Kürdistan Meselesi, Demokrasi, Federalizm…

İbrahim GÜÇLÜ

(ibrahimguclu21@gmail.com) 

Türk yazarları, akademisyenleri, güya sistem muhalifleri; onlardan etkilenen ya da onların egemenliği altında olan Kürtler: Kürt millet meselesi gündeme geldiği zaman “çok gerçekçi”, “çok analist”, “çok verisel” ve mevcut verili durumu abartma konumunda oluyorlar.

O zaman da, Kürtlerin devlet kuramayacaklarını savunmakla kalmıyorlar, Kürtlerin federal devlet kurmasının bile gerçekçi olmadığını ve verisel olarak mümkün olmadığını ileri sürüyorlar.

TÜRKİYE FEDERAL DEVLET OLAMAYACAKSA, DEMOKRASİ NASIL OLACAK?

Kürt milleti, Orta Doğu’nun en eski ve yerleşik bir milleti. Nüfus itibarıyla, Araplardan sonra ikinci millet konumundadır.

Araplar, 22 devlet sahibidir.

Türkler ve Farslar millet olarak devlet sahibidirler.

Dünyada devlet sahibi olmayan millet kalmamış durumda.

Dünyada nüfusu 200 bin, 5000 bin ve hatta Andora (İspanya ve Fransa sınırında) gibi nüfusu 60 bin olan milletler devlet sahibidirler.

Daha ironik bir devlet. Kürdistan Devletine de ilişkin bizim için daha çok ahlak, namus ve şeref konusu olan bir devletten bahsetmek lazım. İngilizlerin sömürgeciliği döneminde bir adaya sahip oluyorlar. O adada sadece bir aile yaşıyor. Bu aile devletini ilan ediyor. BM’ye başvuruyor ve BM’ye üyeliği kabul ediyor. Resmi olarak BM üyesi oluyor.  Birkaç sene önce, aile ada-devletini ilan verdi. Ben de bu ilandan dolayı böyle bir devletin olduğunu öğrenmiş oldum. O zaman bu konuyu birçok dostumla paylaştım. Bu adayı alıp, “devletin ismini Kürdistan yapalım. O zaman BM’nin üyeliğimiz kaçınılmaz olur. Bunun üzerinden hareketle Kürdistan’da devlet kurma çalışmalarının başlatılması daha kolay ve raht olur” demiştim.

Bu Milletler, devletleri vasıtasıyla, Birleşmiş Milletler de üyedirler. Dünyada tanınmaktadırlar. Hakları da korunmaktadır. 

Kürtler, dünyada 50 milyondan fazla nüfusa sahip olmakla birlikte, devlet sahibi değildir. Bundan dolayı da Birleşmiş Milletlerde temsil edilmiyorlar. Ulusal, toplumsal, kültürel tüm hakları gasp edilmiş durumdadır. Kendi devletleri olmadığından korunaksızdır. Dünyanın da Kürtler için herhangi somut hukuki bir koruması söz konusu değildir.

Dünyada, Kürtler konusunda en büyük adaletsizlik, en büyük vicdansızlık, en büyük hukuksuzluk, en büyük jenosit söz konusudur.

Bu nedenle, Kürtler sadece devlet kurma hakkına sahip değillerdir. Kürtler acil bir şekilde devlet olmak zorundadırlar.

Dünya milletlerinin, uluslararası kuruluşların Kürtlerin bu hakkını tanıması ve konumunu devlet seviyesine çıkarması için destek ve yardımcı olması gerekmektedir.

Kürdistan’ın Güneyinde Federe Devlet Başkanı Mesut Barzani tarafından yürütülen devletleşme projesi hayati ve stratejiktir. Bu projeye sahip çıkmak başta Kürtlerin, sonra da tüm insanlığın görevidir.

Kürtlerin devlet kurma hakkına saygı göstermek, tüm dünya insanları için geçerli olduğu gibi; Araplar, Farslar, Türklerin de bu Kürtlerin devlet kurma hakkına saygı duymaları gerekir.

Ne yazık ki, söz konusu olan kesim, hem de kendisine demokratlık yapıştıran kesim, Kürtlerin devlet olması söz konusu olunca zaten akan sular duruyor. Filistin için hiç düşünmeden kafadan devlet olmalarını savunuyorlar. Kürtler olunca lastikleri patlıyor. Kürtlerin, Türkiye’de koparak devlet olmasının imkânsız olduğunu ileri sürmekle kalmıyorlar; Kürtlerin Orta Doğu’da da (İran, Irak, Suriye) Kürtlerin devlet kurmasına karşı çıkıyorlar, ya da devletin olmaması için bin dereden su getirme becerisi gösteriyorlar. Üretimde başarısız olan bu kesim.

Kürtlerin devlet konusundaki tutumları olumsuz olduğu kesin. 

                                      *****

Türkiye’nin federal devlet olmasına karşı tutumları da aynıdır. Buna rağmen yine demokratlık ve Türkiye’de demokrasi talebine devam.

Türkiye Demokratikleşmenin asgari şartı ya da başka bir ifadeyle olmazsa olmaz şartı: Kürtlerin en azından milli kolektif haklarının tanınması ve garanti altına alınmasıdır.

Kürtlerin, haklar ve siyasi statü bağlamda Türklerle eşit konuma gelmesidir. Kürtlerin de iktidar ve egemenliği adaletli bir şekilde bölüşmesidir.

Devletin ulus-üstü devlet haline gelmesi, devletin tabir caizse Kürtlerin ve Türklerin ortak devleti olmasıdır.

Bu nedenle de, devletin niteliksel ve radikal bir şekilde değişmesi; yeniden ortak bir devlet olarak yapılandırılması gerekir.

Buna bağlı olarak, tüm kurumlarının, ordunun, polisin, meclisin, hükümetin her iki milletin olması için yeniden yapılandırılması gerekir.

Kürtlerin, kendi ülkelerinde iktidar ve egemenlik sahibi olmasıdır. Bunu da kendi meclisleri ile sağlamasıdır.

Bu da gelişkin bir demokrasiyi, federal bir demokrasiyi ve devleti öngörür.

Eğer bahsini ettiğim kesim, federal bir demokrasinin olması için birçok neden sıralarken, bu nedenler aynı zamanda Türkiye’de demokrasinin olmamasının da nedenleridir.

O zaman Türkiye’de federal devletr olmaz diyenlerin, demokrasi de olmaz demeleri gerekir.

Sonuç olarak. Eğer Türkiye federal devlet olmayacaksa/olamayacaksa, demokrasi de olamaz/olamayacak.

Bundan dolayı, ırkçı ve şoven kabuğu kırarak, eski Kemalist ezberlerden kurtularak,, yeni bir yanlayış ve paradigmayla federal devlet ve demokrasi meselesine bakmak gerekiyor.

O zaman görülecektir ki Türkiye’de federal bir devlet talep etmek demokrasiyi talep etmek kadar kolaydır.

Türkiye’de iki milletin (Kürtlerin ve Türklerin) olduğu sosyolojik, toplumsal koşullarda; federal devletle demokrasinin birbirine bağlı ve hatta iç içe olana iki unsur olduğu görülecektir.

Amed, Mart 2017

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *