Geçen günlerde okuduğum birkaç önemli haber-yorum dikkatimi çekti.
İlki, Kısa Dalga isimli sitede Hale Gönültaş imzasıyla çıkan haberdi, birlikte okuyalım:
Selefi cihatçıların ‘ribat’ mekanı: Temel eğitime gönderilmeyen çocuklara bodrum katında dini eğitim
Ankara’nın Başpınar Mahallesi’nde dışardan gelenlere ‘kitabevi’ olarak tanıtılan bir mekânın bodrum katında yaşları 6 ila 15-16 arasında değişen onlarca erkek çocuğa dini eğitim veriliyor.
Çocukların büyük bölümünün babaları Suriye’de IŞİD saflarında çatışmada ölmüş ya da Suriye’nin kuzeyindeki kamplarda esir tutulan veya tutuklu militanların çocuklarından oluştuğu belirtiliyor. Sözde kitabevindekiler bu mekâna ‘İslam devletinin sınır karakolu’ anlamında ‘ribat’ diyorlar.
Ankara’da IŞİD’den dönen, tutuklanıp etkin pişmanlıktan yararlanarak tahliye olanların yanı sıra, cihatçı selefilerin yoğun olarak yaşadığı Altındağ, Pursaklar, Örnek Mahallesi, Karapürçek, Hüseyin Gazi gibi mahallelerde sabah saatlerinde temel eğitim yaşındaki kız çocuklarının başörtüleri, erkek çocuklarının ise altlarındaki şalvarlarla kendilerini bekleyen minibüse binip mahalleden ayrıldıklarını görmek mümkün.
Yerleşik mahalle halkı ve bölge esnafına göre bu çocuklar minibüslerle dini eğitim için ‘kadın evleri’ ve ‘medreselere’ götürülüyor. Yaklaşık altı ay önce kız çocuklarının bir kısmının Sincan’da eşini IŞİD saflarında kaybettikten sonra, Suriye üzerinden kaçak yollarla Türkiye’ye gelen kadınların eğitim verdiği bir yere götürüldükleri yönünde bilgiye ulaştım.
Sincan’daki adresi kesinleştirip söz konusu sahada çalışamadığım için kamuoyunun gündemine taşıyamadım. Lakin bu konu üzerinde çalışırken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı selefi cihatçıların çocukları temel eğitim yaşında olmasına karşın devlet eğitimini reddettikleri için ‘Rab’ın razı olacağı’ eğitim aldırdıkları bilgisi ve bu yerin adresine ulaştım.
Ulaştığım bilgilere göre, bir binanın giriş katı ile bodrum katında faaliyet gösteren, aynı zamanda toplantıların da yapıldığı bu sözde eğitim mekânında eşleri IŞİD saflarında ölmüş ya da eşleri halen Kuzey Suriye’de esir olan kadınlara ‘infak’ adı altında yapılacak ayni ve maddi yardımlar da toplanıyor.
Söz konusu yeri görme, içeri girme imkânım olursa girip haberleştirmek ve fotoğraflayabilmek üzere elimdeki adrese gittim.
Ulaştığım adres, Hüseyin Gazi, Başpınar Mahallesi …. Sokak … numaralı binayı uzaktan gören bir noktada aracın içinde oturuyorum. Minibüsler yaklaşıyor, yaşları 6 ila 15 arasında değişen erkek çocuklar araçlardan inip, beş katlı bir binanın dışardan işyeri olarak algılanan, camları kalın perdelerle kapalı mekânın kapısından içeri giriyor.
Araçla getirilen çocukların yanı sıra mekâna tek başlarına ya da ebeveynleri ile gelen çocuklar da var. En fazla altı-yedi yaşlarındaki çocukları söz konusu yere getiren çarşaflı, siyah eldivenli iki kadın, mekâna 150-200 metre kala çocuklarını uğurluyor.
Zaman geçtikte mekâna gelen şahısların sayısı artıyor…
16 yaşındaki bir yakınımın yaklaşık bir yıl önce sanal ortamda İslami gruplarla bağlantı kurduğunu ve ortadan kaybolduğunu, bulunamadığını söylüyorum. Hacı Bayram Camii avlusunda tanıştığım bazı kişilerin çocuğumuza ulaşmak için bana buranın adresini verdiğini söylüyorum.
Araçta içeri girmek için beklerken uzaktan gördüğüm uzun saçlı, uzun sakallı, şalvarlı, başları puşi ile örtülü genç-yaşlı 10’a yakın erkek masada oturuyor. Masanın arkasındaki duvarda onlarca yetişkin erkek için siyah şalvar, puşi, çocuk takkeleri ve çocuk şalvarları üst üste asılı. İlerleyen dakikalarda bunların satılık olduğunu öğreniyorum.
Hem kitapların hem de kıyafetlerin ödemelerinin alındığı bir kasa ve kasanın altındaki masada da ‘(…) Kitapevi’ yazıyor. Sağ taraftaki raflarda ise İslami yayınlar satışa sunulmuş…
Erkeklerin tamamı şalvarlı ve başı örtülü. Telefonları bir sosyal medya uygulaması üzerinden çalıyor ve konuştukları kişilere ‘ribattayız’ yanıtını veriyorlar. Yakınını aramaya gelen kadını (gazeteci Hale Gönültaşı-FB) pek de dikkate almadıkları için sanırım “ribat” ifadesini kullanmaktan çekinmiyorlar.
Arapça kökenli ‘ribat’ kavramı, ‘İslam devletinin önemli noktalarından birinin sınır karakolu’ manasında kullanılıyor.
Aşağıda binanın bodrum katında, sayısını tam olarak kestiremeyeceğim, en azından 70’e yakın 6 ila 15-16 yaş aralığında çocuk var. Halıların üzerinde oturuyorlar. Hızlı adımlarla merdivenlerden geri çıkıyorum. Çocuklara eğitim veren şahıs benim için bir sandalye çıkarttırıyor kapının önüne.
Çevrede bulunan esnaf ile konuşmak için dört işyerine giriyorum. İşletmeci kadınlardan biri, ‘Biz korkuyoruz onlardan. Asla, hiçbir şey bilmiyoruz. Tek kelime etmem!’ diyor. Diğer üç esnaf da ‘Kuran Kursu’ diyelim, başka da bir şey demeyelim’ yanıtını veriyor.
Takip edilmediğimden emin olduktan sonra araca binerek mahalleden ayrılıyorum…” 1
Görüldüğü üzere Hale Gönültaş, mesleki açıdan aldığı duyum ve edindiği bilgiler ışığında ağırlıklı olarak “IŞİD mensubu/taraftarı kadın ve erkeklerin, Ankara’nın belli mahalle ve semtlerinde merdiven altı denilen türden kapalı mekânlarda küçük çocukları radikal cihatçı olarak yetiştirip eğitmek üzere, ribat adı verilen bazı dersliklerde medrese tarzı eğitim verdiklerini” öğreniyor.
Daha önce kendisine verilen adrese giderek olayı bizzat gözlemleyip kaleme alıyor.
Gönültaş’ın ertesi günkü haberine de bakalım:
Kısa Dalga’nın ortaya çıkardığı ‘ribat’a polis baskını: Ankara’nın ortasında çocuklara IŞİD eğitimi
Kısa Dalga’nın ortaya çıkardığı Ankara-Başpınar Mahallesi’nde çocuklara selefi-tekfirci eğitim verilen birçok mekâna baskınlar düzenlendi.
Baskınlarda bazı apartman dairelerinde de çocuklara IŞİD ideolojisi doğrultusunda eğitim verildiği belirlenirken Milli Eğitim Müdürlüğü ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın çocukların eğitim alabilmesi için çalışma başlattıkları belirtildi.
Kısa Dalga’nın haberinin yayınlanmasının ardından sabaha karşı Ankara’da başlatılan IŞİD operasyonunda, aralarında Başpınar Mahallesi’ndeki sözde kitabevinin de olduğu çok sayıda mekâna polis baskını yapıldı ve şüphelilerin derslik olarak kullandıkları yerler mühürlendi.
Haklarında gözaltına alma kararı çıkarılan 20 kişiden 17’si gözaltına alındı. Baskın yapılan yerlerde yapılan aramalarda dijital materyaller ile bazı yayınlara el konuldu.
Gözaltına alınan şüphelilerden bazılarının IŞİD’in çatışma bölgelerinde bulundukları ve silahlı çatışmalara katıldıktan sonra Türkiye’ye giriş yaptıklarının tespit edildiği belirtildi.
Emniyet yetkililerine göre derslik haline getirilen mekânlarda çocuklar radikal Selefi-tekfirci görüşler ile IŞİD ideolojisini içeren eğitime tâbi tutuluyorlardı. 2
Her iki hadise hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler kaynakçadaki linklere bakabilirler.
Okuduğum ikinci haber ise, Hürriyet gazetesinin kıdemli ve deneyimli diplomatik muhabiri Sedat Ergin imzasıyla 16 Şubat ve 14-15 Mart 2024 tarihli değerlendirmelerinde yoğunlaştığı “ABD’nin Suriye’den çekilmesi” konulu tartışmalarla ilgiliydi.
Gerek Amerikan kamuoyundaki asker-sivil ve uzmanlar arasında, gerek ABD ve Türkiyeli yetkililerin görüşmelerinde, gerekse Amerikan-Kürt (bilhassa Rojava bölgesini denetlemekte olan) sorumluları arasında ele alınan temel tartışma konusu şu:
Amerikan kuvvetlerinin Kuzeydoğu Suriye’den çekilmesi halinde orada bulunan Hol ve Roj kamplarında tutulan IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) aileleri ile derme çatma cezaevlerinde hapsedilen 10 bin kadar esir IŞİD cihatçısının durumunun ne olacak?
Sözgelimi halen Washington D.C.’deki “Middle East Institute” isimli düşünce kuruluşunda bu konulara odaklanan merkezin direktörü Charles Lister, “Amerika Suriye’den Çekilmeyi ve Bir Felaket Yaratmayı Planlıyor” başlıklı yazısında, ABD Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarına mensup 4 ayrı kaynağa da dayanarak, asker çekmenin “facia” ve “IŞİD’e bir hediye” olacağını belirtiyor.
Keza, 2019-2022 yılları arasında ABD’nin Irak ve Suriye’den de sorumlu olan Merkez Komutanlığı’nda (Central Command) başkomutan olarak görev yapan emekli Orgeneral Kenneth McKenzie’nin The New York Times’da yayımlanan “Askerlerimizin Ortadoğu’yu Terk Etmesinin Zamanı Değil“ başlıklı yazısı bu kesimin muhalefetini yansıtması bakımından dikkat çekici.
ABD’li generalin en önemli endişesi, Suriye’de SDG’nin kontrol ettiği cezaevlerindeki 10 bin dolayında tutuklu IŞİD militanının durumudur. McKenzie, “ABD çekildiği takdirde SDG’nin cezaevlerini kontrol edemeyeceğini, IŞİD militanlarının cezaevlerinden kurtulmaları halinde örgütün yeniden dirileceğini ve Esad rejiminin de IŞİD’i bastırmakta zorlanacağını” öne sürüyor. 3
Öte yandan IŞİD cihatçılarının ne olacakları sorunu; bir ara ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon diplomasisi yoluyla belli bir karara bağlanmıştı;
Buna göre; ABD askerlerini Suriye’den geri çekecek, Türkiye de IŞİD’i bölgeden temizleyecekti.
14 Aralık 2018 tarihli bu sözlü mutabakat, 19-21 ve 24 Aralık 2018 tarihli açıklama ile kamuoyuyla paylaşıldı.
Gelgelelim, Trump çekilme kararını kabine üyelerine ve güvenlik bürokrasine danışmadan aldığından, Pentagon ve Kongre’deki Cumhuriyetçiler kendisini engellemişlerdi. ABD askerlerini bölgeden çekmeyince Türkiye de planladığı harekâtı askıya almıştı. 4
Her iki haber-yorumu okuyunca, geçen şubat ayında Hol Kampı hakkında kaleme aldığım ayrıntılı iki makale aklıma geldi.
Birinci bölümden konumuzla ilgili cümleleri aktarıyorum:
- Kamp İdaresi’nin basın (Amerika’nın Sesi-VOA sitesi, El Mecelle dergisi, JİNHA ajansı gibi) yoluyla paylaştığı bilgilere göre; kampta yaşayanlar arasında başta örgütlü kadın militanlar (El Hısbe teşkilatı) olmak üzere IŞİD bağlantılı çok sayıda erkek-kız-çocuk sorumlu bulunuyor.
- Bilhassa cihatçı ‘aslan yavruları’ (Arapça şıbıl-eşbel) diye tanımlanan küçük çocukları yetiştirmek konusunda sohbet toplantıları sırasında IŞİD anlayışına uygun dini seminerler ile askeri-siyasi-ideolojik eğitim veriyorlar.
- Kampta bilhassa IŞİD militanları ile ailelerine ayrılan bölüme, dışarıdan IŞİD sorumlusu erkeklerin de sızdığı biliniyor.
- Bu bölümün kadın ve erkek çeteler tarafından adeta bir IŞİD eğitim ve örgütlenme merkezi haline getirildiği istihbaratı alınıyor.
- IŞİD militanı kadın sorumlular ve onlarla eşgüdüm halinde faaliyet gösteren önder konumundaki erkekler, günlük plan ve programlar yapıp uyguluyor.
- Kamp içi denetimler çerçevesindeki arama-taramalarda gizlenme, çocukları saklama, çadırdaki mahpusları gözden kaçırma, içeriye sokulmuş kesici ve ateşli silahları gizleme hususunda deneyim kazanıyorlar.
- Kürt hareketine bağlı kolluk kuvvetlerinin bir yıl önce düzenledikleri arama-tarama-teftiş operasyonu sırasında yaklaşık 125 şüpheli DAİŞ (IŞİD) üyesi yakalandı. Yine DAİŞ zihniyetini çocuklara aşılamak için kullanılan 116 adet eğitim çadırı bulunup ortadan kaldırıldı. 5
İkinci bölümde ise, yine Ankara’daki bazı semtlerdeki merdiven altı sayılan yerlerde IŞİD öksüz ve yetimlerinin eğitimine dair, ipuçları bulunuyor:
Bir ucu Türkiye’ye uzanan bazı kişi, şebeke ve kuruluşlar, ‘yardım’ adı altında bir şekilde IŞİD bağlantıları bulunan farklı kamplardaki kadınları, tutuldukları yerlerden gizlice götürüp civar ülkelere veya Avrupa’ya geçmelerini sağlayabiliyorlar. 6
Hale Gönültaş ile Sedat Ergin’in yazılarını okuduktan sonra konuyu bir de şu açıdan araştırdım:
Türkiye denetimi altındaki Suriye topraklarında veya Ankara (belki de İstanbul, Bursa, Antep, Urfa, Hatay, Kilis vs) gibi şehirlerin varoşlarında IŞİD’li ailelerin kaçırılan çocukları nasıl eğitilebiliyorlar?
Şu türden haberleri de hatırlatalım:
MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü işbirliğinde, yurt içi ve yurtdışında son dönemde gerçekleştirilen operasyonlar nedeniyle IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetlerinde farklı yöntemler kullanmaya başladığı belirlendi.
IŞİD’in Horasan yapılanmasının, son dönemde Türkiye’ye karşı faaliyetlerinde yabancı uyruklu mensuplarını daha çok kullandığı, bunların da Türkiye’de güvenlik birimlerinin kontrol ve takibine yakalanmamak için internet tabanlı uygulamalar üzerinden haberleştiği saptandı.
28 Ocak-4 Şubat 2024 tarihlerinde gerçekleşen operasyonlarda 17 şüpheli yakalanmış; 7 ayrı ilde de eşzamanlı operasyonlar düzenlenmiştir.
Konuya ilişkin savcılık iddianamesine bakılırsa, Türkiye’nin farklı illerinde gizlice eğitilip yetiştirilen IŞİD’li cihatçılar, bu terör örgütünün Afganistan’daki Horasan koluna gönderilebiliyorlar.
Derken, çocuk kaçırıp IŞİD derslik ve medreselerinde yetiştirme olayının bir ipucunu da North Press Agency isimli sitenin Arapça bülteninde buldum.
Adı geçen haber ajansı, Hale Gönültaş’ın haberinden hareketle, benzer faaliyetlerin Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ile emrindeki Suriye Milli Ordusu mensuplarının askeri ve idari denetiminde bulunan İdlib, Afrin, Grêspî (Tel Abyad), Serêkaniyê’de (Rasulayn) yaşanan örnekleri kamuoyuna açıklamış.
Yazıyı kaleme alan Lamar Erkandi, bölgedeki cihatçı örgütlerin faaliyetlerini yakından izleyip Arabia.net TV kanalında sıkça yorumlar yapan bir gazeteci.
Sosyal medyadaki hesabında “İdlib’de Çocuk Piyasası” başlıklı bir dosya hazırlayıp çalıştığı kanalda açıklıyor ve çocuk kaçakçılığında “Şam Şebekesi” denilen bir grubu teşhir ediyor.
L. Erkandi’nin cihatçı yetiştirme ocaklarına ilişkin yazısını özetleyerek paylaşacağım:
IŞİD ailelerinin çocuklarına cihat eğitimi veren askeri kamplar ile IŞİD öğretisini belleten medreseler hakkında haberler dolaşıma sokuldu. Çocuklar Suriye, Türkiye veya yabancı kökenli olabiliyorlar. Dini ve askeri eğitimi veren kimseler de öyle.
Onlarca çocuk, bu amaçla Hol Kampı’ndan kaçırılıp TSK ile Suriye muhalifi cemaatlerin/milislerin denetimindeki Serêkaniyê (Rasulayn) ile Grêspî’ye (Tel Abyad) götürülüyor.
Bu tür medrese ve askeri eğitim merkezlerinin, Türk birlikleri ile Suriye muhalifi milislerin kontrol ettikleri Afrin, Tel Abyad, Rasulayn, Cerablus, Azez ve İdlib gibi şehirlerde hayli yaygın olduğu herkesçe bilinmektedir.
Suriye’de Halk İhlalleri Doğrulama/Belgeleme Merkezi (Violation Documentation Center in Syria-VDC) sorumlusu Mustafa Abdi bu hususta şunları söylüyor:
Bahsi geçen medreselerde ‘Kur’an kursları’ adı altında binlerce çocuk eğitilip mezun ediliyor ve icazet alabiliyor.
El Kaide, IŞİD ve benzeri isimler altında faaliyet gösteren selefi-cihatçı cemaat (oluşum veya örgütler) mensupları, şiddete dayalı köktendinci öğretileri çocuklara belletiyor; eğitilip beyinlerinin yıkanmasını sağlıyorlar.
Eğitim müfredatı ve içeriği, radikal örgütlerin yol, yöntem ve amaçlarına hizmet edecek biçimde hazırlanmıştır.
Bu işin esas sorumluları ise o bölgede bu tür faaliyetleri görmezlikten gelen, medya kanalıyla propagandasını yapıp yaygınlaştırmaya gayret eden ilgili devletler ile kuruluşlardır.
Bu noktada bir açıklama yapmam şart: Görüşü alınan Mustafa Abdi, bu münasebetle eleştirdiği bazı ülke ve kurumların adını da sayıyor.
Ancak iddianın doğruluğuna ilişkin elimde tatmin edici bir kanıt olmadığı için, verilen kurum ve ülke isimlerini şimdilik belirtmiyorum.
Aynı zamanda gazetecilik mesleği açısından, kanıtı olmayan iddiaların ve suçlamaların araştırılması gerektiği noktasında ısrarlı olmakta yarar olduğuna inanıyorum.
North Press haber ajansında yazılanları kaldığımız yerden sürdüreceğiz:
IŞİD’in denetim altında bulundurduğu bölgelerde (2014-2019), hilafet devleti için ‘aslan yavrusu’ (Arapça şıbıl veya çoğul haliyle eşbel) yetiştirme ocakları geleneği, günümüzde de devam ediyor.
Bilhassa TSK-Suriye Milli Ordusu milislerinin kontrolü altında bulunan şehirler ile Türkiye’nin Ankara gibi büyük merkezlerinde. Sayıları hayli kabarıktır ve giderek katlanarak büyümektedir.
Küçük çocuklar, bazı hediyeler (bisiklet, küçük motosiklet, kitap, para, mal vs) armağan edilerek cihatçıların medrese görevlileri tarafından kandırılıyorlar. Mürit adayı çocuklar, normal okullar yerine medreselerde tutuluyor; başka okullarla temas etmeleri yasaklanıyor.
İslam örgütleri konusunda uzman olan İsam Sabri eğitim ve medrese işletme hususunda bazı Pakistanlı ve Afganistanlı kesimlerin varlığına da işaret ediyor ve şöyle diyor:
Örneğin Afrin’de ve özellikle Êzdî köylerinde faaliyet gösteren Pakistanlı ve Afganistanlı İslamcılar var. Tel Abyad merkezinde ise Selam isimli bir Pakistan hayırsever cemiyeti kuruldu. 2020 yılında Şeyh Ahmed adına kurulmuş bir medrese söz konusu.
İşlevi, toplanan çocukları fikri açıdan dini eğitimden geçirdikten sonra sınırın bu veya öte yakasındaki kamplara göndermektir. 7
İsam Sabri, bu çerçevede Diyanet Vakfı ile benzeri dini ve insani yardım kuruluşlarının bölgedeki çeşitli faaliyetlerinden de söz ediyor.
Şimdilik iddia olarak görebileceğimiz bu anlatımın ispatı için araştırılması gerekiyor.
Bizzat dini eğitimle ilgili olmayıp da konunun genel çerçevesiyle alakalı bir iddia daha ortaya atıldı:
Kimi istihbarat kuruluşları, oluşumlar ile yapılar, çocuklarını cihat medrese ve askeri kamplarına gönderen Hol ile Roj sığınma kamplarında bulunan IŞİD’li kadınlara para havale edebiliyorlar.
İddiaya bakılırsa, bu gizli husus, “Oradaki Kürt kolluk kuvvetlerinin yakalayıp sorguladıkları bazı IŞİD militanlarının itiraflarından elde edilmiş bilgilerdir!”
Bir örneği 31 Mayıs 2023 tarihinde Almanya’da yaşanmıştı:
Baden-Württemberg, Bremen, Hamburg, Hessen, Kuzey-Ren Vestfalya ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinin yanı sıra Hollanda’da toplam 19 mekânda aramalar başlatılmıştı.
IŞİD’in Suriye’deki terör faaliyetlerini mali bağışlarla destekleyen uluslararası bir ağın üyesi 2 IŞİD yandaşının Telegram kanallarından bağış toplamak için kampanya yürüttüğü açıklanmıştı. 8
2024 Mart ayı ortalarında bir Avrupa ülkesinde bağış toplayıp Hol ve benzeri kamplardaki IŞİD’li kadınlara para havale eden bir kişi daha yakalanmıştı.
Bölgeyi iyi bilenler, şu noktada hemfikirler: Bu tür girişim ve gelişmeler, başta Türkiye olmak üzere bütün Ortadoğu ve batılı ülkeler açısından son derece tehlikelidir.