KÜRDİSTAN VE KÜRDİSTAN ULUSAL HAREKETİNİN DURUMU, DIŞ POLİTİKA VE MÜCADELE TARZI…

Kürt ulusal hareketinde yeni örgütsel arayışların devam ettiği bir dönemdeyiz. Bu arayış çerçevesinde, Kürdistan’ın ve Kürt Ulusal Hareketinin durumu, Kürtlerin uluslararası stratejisi, mücadele tarzı, bunların kapsamı içinde diğer temel konulardaki görüşlerimi ve tespitlerimi bu makalemde ele alacağım.

İbrahim GÜÇLÜ

(ibrahimguclu21@gmail.com)

Kürdistan’ın genel anlamda birçok sorunu var. Üstelik bütün Kürdistan parçaları ele alındığı zaman bu genel sorunların daha karmaşık ve kapsamlı olduğu görülür. Ama en önemli genel sorunlarını sıralamak sorunun anlaşılmasına yardımcı olur diye düşünüyorum.

Kürt milleti ve Kürdistan bölünmüş halde, 4 parçaya bölünmüş durumda. Önemli sayıda Kürtler de eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinde yaşıyorlar. Kürt milletinin ve Kürdistan’ın bu parçalanmış hali, Kürdistan’da kültürel, siyasi, toplumsal önemli ayrımlara yol açmış bulunmaktadır. Kürdistan’ın her parçası, farklı merkezi otoritelere, devletlere, rejimlere, siyasi iktidarlara göre yapısal bir özellik kazanmış durumdalar.

Kürtler bu nedenle, en genel anlamda doğrudan Türk, Arap, Fars kültürlerinin egemenliği altında, o kültürlerden doğrudan etkilenmiş durumdalar. Farklı devlet yapıları, farklı rejimler, farklı siyasi yapılar da Kürtlerin hayatını, psikolojisini, sosyal yaşamını, siyasi kültürünü doğrudan etkileme ve hata belirleme durumunda.

Bu pencerelerden ve bağlamlarda Kürt milletine ve Kürdistan’a bakarsak: Kürtler, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, Türk okullarında eğitim-öğretim görüyorlar. Bu nedenle doğrudan Türk kültürünü içselleştirmiş durumdalar. Özel anlamda Türk resmi ideolojisi Kemalizm’le eğitildikleri için de demokratik yapıdan, çoğulculuktan uzak, heterojen ve tekçi bir kültürle eğitilmiş durumdalar.

Kürt siyasetinde Kemalist rejimin ve resmi ideolojisinin belirleyiciliği söz konusu olmuştur. Kürtler, 1946’da sonra Türkiye’de çok partili sistemin benimsenmesinden sonra da, değişik sınıfsal elitlerin hükümetlerinde etkilenmişlerdir. Bu bağlamda da, karmaşık bir siyasi kültür edinmişlerdir.

Kürtler kendi partileriyle siyaset yapmadıkları için de Türk siyasi kültür egemenliğinin, rejim ve resmi ideolojinin egemenliğinin devamına hizmet etmişlerdir.

Bu olumsuz gelişme süreci, İran’da olan Kürdistan parçasında, Suriye ve Irak’ta olan Kürdistan parçalarında da aynen zuhur etmiş. O devletlerin bünyesinde de Kürtlerin kültürü, Arap ve Fars genel kültürü, özel eğitim-öğretim istemi, rejimlerinden, siyasi iktidarlarından ve devlet yapılarından doğrudan etkilenmişlerdir.

Bu yapısal durum, Kürtler de melez bir yapı yaratmıştır. Kürtlerin bir kesimi kendisini Arap, Fars ve Türk olarak nitelendirmiştir.

Bunun yanında Türk, Arap, Fars sömürgeci egemenlik istemlerine bağımlı siyaset anlayışları Kürtlerde de gelişmiştir.

Kürdistan’ın değişik parçalarındaki Türkiyecilik, İrancılık, Arapçılık akımlarının ve partilerinin varlığı bunun bir ürünüdür.

Bunun yanında, Kürdistan’da klasik sömürgeciliğin bile olmaması, Kürtlerim “isimsiz”, “kimliksiz”, “adsız” olmaları Kürtler de kendileri için siyasi egemenlik anlayışının gelişmesini ve netleşmesini de engellemiştir. Bu nedenle de Kürtler de, kendi kendini yönetme, kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etme, devlet kurma, egemenliğini tesis etme konularında ciddi zaaflar vardır.

Kürdistan’ın bu bölünmüşlüğü aynı zamanda, Kürt ulusal hareketlerinin niteliği, yönetimleri, kültürel ve psikolojik özellikleri itibariyle de farklılıklara yol açmıştır.

Kürdistan’ın Kuzeyinde ulusal ayaklanmalardan sonra Kürt ulusal hareketine öncülük eden sınıf ve tabaların büyük kesimi katliamlar, idamlar tasfiye edilirken, kalan kesiminin de devletle entegre olması anlamında önemli adımlar ve aşamalar kaydedilmiştir.

Kürdistan’ın diğer parçalarında devletler bunu küçük çapta gerçekleştirme olanağı bulmuşlardır.

Kürdistan’ın diğer parçalarında ulusal hareket değişik sınıf ve tabakaların ortak malı ve ürünü olarak gelişirken, Kürdistan’ın Kuzeyinde Kemalistlerden ve darbeci soldan derinden etkilenene, bir kesimi de Kemalistleşen elitin bir hareketi olarak gelişme göstermiştir.

Bundan dolayı Kürdistan’ın değişik parçalarındaki siyasi sınıfların ideolojileri, örgüt modelleri, amaçları, psikolojileri, davranış ve düşünce kalıpları arasında büyük farklılık vardır.

Kürdistan’ın Kuzey parçasındaki egemen siyasi elit, entegralist ve Türkiyeci. Kürdistan’ın diğer parçalarında Doğu ve Güney’de ulusal hareket ve siyasi sınıf  daha çok Kürdistani yapıya daha uygun bir yapılanma içinde. Güney Batı Kürdistan parçasında, PKK’nın müdahalesi ve işgali sonrası, parçalı bir konum ortaya çıkmıştır.

Kürdistan ulusal hareketinde ortak bir amaç yok. Özellikle de Kürdistan’ın tüm örgütleriyle PKK ve yandaşı örgütlerin amaçları arasında niteliksel bir farklılık var. Kürdistan’ın bütün örgütleri Kürdistan için en azından federal bir devlet istedikleri halde, PKK sömürgeci devletlerle entegralizmi savunmakta, Kürt ulus devletine karşı açık tutum belirlemekte. Kürdistan’ın Güneyindeki federe devleti, 2. İsrail Devleti, yani olumsuz, ortadan kalkması gereken, emperyalizmin bir oyunu ve yapılanması olarak değerlendirmektedir.

Kürdistan örgütlerinin sömürgeci devletler ilişkileri de hep sorunlu olmuştur. Sömürgeci devletler geçmişte örgütler arasındaki çatışma ve savaşların önemli aktörleri olmakla kalmamış, Kürdistan örgütlerinin mevcut statünün dışına çıkmasını da engellemişlerdir. Bu durum da Kürdistan’da devletleşme ve kendi kendini yönetme mekanizmasının oluşmasını engellemiştir.

Bulunduğumuz aşamada bu sorun, Kürdistan’ın Güneyinde devletleşmeyi engelleyen en önemli bir tehlike olarak görülmektedir. Kürdistan Yurtsever Birliği ve PKK’nın İran ve diğer sömürgeci devletler ilişkileri bu tehlikeyi ortaya koymakta.

Kürdistan’ın en önemli genel sorunlarından biri de çoğulcu demokratik bir kültürün gelişmemesidir.

Diğer bir sorun, ulusal (yazısız) ve özel (anayasal) hukukun olmaması. İlişkilerde hegemonik kültürün belirleyici olması. Bunun da hem her parçada örgütler arasında ve hem de değişik parçalardaki örgütler arasından çatışmaya yol açması.

Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmamasıdır. Düşüncelerin şiddetle ve güç anlayışıyla kabul ettirilmeye çalışılmasıdır. Aydınların eleştirilerinin düşman ilan edilmesi ve zorla engellenmesidir. PKK’nın bu konuda başı çekmesidir. Düşünce ifade edenlerin katledilmesi de PKK’nın en önemli özelliği olmaya devam etmektedir. Bu nedenle, binlerce Kürt yurtseverinin katledilmesine yol açmıştır.

Kuzey parçasında ulusal değerlerin fazla önemsenmemesi, ulusal değerlerin geliştirilmesi için gerekli çabanın gösterilememesi ve özellikle Kürt dilinin önemli görülmemesi. Kürtçe eğitim-öğretimin olmamasından dolayı Kürtlerin kendi kültürü ile geliştirmemesi ve olgunlaştırmaması sorunu da vardır.

KÜRTLERİN DÜNYAYA VERECEĞİ ORTAK MESAJ…

Kürtler parçalanmış olduğu halde bir millettir. Kürdistan parçalanmış olduğu halde, Kürtlerin ortak ülkesidir. Bundan dolayı da Kürt milletinin ve ülkesinin birlik, özgürlük, bağımsızlık, kendi kaderini tayin etme, kendi kendini yönetme, ülkesinde egemen olma sorunu vardır.

Bu nedenle Kürtler, Kürdistan’ın parçalanmışlığı gerçeği gözeterek, dünyaya, Kürt milletinin ve Kürdistan’ın birliği, bağımsızlığı, kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etmesi mesajını vermelidirler.

Bulunduğumuz aşamada Kürdistan’ın Güneyinde devletleşme güncel ve gündemin baş sıralarında. Bilindiği gibi  ABD ve müttefiklerinin Baas/Saddam rejimini Kürtler ve diğer Arap muhalefeti güçleriyle 2003 yılında yıkmasından sonra, Irak federal bir devlet oldu.

Federal devlet, ırkçı ve şoven duygulardan arınmayı, demokratik olmayı gerekli kılar. Ne yazık ki Maliki yönetimi, Arap milli devleti parametrelerine göre davranmadı. Federal devletin ulus üstü bir devlet olduğunu, Kürtlerin, Arapların ve tüm diğer etnik grupların ortak devleti olduğunu unuttu.

Maliki Şii Arap yönetiminin bu yaklaşım ve stratejisi sonucu, Irak bölünme sürecine girdi. Kürtler, bağımsız ve konfederal devletin, bu Arap milli devlet ve davranış anlayışının önüne geçeceğine karar verdi. Bunun için çalışmaya başladı. Bu aşamada, sömürgeci devletlerin Kürtlerin devlet olmasını engellemek için DAİŞ saldırısını başlattılar. Şu aşamada Kürdistan’da bu savaş, ABD ve Batılı koalisyonun desteğiyle DAİŞ’e karşı devam ediyor.

Bu savaş, Kürtlerin bağımsız ve federal bir devletten vazgeçmesini getirmedi. Aslında bu savaş fazlasıyla bu konuda çaba içine girilmesini gündemleştirdi.

Bu aşamada tüm Kürtlerin Güney Kürdistan’ın bağımsız ve konfederal devlet olmasını dünyaya ortak bir mesaj olarak vermelidirler. Dünyanın desteğini istemelidirler.

Kürdistan’ın Güneyinde bağımsız devletin kurulması, Kürdistan’ın bütününün geleceğini aydınlatacak, kaderini değiştirecek bir gelişme olacaktır.

KÜRDİSTAN’IN KUZEYİNDE TEMEL SORUNLAR…

Kürdistan’ın Kuzeyinde hem bir bütün toplumsal yapı olarak ve hem de ulusal hareket olarak ciddi sorunlar var.

Kürtlerin Kuzey parçasındaki en büyük sorunu, Türk Devletinin inkar ve ret politikası, asimilasyon projesi sonucu Kürtleri Türkleştirme politikası sonucu, Kürtlerin iki arada bir derede bir yapıya sahip olmaları, Türk kültürü içselleştirmeleridir.

Kürtçeye önem vermemeleridir. Siyasetin ezici bir ağırlıkla Türkçe yapılmasıdır.

Teoride ve siyasetçe kuyrukçu olmalarıdır.

İkinci denilebilecek tehlike, Kürdistan ulusal hareketinin tasfiye edilmesi, kontrol edilmesi, en önemlisi Kürtlerin devlet olmasının önüne geçilmesi, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etmeleri sürecinin uzatılması için Türk devletinin hareketi içerden kuşatması için PKK’yi örgütlemesi ve projelendirmesidir. PKK’nın bu konuda hayli başarılı olduğu, Kürtleri bağımsız devletten uzaklaştırdığı, Türkiyeciliği geliştirmede önemli yol kat ettiği gerçeğidir.

Kürdistan’ın Kuzeyindeki ulusal hareketin Kemalizm’den beslenmesi, Türk solunun teorileriyle zehirlenmesidir.

Aynı zamanda Kürt ulusal hareketin soğuk savaş döneminin ideolojisinden ve kültüründen beslenmesidir. Bu nedenle, demokrat, reformcu, değişimci olamamasıdır. Statükocu olmasıdır. Bu nedenle 21. Yüzyıla geçememesi, geçen yüzyılda, soğuk savaş yüzyılında yaşamaya devam etmesidir.

İdeolojisinin bu nedenle sığ ve vulgar olmasıdır. Örgüt modellerinin ilkel ve demokrat olmamasıdır.

Kürdistan’ın Kuzeyinde ulusal hareketde amaç birliği de yoktur. PKK, Türkiyeciliği ve entegrasyonu savunmasına, Kürt ulus devletine karşı olmasına rağmen; diğer Kürdistan örgütlerinin en azından federal devlet olmak üzere bağımsız ve konfederal devleti savunmaları büyük bir sorun olarak ortada durmaktadır.

KÜRDİSTAN’DA SORUNUN İDEOLOJİK ELE ALINMASI EN BÜYÜK HANDİKAPTIR…

Kürdistan’ın kuzeyinin sorunu ideolojik olmaktan öteye, toplumsal, ulusal daha derinlikli ve kaotik bir sorundur.

Kürdistan’ın Kuzeyinde 1960’ların ortalarından itibaren sorun fazlasıyla ideolojileştirildi. İdeolojileşmenin  merkezi ise Türkler olduğundan, Kürtler ulusal değerlerinden uzaklaştılar, ikameci ve aktarmacı oldular. Dünyanın dört bir yanındaki sınıfsal ve ulusal muhalefetler, ulusal kurtuluş hareketleriyle ilgilenmelerine rağmen, yanı başlarındaki, kendilerinin bir parçası olan, kalpleri olan Kürdistan’ın Güneyinde KDP ve Mustafa Barzani öncülüğünde yürütülen Kürt ulusal hareketiyle ilgilenmeyi bir tarafa bırakmakla kalmadılar; O hareketi küçümsediler ve o Kürt ulusal hareketine karşı düşman tutum içinde olma yolunu seçtiler.

Sembollerini sol ve komünist sembollerden seçtiler. Lider tiplemelerini uluslararası sol ve komünist ve ulusal hareketlerden ağırlıkla olmak üzere alma yoluna gittiler. Kürdistan liderlerini tanımak istemediler. Hatta gericidirler diye küçümsediler.

En tehlikelisi de Kürt tarihini, kültürünü, Kürt ulusal hareketlerini tanımak istemediler.

Bu nedenle sorunu ideolojileştirmeye gerek yok. İdeolojileştirme bizi hakim sömürgeci devletlerin Kemalizm, Baasizm gibi ideolojilerine yaklaştırır. Bu nedenle oldukça basit ve fakat derinlikli kavramalarla kendimiz ve hareketimiz tanımlamak yolumuzu açacaktır.

Kürtler bir millettir. Parçalanmış bir milletir. Kürdistan Kürtlerin ülkesidir. Kürdistan’da bölünmüştür. Kürt milleti, klasik sömürge koşularında bile yaşamıyor. Kürdistan uluslararası sömürge gerisi bir statüye sahiptir.

Bu nedenle Kürtlerin millet ve ülkeleri Kürdistan’ın birlik sorunu var. Kürt milletinin ve Kürdistan’ın birliği için mücadele öncelikli birinci mücadelemiz olmalıdır. Bunu gerçekleştirmek için de, Kürtlerin de her millet gibi kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etmesi, ülkesinden egemen ve iktidar olması, kendi devletini federal, bağımsız, konfederal bir şekilde kurması gerekir.

MÜCADELE TARZI: DEMOKRATİK VE SİVİL İTAATSİZLİK OLMALIDIR…

Kürdistan’ın Kuzeyindeki ulusal hareket, mücadele tarzını hızla radikal ve köklü bir şekilde değiştirmesi gerekir.

Bilindiği gibi 1990’ların sonlarında dünyada köklü ve radikal bir değişiklik oldu. İki sistemli dünya son buldu. Sosyalist sistem yıkıldı. Hür ve demokrat kapitalist dünya da kendisini yeniden yapılandırdı.

Dünyanın bu yeni yapılandırma sürecinde, uluslar tarihin önemli ve tayin edici aktörü haline geldi. Bu nedenledir ki, Sovyetler Birliği İmparatorluğu’nun bünyesindeki 16 millet bağımsız devletler ve birçok ulusal topluluk da daha geniş özerklik haklarına kavuştular. Yugoslav’da 6 bağımsız devlet oluştu. Çekoslovakya, demokratik ve karşılıklı menfaat çerçevesinde bağımsız iki devlet oldu. Ulusların, kendi kaderlerini kendilerinin tayin hakkı ilkesi daha belirgin ve kapsamlı bir hal aldı.

Bu durum Kürt ulusu için de yeni olanaklar yarattı. Bu yeni olanaklar ve değişim sürecinin sonucunda, Kürdistan’ın Güneyinde federe bir devlet oluştu. Diğer Kürdistan parçalarında da bu olanakları değerlendirmek ve yenidünya düzeninin değerleri üzerinden kapsamlı bir hareket tarzı ile yeni bir örgütlenme yoluna gitmek gerekir.

Bu yeni hareket ve örgütlenme, Kürt ulusunun kendi kaderini kendisinin tayin etmesini bütün modelleriyle ele alan, aşamalara ve koşullara göre benimseyeceği modelleri tanımlayan bir örgütlenme olacaktır. Bu nedenle, hangi aşamada federasyonu ve niçin, hangi aşamada devlet olmayı ve niçin, projelendirmek, tanımlamak, belirsizliğe yer bırakmayacak şekilde, kendi senaryosunu ve toplum projesini belirlemek zorundadır.

Bu yeni hareket ve örgüt, yeni dünya düzeninde, jakoben ve otoriter, üretici olmayan sınıfların oluşturduğu sisteme karşı, yeni aristokrat sınıf ve tabakalara dayalı ve jakoben sistemden ayrışan yeni demokratik değerleri bütünleyen ve içselleştiren yeni bir sisteme dayalı olmalıdır.

Bu yeni hareket ve örgüt, Kürt halkının özgürlüğü ve Kürdistan’ın bağımsızlığı için mücadele etmelidir.

                                                          *****

Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde, Kürt ulusal mücadelesinin ve öncülerinin en büyük problemlerinden biri Osmanlı ve Türk merkezli hareket etmiş olmaları; bağlı ve sömürgesi oldukları merkezlere bağımlı bir şekilde özgürlüğü kazanabilecekleri yanlışıydı. Kürt ulusal hareketi, 1965’lardan sonra Türk merkezinden uzaklaşma olmasına rağmen, gelinen noktada entegralist ve Türkiyeci bir hareket karakterini kazanmış durumdadır.

Bu nedenle yeni hareket ve örgüt, Kürdistan’ı kendisi için merkez alan; Kürt değerleriyle ve toplumuyla bütünleşmeyi kurgulayan, uygulayan bir hareket olmak zorundadır.

Bu hareket ve örgüt, “Kürt” ve “Kürdistan” kimliğiyle oluşmak ve kurumlaşmak durumundadır. Kürt ve Kürdistan kimliğiyle örgütlenmek, Türk ulusal ve siyaset değerleriyle, Türkiyecilikle organik ayrışmayı ve farklılaşmayı sağlayan en önemli enstrümanlardan biri olacaktır.

                                                       *****

Bu yeni hareket ve örgütlenme, Kürdistan’ın kuzeyinde var olan legal/açık ve illegal örgütlerin ve siyasi partilerin sisteminden farklı bir sistem yaratmak zorundadır. Mevcut örgüt ve partiler, eskiye, eski değerlere, soğuk savaş dönemine ait, yeni dönemin misyonerleri olmayan örgütlenmelerdir. Bundan dolayı da, mevcutlardan köklü ve temel anlamda farklı bir hareket tarzı ve yapılanma düşünülmelidir. 

Bu nedenle, bu yeni hareket ve örgüt, eski örgüt ve partilerin mirasına dayalı olmayı sosyolojik, sınıfsal, fikri anlamda ret etmek; Kürt ulusal hareketinin mirasını olumlu yönleriyle bütünlüklü benimsemek durumundadır.

Böyle olunca, yeni hareket ve örgüt, mevcut siyasi grupların, örgütlerin, partilerin birliğine ve ortaklığına dayalı olmamalıdır.

Bunun yanında, mevcut siyasi sınıfın bir araya gelişi ile de oluşacak bir hareket ve örgütlenme değildir. Yeni hareket ve örgüt için çalışma yürüten siyasi sınıf aktörlerin, aydınların, bağımsız siyasetçilerin, toplumla bütünleşme, yeni aktörleri ortaya çıkarma, kendisinin değişmesine ve dönüşmesine, dayalı bir örgütlenme olmalıdır.

Bu bağlamda da, yeni örgüt ve hareket için, bireysel hukuk çerçevesinde bir araya gelenlerin uzun vadeli, plânlı, bir çalışmayı önleri koymaları; yol haritalarını ona göre tayin etmeleri gerekir.

                                                        *****

Yeni hareket ve örgüt, bir ideolojik yapı olmayacak. Partinin program ve hukukunu benimseyen herkes bu hareket ve örgütün üyesi olabilecek. Bundan dolayı da, program ve tüzüğü benimseyen milliyetçi, sosyalist, liberal, sosyal liberal, sosyal demokrat unsurlar kurucu ve üye olabilirler.

Bunun yanında bu hareket ve örgüt, herhangi bir sınıf ve tabakaya da dayanmayacağı ve bütün toplumsal kesimleri kucaklayacağı için, sınıfsal bir hareket ve örgüt de olmamalıdır. Bu hareket ve örgüt, ulusal bir yapı olarak bütün toplumsal kesimlerin çıkarlarını adaletli ve eşitlikçi bir şekilde temsil etmeye çalışmalıdır.

                                                              *****

Bu yeni hareket ve örgüt, ideolojik ve sınıfsal bir yapıda olmadığından, değişik görüşleri ve toplumsal kesimlerin çıkarlarını temsil edeceğinden, en geniş ve derin demokrasiyi benimsemek, bir çalışma modeli ve hayatı haline getirmek zorundadır. Benimsenen demokrasi, anglo-sakson ve Avrupa Birliği demokrasisi kapsamında olmak zorundadır. İnsan hak ve özgürlüklerini, düşünce ve ifade özgürlüğünü, girişim özgürlüğünü, daha fazla demokrasi ve özgürlük konseptini, hukukun üstünlüğünü benimsemelidir. Fikirlerde çoğulculuk, ama eylemde birlik esas olmak durumundadır.

                                                                *****

Bu özelikleri itibariyle bu hareket ve örgüt, birkaç kişi ile kurulamaz, kitlesel bir halk hareketi ve örgütü olmalıdır. Bundan dolayı, bu hareket ve örgüt, sistematik bir çalışma sonucu kurulabilir. Bunun içinde, şehirlerde, kasabalarda, köylerde çalışmaların sürdürülmesi gerekir. Bütün Kürdistanlılarla, bütün sınıf ve tabakalarla derin ve geniş bir ilişki kurulmalıdır. Ayrıca çok açıktır ki, bu hareket ve örgüt içerde masa başında değil, sokaklarda, çalışma alanlarında kurulmalıdır.

Bunun için de güçlü sivil siyasi eylemlerin yaratıcı bir şekilde hayata geçirilmesi gerekir.

                                                      *****

Bu hareket ve örgüt, legal, açık, şeffaf olmalı. Demokrasiyi, hem de çağdaş, çoğulcu, katılımcı, yönetebilir demokrasiyi benimsemelidir.

                                                       *****

Bu hareket ve örgüt, bütün Kürdistanlıları kapsayacağı için, Kürdistanlı dini ve ulusal azınlıkları, örneğin Yezidileri, Alevileri, Süryani-Keldani-Nasturi-Aşurileri, Ermenileri, Yahudileri, Türkleri-Türkmenleri-Terekemeleri, Arapları ve diğerlerini de kapsamalıdır. Onları da örgütlenmeli, o kesimlerin çıkarlarını da programlaştırmalıdır.

                                                       *****

Bu hareket ve örgüt, Kürdistan halkının yaşam standardını yükseltmek için sosyal, siyasal, kültürel projeler geliştirmek zorundadır.

                                                           *****

Kürt halkının özgürlüğü, Kürdistan’ın kurtuluşu hangi modelle olursa olsun, Kürdistan’daki hareket, örgüt, parti ve kişilerin ittifakıyla gerçekleşecektir. Onun için yeni hareket ve örgüt, yeni tarihsel dönemde ulusal birliği ve uzlaşmayı stratejik bir görev olarak ele almalı. Döneme uygun örgütlenme ve birlik modelleri yaratmalı. Bu modeller, otoriter ve totaliter sistemlere temel oluşturan, oluşturacak örgüt modelleri olmamalı.

                                                                 *****

Kürt ulusu parçalanmış bir ulus, Kürdistan parçalanmış ve sömürgeleştirilmiş ve statüsüz bir ülkedir. Kürt milletinin ve Kürdistan’ın birliğe ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Bu nedenle bu yeni hareket ve örgüt, Kürt ulusunun ve Kürdistan’ın birliğini stratejik bir konu olarak ele almalı. Kürdistan’ın kuzeyinde çalışmalarını yürütürken, Kürt ulusunun bütünlüklü çıkarlarını gözetmeli. Kürdistan’ın bütün parçalarındaki örgüt, hareket, parti ve kurumlarıyla ilişkileri, ittifakları, ortak çalışma ve yardımlaşmayı benimsemeli. Kürdistan Federe Devleti ile stratejik ilişkiler geliştirmelidir.

                                                              *****

Global koşullarda her zamankinden daha fazla uluslararası ilişkilerin önemi vardır. Dünya genel anlamda ve farklı biçimlerde ilişkiler içindedir. Kürt milleti dünyada yalnız başına yaşamıyor. Bu nedenle, bu hareket ve örgüt, Kürdistan halkının, ulusal genel çıkarları temelinde ve karşılıklı çıkarlar çerçevesinde, dünya halkları, dünya devletleri, uluslararası platformlarla, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerle ilişkiyi esas almalıdır.

                                                             *****

Bu hareket ve örgüt, Kürdistan’da kendisi dışındaki kurumların, hareket ve girişimlerin, partilerin, her türlü toplumsal örgütün varlığını doğal ve meşru görmeli. O örgütlerle, dayanışmayı, rekabeti, güç birliğini de doğal karşılamalı, onlara pozitif ve olumlu yaklaşım içinde olmalıdır.

Kürdistan örgütlerine karşı şiddeti ve şiddeti uygulayanları kesinlikle mahkûm etmelidir.

                                                             *****

Bu yeni hareket ve örgüt, silahlı mücadele dışında yeni ve sonuç alıcı yeni bir mücadele tarzını benimsemeli. Mücadeleci olmalıdır.

Tarihi tecrübeler gösteriyor ki, ezilen tüm milletler, silahlı mücadele ile milli haklarını elde etmişler, bağımsızlıklarına kavuşmuşlar, devletlerini kurmuşlardır. Ama bu tarihsel ve toplumsal aşamada, ezilen ve sömürge milletler için yeni imkânlar oluşmuş durumda.

Bu yeni hareket ve örgüt: Kürdistan’da, Türk işgalinin son bulması, Türk askerlerinin çekilmesi, sömürge sisteminin son bulması; demokratik halk ayaklanmasının ve sivil devrimin hazırlanması için, demokratik sivil itaatsizlik hareketini hayata geçirmelidir.

 Kuzey Kürdistan Hareketi’nin geldiği yer, soğuk savaş sonrası dönemin özellikleri, Kuzey Kürdistan Hareketi’ndeki kabaca farklılaşma, bulunduğumuz aşamada Kürt ve Türk ilişkilerinin geldiği yer, Kürtlerle ilgili de facto yeni konumlanmalar, Kuzey Kürdistan Hareketi’nde açık örgütlenme yapısının somutça belirleyici ve illegaliteden bağımsız bir etkinlik kazanması, Türkiye’nin AB üyeliği adaylığı, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya başta olmak üzere dünyadaki uluslar ve etnik topluluklar açısından ortaya çıkan yeni açılımlar, halk gücünün orduların gücünden daha etkin hale gelen konumu ve yeni momentler hesaba katıldığı zaman, döneme uygun mücadele tarzını anlatmaktadır. Son yıllarda Kuzey Kürdistan Hareketi’nin literatürüne belirli “sivil itaatsiz” dava adamlarının çabasıyla giren, açık bir mücadele tarzı olarak benimsenen, uygun bir konsepttir. Modern, sivil, demokratik açılımların ve kültürün yaratılmasına da hizmet eden bir mücadele tarzıdır.

                                                            *****

Mücadele tarzı olarak “sivil itaatsizlik” alabildiğince özgür insanların, kurumların, partilerin, örgütlerin varlığını ön görür.

“Sivil itaatsizlik” örgüt ve parti düzeyine indirgendiği zaman da, bu mücadele tarzına uygun bir örgütlemeyi ve partiyi model ve karakter olarak öngörür.

Bu düzlemde de, yani örgüt modeli ve karakteriyle de yeni mücadele tarzı olan “sivil itaatsizlik” arasında bir uyumluluk olmalıdır.

“Sivil itaatsizlik”, şiddet politikasıyla ve silahlı mücadele tarzıyla taban tabana zıt bir mücadele tarzıdır.

“Sivil itaatsizlik” öyle bir mücadele tarzıdır ki, şiddetin hiçbir türünün gölgesine bile tahammül edemez.

“Sivil itaatsizlik” mücadele tarzının önceden konulmuş modellerden yararlanabilir. Ama önceden saptanan modelleri yoktur. Hayatın içinde yaratılacak mücadele modelleriyle gelişir ve zenginlik kazanır.

“Sivil itaatsizlik” sürekli yaratıcılığı, çeşitliliği öngörür.

Sonuç yerine…

Kuzey Kürdistan’da yeni bir anlayışı, yeni programatik bir senaryoyu, yeni bir örgütlenmeyi ve mücadele tarzını yeniden kurgulama ve oluşturma sorunumuz var. Mevcut verili durumda bu konulardaki parçalı yaklaşımlardan kurtulmak, bir ulusal hareket için vazgeçilmezler olan saydığım unsurlar arasında var olan uyumsuzluğa son vermek gibi bir görevimiz var.

Bunun için de, hem iş yapacak ve mücadeleyi organize edeceğiz, hem de tartışarak ve araştırarak bu ana problemimizi çözmeye çalışacağız.

Amed, 1/5 Nisan 2015

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *