Kürdistan’ın Batısı: Bölünmüşlük, zulüm, işgalcilerin nöbet değişimi

İbrahim GÜÇLÜ

(ibrahimguclu21@gmail.com)

Türk Devleti, Kürdistan Federe Bölgesinde PKK gerekçesiyle yıllardır devam ettirdiği operasyonu kapsamlı bir şekilde devam ettirirken, Kürdistan’ın Batısında da geçmişte yaptığı operasyonların bir devamı niteliğinde, yeni ve kapsamlı bir operasyon yapma hazırlığı içinde. Türk Devleti’nin bu operasyonunun gerekçesi de PKK/PYD’dir. Gelişmelere bakıldığı zaman, operasyonun eli kulağında olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Öncelikle şunun altını çizmek gerekir: Türk Devleti’nin Kürdistan Federe Bölgesinde ve Kürdistan’ın Batısında yaptığı operasyonların niteliği farklıdır. Kürdistan Federe Bölgesinde güvenlik nedeniyle bir operasyon ve işgaldir. Kürdistan’ın Batısında açık ve kapsamlı, başka güç odaklarından ve devletlerden (Suriye, Rusya, İran, ABD, PKK/PYD’den) işgal edilmiş Kürdistan topraklarını alarak işgal etmesidir. Egemenlik alanları sahiplerinin el değiştirmesidir.

Türk Devleti, Efrin’de işgali, Suriye-Rusya-İran-PKK/PYD’den devralınca, daha sonra sınır boyundan “güvenlik bölgesi yaratma” gerekçesiyle Serêkani ve Grê Spî’de operasyon başlattı. Kürdistan bölgelerinde de kısa sürede Suriye-PKK-Rusya-ABD’den işgali devraldı. Operasyonun daha fazla genişlememesi için, Kürdistan’da işgal ettikleri toprakların daha fazlasının Türk Devletinin eline geçmemesi için; iki süper emperyalist Devlet Rusya ile ABD, Türk Devleti ile anlaşma yaptılar, bir mutabakat metni imzaladılar. Büyük bir tavizin altına imza attılar. Bu anlaşmaya göre, Rusya ve ABD, PKK/PYD’yi sınırdan 30 Km. uzaklaştırmayı taahhüt etti. Bu taaahüt, PKK/PYD’nin alan ve yüzölçümü olarak Kürdistan’ın Batısından atılması, PKK/PYD’nin Arap Bölgelerine Rakka ve Derê Zor’e gönderilmesi anlamına geliyordu.

Türk Devleti, ABD ve Rusya’nın mutabakat metinlerinin gereğini yerine getirmediğini gerekçe göstererek, Suriye ve Kürdistan’ın Batısında yeni bir operasyona başlamak ve yeni bölgelerde işgali devralmak istemektedir.

Bu durumu genel olarak tanımlamak, Türk Devlet operasyon-işgalinin varacağı yeri anlamak açısından bazı analizler yapmak gerekir. Suriye ve özellikle de Kürdistan’ın Batısını anlamak açısından, geçmişe de uzanmak bir zorunluluktur.

SURİYE2DE BİR AVUÇ MEZHEBİ AZINLIĞA DAYANAN REJİM VE DİKTATÖRLÜĞÜN YARATTIĞI FELAKET…

Suriye’de yüzde 20 Alevi’ye dayanan Baas Rejimi ve Esat Diktatörlüğü, “Arap Baharı” denilen ve sonra kışa dönen sürece kadar, tüm halklara kan kusturdu. Demokratik hiçbir açılıma izin vermedi. Bireysel ve kolektif hak ve özgürlükleri yok saydı. Tek parti, tek ideoloji, tek lider diktatörlüğünü baskı, zulüm, işkence, idamlarla, hayat boyu tutuklamalarla sağladı ve devam ettirdi. Kürtlerin bütün milli haklarını gasp etti. Kürtlerin, birey olarak vatandaş kabul etmedi. Kürtlerin mülk sahibi olmasını yasakladı.. Vatandaş olmayan üniversite mezunu Kürtlere iş vermedi.

Suriye vatandaşları ve öncelikle Arap uyruklular, Suriye’nin Ürdün sınırındaki küçük Şehri Deraa’da “Arap Baharı”nın etkisiyle hak talebi için sivil ayaklanma hareketi başlattı. Demokratik, ekonomik haklar talep etti. Rejimin bu harekete karşı cevabı, kanlı oldu. Bu Rejimin kanlı hareketi karşısında, sivil ayaklanma bütün şehirlere yayıldı. Bunun üzerine hareket siyasallaştı, rejim değişikliği talebi dile getirilmeye başlandı. Bu gelişme Rejimin ve Esat Diktatörlüğünün katliamlara baş vurmasına yol açtı.

O zaman Rejim ve Esat Diktatörlüğü, iç savaşla karşılaştı. İç Savaşı kendi başına bastıramayınca, İran ve Rusya’yı imdada çağırdı. O zaman durum daha vahim hale geldi. Ölümler ve katliamlar doğallaştı. Dış müdahalelere kapı açıldı. ABD’de DAEŞ belasıyla birlikte duruma dahil oldu.
Suriye, topraklarının büyük bir bölümünü DAEŞ’e kaptırdı. DAEŞ, Bağdat-Şam Devleti kurdu.

Oradan bu güne uzanan, 1 milyon insanın ölümü, parçalanmış, bir Suriye, karmaşa, 10 milyon göç, yakılmış ve yıkılmış şehirler ortadadır.

En önemlisi de Suriye ve Kürdistan’da değişik güçlerin hükmettiği egemenlik alanlarının oluşmasıdır.

KÜRDİSTAN’I BÖLEN PKK/PYD’NIN, SURİYE REJİMİ İLE YARATTIĞI DİKTATÖRLÜK VE ZULÜM…

Suriye’de sivil ayaklanma hareketi başladığı zaman, Kürdistan’ın Batısında; Rejimin değişmesi, Baas partisinin tasfiyesi, demokratik, çoğulcu, parlamenter sistemin oluşması, Kürdistan’ın otonom bölge olması talepleri genel ve yükselen talepler oldu.

Bu talepler ve karşı duruş, Baas Rejimini ve Esat Diktatörlüğünü korkuttu. Kürtlerin bu tutumu, genel muhalefet hareketiyle birleşmesi anlamına geliyordu. Bunun önünün alınması gerekirdi. Bu nedenle Suriye Baas Rejimi, kendi güdümünde olan PKK/PYD’yi silahlandırmayı, harekete geçirmeyi önemli bir stratejik atılım olarak ele aldı.

Bu gelişmenin çok tehlikeli bir gelişme olduğunu gören ve yazanlardan biriydim. Ne yazık ki Kürtlerin ezici çoğunluğu, özellikle Kürdistan’ın Batısındaki siyasi partiler bu gerçeği göremediler. Tutum takınmadılar. PKK/PYD’nin palazlanmasına destek oldular. Özellikle de onların teşvikiyle Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin öncülüğünde yapılan Hewlêr Antlaşması, bu tehlikeli gelişmeye kan-can oldu.

Suriye’de Baas Rejimi ve Esat Diktatörlüğü, Kürdistan’da en büyük, Kürtler için de oldukça tehlikeli stratejisini hayata geçirdi. Bu strateji, Türk Devleti’ni Kürtlere karşı bir aparat olarak PKK’yı kurması kadar önemli; kendisinin o güne kadar PKK üzerinden Kürtlere karşı sürdürdüğü politikanın en olumsuz zirve noktasıydı.

Suriye Baas Rejimi ve Esat Diktatörlüğü, PKK/PYD’yi Kürdistan’da kendisine vekil tayin etti. Kürtlerin başında demoklesin ve zulmün kılıcı haline getirdi. Kürdistan’ı kendi içinde yeni parçalara böldürdü. Böylece Kürdistan’ın Batısının bölünmüşlüğü Kürdistan dörde bölünmüşlüğünü katladı. Baas’ın Kanton projesi, tam da bu bölünmeyi sağlamak içindi. Buna da zamanından işaret edenlerden biriydim. Onunla da kalınmadı, Kürdistan’daki nüfus demografisi değişti. Bulunduğumuz aşamada Arapların Kürdistan’daki nüfusu, Kürtlerin 3 katından fazladır.

Kürdistan’ın Batısının ismi değiştirildi. Yeni Arap çoğunluğu demografisine uygun olarak Suriye’nin bir bölgesi ve Kuzeyi olarak tanımlanmaya başlandı.

İŞGALDE NÖBET DEĞİŞİM…
Bölünmüş Kürdistan’ın Batısı, sömürgeci işgalcilerin yol geçen hanı konumunda. Kürdistan’ın Batısı değişik bölgelerinde, sürekli, işgalcileri 2-3 yılında değişen ülke konumundadır. Bunun en önemli nedeni de, Kürtlerin kalbine saplanmış hançer konumundaki PKK’dır.

Kürdistan’ın Batısından tabir caizse işgalciler nöbet değişimi yapıyor.

Kürt Dağı (Efrin), Suriye Rejimi, Rusya, İran, PKK/PYD işgalindeydi. Türk Devletinin işgaline geçti. Cerablus ve El Bab, DAEŞ’ın işgali altındaydı. Daha sonra operasyonla Türk Devletinin işgaline geçti.

Serêkanî (Ceylan Pınarı) û Grê Sipî, Suriye Rejimi, ABD, PKK/PYD işgalindeydi Türk Devletinin işgaline geçti.

Kobani ve Kamışlı – Haseki, ABD tarafından Suriye Rejimi, Rusya, PKK/PYD işgaline bırakıldı. Sınır kontrolü Rusya ve Türk Devletine bırakıldı.

Şimdilerde de Tel Rifat ve Münbiç’te nöbet değişimi yapılmak isteniyor.

Biz Kürtler de bunu engelleyecek durumda değiliz, sadece gelişmeleri seyretmenin ve üzülmenin ötesinde elimizden gelen bir şey yok.

Diyarbekîr, 7 Haziran 2022

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *