İbrahim Güçlü
(ibrahimguclu21@gmail.com)
17 Ekim 2015 Günü Türklerin Meclisi açıldı. Yeni dönem milletvekilleri, mecliste yemin ettiler. Leyla Zana, mecliste yemin ederken farklı bir davranış ortaya koydu. Bu davranışı, tartışılıyor. Benim düşünceme göre, birçok kimse de yanlış noktadan tartışıyor. Ben de bu konudaki görüşlerimi siz arkadaşlarımla ve dostlarımla paylaşmak istiyorum.
( I )
Türk Meclisinde, milletvekili yeminin ne olduğu biliniyor. Türk Meclisindeki milletvekili yemini: Irkçı Sömürgeci Türk Devletini ve onun resmi ideolojisi olan Kemalizm’i tanımlayan, savunan, koruyan bir metindir.
Bir Kasım 2015 genel seçimlerinden önce de, Kürdistan aydınları ve siyasetçileri bu konuyu detaylı konuştular ve tartıştılar. Buna rağmen Leyla Zana, o zaman bu konuda hiçbir şey söylemedi. Kendisine oy veren Kürtlere mecliste bu yemini etmeyeceğine dair bir taahhütde de bulunmadı.
Ayrıca bu yeminin içeriği de biliniyor. Kürt ve Kürdistanlı birinin, Kürdistan diye bir davası olan, Kürdistan’ın bağımsızlığı ve özgürlüğü diye bir amacı olan bir Kürdün: Bu yemini etmesi olanaklı değildir. Bu yemini etmenin, başlı başına Kürdistan Davasına da bir darbe ve ihanet olduğunu bilir.
Leyla Zana da bunu biliyor. Buna rağmen neden milletvekili olmak için aday oldu? Milletvekili olmayı kabul etmek demek, “yemin de edeceğim” demektir.
Ya da eğer Kürdistan ve Kürtlük için bir şey yapacaksan, “Türkiye milleti “ demekle bir şey yapılmış olunmaz.
( II )
Leyla Zana bundan önceki dönemde de milletvekili oldu. O dönemde kuzu-kuzu mecliste milletvekili yeminini okudu. Leyla Zana bu tavrını nasıl izah edecek? O zaman neden yemini tastamam okudu?
Leyla Zana’nın geçmiş meclis dönemdeki davranışıyla bu dönemdeki davranışı mukayese edildiği zaman, Kürtlerle tam da oyun oynamak olduğu anlaşılır.
( III )
Leyla Zana’nın, SHP milletvekilliği dönemindeki yemini, Kürtlükte samimi bir davranışı ifade ediyordu. Son yemini, içerik olarak Kürtlüğü ifade etmediği gibi, tehlikeli bir anlayışı ifade ediyor.
Ayrıca tam da bir şov ve aldatma.
Tıpkı “ben ölüm orucuna yatacağım. Ben sözünün arkasında duran biri olduğumu herkes bilir” diyen Leyla Zana’nın, ölüm orucuna yatmamasına benziyor.
( IV )
Leyla Zana’nın yemin ederken, Kürtçe konuşması olumlu denilecek bir davranış. Ama Kürtçe konuşurken de, Kürtlere kötülük yapmaya devam ediyor.
Leyla Zana, Kürtçe yemin ederken, “onurlu, kalıcı ve gerçek bir barıştan” bahsediyor. Bunun da, Türk Devletinin PKK ile anlaşarak, PKK diktatörlüğünün yapılanmasına izin verilmesini isteme, yani Kürdistan’da bazı şehirlerini militer ve demokratik olmayan bir anlayışla PKK’ya bırakılması anlamına geliyor.
Yoksa Leyla Zana, Türk Sömürgeci Kemalist Devletin değişmesini istemiyor. Kürdistan Devletini kurulmasını talep etmeyi bir tarafa bırakalım, federal bir devlet talebi bile yok.
Leyla Zana, Öcalan’ın tezlerine sıkı sıkıya bağlı biri. Ona en yakın bir kadın. Bu nedenle Kürdistan diye bir derdi olamaz. Çünkü Öcalan Bağımsız Kürdistan’ın yeminli bir düşmanıdır. Kürdistan’ın Güneyinde devletleşmenin engellenmesi için sömürgeci devletle işbirliği yapmayı öneriyor, daha risksiz devletleşmeyi engelleyeceğini söylüyor. .
( V )
Leyla Zana, mecliste yapılan yeminin tümünün sömürgeci ve üniter devleti korumaya, Kemalizmi yüceltmeye yönelik olmasını bilmesi gerekir.
Buna rağmen, yeminde, Türk Kemalist Sömürgeci üniter devletin varlığını, birliğini korumak için şeref sözü vermekte bir beis görmüyor.
Türk Ulus devletinin resmi ideolojisi olan Kemalizm’i de kutsuyor. Atatürk ilke ve ruhuna bağlı olduğunu da şerefi üzerine söz veriyor. İtirazı olmuyor.
Yeminde, “Türk milleti” kavramı yerine “Türkiye” milleti” kavramını kullanmakla daha büyük yanlış yapıyor. Açık olan bir şey var ki, iki tanımlama arasında bir fark yok. Eğer “Türkiye Halkları” gibi “Türkiye Milletleri” Kavramı kullanılmış olsaydı farklı bir şeyden, Kürt milletinden de dolaylı bahsedildiği anlaşılırdı.
Yapılan şey ise, Atatürk’ün millet tanımına uygun olan bir tanımlama. Atatürk’e ve Atatürkçülere göre, “Türk milleti, Türklerden, Kürtlerden, Lazlardan, Azerilerde v.b. topluluklardan oluşan bir varlık.” Yani esas olan Türklerdir. Kürtler ve diğer etnik gruplarda onların içinde yer alarak ve eriyerek bir ulus oluşturuyor.
Bu tezin, ırkçı, Kürt milletini inkar eden bir tanım olduğunu yıllardır yazıyoruz. Bu tezin, Kemalizm’in,“Güneş Dil Teorisi” yani bütün dillerin Türkçeden üredikleri ve türedikleri; “Türk Tarih Tezi” yani Kürtlerin Türk olduğu, Kürtlerin ayrı bir halk ve millet olmadığı tezine dayanmaktadır.
Çok açık ki, “Türkiye milleti” diye bir millet yok. Türkiye olarak tanımlana devlette, iki millet ve birçok ulusal topluluk var. Var olan Miletler: Kürt milleti ve Türk milletidir. Türk milleti de devlet eliyle yaratılmış bir millet. Bu nedenle bu devlet, “ulus devlet” değil, “devlet-ulus” devlettir.
Leyla Zana, Kürt milletinden bahsetmek istiyorsa, sağa sola kıvırtmadan bunun açıkça belirtmesinin bir anlamı olacaktı.
“Türkiye milleti” tanımı ile siyaset mühendislerinin Öcalan eliyle ileri sürdükleri “Demokratik Ulus” tanımı ile bir ilişkisinin de olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
“Demokratik Ulus” tezinde de, Türk ulusu ana aktördür. Mevcut haliyle demokratik değildir. Demokratikleştirildiği zaman da Kürtleri de kapsar gibi, akılcı olmayan, Türkiye uluslar ve etnik gruplar sosyolojisi ve gerçeğiyle ile bağdaşmayan bir tezdir.
( VI )
Leyla Zana, sorunlu milletvekili yemininden dolayı, meclis iç tüzüğüne göre milletvekili faaliyetlerine katılamayacak.
Leyla Zana’nın bundan sonraki tutumu da önemli olacak. Leyla Zana, tükürdüğünü yalayacak mı, yoksa tutumunu sürdürecek mi?
Göreceğiz.
Ölüm orucuyla ilgili kararını hayata geçirmesi konusunda sözünün kadını olmadığı açığa çıktı. Geçmişte de meclisteki yeminle ilgili tükürdüğün yalamıştı.
İzleyelim ve görelim bakalım bundan sonra ne olacak?
( VII )
Sonuç olarak diyebilirim ki: LEYLA ZANA: ŞOV YAPIYOR. DOĞRU ŞEYLER DE SÖYLEMİYOR. KÜRTLERLE OYNUYOR VE ONLARI ALDATIYOR.
Amed, 22/25 Kasım 2015