda yaşadıktan sonra şehre gelmiştir. Rabia Hanım daha sonra sırasıyla Elazığ ve Kayseri olmak üzere 10 yıla yakın bir süre sürgünde yaşamak zorunda kalmıştır. Daha sonra bir süre Dersim`de yaşamış olup oğlu Çerkez, Dersim‘de bir asker tarafından öldürülmüştür. Sürgün cezasının sona ermesinden sonra Rabia Hanım, Bingöl`e dönmüş ve 1960 yılında burada vefat etmiştir.

Hem Yado’nun eşi Telî ile aynı köyden olmam hem de doğup büyüdüğüm bölgenin 1925 Hareketinden çok etkilenmiş olması nedeniyle çocukluğumuz Şeyh Said ve Yado ile ilgili kahramanlık hikâyeleri dinleyerek geçti. Kişiliğimizin şekillenmesinde, yurtseverlik duygularımızın oluşmasında ve de ulusalcı bir ruha sahip olmamızda bu çocukluk döneminin anlatımları belirleyici oldu. Yado bizim için bir masal kahramanı idi. 

Devlet Belgelerinde Yado

Ayrıca T.C devletinin bazı belgelerinde de ondan söz edilmektedir. Örneğin 24.10.1928 tarihli Mardin Valisi Tevfik Hadi tarafından devlet yetkililerine yazılan bir rapora göre Yado Sitewre çevresinde bir karakol basıp ele geçirdiği silahlar ile Suriye`ye geçmiştir.  Yine 09.07.1929 tarihli bir belgeye göre Yado, Halep`te Ekrem Cemil Paşa ile birlikte bir otelde kalmış ve Kör Hüseyin Paşayı Kuzey Kürdistan`dan (Sêrxet) Güney Kürdistan`a (Binxet) geçirmekteymiş. Umumi Müfettişliğin bir raporuna göre ise Yado 16.09.1929`de 20 kadar arkadaşı ile Binxet`den gelip Diyarbakır üzerinden Palu tarafına geçmekteymiş..

Yado Kimdir?

Yado`nun ailesi Dara Heni  (Genç) çevresinde meskûn olan Zıktê aşiretindendir. Yado`nun dedesi Ebas, Genç’in “Hançıgê” köyünden gelip Çolig`in Yexkic mahallesine yerleşir ve burada Beganlardan bir kadın ile evlenir. Ebas`ın, Mehmud Selim ve İsmail adında iki oğlu olur. Yado, Mehmud Selim`in oğludur. Bundan dolayı da Yad Mehmud Ebas olarak tanınır. Yado, Çolig’de tahsildar olarak çalışır, Osmanlı devleti adına köylerden vergi toplarmış.

Yado ilk evliliğini akrabası olan Rabia ile yapar. Daha sonra ise Bingöl`ün “Kur” köyünün mezrası olan “Qeldar” köyünden Ezimşer`in kızı Teli ile evlenir ve Bingöl`de tahsildar olarak yaşamını sürdürür.

Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslar, Karlıova ile Bingöl arasındaki Sêxi’ye (Çobantaşı) ve Arçuk (Alatepe) köylerine kadar gelirler. Bu dönemde daha çok halktan oluşan 3 milis alayı Ruslara karşı savaşır. Bu alaylardan biri de Şeyh Şerif komutasındaki alaydır. Yado, 1916–17 yıllarında Şeyh Şerif`in alayında görev alıp Ruslara karşı savaşır. Alayda erzak yokluğundan ötürü açlık baş gösterir. Bunun üzerine Yado, Rus askeri depolarından erzak getirmeye çalışır ve Ruslara esir düşer. Nöbetçinin uyuduğu bir esnada kaçar ancak kaçarken ayağından yaralanır. Bu onun ilk yaralanmasıdır.

Yado daha sonra, 1922`de, tahsildarlık görevini bırakır. Azadi örgütü kurulunca Cibranlı Halit Bey’e haber salar, Sehdin Telha’yı Amerika’dan getirtir. Sehdin Telha birlikte “Azadi” örgütünün mesajlarını Diyarbakır`dan Erzurum`a görevini üstlenirler. Örgütün Cebaxçor sorumlusu Tayip Ali’dir. Tayip Ali daha önce İstanbul`da okumuş ve öğrenciliği esnasında 1912’de kurulan Hêvî Kürt talebe cemiyetine üye olmuştur. Yani Tayip Ali, İstanbul`da Kürt hareketi ile tanışmış ve hareket içinde faaliyet yürütmüştür. Şeyh Said, Cebaxçor`a geldiğinde Tayip Ali  “Fahran” nahiye müdürlüğü görevini yürütmekteymiş. Şeyh Said`in, Bingöl`ün Çan köyünde yaptığı toplantıda Tayip Ali “biz planlı ve programlı hareket etmeliyiz, böyle olmaz, böyle harekete geçersek kaybederiz” diyerek Çan Şeyh`lerinin düşüncelerine itiraz etmişti. Bundan dolayı Şeyh Hasan ile tartıştığı söylenmektedir. 

O dönemde Cebaxçor idari olarak Bitlis vilayetinin Genç sancağına bağlı bir kazaydı. Bu kazanın merkezinin adı Çolig idi. Tayip Ali buranın yerli ailelerinden biri olan Mutevelizadelerden (Key Mutêliyûn) idi. Ayrıca bu aileden olan İsmail Hakkı da Kürt hareketi içinde aktif biridir. 1924 yılında Çolig`de savcı ile kaymakam arasında bir problem ortaya çıkar. Bu esnada savcının evi soyulur ve bu olaydan Yado sorumlu tutulur. Bundan dolayı da firar durumuna düşer. Yado firar olduğu dönemde kendisine en çok Teli`nin ailesi sahip çıkar. Teli`nin iki kardeşi, Hüseyni ve Mehmedi, Yado`nun firar olduğu dönemden son çatışmasına kadar yanında kalırlar. Teli`nin kardeşleri, Yado`nun en yiğit ve en çok güvendiği silahşörlerdir. Hüseyni kendi köyleri olan Qeldar ve Çekan köyü arasındaki bir bölgede öldürülürken, Mehmedi ise Suriye`den geri döndükten sonra Bingöl`ün Azizan köyü civarındaki bir  çatışmada öldürülür.

1925 Kürt Ulusal Hareketinde Yado`nun Rolü

15 Şubat 1925`de Şeyh Said Genç’e (Dara Heni) gelir ve Zikte`den Valêr`lı Sadık Bey, Girnos`dan Selim Ağa, Dara Heni`dan Yusuf Ağa ve Kupar`dan Derwêş Ağa`nın desteği ile şehri ele geçirip, Dara Heni`yi başkent ilan eder.  Modan`lı Feqi Hesen, Genç valisi olarak tayin edilir. Yado ve arkadaşları ise 16 Şubat`da Çolig’in (Bingöl) kontrolünü ele geçirirler. Daha sonra Şeyh Şerif, Şeyh Hasan, Şeyh İbrahim, Şeyh Mustafa ve Yado, Arif Farıs`ın evinde bir araya gelip Palu – Elazığ, Erzincan – Kığı cephelerinin organizesi konusunda kararlar alırlar. 

Yado ve Şeyh Şerif, Palu – Elazığ cephesinin sorumluluğunu üstlenirler. Köylerden silahlı güç toplayarak Elazığ’ a doğru yola çıkarlar. Yado ve Sehdin Telha binbaşıdırlar. Onlar Ğezık üzerinden, Şeyh Şerif ve kardeşi Şeyh Hüseyin ise Gökdere üzerinden Elazığ üzerine yürürler. Daha sonra  Palu`nun Mirehmedun köyünde birleşip, yola birlikte devam ederler.

Bu cephede Sehdin Telha, Şeyh Şerif`in kardeşi Şeyh Hüseyin, Dakon köyünden Far Şêm, Palu`nun Heylun köyünden Memiş Qas, Karakoçanın Sarcan köyünden Resul Ağa, Palu`nun Hor köyünden Şerif Şêr gibi bölgenin önemli şahsiyetleri görev alırlar. Kürt kuvvetleri Palu’yu ciddi bir direniş olmadan ele geçirip (21 Şubat 1925), Musyanlı Derwêş Nur’u Palu kaymakamı olarak tayin ederler.

Elazığ Valisi Hilmi Bey, Kürt güçlerini Fırat Suyunun karşı kısmına geçirmemek maksadıyla Hafik Köyüne takviye birlikler gönderir. Ancak gönderilen birlikler Şeyh Şerif birlikleri karşısında direniş gösteremeyerek kısa zamanda dağılır. Dağılan tüm birliklerle irtibatı kesilen vali, 23 Şubat 1925 gününün sabahı durumu öğrenmek üzere makam arabasıyla oğlunu Hafik’e gönderir Bir zaman sonra geri dönen haberci, ordu güçlerinin, Kürt direnişçileri karşısında tutunamayarak dağıldığını, Şeyh Şerif birliklerinin ise, Elazığ’ a 20 km. uzaklıktaki Abusu Köyüne doğru ilerlemekte olduğunu bildirir. Bunun üzerine Vali, Osman Bey kumandasındaki topçu, mitralyöz ve süvari birliklerini, Hüseynik’in doğusundaki Karakaya Tepesi’nden, Kesirik Köyü’ne kadar uzanan hat üzerinden mevzilendirir. Bu birlikler gelenleri şehre sokmamaya çalışsa da, çıkan çatışma sonucu mevzilerini terk ederek kaçmak zorunda kalırlar. Kürt güçleri Doğu ve Güneydoğu istikametinden Elazığ’a girerler. 

Şeyh Şerif ve Yado`nun kuvvetleri  05.03.1925`de Elazığ`ı zapteder ve Elazığ halkı tamamıyla Kürt birliklerinin saflarına geçer. Şeyh Şerif ve Yado Dersimli Hasan Hayri`nın Hüseynik`teki evine misafir olur ve orada Dêrsim`i de harekete katmak amacıyla görüşmeler yaparlar. Şeyh Şerif,  Yado ve Hasan Hayri bu konuda mutabakata varırlar. Şeyh Şerif, 06.03.1925`de Elazığ`ın merkezine gidip, Müftü Mehmet Efendi`yi Elazığ`a vali olarak tayin eder ve Hasan Hayri ile birlikte Dersim’e aşağıdaki telgrafı çekerler:

“Sükûnetinizi koruyun, yakında bir heyet ile Dersim’e geleceğiz. Başarılar.”

6 Mart 1925

Elazığ Cephesi Komutanı                              Eski Dersim Milletvekili

Şeyh Şerif                                                               Hasan Hayri

 

Hasan Hayri ve Şeyh Şerif’in gönderdikleri telgraf Dersim’de büyük bir heyecan ve galeyan uyandırır.. Seyid Rıza’ya göre Elazığ’ı işgal eden Kürt kuvvetleri, Malatya ve Diyarbakır üzerine yürümeliydiler. Seyid Rıza da Dersim kuvvetleri ile Erzincan üzerinden Sivas’ı alma planındadır.

Bu arada Harput’un aşağısındaki Huseynik köyündeki askeri cephanede büyük bir patlama olur ve bu patlama bölgedeki birçok insanın ölümüne neden olur. Bu olay, hareketin önderleri arasında tartışmalara yol açar ve hareketin önderleri arasında ihtilaflar ortaya çıkar. Şeyh Şerif ve Yado ihtilaflar neticesinde ortaya çıkan başıbozukluğun önüne geçemezler. Kâzım Paşa bu durumdan faydalanarak Malatya üzerinden Elazığ’ a saldırır ve Elazığ’daki Kürt kuvvetlerinin Diyarbakır ile ilişkisini keser. Şeyh Şerif mecburen Palu’ya doğru geri çekilmek zorunda kalır. Daha önce Kürt Birliklerini destekleyen Elazığ halkı, bu sefer Kâzım Paşa’nın kuvvetleri ile birlikte Kürt birliklerini takibe çıkarlar. Palu ovasında Kürt Güçleri ile Kâzım Paşa güçleri arasında ciddi çatışmalar yaşanır.

3 Nisan 1925 tarihinde Bingöl’ün yakınındaki Mendo Boğazında Kürt güçleri, Türk ordusunun önünü keser. Türk Ordusunun Kuvvetleri burada sıkışmıştı ve teslim olmak üzereyken Şadi aşireti lideri Necip Ağa (Necip Axayê Oxi) Türk ordusunun imdadına yetişir. Kürt güçlerinin cephanesi de azaldığından geri çekilmek zorunda kalırlar. Şeyh Şerif, 8 Nisan 1925’de Bingöl`ün Metan köyünde Türk güçleri tarafından yakalanır. Şeyh Said ve arkadaşları da Yüzbaşı Kasım’ ın ihaneti sonucunda Varto yakınlarında yakalanınca artık Kürdistan’da şiddetli bir devlet terörü başlar. On binlerce Kürt öldürülür, yüzlerce köy yakılıp yıkılır. Ancak buna rağmen Kürtlerin direnişi sürmektedir. 

Yado’nun Sürdürdüğü Partizan Savaşı

Bu direnişin en önemli önderlerinden biri Elazığ Cephesi askeri sorumlusu Yado’ydu. 1925 Halk hareketi, Diyarbakır’daki idamlardan sonra bıçakla kesilir gibi kesilmez, aksine hareket uzun bir süre partizan savaşı biçiminde sürer. Yado, Mendo boğazındaki geri çekilişten sonra arkadaşları ile dağlara çekilir. Bir süre Bingöl-Karakoçan-Palu bölgelerinde kalırlar. Bölgede partizan savaşı sürdüren başlıca gruplar şunlardır:

Yado, Heseni Begun, Şeyh Hüseyin, Sehdin Telha, Botiyanlı Emê Faroyi (Emerê Farisi), Eminê Miki, Heci Koloz, Musê Silemani, Selim Begê Cıbriyan, Şeyh Abdurrahim, Şeyh Mustafa, ve Şeyh Tahar grupları.

Yukarıda belirttiğimiz gibi devlet güçleri nasılsa direniş kırıldı, bütün engeller ortadan kalktı diye geçtikleri her yeri yakıp yıkar. Bütün direnişlerden sonra olduğu gibi, devlet yine direnişçilerin ailelerini, akrabalarını sürgüne yollar. Başta direnişe katılan Çan Şeyhlerinin aileleri olmak üzere, Bingöl ve çevresinde direnişi sürdürenlerin aile ve akrabaları bir yerde toplatılır. Yado ve diğer gruplar derhal harekete geçerek Fahran nahiyesinde bu aileleri kurtarmak için devlet güçlerine saldırı düzenler. Yado bu çatışmada yaralanır. Arkadaşları onu alıp Çan`ın Mergmir bölgesine götürür. Yado burada 20 gün tedavi edilir. Yado`nun hekimi Bingöl`ün “Darabi” köyünden Hıdır Alan`dır. Hıdır, Adana`da bir Ermeni hekim tarafından yetiştirilmiştir. O günden sonra Yado aksayarak yürümek zorunda kalır. 

Aileleri toplamanın bir amacı da dağdaki direnişçilerin gelip teslim olmalarını sağlamaktır. Bu tedbirler yetmeyince devlet halkın içinden bazı işbirlikçiler bulup direnişçilere karşı kullanır. Bu işbirlikçilerin içinde eskiden direnişçiler ile beraber olan bazı Kürtler de vardır. Halk arasında bu işbirlikçilere “Çete hukmat” veya “Milis” denmektedir. Bu yapı Hamidiye Alayları döneminden kalma devletin Kürdü Kürde vurdurma politikasının bir devamıydı. Bu çeteler yerli oldukları ve araziyi iyi bildikleri için ve ayrıca da bir kısmı daha önce direnişin içinde yer aldıkları için Kürt direnişçilerine çok büyük zararlar verirler. Yine de başta Yado`nun grubu olmak üzere Şeyh Husen ve Heseni Begun grupları Mendo, Kirron ve Xezik çatışmalarında ortak hareket etmelerinden dolayı Türk ordusunu büyük kayıplara uğratırlar.

1925 halk hareketinin yenilgisinden sonra Yado’ nun sürdürdüğü partizan savaşında yanında sürekli bulunanlardan bazıları şunlardır: Eşi Rabia’nın kardeşi Faris, amcası oğulları Dilşa ve Poles, Teli’ nin kardeşleri Mehmedi ve Hüseyni Ezimşer (Azimligil) Emin Sel, Meh Evd, Meh Qılç, Heseni Begun ve Huseni Begun, Şahin El Cindun, Sehdin Telha vb.

Yado uzun süre memleketi Kara Cehennem Ormanları, Metan Dağı, Hesar Dağı, Akdağ, Otala Dağı, Şem Dağı, Koz Dağı, Hamirpêrt Dağı, Bingöl Dağları, Mêrgemir, Şerevdin,  Kanireş Yaylaları, Az, Puex, Sancak, Şirnan bölgelerinde hayatını sürdürmeye çalışır. Fakat şartlar gittikçe zorlaşır. Devlet köyleri yakma suretiyle boşaltıp direnişçilerin barınma imkânlarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Diğer taraftan da onların aile fertlerini ve akrabalarını sürgüne göndererek direnişçileri teslim olmaya zorlamatadır. Bu şartlarda bölgede daha fazla kalmasına imkan kalmaz.

Binxet’e (Suriye) Doğru Uzun Yürüyüş

Yado ve diğer gruplar 1927 yılının sonbaharında Guevdere’nin Heylan köyünde toplanıp, 

Binxet’e gitme kararı alırlar. Bu kararla birlikte hapishanelerdekilerin ve direnişçilerin aileleri ile birlikte yaklaşık 500 kişi, 700 at ile Binxet’e doğru yola koyulurlar. 

Bunlardan bir grup Varto’dan, bir grup Karlıova`dan, Lice üzerinden, bir grup Çebaxçor`dan Palu`nun Zivêr köyüne, oradan Palu`nun Ekrag köyüne, oradan da Akdağ üzerinden, Karabegan grubunu da yanlarına alıp  Piran`a giderler. Bütün gruplar Piran’da (Dicle) bir araya gelir. Bütün bu grupların sorumlusu Şeyh Abdurrahim’dir.

Birleşen bu gruplar, Şeyh Abdurrahim önderliğinde Suriye`ye doğru giderken Karacadağ`ın Çelbıran köyüne uğrarlar. Köyün erkeklerinin, Kürt savaşçılarını şikayet etmesi üzerine, askerler köyü kuşatır. Askerler ansızın ve rastgele ateş eder mitralyöz ateşi ile 80 at telef olur. Ayrıca iki uçak da direnişçileri havadan bombalar. Kürt direnişçiler büyük bir kahramanlık sergileyerek Türk alayını dağıtır yoluna devam eder. Uçakların takibi sonrasında başkaca çarpışmalar olur ve Karacadağ`da Yado bir uçağı düşürür.  Bu yere hala “Yado`nun uçak düşürdüğü yer”, denmektedir.

Bu kafilede Yado`nun dışında Sehdin Telha, eşi Cemile, kızı Gulşah, Heseni Begun ve eşi, Huseni Begun, Şeyh Mistefay Çun, Guenik Ağaları, Şeyh Şerif`ın yeğeni Giyasettin, Şeyh Abdurrahim, Ehmed Beg, Halil Efendi, Hesenê Cafer Ağa, Mala Muhacin Ağa û Evdila Beg gibi Kürt direnişçileri de vardır. Kürt kafilesi 600 km süren ve yer yer çatışmalarla engellenen 12 günlük zorlu bir yürüyüşten sonra Suriye`ye varır. Suriye o zaman Fransa`nın mandasıdır. Kürt direnişçilerini karşılayan Halep Valisi hepsinden silahlarını teslim etmelerini ister.. Fakat Yado: “biz silahlarımızı teslim etse idik, Türklere teslim ederdik, buralara kadar gelmezdik, biz bir milletin davasını savunuyoruz” deyip karşı çıkar. 

Hoybun ve 1928 Affı

Yado burada da siyasi faaliyetlerini sürdürmektedir. Değişik kaynaklardan aldığımız bilgilere göre Yado ve Sehdin Telha,  Lübnan`ın Bhamdun şehrinde  yapılan “Hoybun” un kongresine katılmıştır.  

Araştırmacı Yazar M. Malmisanij’ın Bedirhaniler üzerine yazdığı “Cizira Botanlı Bedirhaniler” isimli kitapta Memduh Selim, Celadet Ali Bedirhan, Kamuran Bedirhan, Yado ve Sehdin Telha’nın birlikte çektirdikleri bir fotoğraf vardır. Bu fotoğraf büyük ihtimalle Suriye’de “Hoybun” çalışmaları esnasında çekilmiştir. Sehdin Telha`nin eşi Cemile Hanım da Yado ile birlikte bugünkü Lübnan topraklarındaki Bhamdun şehrinde “Hoybun ” kongresine katıldığını anlatmıştır. Bilindiği üzere  “Hoybun” Lübnan’da o dönem sürgünde bulunan Kürt aydınları ile Şeyh Said hareketinden sonra Suriye’ ye geçen hareketin önderleri ve diğer Kürt ileri gelenleri tarafından kurulmuştu.

İngiliz ve Fransız engelinden dolayı Şeyh Said`in oğlu Şeyh Ali Rıza “Hoybun” un kuruluş toplantısına katılamamıştır. Şeyh Ali Rıza’yı temsilen amcası Şeyh Mehdi ve Şeyh Said`in kâtibi Liceli Fehmi Bilal`ı toplantıya gönderilir. Fakat Şeyh Ali Rıza ve taraftarları “Hoybun”da aktif olarak yer almazlar. O dönemdeki Kürt aydınlarının hatıralarına baktığımızda bunun nedeni Şeyh Ali Rıza`nın 1928 affından (7 Mayıs 1928) yararlanarak Türkiye`ye dönmek istemesidir. Ali Rıza’nın oğlu M. Fuat Fırat, babasından aktardığına göre bunun nedeni, Ermeniler ile yapılan ittifakın bazı maddelerine konulan itirazlardan ileri geliyordu. 

Yado, Suriye`de Sehdin Telha`nın kızı Gülşah`ı evlenmek amacı ile kaçırmıştı, fakat bu evlilik olmaz. Sehdin Telha hem Suriye`de Yado ile birlikte kalmış, hem de ülke içinde uzun süre Yado ile birlikte partizan savaşında yer almıştır. Büyük bir ihtimalle Yado “Hoybun”un verdiği görev üzerine Eylül 1929`de kalabalık bir grup ile ülkeye giriş yapmıştı. Grubun askeri sorumlu Yado` dur. Osman Aydın’ın verdiği bilgilere göre Yado, geri dönüş seferinde Karakoçan’ın Himan (Çavuşyolu) köyüne gelip, Osman Ağa’ya misafir olur ve Osman Ağa`ya “Hoybun”  cemiyetinin bazı belgelerini ve Kürdistan bayrağını verir.

Yado`nun Akıbeti

Yado, gerilla faaliyetlerini sürdürmek için Kuzey Kürdistan`a geldiğinde artık burada devlet hemen hemen her tarafa hakim olmuştur. Eski arkadaşlarının da çoğu ya cezaevlerinde ya idam edilmiş ya da milis olmuştur. İlk çatışmalarda Yado`nun muhafızı Polesi İsamil, kaynı Mehmedi Ezimşêr ve Meh Qilç, askerler ve milisler tarafından öldürülürler. Kuzeni Ciwanşayi İsmail kaçıp Siverek tarafına gitmek zorunda kalır. 

Yado`nun öldürülmesi konusunda aktarılan farklı birkaç bilgi vardır. Bunlardan gerçeğe en yakın olanı, Ehmedê Dirihi’nin son yıllarda yaptığı araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Onun dışında Yado ile uzun süre dağlarda kalmış Teli’nin akrabası Meh Evd’in, Yado’nun son dönemi ile ilgili aktardıkları da vardır. Meh Evd son çatışmada yaralanır, köylüler tarafından iyileştirildikten sonra teslim olur ve daha sonra yaşamını Bingöl’ün “Hepsuer” köyünde geçirir. 2010 yılında bir internet sitesinde Lice bölgesinden biri Yado`nun öldürülmesi ile ilgili kısa bir yazı yazmıştı. Ayrıca bu konuda Kasimê Reşit’in (Kasım Demiralp) Avukat Said Buzgan`dan aktardıkları da var.

Anlatılana bakılırsa Yado tekrar bölgeye gelince yakın birkaç arkadaşı ile Teli’nin kaldığı Hepsuer köyüne gelir. Teli, Elazığ’ın Kung köyünden ayrılıp kendi köyü olan Kur’un (Dikme), Qeldar mezrasına gelmiştir. Fakat ailesi dağıldığından “Hepsuer” köyündeki akrabalarında kalmaktadır.

Yado Teli ile görüşmeyi ister ama bu defa onu kendiyle birlikte götürmek istemez. Yado, Teli`ye “ben çok sıkı takipteyim, bu defa seni kendimle götüremem, ama tekrar gelişimde seni alıp Suriye`ye götürürüm” der. Ama Teli bu teklifi kabul etmeyerek “ben bu defa seni yalnız göndermem, ölsem de kalsam da senin ile birlikte geleceğim“ diyerek ısrarcı davranır. Bunun üzerine Teli, oğlu Filit`i, kız kardeşi Fadime’yi, Ezimşêr`e teslim edip Yado ile birlikte gider. Yado, Teli ve arkadaşları Hepsuer`den Bingöl`ün köyleri üzerinden Murat ırmağını takip ederek Dara Heni`nin güneyine düşen Ûlyan (Çevirme) köyüne kadar giderler. Askerler de takiplerindedir. Ulyan köyünde grup ikiye ayrılır. Teli, Haç`ın evine gider, Yado ise karşı mahallede kalır. Kısa bir süre sonra nöbetçi çocuklar askerlerin geldiklerini haber verirler. Bunun üzerine köyü terk edip yukarı dağlara doğru gider. Çıkan çatışmada Teli yaralanır ve Selince mıntıkasında son nefesini verir. 

Yado`nun arkadaşlarından Perhuneklı Ali de Ulyan`ın yukarısında öldürülür. Palu`nun Heylun köyünden olan İse Husi İbi ve Far Kek, Biyez Kurnel`den sonra, Yado`dan ayrılıp Dara Heni`nin Kelexsi köyü üzerinden Binxet’e geçerler. Yado, Meh Evd ve kalan arkadaşları Genç`ın Mistiyan köyünde Musayê Silêman`a misafir olurlar ve sabah çok erkenden mermi ve yiyecek bir şeyler alıp köyden çıkarlar. Kurnel köyünden iki kişi onlara pusu kurar. Bu pusuda önce Mehe Evd, daha sonra da Yado yaralanır. Bölgede akşama kadar çatışmalar sürer. Yado`nun mermileri bittiği için akşama doğru şehit edilir. Askerler onun cenazesinin üzerine geldiklerinde,  milislere Yado`nun kafasını kesme emri verirler. Askerler onun kesilen kafasını alıp giderler. Diğer gün Dereye Reşi (Qiyameyê Reşi) köyü halkı Yado`nun başsız vücudunu gömerler. Meh Evd burada yaralanır ve çalıların altına saklanarak kurtulur. Dereye Reş köylüleri ona üç ay boyunca bakarlar ve bir süre sonra yarası iyileşir. Daha sonra teslim olur ve hayatının sonuna kadar Hepsuer köyünde yaşar.

Yado’nun kesik başı getirilip Bingöl`un ileri gelenlerine ve akrabalarına gösterilir, ama herkes “bu Yado değil” deyip, öldüğünü yalanlamaya çalışır. Yado bir hak kahramanı olarak efsaneleştirilmiştir. Halk kendi kahramanının ölmesini istemediğinden, onu ölümsüzleştirmiştir. Yıllarca Yado`nun ölmediği, yaşadığı anlatıldı, bu konuda türlü türlü efsaneler uyduruldu. Hatta ailesi yıllar sonra, birinin Yado`dan bir mektup getirdiğini, fakat bu mektubun kendilerine  ulaştırılmadığı iddiasında bile bulunmuştur.  Son yıllara kadar mezarı bilinmeyen Kürdistan şehidi Yado`nun mezarı da yapılan araştırmalardan sonra tespit edilmiştir. 

Yado ile İlgili Diğer Bazı Çalışmalara Dair Bilgiler

Seyidxan Kurij, Sereskeri Cehpeyi Harpêt – Pali: Yado, Stockholm Armanc, Adar 1994

Seyidxan Kurij, Yado yew deyira vaciyena welat mi de, Hevi, İstanbul, 12 Nisan 1997 

Ahmet Bulmuş Çewlikte Yaşadılar, Ankara, 2009

Nevin Güngör Reşan, Navdarên Kurd,  Doz, İstanbul, 2008.

Osman Aydın, Kürt Ulus Hareketi , İstanbul, Doz, 2006

Felat Özsoy-Tahsin Eriş, 1925 Kürt Direnişi, Peri, İstanbul, 2007

Şevket Beysanoğlu, Diyarbakır Tarihi, Neyir, 2001, Ankara 

Cegerhwin, Jinenigariya min, Weşanên Roja Nû, Stockholm

Karerli Memed Efendi, Yazılmayan Tarih ve Anılarım (1915 – 1958), Kalan, Ankara, 2010

Necmettin Büyükkaya, Kalemimden Sayfalar, Vate, 2008, İstanbul 

Tahsin Sever, 1925 Hareketi ve Azadi Örgütü, Doz, İstanbul, Nisan 2010

Lokman Polat, Yado üzerine bir yazısı ve Teli`yi anlatan bir hikâyesi. 

Yasin Bayanay ve Orhan Zuaxpayic`ın yazıları.

Kemal Burkay,  Memo Darêz, Mahmut Arif Ayçiçeği ve Mehmet Butakin Yado üzerine şiirleri. Vate dergisinin ikinci sayısından itibaren Yado üzerine yazılan şiir, yazı ve röportajlar.

Yine Cegerxwin “Şehnameyê Şehidan” adlı şiirinde Yado`yu da anıyor.

Kürt dengbejleri de Yado üzerine kilamlar söylemişlerdir. Bunlardan başlıcaları, Selim Begê Cibriyan (1926)`ın ölümünü anlatan kilam, Yado`nun yaralanması üzerine Mehbube Kaygalak`ın söylediği kilam ve Ehmedê Bêrti`nin söylediği “Yadin Paşayê Bavê Çerkez” isimli kilam ve Yasin Bayanay’ın “Yado” isimli kilamlardır.

Daha önce Bingöl ve çevresindeki yaşlı insanlardan yararlanarak Yado üzerine Kirdki (Zazaca)  yazdığım bir yazı “Medya Güneşi” ve “Armanc” dergilerinde yayınlanmıştı. Yine Yado’nun üvey kızı Dılşa Hanım ile yaptığım bir röportaj “Hêvî” gazetesinin 12 Nisan 1997 tarihli 21. sayısında yayınlandı. Benim röportajımdan sonra “Hêvî”nin 22. sayısında Hukukçu – Yazar Osman Aydın da Yado üzerine bir yazı kaleme aldı. Yazar ve Şair W.K.Merdimin’in Yado ve o Şeyh Şerif ile ilgili yaşlı Bingöllüler ile yaptıkları bir kaç röportaj “Vate” dergisinde yayınlandı. Yine Vate dergisinin 16.sayısının arka kapağında Yado ve Sehdin Telha`nın olduğu büyük ihtimal ile Suriye`de çekilmiş olan 4 kişilik bir fotoğraf yayınlandı. Daha sonra 2005 yılında Almanya‘da yayınladığımız “Peyama Kurd gazetesinde Mehmud Arif Ayçiçek “Yado û Telî ” isimli bir yazı yazdı. 

Kaynaklar:

  1. Veteriner Dr. Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim,  Komkar yayınları, Almanya
  2. Kamuran Bedirhan & Qertel Herbert, Adler des Kurdistans,  Almanya – 1936
  3. Cumhuriyet döneminde Kürt isyanları,  Genel Kurmay Başkanlığı yayınları
  4. Seyidxan Kurij, Yew peyê Şeyh Seid, Şargê ra Heci Zilfi de roportaj,– Azadi, İstanbul – 1994
  5. Seyidxan Kurij, Şeyh Eli Riza mecal nedit kû biraninên hwe binivise, bi M.Fuat Firat va Hevpeyvin, Ronahi, İstanbul – 1996
  6. Seyidxan Kurij,  Yado bir türküdür söylenir Ülkemde, Dilşa Hanım ile röportaj, –  HEVİ, Nisan, 1997 – İstanbul, sayı 21,
  7. Osman Aydın, Kısa bir açıklama, HEVİ, 17 Nisan 1997 – İstanbul,  sayı 22
  8. Mehmud Arif Ayçiçek, Yado û Teli,  – Peyama Kurd, Almanya – 2005
  9. Mehmet Uzun (Roportaj), Guin rişya ari nidiyena, este şikiyaywo, nidusyenû”, 75 serrê Hereketê Şeyh Sait, – Vate, – Swed, Nr. 10, Zimistan 2000
  10. “Cebahçurdan bir portre, YADO“, Orhan Zuehpayij, – www.welatparez.com,2007 
  11. W.K.Merdimin (Roportaj), Mi rê vûni Yadin! Helasê şima mi dest ra çinê ya,– Vate,– Swed, Nr. 16 Zimistan 2002
  12. W.K.Merdimin (Roportaj), Tepişiyayişê Şêx Şerif,– Vate, Swed, Nr. 17 Wisar 2002
  13. Bi Birarzayi Şêx Şerif Burhaneddin Bilgin`a qisêkerdiş   2004 Çewlig
  14. Bı Nihat Elçi de q ile görüşme – Bingöl 2007
  15. Kareli Mehmet Efendi, Yazılmayan tarih ve Anılarım, Derleyen Ali Rıza Erenler, Kalan yayınları, 2007 
  1.             “Yado“ – Ehmedê Dirihi, Vate, 2010 – İstanbul, Nr. 34 Payiz
  2.             Yew nuşteyi  Qasimê Reşit (Kasim Demiralp)
  3.             Seyidxan Kurij(Roportaj), Eskerûn her çi ma vênabi, Vate, 2004 – İstanbul, Nr. 22 Zimistan
  4.             Seyidxan Kurij (Roportaj), Kur ra 33 tên kişiyay, Vate, 2004 – İstanbul, Nr. 22 Zimistan 
  5.             Seyidxan Kurij (Roportaj), Heber ûmey dewûn ki Şêh Seid şiyo Diyarekir ser,  Vate, 2005 – İstanbul, Nr. 25 Payiz
  6.             Tahsin Sever, 1925 Hareketi ve Azadi Örgütü, Doz, Nisan 2010, İstanbul 
  7.             Rohat Alakom, Hoybûn Örgütü, Avesta, 1998, İstanbul 
  8.             Şerif Farûn de qisêklerdiş, Dewê Kur- Çewlig, 1992

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *