Milli Kurtuluş ve Demokrasi Davasının Bir Etiği Vardır. PKK/HDP Nerede Duruyor?

Îbrahim GÜÇLÜ

(ibrahimguclu21@gmail.com)

Milli kurtuluş, demokrasi ve diğer bütün büyük davalar, belli yüce değerler ve yüce bir etikle/ahlakla başarıya ulaşırlar. Yüce değerlerden ve yüce bir etikten yoksun olan kişi ve örgütlerin öncülük ettiği davaların: Başarı şansı olmadığı gibi, dayandıkları toplumlara büyük zararlar da verirler.

                                            ( I )

İnsanlığın en büyük sosyal ve tarihsel örgütlenmesi, milletlerdir.

Milletler, 21. Yüzyılın da sosyal ve tarihsel en önemli örgütlenmeleri ve aktörleridir. Dünyanın en büyük birlik örgütünün isminin, “Birleşmiş Milletler” olması da bunun en büyük göstergesidir.

“Birleşmiş Milletler” de devletleşmiş milletler üyedirler. Birleşmiş Milletlerin üyelerinin sayısı, milletler bağımsızlığını kazandıkça ve devletlerini kurdukça, arttı. Tek tek devletlerle birlikte Birleşmiş Milletler, aynı zamanda devlet olmanın onayı ve referans merkezi oldular.

Milletler, uzun bir tarihi serüveni vardır. Toplumların, etnik, ulusal, sosyolojik ve ulusal toplulukların birçok evrimden geçerek, birçok badireler atlatarak tarihsel bir kategori olma ve tarihe damgasını vurmasıyla tarih sahnesine çıkmıştır.

Büyük imparatorluklar, ulus ve milli anlamda merkezi devletler değildiler. Çoğu zaman da imparatorluklar, büyük bir ailenin, sülalenin, aşiretin egemenlik ve otorite alanlarıydı. Bu imparatorlukların bünyesinde birçok etnik ve ulusal topluluk, milletler birlikte yaşıyorlardı: Çoğu zaman da kendi alanlarında özerk ve otonom, dışarıda merkeze bağlıydı.

Zamanla, merkeze direnerek, merkezden ayrılma yoluna gittiler, kendi kaderlerini kendi ellerine almak istediler. Kendi başlarına egemenlik ve otorite alanlarını kurdular. Bu egemenlik alanı, en üst düzeyde devlet olarak kendi kendini örgütledi.

Bu süreç, 1789 Fransız Devriminden sonra “ulus devletlerle” taçlandı.

Ulus devletler, milli kurtuluş hareketlerinin bir ürünü oldu.

Milli Kurtuluş Hareketi,, bağımlı, ezilen, sömürge ulusların omuzlarında yürüyen bir harekettir. Milletler, milli kurtuluş mücadelesi sonucu bağımsızlığa kavuşmuş, kendi devletlerini kurmuşlardır. Kendi kendilerini yönetmeye başlamışlardır. Kendi yer altı ve yer üstü, maddi ve manevi değerlerine sahip çıkmışlardır.

  1. Yüzyılda tek millet meselesi, Kürt millet meselesidir.

Dünya da bütün milletler kendi kendilerini yönetmeye başlamışlardır ve devletlerini kurmuşlardır. Devlet kurmayan ve kendi kendini yönetmeyen tek millet, Kürt milletidir.

Milletlerin içinden çıkan, öncü toplumsal kesimler, örgütler, milli kurtuluş hareketlerinin yol ve yöntemini belirler. Bu gerçek, Kürt milleti için de geçerlidir.

Milli kurtuluş hareketlerine, yüce değerler ve yüce bir etik kazandıracaklar, bu öncü toplumsal kesimler ve örgütlerdir.

Milli kurtuluş hareketlerine öncülük edenlerin etik ve yüce değerlerden yoksun olması, başarının, mutlu ve aydınlık geleceğin en büyük engelidir.

Ne yazık ki, Kürdistan Kuzeyindeki örgüt ve partiler, özellikle de PKK/HDP; bu yüce etik ve değerlerden yoksundur.

Milli kurtuluş hareketleri, tüm milletin, milleti oluşturan tüm toplumsal ve sınıfsal kesimlerin sorunudur. Bu noktada milli kurtuluşun birinci etiği ve yüce değeri ortaya çıkar.

Bu nedenle, milli kurtuluşçuların, milletinin mensubu tüm insanlarının değerini bilmesi, kendi insanını sevmesi ve ona değer vermesi, hak ve hukukuna saygı duyması ve savunması, insanının bir tırnağının kanamaması için olağanüstü çaba ve fedakârlık göstermesi, bir toplumsal kesime dayanarak bir toplumsal kesime, bir bütün olarak insanına düşmanlılık etmemesi gerekir.

Oysa PKK/HDP, belli bir kesimin ve elitin çıkarlarını savunan bir örgüttür. Bu nedenle, kendisinden yana olmayan, kendisini desteklemeyen bütün insanlar düşman kabul görmektedir.  Kürt insanını sevmemektedir. Son Hendek/Çukur Savaşı da Kürt insanını, ne kadar kolay heba ettiğini, Kürt insanını öldürdüğünü ve öldürttüğün bir kez daha belirgin olarak ortaya çıkarmıştır.

PKK/HDP, Kürt insanının iradesine ve hukukuna önem vermediğini de bir kez daha ortaya koydu. Kürtlerin kendilerine yüzde yetmişin üstünde oy verdikleri il ve ilçelerde halka rağmen Hendek Savaşını başlattı. Seçilen belediye başkanlarını ve Belediye Meclislerini hiçe saydı.

Milli Kurtuluşçular, kurtuluşu ve özgürlüğü için mücadele ettiği milletin, diline, kültürüne, tarihine, milleti millet yapan tüm değerlerine sahip çıkarlar. Milli kurtuluşçuluk, bu değerlere sahip çıkmak, savunmak ve geliştirmektir. PKK/HDP ise, Kürt diline önem vermemektedir. Çok eskilerden beri yani Bağımsız Kürdistan’ı savunduğu zamanlar bile, Türk dili ile Kürdistan Devletini yönetebileceğini savundu. Kürt dili alanında yapılan çalışmaları küçümsedi. Kürt toplumsal ve bütünlüklü tarihini değil, tarihi kendisi ile başlattı. Bundan dolayı da, Kürt tarihinin önemli vakıalarını ve oluşumlarını, kaba bir şekilde karşı aldı ve düşmanlık etti. Kürdistan’daki milli direnme hareketlerini küçümsedi, gerici ilan etti. Hatta bu konuda inkârcı oldu.

Milli kurtuluş, milletin bağımsızlığı ve kendi kendisini yönetmesi için mücadele etmektir. Milletin, devlet olması için çaba sarf etmektir. Burada da milli kurtuluşun başka bir yüce değeri ve etiği ortaya çıkar. Bu nedenle milli kurtuluşçular, milletlerinin bağımsızlığına, devlet olmasına karşı çıkmazlar; tersine milli kurtuluşçuluk milletlerin bağımsızlığı ve devlet olmasını istemek demektir.

PKK/HDP ise, ilk oluşum döneminde, olumsuz, tasfiyeci, Kürt ulusunun bağımsızlık hareketini engelleyici misyonu gereği, Kürdistan’ın bağımsızlığını, Bağımsız Birleşik Kürdistan’ı savundu.

Ama 1999 yılından sonra, Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıktı. Kürdistan’ın bütün parçalarında devlet, federalizm, otonominin savunulmasının bir hak olmadığını açıkça savundu. Bu değerleri savunanları da düşman ilan etti. Şimdilerde Kürdistan’ın Güneyindeki oluşumu 2. İsrail olarak ilan ederek şeytanlaştırmakta. Kürt ulus devletini çöpe attığını açıkça savunmaktadır. Bununa bağlı olarak Kürdistan’daki referanduma karşı çıkmaktadır. Yetkililerinin açıklamalarıyla, bu konuda Kürt milletini horlayan ve küçümseyen konuma gelmiştir.

Milli kurtuluşçuluk, milletin çıkarlarına uygun dış ilişkiler geliştirmektir. Milletin ve milli kurtuluşun aleyhine olan ve milli çıkarlara zarar veren ilişkilerden kaçınmaktır.

PKK/HDP ise, Kürt milletinin çıkarları için değil, kendi elitik çıkarları, misyonu gereği sömürgeci devletlerle tehlikeli ilişkileri geliştirmektedir. Kemalistler tarafından projelendirildikleri günden sonra, İran, Irak, Suriye sömürgeci devletleriyle de bu kapsamda ve çerçevede ilişki kurmuş. Kürtleri zamansız bir savaşa sokmuştur. Kürtleri, kendi güçlerinin üstünde davranmasına zorlayarak, milli kurtuluş hareketinin tasfiyesini sağlamıştır. Son Hendek Savaşı da bu nedenle tam bir vekâlet savaşıdır.

Milli kurtuluşçuluk, mazlum ve haklı bir milletin hareket tarzı ve mücadelesidir. Bu nedenle de, mücadelede, meşruiyete, dürüstlüğe önem verilir. Meşru mücadele yöntemlerine göre hareket edilir. Değer kullanımı yoluna gidilmez. Riyakârlık yapılmaz.

PKK/HDP ise, bu değerlerden uzak hareket etmektedir. Meşru mücadele yöntemlerini kullanmamaktadır. Bütün değerleri riyakârca kullanmaktadır. Bu nedenle, kendisinin dinle alakası olmadığı halde, “Demokratik İslam Kongresini” yapması, dini ibadeti kullanarak, halkı sokağa dökme çabası bunun en somut örneğidir.

Bu mücadele metodu ve yaklaşımı, Kemalistlerden, otoriter ve totaliter rejimlerden ikame edilen bir yaklaşım ve mücadele yöntemidir.

Bütün bu analizlerim, PKK/HDP’nin, bir Kürt ve Kürdistan örgütü, Kürt milli kurtuluş hareketi olmadığını açıkça sergilemektedir.

Kürdistan, dört parçalı uluslararası sömürge bir ülkedir. Kürt milleti de dörde bölünmüş bir milletir. Bu nedenle, her Kürdistan parçasında ayrı sosyal ve siyasal yaşam, ayrı milli hareketlerin olması kaçınılmaz bir durumdur.

Durum böyle olunca, her parçanın milli hareketinin, diğer parçanın milli hareketinin hukukuna saygı duymak zorundadır. Bir parçadaki mili hareket ve örgütler, diğer parçadaki milli hareketlere ve örgütlere müdahale etmemelidir. Onlarla dayanışma içinde olmalıdır.

PKK, Kürdistan’ın diğer parçalarında iç hukuka saygı göstermemekte. O parçalarda halkımızın iradesine doğrudan müdahale etmektedir. O parçalardaki hukuku ve halkın iradesine açıkça çiğnemekte ve hiçe saymaktadır.

 

                                                ( II ) 

Milli kurtuluş hareketi, bir milletin ve milletin tüm toplumsal kesimlerinin hareketi olduğundan,  içeride ve dışarıda demokrat da olmak zorundadır.

Demokrasi, bir halkın kendi kendini yönetmesini savunmak ve saygı duymak, buna uygun davranmak, buna uygun yol ve yöntemleri hayata geçirmektir.

Bireysel ve kolektif hak ve özgürlüklere saygı duymak ve savunmaktır.

Hukukun üstünlüğüne bağlılıktır.

Demokrasiyi savunmak ve benimsenmek için, demokrasiyi bir hayat tarzı olarak kabul etmek gerekir.

Öncelikle de demokrat olmak lazımdır.

PKK/HDP ise, bir elite dayanmakla; kendisinden yana olmayanları ve kendisini desteklemeyenleri düşman kabul etmekle;  Kürt insanını sevmemekle; son Hendek/Çukur Savaşıyla, Kürt insanın kolay heba etmekle, Kürt insanını öldürmek ve öldürtmekle; Kürt insanının iradesine ve hukukuna önem vermemekle; Kürtlerin kendilerine yüzde yetmişin üstünde oy verdikleri il ve ilçelerde halka rağmen Hendek Savaşını başlatmakla, seçilen belediye başkanlarını ve Belediye Meclislerini hiçe saymakla, demokrat olmadığını açıkça ortaya koymuştur.

PKK/HDP, tek lider, tek parti, tek ideoloji egemenliğini benimseyerek ve bunu hayata geçirmek için şiddeti kullanmakla; demokrasiyle alakası olmayan tekçi, otoriter bir sistemi savunmakta, totaliter bir rejimi yapılandırmak istemektedir.

PKK/HDP, ifade, düşünce, örgütlenme özgürlüğüne karşıdır. Kendi dışındaki bütün düşünceleri ve kendi içindeki muhalefeti şiddetle bastırmakta, farklı düşünceleri ölümle cezalandırmaktadır.

PKK, demokratik çoğulcu örgütlenmeye karşı olduğu için, kendi dışındaki örgütlerin tasfiyesi, PKK’nın tarihinin en önemli katliam listesinde var olan hayati vakıadır.

Amed, 21 Mart 2016

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *