ÖZEL MÜLKİYET İLE BİRLİKTE OLUŞAN HEGEMONYA ANLAYIŞINDAN, SÖMÜRGE SAVAŞLARINA…
HEGEMONİK ANLAYIŞIN İLK YAPI TAŞLARI.
Hırs, tutku, bencillik, şöhret gibi duygular, insan psikolojisinde toplanarak hegemonyanın alt yapsını oluşturmaktadırlar.
Psikolojimizi tetikleyen bu duyguların sebepleri nelerdir?Bunu çözümlemek gerekir. Doğal varlığımızı ne şekilde değiştiriyor? Bu başlı başına bir sosyal psikoloji konusudur….
Sosyal sınıfların ayrışmasıyla birlikte, komünal toplumlar, doğal varlıklarını koruyamamışlardır. İlkel klan döneminde insanlar sürü halinde yaşayıp besinlerini ortak bir şekilde tüketirlerken, yerleşik hayatta, bu kültür giderek yok olmaya başlamıştır.
Tarım devrimiyle birlikte, yerleşik yaşam kültürünün temeli bu dönemde atılmaya başlamıştır. Bu döneme Neolitik çağ ismi verilmiştir.
Neolitik çağ döneminde, insanların yerleşik hayata geçmeleri, aile kültürünün oluşması, köylerin kurulması, hayvanların evcilleştirilmesi gibi devrimler beraberinde özel mülkiyet kavramını ortaya çıkarmıştır.
Keşfedilen yeni deneyimler, zamanla ganimete dönüştürülmüşlerdir ve uygarlık tarihinin başlamasıyla hegemonya anlayışı net bir şekilde baş göstermiştir.
Uygarlık tarihinde keşfedilen bu saldırı ve ganimetler, beraberinde kişi, aile ve grupsal otorite ve diktatörlükleri doğurmuştur. Kişisel çıkar ve hegemonik anlayıştan kaynaklı bünyede toplanma arzu edilmiştir. Bu şekilde Tanrı-kral dönemiyle birlikte kast sistemi resmi bir hal almıştır.
Bu dönemde Krallar sadece devletlerini yönetmekle kalmamış kendilerini Tanrı olarak topluma dayatmışlardır.
Hegemonya anlayışı, bu şekilde tarih süzgecinden azar azar geçerek bugünlere kadar ulaşmış ve modern şeklini almıştır.
Temelinde iktidar duygularının yer aldığı bu anlayış, dünya tarihinin sayfalarına kanlı mürekkep ile imzasını atmıştır.
Günümüze kadar süre gelen bu savaşların alt yapısı, bir hegemonik sınıf veya kişinin çıkarına dayanmaktadır.
Aşiret ve klan savaşları, şehir devletleri savaşları, imparatorluk savaşları, din savaşları, mezhep savaşları ve günümüz ulus savaşlarının da ana kaynağı, iktidar ve hegemonik sınıfın tarihi geçmişine dayanmaktadır.
16 YY’da başlayan rönesans ve reform dönemi, coğrafi keşiflerle birlikte hegemonya anlayışına yepyeni bir yenilik getirmiştir. Modernitenin kapılarını açan bu dönem, insanlık tarihinin gelişmesine ve yeni keşiflere ulaşmasına yararlı olmuştur. Ancak Bu keşiflerle birlikte sömürge anlayışı doğmuş ve gelecek yüzyıllarda sömürge savaşlarının ilk temelleri bu dönemde atılmıştır.
1.ve 2. Dünyayı paylaşım savaşları ve ondan sonra gelen Soğuk savaş dönemi, bu kültürden gelmektedirler. Somürgeci anlayış, dünya güçleri arasında hızla yayılmış ve küresel bir sorun haline gelmiştir.
Bu sorun hala devam etmektedir. Son dönemlerde Ortadoğu’da yaşanan bu savaşların temel nedeni küresel güçlerin sömürgeci çıkarlarından kaynaklanmaktadır.
Küresel güçler, 1. ve 2. Dünya paylaşım Savaşlarında olduğu gibi, birebir savaşa dahil olmuyorlar; bunun yerine, bölgedeki vekalet güçleriyle savaş sahasını dolduruyorlar. Son zamanlarda çıkan İŞİD, Hizbullah, Htş, Haşdi-Şabi vb. yapılar, küresel güçler tarafından vekil savaşçılar olarak sahaya sürülmektedirler. Bloklaşmış Emperyal güçler, sömürge alanlarını paylaşamamalırndan dolayı, sahada vekillerini çarpıştırmaktadırlar.
Küresel güçlerin kontrolüyle gerçekleşen soğuk savaş, giderek daha tehlikeli bir hal almaya başlamıştır.
Bu savaş, biz Kürtleri de büyük oranda etkilemektedir. Yıllardır bütün dünyanın yok saydığı ve her defasında üstünü örtmeye çalıştıkları Kürt ulusu bugün dünya güçlerinin bölgedeki hesaplarını büyük oranda değiştirmiştir. Hiçbir güç bölgedeki gelişmeleri Kürt ulusunu göz ardı ederek hesaplamıyor. Bütün projelerde mutlaka Kürtlerin rolü de hesaba katılıyor. Burada biz Kürtler için önemli olan ise milli bilinç etrafında toplanabilmek ve milli çıkarlar ekseninde stratejik ittifaklar kurabilmektir. Donkişotluk yapıp ütopik fikirler ile fantazilerden kaçınmalıyız. Bölgedeki gelişmeler Kürt halkı için yeni fırsatlar doğuruyor. Yüz yılda bir gelen bu treni bu sefer kaçırmamalıyız.