DİYARBAKIR KİTAP FUARI, ONUR KONUĞU MESELESİ VE KÜRD YAYINCILIĞI

Celâl Temel

      16-24 Aralık 2023 tarihlerinde, Diyarbakır’da gerçekleşen kitap fuarının üzerinden yaklaşık on gün geçti. Bugün tarih 2 Ocak 2024 olduğuna göre bu etkinlik geçen yıldı!

      Önce, kitap fuarlarıyla ilgili bir bilgilendirme yapmak gerekiyor. Türkiye’de, kitap fuarları, genellikle belirli bazı büyük şehirlerde, bir özel kuruluş olan TÜYAP organizasyonuyla yapılıyor. TÜYAP kitap fuarları, ciddi bir organizasyonla gerçekleşiyor. Bazen diğer bazı özel kuruluşlar da bazı şehirlerde kitap fuarları düzenliyorlar.

      Son yıllarda, pandemi ve ekonomik sorunlar dolaysıyla TÜYAP kitap fuarları iyice azaldı. En son, 28 Ekim 2023-5 Kasım 2023 tarihleri arasında TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı düzenlendi. Bu fuara, sadece iki Kürd yayınevi katılabildi. Buna karşın son zamanlarda, vilayetlerde, valiliklerin öncülüğünde, genellikle iktidar yanlısı yayınevlerinin katılabildiği daha küçük kitap fuarları düzenleniyor. Bu fuarlara da Kürd yayınevleri, genellikle katılamıyorlar. Bazı belediyelerin de zaman zaman kitap fuarları düzenledikleri bilinmektedir.

       Diyarbakır’da en son, pandemi öncesinde 2019 yılında TÜYAP Kitap Fuarı düzenlenmişti. Geçen dört yıllık süreç içerisinde, Diyarbakır’da hiç kitap fuarı düzenlenmedi. Bu arada ekonomik sorunlar yaşayan Kürd yayınları, son yıllarda, kitap depolarını büyük oranda, İstanbul’dan Diyarbakır’a taşımaya başladılar…

 

      16 Aralık-24 Aralık 2023 Diyarbakır Kitap Fuarı

      (Pêşangeha Pirtûkan A Amedê)

 

     Son birkaç ayda, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) bir kitap fuarı düzenleme çalışması yaptığı duyuldu. Bilindiği gibi, ticaret ve sanayi odaları, ticaret yapanların zorunlu üye olduğu yarı resmi bir kurum. Yani tamamıyla bir sivil toplum kuruluşu niteliğinde değil. Her ilde, pek çok ilçede vardır.

      Ekim ayı sonlarında, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO), Eylül Fuarcılık adlı bir kuruluşla işbirliği yaparak, 16-24 Aralık 2023 tarihleri arasında, bir kitap fuarı gerçekleştirileceğini bir basın toplantısıyla açıkladı. Kitap fuarlarında, genellikle bir edebiyatçıyı onur konuğu olarak belirtme geleneği de var. Aralık ayı başında, “onur konuğu” olarak Murathan Mungan’ın seçildiği açıklandı. DTSO, Eylül Fuarcılık, Diyarbakır’daki bazı yayıncı ve yazarların oluşturduğu Organizasyon Komitesi ve Diyarbakır’da Kürdçe yayınlar yapan 10 yayınevinin oluşturduğu yürütme kurulu, fuar organizasyonunu yönetti.

     Fuarın yapılacağı duyurulduktan sonra, başta “Kürd Yayınevleri” olmak üzere, Fuar Organizasyon Komitesi’ne başvurular yapıldı. Komite, yayınevlerine veya yazarlara özel davetiye göndermedi; isteyen yayınevinin standın büyüklüğüne göre bir kira ödeyerek katılabileceği belirtildi. Kürd yayınevlerinin tamamına yakını fuara katılırken bazı dini yayın yapan yayınevleri, çocuk kitapları yayımlayan yayınevleri, sınavlara hazırlık yapan yayınları kapsayan yayıncılar fuarda yer aldılar.  

        Fuarın açıldığı güne kadar fuarın onur konuğuyla ilgili bilinir bir tartışma yoktu. Fuar açılışının yapıldığı gün, basında Yılmaz Odabaşı’nın, “Fuarın onur konuğu niye bir Diyarbakırlı değil?” açıklamasından sonra, bu konu her şeyin önüne geçti. Haklı eleştiriler, bilgi eksikliğinden kaynaklanan yanlış açıklamalar peş peşe geldi. “Onur konuğu niye bir Diyarbakırlı değil, niye bir Kürd değil?” soruları soruldu. Diyarbakırlı bazı yazar adları, bazı Kürd yazar ve araştırmacıların adları ifade edildi. Bu arada, fuara yazar olarak katılan İsmail Beşikci’nin adı onur konuğu olması gerekenler içinde geçti. Bazıları, bunu da bir polemik konusu yaptı. Nobel’e layık biri olan İsmail Beşikci ise bu konuya hiç girmeden fuarı olumlu olarak değerlendirdi.[1]

      Özellikle sosyal medyada, fuarı kimin düzenlediğine bakılmadan; kimin şikâyet edildiği, kime sitem edildiği anlaşılmadan; yanlış, eksik bilgilerle, fuarın sadece bu yönüne odaklanan görüşler yaygın bir şekilde paylaşıldı. Fuarı düzenleyenin, fuara katılan yayınevleri değil, bir Kürd kurumu değil, yarı resmi ticaret ve sanayi odası olduğu dahi göz önüne alınmadı. Kimden şikayetçi olunuyordu, kime sitem ediliyordu belli değildi. Başka bir şehirde, bir başka Ticaret Odası’nın böyle bir fuar düzenlemesi olası mı? Başta güvenlik olmak üzere, çeşitli konularda Diyarbakır Valiliği de doğal olarak işin içindeydi.

      Hiçbir yayınevinin, onur konuğu ismi dolaysıyla, fuar öncesinde bir açıklaması olmadı, protesto etmesi gündeme gelmedi. Ancak fuarın başlamasından sonra, onur konuğunun isabetli seçilmediği konusunda büyük bir kamuoyu oluştu. Onur konuğu ise sadece ilk gün gelip gitti. Bir kaç kitap imzaladı, fuar katılımcıları onu görmedi bile. Bunun dışında, organizasyon komitesinin, kimseyi özel olarak davet etmediği anlaşılıyor.

       Onur konuğu meselesinin, bu organizasyonda sembolik bir ayrıntı olduğunu, fuarın olumlu yönünü gölgelediğini düşünüyorum. Bu fuar, önümüzdeki yıllarda düzenlenmeye devam edilirse ve onur konuğu Diyarbakırlı veya Kürd biri olsa da yine tartışma olacağı görülmektedir. Eksik-yanlış bilgiler, önyargılar, Kürd toplumunun bu konuda yeterli bir olgunluğa ulaşamaması, maalesef bazı gereksiz polemiklere neden olmaktadır.

 

      Fuarın başladığı 16 Aralık günü, vakfımızı (İsmail Beşikci Vakfı) da dolaylı etkileyen küçük bir kriz oldu. O gün saat 17.00’de, fuarın Dicle Salonu’nda, İsmail Beşikci Vakfı Yayınları adına, “1916 Kürd Tehciri” başlıklı söyleşim vardı. Moderatör de İsmail Beşikci’ydi. Aynı salonda, saat 15.00’te, politikacı Bülent Arınc’ın, saat 16.00’da da Kürd Şairi Berken Berhem’in programları varmış. Politikacıların durumu malum; Arınç geç gelmiş ve konuşmasını uzatmış. Böylece, Berken Bereh’in programı iptal konumuna gelmiş. Fuar komitesi, çaresiz bir şekilde, Berken Bereh’e, saat 17.00’de programını yapabileceğini belirtmişler. Oysa aynı saatte, aynı salonda bizim program vardı…

      Her şeyden habersiz, saat 17.00’ye doğru, İsmail Hoca, vakıf başkanımız İbrahim Gürbüz ve diğer bazı arkadaşlarla Dicle Salonu’na girdik. Bir kısım insan, salona girerken bir kısım insan kalkıp gitme hazırlığı içindeydi. Ne olduğunu anlamadan, daha sonra adının Berken Bereh olduğunu öğrendiğimiz bir arkadaş, güzel bir Kürtçeyle fuar komitesini protesto ettiğini belirterek, sözlerini, “Bimre koledarî, bijî azadî” şeklinde tamamlayarak çıktı…

      Saat 18.00’de, programımızı tamamlayarak çıktığımızda, Berken Berhem, fuar komitesinin gayretiyle, giriş salonunda, daha büyük bir kitleye, o güzel Kürdçesiyle hitap ediyordu. Konu, 2. gün, “Diyarbakır Kitap Fuarı’nda Bülent Arınç’tan dolayı kriz, Kürd Şairi Berken Bereh’in programı iptal edildi.” gibi başlıklarla genişçe yer aldı…[2]

      Evet, onur konuğu meselesi ve Berken Bereh olayı, bu organizasyonda iki olumsuz nokta olarak ortaya çıktı.

 

      Gelelim esas konuya. Fuar nasıldı? Değerlendirmeyi, daha çok Kürd yayınları çerçevesinde ele alacağız. Fuar, bazı eksikliklerine karşın başarılıydı. Fuara katılan yüzün üstündeki yayınevinin üçte biri Kürd yayınevleriydi.  DTSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Fuar Organizasyon Komitesi Koordinatörü Faruk Korkmaz, fuara katılan yaklaşık 400 yazarın 300’nün Kürd olduğunu belirtti. Diyarbakır dışından gelen yazarlar, genel olarak, yayınevlerinin ve yazarların kendi imkânlarıyla gelip gittiler. Onur konuğu yerine, yol ve otel masrafları karşılanmak üzere, eserleriyle bilinen, Diyarbakır dışındaki 10-15 kişilik bir Kürd yazar grubu çağırılabilirdi.

       Fuar Komitesi, yayınevlerine bazı imkanlar sağladı. Yayınevlerinin kapasitelerine ve günün koşullarına göre, uygun fiyatlarla stantlar kiralandı. Yayınevlerine, fuar merkezinin hemen yanındaki uygulama otelinde ikişer kişilik kalma yeri ücretsiz olarak ayrıldı. Ayrıca her yayınevine, 2-3 yazarın, panel, söyleşi yapma imkânı verildi. Fuar boyunca, başta DTSO Başkanı Mehmet Kaya olmak üzere, fuar organizasyonunu yapan komite üyeleri hep fuardaydılar, bilgiler alıp verdiler. Organizasyonun koordinatörlerinden yazar Şehmus Diken de hep fuardaydı. Fuar boyunca bazı küçük animasyonlar da yapıldı. Fuarın son günü, DTSO, yayınevlerine destek amacıyla bazı kitaplar da satın aldı.  

 

      Fuar bir festival havasındaydı. İnsanlar, çocuklarıyla, bebekleriyle fuara geldiler. Yayınevlerini tatmin etmese de bu zorlu ekonomik şartlarda çokça kitap alındı. Fuar yetkililerinin belirttiğine göre, 9 günde, 500 bini aşkın kişi, fuarı ziyaret etmiş. Geçmiş fuarlarda en fazla 200 bin sayısına ulaşılırken bu sayı bir rekordur, umut verici bir durumdur. Ancak fuara girişteki bu büyük rakam, yayınevlerinin satışlarına aynı oranda yansımadı. Bunun da malum ekonomik durumdan kaynaklandığı açıktır. Aileler, çoluk çocuklarıyla geldiler, gördüler ama diledikleri kadar kitap alamadılar. Çocuklarının gıdası, giysisi, elbette kitaptan önceydi…

     İBV Standı’nda, doğal olarak İsmail Beşikci’ye ilgi büyüktü. Bu da bizi mutlu etti. 85 yaşındaki İsmail Beşikci, 9 gün boyunca, öğlenden akşama kadar hep fuardaydı ve ilgi odağıydı. Genellikle, kitapları çocuklar adına imzaladı. Aynı zamanda, Kuzey Kürdistan’daki ilk Kürdoloji çalışmalarının kurucularından olan İsmail Beşikci, bu yaşta, bu kış şartlarında Diyarbekir’deydi ve karşısında Kürd çocukları, Kürd gençleri vardı. Asıl bu durum, anlamlıydı, önemliydi…

     Fuarda, genç katılımcı profilinin artmış olması, fuarın içinde, dışında, en az Türkçe kadar Kürdçe dilinin (Kurmancî, Zazakî) kullanılması, Türkçe kadar Kürdçe kitap satılması dikkat çekiciydi. Bu, sevindirici, umut verici bir durumdur. Fuara, yüzlerce Kürd aydını ve yazarı katıldı. Yurt dışından gelenler vardı. Yıllarca birbirine göremeyen Kürd aydınları, yazarları hasret giderdi. Çok mutlu tablolar yaşandı.

       Bu fuar, Kuzey Kürdistan’daki Kürd yayınları açısından önemli bir fırsat oldu. İlk kez Kürd yayınevleri, bir kitap fuarına güçlü bir katılım göstererek dikkat çektiler. Diğer yayınevleri, çocuk kitapları, sınav hazırlık yayınları ve dini yayınlar satan bazı yayınevleriydi. Türk ulusal çizgisinde yayın yapan yayınevleri çok azdı.

       Avesta, Aram, Dara, Deng, Dipnot, Doz, İsmail Beşikci Vakfı-Ronî, J&J, Lis, Mezpotomya Vakfı, Na, Nostos, Nûbihar, Ögürlük Yolu Vakfı, Ronya, SİTAV, Sidar, Payiz, Peywend, Pirtukakurdi, Vate, Ziz dikkat çeken Kürd yayınevleriydi. (Tam listeyi temin edemedim.) Çeşitli özel veya ekonomik nedenlerle katılamayan birkaç Kürd yayınevi olduğu, hiçbir yayınevinin katılımının engellenmediği de belirtildi.

      Fuarın en dikkat çekici yanlarından biri de Kürd yayıncılığının geldiği aşamaydı. Ekonomik zorluklara karşın Kürd yayıncılığı önemli aşamalar kaydetmiş. Kürd yayınevlerinin büyük bölümü, günlük siyasi çekişmelerin, belirli siyasi parti ve ideolojilerin dışında, Kürd tarihi, kültürü ve diliyle ilgili, ulusal çizgide kaliteli eserler üretiyor. Kuzey Kürdistan’da büyük bir Kürdoloji literatürü oluşmaya başladı. Bu durum, dikkat çekicidir ve Kürd ulusunun geleceği için önemlidir.

      30’un üstünde Kürd yayınevi fuara katılırken halkımızın içinde bulunduğu ekonomik durumdan dolayı, tüm yayınevlerine yeterli ekonomik desteğin verildiği söylenemez. Yine de hiçbir kurumsal veya sponsor desteği olmayan ve çok büyük ekonomik sıkıntılar içinde bulunan Kürd yayınevleri, az da olsa bu fuarla bir nefes aldı.

      Bu fuarın, önümüzdeki yıllarda, görülen eksiklikler de giderilerek devam etmesini dilerim. Amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olmalı…

 

(Ayrıca, önümüzdeki günlerde, İBV-Roni Yayınları olarak, Fuar Düzenleme Komitesi’ne de eksiklikler konusunda bir rapor sunacağız.)

[1] İsmail Beşikci, Nerinaazad, 27 Aralık 2023

[2] Berken Bereh, çok sevilen modern Kürd şairlerinden biri.

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *