İlgi ve Talep

İSKAN TOLUN Köln.

Son Makaleler:

İlgi ve Talep

Kürtçe çocuk kitaplarına büyük bir ilgi var artık, talep oldukça artmış. Son olarak konuştuğum yayınevi de bunu teyit ediyordu. Ve böylece, Misyon adlı Türkçe romanımı dondurup, yarım kalmış olan çocuk romanıma kaldığım yerden devam etmeye başladım: Para Şêr yani Aslan Payı. (Henüz toparlama aşamasına geçmediğimden dolayı ismi değişebilir. Zira, birkaç açık soru var hâlâ. Dolayısıyla, bu soruların yanıt bulması büyük önem arz ediyor)

Gittiğim birçok yerde, karşılaştığım saygın kişilerden, özellikle de genç okurlarımdan duyduğum ilk soru:

“Yeni çocuk kitabın ne zaman çıkıyor?” Sorusudur artık. Bu soru beni alabildiğine sevindiriyor ve bir o kadar da motive ediyor. Daha sonra da Rovîyê Xasûk (Almanca versiyonu: Der schlaue Fuchs) ve Gavanê Kal adlı eserlerimi keyifle anlatmaya başlıyorlar ve birlikte gülüp eğleniyoruz. Burada bir açıklama gereğini duyuyorum:

Çocuk kitabı dediğim bu kitaplar, sadece çocuklara özgü değil, gençlere de hitap ediyor. Hatta zevkle okuyan yetişkinleri de biliyorum ve güzel tepkilerine de tanıklık ediyorum ara sıra.

Ama diğer yandan da, Almanya’da doğup büyüyenler var ve Türkçe bilmedikleri gibi, Kürtçeyi de hiç bilmiyorlar maalesef. Geçenlerde, bir kafeteryada, “Kürtçe (ana dil) öğrenmek istiyoruz amca. Bildiğiniz bir kurs var mı?” Diye soran, iki fidan gibi delikanlı ile tanıştım. İnternet platformlarında en yakın kursu bulabileceklerini söyledim. Almanca sordukları için, Almanca yanıtlamıştım onları. Kürtçeleri çok zayıftı, şaşırdım. Elbette biraz anlıyorlardı ama, yeterli derecede değil. Ara sıra Kürtçe kelimeleri telaffuz ediyor olsam da, bu güzel sohbetimiz Almanca olarak start almıştı. Biri, elimdeki kitaba uzanıp göz atınca da söz kitaplardan açıldı ve konuştuk, uzun uzun.…

Onlarca soru sordular ve sohbet de uzadıkça uzadı. Daha sonra konu, 3 Ağustos Şengal Katliamı’ndan açıldı. Uzun uzun konuştuk, daha doğrusu ben konuştum, anlattım o acı günü…

(Evet, katliamlar, katliamlar, katliamlar. Aklıma Albert Einstein’in bir sözü geldi:

“Ben atomu, insanlığa hizmet etmek için parçaladım. Onlar bomba yapıp birbirlerini yok ettiler.” Evet, yok ettiler ve yok etmeye devam ediyorlar. Hemen hemen her takvim yaprağı bir acıyı hatırlatır oldu, özellikle de bu son zamanlarda Ortadoğu halkları açısından. Ve, bugün 24 Nisan, Ermeni soykırımının yıldönümü. Bu ve bütün katliamlarda yaşamını yitirenleri saygıyla anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum. Haksızlıklara, katliamlara karşı gelmek, kınamak, bir başkasını önlemektir ve burnunun dibinde gerçekleşmiş olan katliamı hâlâ jenosid olarak tanımayan, resmen kabul etmekten çekinen ülkelerin tutumu anlaşılır gibi değildir. 3 Ağustos 2014 Şengal Katliamı’nın bütün dünya ülkeleri tarafından bir jenosid olarak resmen kabul edilmesi, tanınması dileğimizdir!.. Bunu yineliyeyim tekrar!..)

IŞİD’in o barbarlığını anlattıktan sonra:

“Êzîdîleri tanıtan kitapların var mı amca?” Diye sordular, “Hayır, yok,” dedim. “Sadece edebiyatla uğraşıyor, roman betimliyorum. İnanç odaklı herhangi bir çalışmam söz konusu olmamıştır bugüne kadar. Ama elbette, kısa da olsa, birçok romanıma konu olmuştur. Zira benim için, vicdani bir sorumluluk gereğidir bu. Genel olarak, her inanca karşı saygı yelpazesinde bir yaklaşımla konuyu ele alıyorum ve bu bağlamda, özellikle de azınlıklara yönelik yapılmış olan birçok haksızlıkları, katliamları romanlarımda dile getiriyorum,” gibisinden uzun uzun anlattım. Can kulağıyla dinleyen gençler, okumaya çok hevesliydiler ve ne yazık ki, elimde onlara hediye edebileceğim Almanca kitaplarım yoktu o an. Bunu anlamış olacaklar ki, birbirlerine bakıp bana döndüler ve art arda:

“Bulur alırız amca.” Dediler. Onlara birçok değerli yazarların kitaplarını sıraladım ama, sadece Almanca okuyabildiklerinden dolayı, bildiğim iki kitap öne çıktı:

Yezidin in  Deutschland ve Die Ezidin und Das Ezidintum

Biri, salık verdiğim kitapları, Google’den bakıp inceliyordu hep. Daha sonra diğerinin cep telefonu çalmaya başladı ve kalktılar, vedalaştık.

Nitekim her konu açıldığında; bunlar gibi, birçok gencin yanı sıra, birçok değerli Alman dost, arkadaş ve okurlarıma da, bu iki Almanca kitabı okumalarını salık veriyordum.

Dolayısıyla bu kez, okumadığım, lâkin içeriğini üç aşağı beş yukarı bildiğim Almanca yayımlanmış iki kitabı okurlara salık veriyorum. Okumadığım bir kitabı tanıtmak/önermek tarzım değildir ama, yazarlarını yakinen tanıdığımdan ve akademik, titiz bir çalışma temposuyla yazıp hazırladıklarını bildiğimden ve de bu tür kitaplara yoğun bir ilgi duyulduğundan dolayı salık vermekten herhangi bir beis söz konusu olmaz diye düşünüyorum. Bu değerli iki eser, ön kapak resimleri ve Almanca orjinal tanıtım bültenleri ile aşağıda:

Überblick über das Buch

Sie missionieren nicht, sie kennen keine Hassprediger und sie legen Gott nicht entsprechend der eigenen Wünsche aus: Das Yezidentum ist eine der ältesten Religionen der Menschheit – und eine pazifistische Volksreligion. Die schicksalhafte Geschichte dieser Religionsgemeinschaft zeigt jedoch ein anderes Bild. Seit mehr als 1400 Jahren leiden Yeziden in ihrer Heimat unter systematischer Zwangsislamisierung, Massakern, Genoziden und Strafexpeditionen. Seit August 2014 werden sie vor den Augen der Weltöffentlichkeit von IS-Terroristen enthauptet, versklavt und vergewaltigt. Kulturelle Schätze und menschheitsgeschichtliches Erbe werden für immer zerstört. Angesichts der Tatsache, dass in Deutschland mittlerweile über 100.000 Yeziden leben, ist es erstaunlich, dass diese Glaubensgruppe und ihre diasporabedingten Probleme bislang nur unzureichend Eingang in die wissenschaftliche Forschung fanden. Es fehlen fast vollständig wissenschaftlich relevante Studien über ihre Geschichte, Religionssoziologie, Theologie, Tradition, religiöse Einstellung, Identitäts- und Integrationsprobleme und Perspektiven in Deutschland. Wer sind die Yeziden? Wie sieht ihre Zukunft in Deutschland aus? Mit ethnologisch-kulturellem Gesamtblick untersucht Halil Savucu, Gründungsmitglied des ZYD – Zentralrat der Yeziden in Deutschland, in seiner interdisziplinär ausgelegten Studie neben den Besonderheiten der yezidischen Gemeinschaft erstmals auch die „neue yezidische Elite“ und leistet damit einen wertvollen Beitrag zur Versachlichung der Debatte über Yeziden in Deutschland.

 

https://www.gea-ev.net/eziden-und-ezidentum/

 

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *