Hüsamettin TURAN
Seidê İbo ve Hrant Dink, farklı dönemlerde ve bağlamlarda mücadele etmiş, toplumsal adalet, kimlik ve hak arayışı konularında iz bırakmış iki önemli şahsiyettir. İkisi de yaşadıkları toplumlarda adalet ve barış için mücadele etmiş, ancak farklı kimlikleri ve duruşları nedeniyle hedef alınmıştır. Bu kişileri daha yakından tanıyalım:
1. Seidê İbo (Seyit İbrahim)
Seidê İbo, Kürt halkının kimlik ve özgürlük mücadelesinde adı sıkça geçen sembol bir figürdür. Hayatı, tarihsel belirsizlikler ve yerel anlatılar üzerinden şekillenmiştir. Çoğunlukla Kürt edebiyatında ve halk hikayelerinde adı geçen Seidê İbo, halkın hakları, özgürlüğü ve adaleti için mücadele eden bir lider veya direnişçi olarak tanımlanır.
Seidê İbo, Kürt ulusunun özgürlüğü için mücadele etmiş, gasbedilen tüm haklarının geri verilmesi için yaşamını bu yola adamış evrensel bir kahraman, bir idoldu. Hiçbir zaman diğer halkların haklarına karşı olumsuz bir yaklaşım sergilememiştir. Onu bu onurlu ve eşitlikçi duruşuyla anacağız. Zaten “Kürt Dengbêjleri onu stranlarında bugüne kadar yaşatarak gelecek nesillere aktarmanın yollarını döşemişlerdir.”
Seidê İbo, Ermenistan’da Kürt olduğu için; Hrant Dink ise Türkiye’de Ermeni olduğu için katledildi. Seidê İbo hakkında bilinenler genellikle şunlardır:
Kimlik ve Mücadele: Seidê İbo, Kürt halkının yaşadığı haksızlıkları dile getiren, onların haklarını savunmak için mücadele eden bir figürdür. Özellikle feodal sistemin ve otoriter baskının altında ezilen halkın sesi olmuştur.
Kültürel Etki: Seidê İbo, halk arasında Kürtlerin hak ve özgürlük mücadelesini sembolize eden bir kahraman olarak görülür. Onun hikayeleri, Kürt folklorunda ve destanlarında yer almıştır.
Efsaneleşme: Seidê İbo’nun hayatı ve mücadelesi, çoğu zaman halk arasında efsanevi bir anlatıya dönüşmüştür. Onun direnişi, sadece fiziksel bir mücadele değil, aynı zamanda kültürel bir dirilişi temsil eder.
2. Hrant Dink
Hrant Dink (15 Eylül 1954 – 19 Ocak 2007), Ermeni kimliğine sahip bir gazeteci, yazar ve insan hakları savunucusudur. Türkiye’deki azınlık hakları, demokratikleşme ve barış süreçlerinde önemli bir rol oynamıştır.
Hayatı:
İstanbul doğumlu olan Dink, yoksul bir ailede büyüdü. Ermeni toplumunun içinden gelen bir birey olarak, toplumunun sorunlarını yakından gözlemledi.
1996 yılında “Agos” gazetesini kurarak Türk ve Ermeni toplumları arasında diyalog kurmayı amaçladı. Gazete, hem Ermenice hem de Türkçe yayın yaparak farklı kesimlere hitap etti.
Mücadelesi ve Görüşleri:
Hrant Dink, Türkiye’deki azınlıkların sorunlarına dikkat çekti ve tarihsel travmaların aşılması için barışçıl bir dil kullanmayı savundu.
Özellikle 1915 Ermeni Olayları hakkında diyalog çağrısında bulunarak, bu konunun tabu olmaktan çıkması gerektiğini ifade etti. Ancak bu tutumu, milliyetçi çevreler tarafından hedef alınmasına neden oldu.
Dink’in temel mesajı, barış ve anlayış üzerine kuruluydu: “Hem Ermeni hem de Türk halklarının geçmişiyle yüzleşmesi gerekir” diyordu. Ancak Kürt meselesinde Kemalistlerden farklı düşünmüyordu ve anti-Kürdistan bir tutum sergiliyordu. Çünkü Hrant, bir Ermeni olduğu kadar aynı zamanda bir Türkiye sevdalısıydı.
Katledilmeden kısa bir süre önce katıldığı bir Malatyalılar gecesinde yaptığı bir konuşmada, ABD’nin Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurmayı planladığını anlatmış, bunun Türkiye’deki Kürtleri etkilediğini vurgulamış ve bu konuda “tehlikenin büyüklüğü”ne dikkat çekmişti.
Oysa bugün Güney Kürdistan’da Ermenice resmi dil ve Ermeniler mecliste temsil ediliyor. Hrant Dink, 20. yüzyılın ilk soykırımına maruz kalmış bir milletin evladı olarak, yine o yüzyılda dünyanın en büyük soykırımlarından birine maruz kalmış olan Kürt ulusuna karşı en ufak bir empati bağı kurmamış; aksine, o milletin uğradığı soykırımın bir numaralı müsebbibi olan Saddam rejiminin yıkılmasını sağlayan ABD’yi Türk televizyonlarında en büyük düşman ilan etmiştir.
Bunun esas nedeni, onun Türkiye sevdası ve anti-Kürdistan bir düzeni savunmasıydı. Fakat bu durum, onun alçak bir suikast sonucu katledilmesine engel olmadı. Öldürüldüğünü duyduğumda sanki birileri ciğerlerimi koparmıştı. Sonuçta o da biz Kürtler gibi “öteki” ve sahipsizdi.
Hrant Dink’i çok yakından tanıma olanağım olmadı. Bir kez MED TV’de kendisini dinlemiştim. Şüphesiz insan haklarıyla ilgilenmesi nedeniyle kendisi de biz Kürtler gibi Türkiye’deki ırkçı ve şovenist yapılanmaların hedefi olmuş ve neticede kalleşçe bir şekilde katledilmiştir. Bu ırkçı zulme karşı durmak, bu katliamı lanetlemek ve Hrant Dink’e sahip çıkmak doğru bir tutumdu. Biz de bunu yaptık. Ancak Kürt ulusal ve bağımsızlık mücadelesine bir “Türkiyecilik” gözüyle bakması ve bunu onaylamaması, insan hakları savunucusu ve ezilen Ermeni toplumunun bir bireyi olması sebebiyle kendisini temize çıkarmaz. Bu tutumuyla Hrant Dink, Kürt ulusu camiasında maalesef unutulmayan negatif bir iz bırakmıştır. Bugün bu tavrı sergilemeseydi çok daha iyi olurdu. Ama yine de kendisini dostça anmaya devam edeceğiz; çünkü o da bizler gibi yaşadığı toplumda tüm demokratik ve ulusal haklarından yoksun biriydi. Kendisini bu vesileyle rahmetle anıyorum.
Cinayeti ve Etkileri:
19 Ocak 2007’de, İstanbul’da Ogün Samast tarafından Agos gazetesi önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Bu suikast, Türkiye’de ve uluslararası alanda büyük bir tepkiye yol açtı.
Cinayetin ardından, Türkiye’de “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz” sloganlarıyla milyonlarca insan onun anısını yaşattı.
Hrant Dink, sadece Ermeni toplumu için değil, insan hakları ve barış mücadelesi veren herkes için bir sembol haline geldi.
Ortak Noktaları
1. Kimlik Mücadelesi:
Seidê İbo Kürtlerin, Hrant Dink ise Ermenilerin hakları ve kimlik mücadelesiyle ilişkilendirilir. İkisi de azınlıkların yaşadığı baskılara karşı ses olmuştur.
2. Barış ve Adalet:
Her iki isim de halklarının barış, adalet ve hak mücadelesi için çalışmıştır. İbo’nun mücadelesi daha çok direniş eksenli olsa da, Dink’in yaklaşımı diyalog ve uzlaşma üzerine kuruludur.
3. Sembol Figürler:
Seidê İbo Kürt halkı için bir direniş sembolü iken, Hrant Dink Ermeni kimliği ve insan hakları mücadelesinin sembolü haline gelmiştir.
4. Özgürlük Arayışı:
Her iki şahsiyet de halklarının özgürlüğü ve insan onuruna yakışır bir yaşam için mücadele etmiştir.