İbrahim GÜÇLÜ
(ibrahimguclu21@gmail.com)
1 Kasım seçimlerine bir hafta zaman kalmış durumda. Kürt yurtseverleri de hangi siyasi partiye oy vereceklerini ya netleştirmeye çalışıyorlar, ya da hangi siyasi partiye destek vereceklerini açıklıyorlar ya da Avrupa’da ise destekledikleri partiye oy veriyorlar.
Bunun yanında hiçbir siyasi partiye oy vermeyen ve seçimleri boykot eden Kürt yurtseverleri var.
Kürt yurtseverleri, destekledikleri partileri, neden desteklediklerini, seçimde neden hiçbir partiye oy vermeyeceklerini, seçimleri boykot etmelerinin nedenlerini de açıklıyorlar. Açıklamaları da gerekir.
Bir Kürt yurtseverinin siyasi partiyi desteklemesi için birkaç konsepten bahsedilebilir.
Birinci konsept: Bir parti, “Kürt ve Kürdistan partisiyim” diyorsa, Kürt milletinin kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etmesinden yanaysa, Kürtlerin iktidar ve egemenlik hakkının federal, bağımsız devlet, ya da konfederal devlet statülerinde gerçekleşmesini istiyorsa ve savunuyorsa; Kürdistanlıların kendi kendilerini yönetmesinden yanaysa, Kürt yurtseverleri o partiyi destekler.
Böyle bir partinin, Kürt yurtseverlerinin duygu, düşünce, amaçlarıyla tam bir örtüşme gösterdiği tartışmasız.
İkinci konsept: Bir parti, Kürt milletinin kendi kaderini kemdi iradesiyle tayin etmesinin koşullarını olgunlaştırıyorsa, yani Kürtlerin federal devlet, bağımsız ve konfederal devlet statüsünde kendi kaderini tayin etmesine olanak sağlıyorsa, Kürt yurtseverlerinin destekleyeceği bir parti olur.
Üçüncü konsept: Bir parti, Kürt ulusunun tüm ulusal kolektif haklarının kazanılmasına olanak sağlayacak şartları yaratıyorsa, ya da birkaç ulusal kolektif hakkını vermeye hazırsa, Örneğin, Kürtçe ile eğitim ve öğretimden yanaysa, Kürt yurtseverlerinin destekleyeceği bir parti olur.
Dördüncü konsept: Bir parti en genel anlamda demokrat ve sivil yapı taşırsa Kürt yurtseverleri bu partiyi destekler.
Bir partinin demokrat ve sivil olması, devletten, egemenlik sisteminden; alt egemenlik ve güç sistemlerinden/odaklarından bağımsız olması, militer olmaması ve militarizmi savunmamasıdır. Çünkü böyle bir parti, tüm temel sorunların, Türkiye’nin en stratejik ve merkezi sorunu olan Kürt millet sorununun çözümlenmesinin olanaklarını yaratır.
Bireysel ve kolektif hakların kayıtsız şartsız desteklenmesinden yana olur ve çalışırsa demokrat olur.
Bu kriterlerden yola çıkarak HDP’ye bakarsak:
1-HDP, bir Kürt ve Kürdistan partisi değil. HDP, kendisini bir Türkiye partisi olarak tanımlıyor. Etnik gruplara ve ulusal topluluklara dayalı bir partiyi, gerici bir parti olarak nitelendiriyor. Onlara göre Kürt ve Kürdistan partisi de, gerici bir partidir.
HDP, Kürt ve Kürdistan partisi olmadığı için de, Kürtlerin federal, bağımsız, konfederal devlet olmasını savunmuyor. Kürt ulus devletine karşı mücadele ediyor. Buna rağmen, seçim beyannamesinde Filistin Ulus Devletini, Kıbrıs’taki Türklerin ulus devletini savunarak. Kürtlere karşı iyi niyetli olmadığını da ortaya koyuyor.
2-HDP, bu yapısı ve ideolojik yaklaşımıyla, Kürtlerin kendi kaderlerini kendi iradeleriyle tayin etmesi için koşulları da olgunlaştırmıyor. Bu konuda kamuoyunu ve Kürtleri fazlasıyla zehirliyor. Güney Kürdistan’ın devletleşmemesi konusunda da PKK düşüncelerini destekliyor. Kürdistan’ın Güneyinde Kürtlerin devletleşmesini de, 2. İsrail Devletinin kuruluşu olarak nitelendirerek daha tehlikeli bir iş yapıyor.
3-HDP, seçim beyannamesinde, Kürtlerin ulusal kollektif haklarından biri ya da ikisi hakkında da bir önermesi, bir talebi söz konusu değil. Kürtçe ile eğitim-öğretimi bile açıkça savunmuyor.
4-HDP: Kemalist, ulusal solcu/Stalinist bir parti. PKK’ya dayalı tarihsel bir stratejinin ve kültürün devam ettiricisidir. Bu kültür, hegemonik, tek lider, tek ideoloji, tek parti diktatörlüğünü savunan; demokratik çoğulculuğa karşıtlığı ifade eden bir paradigmadır.
HDP, Türk üniter devletini, yeni bir tarzda, “demokratik özerklik” ucubesiyle Kürdistan’ı birkaç parçaya bölerek, yaşatmak istiyor.
Bu özellikleri nedeniyle, demokrat bir parti de değildir.
Gerçek demokrat parti, Kürtlerin, Türklerin, diğer etnik toplulukların ortak, ulus üstü federal devletini savunmakla bir niteliğe kavuşur.
5-HDP, PKK’nin ürünüdür. Kuruluşundan sonra bir hükümet yetkilisinin kamuoyuna yaptığı açıklamada belirtildiği gibi, Öcalan ve MİT’in ortak imalatıdır. Kemalist ve stalinist solcu karakterinden dolayı devletçilikten uzak bir parti değildir.
PKK, otoriter, totaliter bir partidir. Tek parti, tek lider, tek ideoloji diktatörlüğünü savunmaktadır. PKK Kuruluş Manifestosu ve KCK Sözleşmesi incelendiği zaman bu niteliği kolaylıkla saptanır. Silahlı bir güç ve şiddet uygulayan bir örgüt. PKK’nın silahlı gücünden dolayı sağlanan otoriter, totaliter siyaset monopolleşmesi var.
PKK’nın toplu ölümlerin sorumlusu olması da üstüne üstlük bir konudur.
HDP de, PKK’ya dayandığından dolayı da militarizme dayanan, PKK’nın özelliklerinden uzak olmayan, onun özellikleriyle örtüşen ve aynılaşan bir partidir.
HDP, bu niteliklerinden dolayı da sivil ve demokratik bir siyaseti savunan bir parti değildir.
6-HDP, halkın oylarını alarak yerel iktidar olduğu Kürdistan şehirlerindeki PKK’nın silahlı darbe hareketlerine, karşı çıkmaması, demokrat ve sivil olmadığının başka bir göstergesidir.
HDP’nin bu niteliklerine rağmen, Kürt yurtseverlerinin HDP’yi desteklemesini anlamak oldukça zor.
Ayrıca, Kürt yurtseverlerinin HDP’yi Kürt ve Kürdistan Partisi olması gerekçesiyle desteklemesi olanaklı olmadığından, demokratlığına ve sivilliğine sığınması en sakat enstürmandır.
HDP, sivilse, o zaman CHP, MHP ve özellikle AK Parti haydi-haydi sivildir. Baas Partilerinin sivil olarak nitelendirmemek hiç olanaklı değildir: Toplumun da bütün kesimlerini temsil etiklerini ileri sürüyorlardı!!
Amed, 26 Ekim 2015