Şaban Aslan
Devrimci Doğu Kültür Ocakları (kısaca DDKO), Türkiye’de ağırlıklı olarak üniversitelerde okuyan Kürt öğrencilerin oluşturduğu bir dernekti. 1969 yılında kuruldu ve 1971 Muhtırasından sonra kapatıldı.
Tarih
1960’ların sonlarında üniversite de okuyan Kürt öğrenciler, 1969’da Devrimci Doğu Kültür Ocaklarının kurulmasına yol açan Doğu Mitingleri oldu. Doğu Mitingleri belli bir süre devam etti. Ankara ve İstanbul’da mevcut olan DDKO Kısa bir süre sonra çalışmalarını Kürtlerin yaşadıkları şehirlerde mitingler tertiplediler.
Kasım 1970’te Ergani’de bir ay sonra Silvan ve Kozluk’ta, Ocak 1971’de Diyarbakır ve Batman’da şubelerini açtılar. DDKO Başkanlığına Ağrılı ve Kürt asıllı Avukat Mehmet Ali Aslan getirildi. Daha sonra Avukat Mehmet Ali Aslan’la tanıştım ve çok samimi dost olduk.
Okullar açıldığı için Batman, Dersim, Ağrı ve Ankara mitinglerine katılamadım.
13 Ağustos 1967 Silvan Mitingi
Silvan mitingine gittim. Günün koşullarına göre konuşmacılar kendi düşüncelerini anlatıyorlardı. Ali Bayrak’ın istihbaratta çalıştığını herkes tarafından biliniyordu. Ses alma cihazı koltuğun altına alarak konuşmaları kayıt ediyordu. Ayakta durmaktan yoruldum. Müsait bir yerde oturdum. Tanımadığım 17-18 yaşlarında iki genç yanıma geldiler. Ali Bayrak’ı bana gösterdiler. Dediler biz bunu öldüreceğiz. Dedim öldürmeyin. Duyduğuma göre hastadır kan kusuyor, zaten yakında ölecek. Siz bunu öldürdüğünüz zaman genç yaşta cezaevine gireceksiniz ve gençliğiniz sebepsiz yerde cezaevinde geçecek.
3 Eylül 1967 Diyarbakır Mitingi
Ulucami önünde miting başladı. Çok kalabalıktı. Said Elçi kürsüye çıktığı zaman dedi Bingöl zozanlarından size selam getirdim. Çok sevdiğim ve saygı duyduğum Edip Karahan da Said Elçi gibi çok ateşli konuştu. Kitleye seslendi dedi ben konuşuyorum arkadan beni çekiyorlar diyorlar sen suç işliyorsun. Bir cümle söyledi şu an o cümleyi hatırlamıyorum. Dedi bu cümlenin cezası bir buçuk yıldır, ben bu cümleyi söylüyorum beni cezaevine atsınlar.
24 Eylül 1967 Siverek Mitingi
Miting başladığı zaman elektrik’i kestiler. Ben ve tanımadığım başka birisi aynı anda dedik mikrofonu bir arabanın aküsüne bağlayın. Mikrofonu arabanın aküsüne bağladılar. Bir genç dedi “körmı darı jı dar nebı dar puç nabı”
Ben ve öğretmen okulundan arkadaşım merhum Mahmut Oral beraber mitinglere katılıyorduk.
Okullar açıldığı için diğer mitinglere katılamadım.
İdeoloji ve amaçlar
DDKO başka toplantılar düzenledi ve doğu illerinin daha iyi gelişmesini ve ayrıca daha fazla kültürel özgürlük talep etti. DDKO toplumla çok ilgiliydi ve çiftçilerin taleplerini dergilerinde yayınlıyorlardı. Marksizm ve sosyalizm hakkında seminerler düzenlemekle meşgul olduğu için solcu bir örgüttü. Belli bir süre sonra Kürt sorununun tartışıldığı toplantılar da düzenlediler.
Yasal kovuşturma ve kapatılma
Ekim 1970’de DDKO’nun lider kadrosundaki birçok kişi tutuklandılar. Meşhur 12 Mart 1971’deki muhtıradan sonra DDKO kapatıldı. Akabinde DDKO davaları başladı. Birçok tanınmış Kürt aydınları cezaevine koydular. Bunlar arasında Musa Anter, Necmettin Büyükkaya ve sarı hocamız İsmail Beşikçi Edip Karahan Mümtaz Kotan, Mehdi Zana se çok sevdiğim Yumnu Budak vardı. Belli bir süre sonra tutuklananlar savunmalarını hazırladılar.
Kovuşturma iddiaları, Kürtlerin gerçekte var olmadığı ve dillerinin bir Türk lehçesi olduğu yönündeydi. İddiada Kürtçenin büyük çoğunluğunun Türkçe, Arapça ve Farsça kelimelerin bir karışımı olduğunu savunuldu. Yargılananlar ise Kürtlerin Doğu Anadolu da MÖ. İki bin yıldan beri var olduklarını iddia ettiler. Türklerin ise 11. Yüzyılda Anadolu’ya geldiklerini savundular. Aynı zamanda Kürtçenin bir Hint-Avrupa dili olduğunu savundular. Askeri mahkeme, ileride kullanılabilecek bir argüman olarak görülebileceği için böyle bir savunmayı engellemeye çalıştı, ancak sonunda savunma geldi ve bir daha dosyalarına konuldu. Yargılananların bazılarına on altı şer yıl hapis cezasını verdiler.
Askeri mahkemede bir yargıç, Kürtlerin gerçekten var olmadığını iddia ediyor. Zerre kadar vicdanı olan bir insan 70 milyon nüfusu olan bir milleti inkâr etmekle hiçbir şey kazanamaz. Dillerinin de Türkçe lehçesi olduğunu iddia ediyor.
Soruyorum askeri hâkim beye sen dil bilinci misin? Sor ve araştır. Kelime hazinesi zenginlik bakımından dünya dilleri arasında Türk dili kaçıncı sıradadır. Ben bir Kürt olarak kendi dilimi araştırdım. Dünya dilleri arsında Kürt dili sekizinci sıradadır.
Bizler Dicle İlk Öğretmen Okulunda okurken dördüncü ve beşinci sınıflarda Divan Edebiyatı okuduk. Divan edebiyatı Farsça ve Arapça dillerinin etkisi altında kaldığını gördük.
Mustafa Kemal Türk Devletini kurduğu zaman, Avrupa dillerinden birçok kelimeleri, Türk diline yerleştirdi. Örneğin: Yalnız Fransız dilinden alınan birkaç örnek veriyorum: Egoist, Alyans, Balkon, Define, Fakülte, Karakter, Lise, Mağaza, Şoför ve saire gibi.
Hiç unutmuyorum. Öğretmen okulunda okurken, edebiyat dersimize gelen Suzan Bektaşoğlu bir gün derste dedi Türk dili isim bakımında çok fakir bir dildir. Sıfat bakımında zengindir.
Sarı hocamdan izin alma fırsatım olmadığı için analizini yazıma ekledim. Umarım beni af edecek İsmail Beşikçi’nin analizi |
1971’den önce yayınlanan kitaplarla, yazılarla, 1974’den sonra yazılanlar, yayımlananlar arasında çok büyük içerik, görüş ve düşünce farklılıkları var.
12 Mart rejiminde, Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ndeki yargılamalar çok önemli bir dönüm noktasıdır. Resmi ideoloji kurumunu fark etmek ve eleştirmek, Kürd/Kürdistan olgusunun, sorununun algılanmasında ve anlatılmasında çok büyük bir etken oldu. 1974-1975’den sonraki yayınlar, bu çerçevede gelişti. Bu yayınlar şüphesiz çok daha doğrudur. Bu durum, Doğu’da Değişim ve Yapısal Sorunlar, Göçebe Alikan Aşireti kitabının, Ağustos 1992’de yapılan baskısının önsözünde de belirtildi.
1971’den önce yayınlanan, Doğu’da Değişim ve Yapısal Sorunlar, Göçebe Alikan Aşireti, Doğu Anadolu’nun Düzeni, Sosyo-Ekonomik ve Etnik Temeller, Doğu Mitingleri Analizi (1967), Doğu Anadolu’da Göçebe Kürt Aşiretleri, Kürt Toplumu Üzerine gibi kitapları bu çerçevede okumak ve değerlendirmek gerekir.
1971’den önce yayınlaman kitaplarla, yazılarla 1975 ve sonrasında, 1990’larda yayımlananlar arasında çok büyük görüş, düşünce farkları var. Okur, yazarın düşüncesinde, tutumunda meydana gelen bu değişmeleri merak edebilir. Okurun, bu değişmeleri sorgulaması, nedenleri üzerine düşünmesi, olguları, olgusal ilişkileri bu yönlerden değerlendirmesi, bilgilerimizi zenginleştirecek önemli bir dinamiktir.
Şaban Aslan