Yusuf Kaynak
Türkiye’nin çok yüksek enflasyonu ve faiz oranları yaklaşan krizin katalizatörü.
Türkiye’de hayat geçen mayıs ayından beri daha da pahalılaştı. Dünyanın en yüksekleri arasında yer alan Türkiye’de enflasyon geçen aydada yüzde 75’e yükseldi. Enflasyon bir süredir yükseliyor ancak Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya platformu X’te ‘En kötüsü geride kaldı’ diye, yazmış.
Türkiye’de şimdilerde ise enflasyon yüzde 71,6 gibi etkileyici bir seviyede seyrediyor, faiz oranı da üst üste dördüncü kez yüzde 50 seviyesinde tutuldu. Bu durum birçok Türk için günlük yaşamı neredeyse karşılanamaz hale getiriyor. Üstelik Türkiye’nin en iyi üniversitelerindeki pek çok ekonomi profesörüne göre, gelişme yönünde çok az umut var. Buda sonuçta bir krize yol açacaktır..
Türkiye’de yaşayan yabancı muhabir ve gazeteciler, yüksek enflasyonun sonuçlarını her gün fark ediyorlar. Fiyatlar/zamlar ülke genelinde konuşulan konudur. Herkes bundan şikayet ediyor ya da mağazalardaki, kafelerdeki son fiyat artışlarını tartışıyor. Türkiye 2002 yılından bu yana yüzde 40 ve üzeri enflasyonla mücadele ediyor. Fiyatlar o kadar sık ve hızlı değişiyor ki, bazen bir bakkaliye ürününün veya bir kafedeki bir fincan kahvenin normal fiyatının ne olduğunu artık bilmiyorsunuz…
Bir Alman kamu gazetesinin muhabiri, insanların daha tutumlu hale geldiğini belirtiyor, artık neredeyse tatil için rezervasyon yapmadıklarını ve artık dışarıda yemekte yemediklerini söylüyor. İnsanların sadece ara sıra et alabildiğini veya herşeyi taksitle/kredi kartı ile ödeyip borçlanabildiğini de sık sık duyabilirsiniz. Bu durum daha da sorunlu hale geliyor çünkü faiz oranları da çok yüksek.
Aynı zamanda Dünya Bankası ve Türkiye Merkez Bankası’nın eski danışmanlarından Kemal Derviş, bu ekonomi politikasının Türkiye’de alışılmadık bir durum olmadığını açıklıyor. ‘Her on ya da on beş yılda bir buna benzer bir şey oluyor’ diyor. 1990’larda eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde de aynı modeli gördünüz: İnsanların tüm mali açıkları parasal teşviklerle kapatmaya çalıştığı oldukça genişletici bir bütçe politikası. Uzmanlara göre yüksek enflasyonun reçetesi budur. ‘Sonuç olarak o dönemde de enflasyon tıpkı şimdi olduğu gibi yüzde yetmiş, yüzde seksenlere çıktı’.
Şenol Babuşcu*, Erdoğan’ın yüksek enflasyona rağmen faiz oranlarını düşük tutarak parasal teşvike yönelik orijinal yaklaşımının etkisiz olduğuna inanıyor. Bu kısa vadeli bir düşüncedir. Ş. Babuşcu, Erdoğan’ın büyük kamu açıkları olduğunu, vergileri artıramayacağını ve artırmak istemediğini, sorunu parasal teşvikle çözeceğini düşündüğünü söylüyor. Elbette buda sadece yangını körüklüyor.
Türkiye’de asgari ücrete 2024 yılı başında zam yapılmış olsa da bu sürdürülebilir bir çözüm sunacak gibi görünmüyor. Prof. Şenol Babuşcu: Aralık ayında artırılmıştı ve şimdi sendikalar bunun daha da artırılmasını istiyor, diyor. Fakat şimdi öyle olacak gibi görünmüyor. Hükümet artık bunu istemiyor.
Üstelik ekonomist Prof. Babuşcu asgari ücretteki artışı klasik ücret – fiyat sarmalı olarak görmüyor. Enflasyonun arkasında Erdoğan’ın sorumsuz maliye politikalarının olduğu açık diyor. İnsanlar satın alma güçlerinin bir kısmını enflasyonla telafi etmeye çalışıyorlar ve bu da siyasi baskı yaratıyor.
Son dönemde faizlerdeki artış bir miktar rahatlama sağlamış görünsede Babuşcu’ya göre bu sadece geçici. Erdoğan faiz oranlarını düşürmeye başladı ama işe yaramıyor, bu yüzden şimdi faiz oranları arttı ve borçlanma daha pahalı hale geldi. Yüzde 50’lik bir faiz oranı önemli olsada Babuşcu şunu söylüyor: Yüzde 70 enflasyon yüzde 50 faiz oranı hala düşük. Bu yüzde 20’lik negatif reel faiz oranı demek.
Kısmen baskı nedeniyle Erdoğan’ın mali politikalarına karşı protestolar pek nadir görülüyor. Prof. dr. Şenol Babuşcu, “Ancak Erdoğan’ın AKP partisi bu yıl 2024’in Mart ayındaki yerel seçimlerde büyük bir kayıp yaşadı ve bence bunda ekonominin de büyük rolü oldu”, diyor.
Türkiye’nin ekonomik geleceği de belirsizliğini koruyor. Ekonomist Babuşcu, mevcut seyrin devam etmesi halinde kriz çıkacağını öngörüyor. Bu, sermaye kaçışı ve döviz kriziyle sonuçlanan bir krizle sonuçlanacak.” Prof. dr. Şenol Babuşcu’ya göre artık kimsenin Türk bankalara borç vermeyeceği bir dönem gelecek ve döviz kuru çökecek. “Daha önce de böyle bitmişti, şimdi de böyle bitecek.”
Son zamanların en önemli haberlerinden biri Hollandanın tanınmış tarım bankası Rabobank’ın Türkiye’deki hisselerini satarak Türkiye pazarından çekileceği. Sadece bu da değil, giderek daha fazla yabancı yatırımcı artık Türkiye’de iş yapamayacaklarını düşünüyor çünkü bu ülkede geleceğe dair bir umut yok. Bu, yatırımcıların demokratik güvencelere sahip özgür ülkeler aradığı anlamına geliyor.
Türkiye’ye yatırımcılar uzun vade için gelmiyor, gelenler sıcak para ile kısa vadeli hesaplarla yüksek faiz karlarından faydalanmak için geliyorlar. Niye böyledir çünkü türkiye’de güvenilecek bir yatırım ortamı yok, siyasi istikrarada güvenilmiyor. Türkiye bizzat siyasi ve askeri bloklar arası çatışmalar ve ihtilaflardan yararlanıyor. Komşu ülkelerin iç çatışmalarından daha fazla faydalanıyor.
Esas Türkiye ekenomisinin can damarı turism gelirleri ve yurtdışındaki Kürd ve Türk vatandaşların türkiyeye taşıdıkları sermayeleridir. Büyük sermaye sahipleri Türkiyeye güvenmiyor. İç istikrarda önemli bir kıstas. Böyle hassas dengeler üzeri kurulu ülkelere yatırımcı neden gelsin?!. Enflasyon böyle devam ederse seneye dışarıdaki Türk-Kürd işçilerde Türkiyeyi pahali bulur gelmezse ne olur!.
* Prof. Dr. Şenol Babuşcu, Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı
Yusuf Kaynak
Lahey, 30.07.2024