İbrahim GÜÇLÜ
Genel olarak Kürdistan ve özel olarak Kürdistan’ın Güneyi önemli ve tarihi bir aşamadan geçiyor. Kürdistan’da bu aşamanın önemli ve tarihi olarak tanımlanmasının nedeni, Kürdistan’daki bağımsızlık referandumu ve referandumun “evet” ile sonuçlanması halinde, Kürdistan Bağımsız Devlet kuruluş sürecinin başlamasıdır.
Bu nedenle, bütün parçalardaki ve dünyadaki Kürtlerin bu bilinç ve sorumlulukla hareket etmesi, bütün tartışmaların ve önermelerin bu stratejik hayati soruna kilitlenmesi gerekir. Bu stratejik sorun dışındaki davranışlar, bu stratejik hayati konuya uygun olmayan tartışma ve önermeler, bağımsızlık referandumunun ve Kürdistan Devlet Kuruluşunun önünde büyük engeller olarak tanımlanmaktan öteye bir özelliğe sahip olamazlar.
Bağımsızlık Referandumu Aşamasında Devlet Modeli ve Rejimin Karakteri Konusundaki Tartışmalar, Kürdistan Bağımsızlık Devleti’nin Önünde En Büyük Engeldir…
Milli Hareketin gündemi ya da siyasi gündem, koşullara ve zamana göre oluşmak zorundadır. Zamana ve koşullara uygun olmayan gündem üzerinde tartışa yapmak, yararlı olmadığı gibi zararlı da olabilir.
Ezilen, bağımlı, sömürge bir ulusun birinci gündem maddesi, bağımsızlık ve kendi devletini kurmasıdır. Kürt milletinin de gündemi, sömürge, ezilen, bağımlı yapısından kaynaklanan gündemidir. O gündem de, Kürdistan’ın bağımsızlığı ve Kürdistan Devleti’nin kuruluşudur.
Bulunduğumuz aşamada da, Kürdistan’ın Güneyinde, devletin kuruluşu birinci gündemdir. Bu nedenle, Kürdistan’ın bağımsızlığından ve devletleşmesinden yana olan tüm Kürtler, bütün çalışmalarını bu merkezde geliştirmeye çalışıyorlar. Biliyorlar ki, Kürdistan’ın Güneyinden devletin kurulması, Kürdistan’ın bütün parçalarına model olacak. Bütün parçalardaki Kürtlerin önünü açacak. Onları aydınlatacak. Onların hedeflerinde net ve somut hale gelmelerini sağlayacaktır.
Kürdistan’ın bağımsızlığına, Kürdistan devletinin kuruluşuna karşı olan ve başka devletlerin Kürdistan’a karşı projelerin hayata geçirmek isteyen Kürt siyasetçileri, siyasi partileri; Kürdistan’ın bağımsızlığının ve devlet kuruluşunun yolu olan referandumdan dikkatleri başka yerlere çekmek, referandum ve devlet kuruluşunda başarısızlığı sağlamak için, gündemde olmaması gereken stratejik konuları gündeme taşıyorlar.
Kürdistan’ın federal bir devlet, otonom ve özerk bölgelerden oluşan çoğulcu bir devlet olmasını şimdiden tartışıyorlar. Bunun yanında rejimin de, demokratik olması tartışmaları da ön plana çıkıyor.
Biz de bu dünyada yaşadığımıza göre, devletlerle ilgili modeller, kural ve kanunlar bizim için de geçerlidir.
Dünyada birçok model devlet vardır.
Bu devletleri sıralayalım.
Tek millet egemenliğine dayalı, bünyesindeki etnik ve ulusal toplulukların bireysel ve kolektif haklarını tanımayan, sömürgeci otoriter, totaliter, faşizan devletler. Türkiye, İran, Suriye Devletleri bu nitelikteki devletlerdir.
Kendi bünyesindeki milletlerin ve etnik grupların bireysel ve kolektif haklarını tanıyan demokratik üniter devletler. Fransa, Kanada gibi devletler, bu niteliktedir.
Özerk ve otonom bölgelerden oluşan üniter devlete en iyi örnek, İspanya’dır. Bu nedenle Katalonya, bağımsız devlet olmak istemektedir. Bu nedenle bağımsızlık referandum kararını almış durumdadır.
Ulusların egemenlik alanlarına dayalı federal devletler. Belçika, ABD, Rusya, Irak Devletleri, bu nitelikteki devletlerdir.
Ülkenin daha fazla üretim yapması, halka daha fazla hizmet sunulması, egemenliğin daha geniş ve her kesime yayılması, çoğulcu ve demokratik katılımlı daha geniş, yaygın ve sağlıklı gerçekleşmesi için, idari yapıya dayalı federal devletler. Almanya, böyle federal bir devlettir.
Rejimlerle, devlet yapısı arasından bir paralellik vardır. Rejim devleti, devlet rejimi tanımlar. Bu nedenle, “demokratik olan” ve “demokratik olmayan rejimler” diye iki kategorik rejim vardır. Bu her kategorik rejimler de, kendi içinde farklı özellikleri barındıran kategorik rejimlerdir.
Hiç şüphe yok ki, devletin modeli ve rejimin karakteri konuları, Kürdistan Devleti için de önemli ve stratejik konulardır. Tabi ki Kürdistan Devleti’nin kuruluşundan sonra, asıl üzerinde durulacak ve tercih yapılacak stratejik konulardır.
İnsan ya da bir aile, ev sahibi olduktan sonra, evini hangi boyayla boyayacağına, evini içini ne şekilde dizeceğine, perdelerinin şekline ve rengine karar verir, projesini hayata geçirir. Bir insan ya da bir aile, ev sahibi değilse birinci gündemi sorunsalı, ev sahibi nasıl olacağıdır. Onun için çalışma yapmasıdır. Diğer konuları düşünmek, fanteziden öteye geçemez. Ya da ev sahibi olmayı başa ve merkeze koyarak, diğer konularla ilgili fikir jimnastiği yapabilir.
Kürdistan Federe Devleti, devlet modeli ve rejim olarak da bir gelecek projeksiyonu sunmaktadır.
Kürdistan Federe Devleti, çoğulcu ve katılıcı bir devlet modelini ortaya koymaktadır. Çünkü Kürtler, federe devlette egemen bir millet, diğer etnik topluluklar bağımlı ve ezilen topluluklar değildir. Bütün etnik topluluklar, Kürtlerle hem bireysel ve hem de grupsal (kolektif) haklar açısından eşit haklara sahiptirler.
Kürtlerin farklı lehçelerini konuşan Kürt topluluklarına, dini ve mezhebi gruplarına, tüm farklı dinler de eşit haklara ve konuma sahipler.
Bu anlamda da Kürdistan demokratik, çoğulcu, modern bir rejim profilini ve vizyonunu bölgeye ve dünyaya sunmaktadır.
Kurulacak Kürdistan Devleti yapısal karakter, şekil ve içerik; adem-i merkeziyetçi yapısı, benimsenecek rejim açısından, bugünden daha ileri; daha çok Kürdistanlıların ihtiyaçlarını karşılayacak, hak ve özgürlükleri koruyacak, hukukun üstünlüğünü tesis edecek demokratik ve fonksiyonel, militarizmin güçlü olmadığı bir devlet olacaktır.
YNK ve GORAN’ın Bölgesel Hükümet Kararı, Referandum ve Kürdistan Devleti Önünde Bir Engeldir…
Kürdistan Güneyinde, 1975 yenilgisine kadar, tek parti rejimi ve egemenliği geçerliydi. Bu parti de, KDP idi. Yenilgiden sonra, kendiliğinden iki partili (çok partili) rejime geçiş yapıldı. YNK da bu yenilgiden sonra kuruldu.
YNK, Suriye’de, Suriye’deki otoriter iktidar sahibi olan Baas Partisi ve Irak’taki muhalif baasçıların desteği ile kuruldu. Bu da, en başından YNK, için Kürt halkı nezdinde dezavantajlı bir konum yarattı.
YNK’nın yöneticileri ve ideologları, YNK’yi, yarı cephe örgütü olarak tanımlıyorlardı. Bu tanımdan da sonuna kadar da vazgeçmediler.
YNK, Celal Talabani’nin liderliğini yaptığı; Kemal Hoşnav, Ömer Dabebe, Ömer Şeyhmus’un oluşturduğu ve “genal hat” diye tanımlanan grup, Komela Marksist-Leninist (sonra isim değişikliği yaparak Komelaya Rençderan yaptı), Kürdistan Sosyalist Hareket’inden oluştu.
YNK, birçok gelgitlerden, med-cezirlerden, çatışma ve badirelerden sonra Kürdistan’ın önemli ikinci ulusal örgütsel aktörü oldu.
Bu aktörlüğünü, Kürdistan Federe Devleti’nin kuruluşuna taşımayı becerdi.
Kürdistan Federe Devleti’nin kuruluş öncesi ve sonrasında, devletin kurumlarının oluşmasında, iktidar olma pozisyonunda önemli de bir aktör, hem de kurucu bir aktör oldu.
Sorumluğunun bilinciyle hareket etti.
Kürdistan’daki devletleşme sürecinin gelişmesi ve evrimleşmesi ile ilgili görevlerini yerine getirdi.
KDP ile birlikte, stratejik antlaşma çerçevesinde ortak önemli işler yaptılar. Ama zaman-zaman da çatışma durumunda kaldılar. Kürdistan’da ilk askeri darbeyi gerçekleştirme şerefi YNK’ye ait oldu.
YNK, lideri Celal Talabani’nin hastalığından kısa bir süre önce bölündü. Noşirvan Mustafa’nın öncülüğünde büyük bir grup, GORAN Hareketini oluşturarak ayrıldılar. Ayrılanların ezici çoğunluğu, Komela’nın taraftarları konumunda olan YNK üyeleriydi.
Bu bölünmeden sonra, iki taraf arasında şiddetli bir rekabet ve yarış başladı. Kürdistanlılar, iki tarafın fiziki ve silahlı çatışmasından endişe duydular. Celal Talabani’nin sorumlu davranışı ve uzlaşmacı politikası, bu çatışmayı engelledi. Bu da Kürdistanlıların lehine oldu. Her iki tarafın uzaklaşmasını değil, ihtiyatlı yakınlaşmasını sağladı.
YNK, nasıl ki bir partiye dönüşemediyse; GORAN da bilerek partiye dönüşmedi. Lidere dayalı değişimci ve liberal bir siyasi grup olarak kamuoyunda bir algı yarattı. Ama liberal ve değişimci bir hareketin parametrelerini taşımadığı gibi, bu parametrelere göre hareket de etmedi. Bir jakoben ve elitik hareket olarak yoluna devam etti. Ama iki genel seçimde de başarı elde etti. Özellikle de YNK karşısında kesin başarı elde etti.
Birinci genel seçimden sonra, bilerek hükümette yer almadı. Muhalefette kalmayı, bununla özellikle YNK’yi yıpratmayı, YNK’den taraftar kazanmayı stratejik olarak benimsedi. Bu siyaseti ve stratejisinde de bir ölçüde başarılı oldu.
GORAN girdiği ikinci genel seçimlerde de, herkes yürüttüğü irrasyonal ve halkçı olmayan politikalarından dolayı, gerileyeceğini beklerken, yüzde 24 oy alarak başarılı oldu.
Bu başarılı olduğu dönem, Celal Talabani’nin yaşam fonksiyonun kaybettiği bir dönemdi. Bu nedende dolayı, GORAN’ın başarısı, YNK’de büyük kafa karışıklığına yol açtı. Eski ulusalcı ve uzlaşmacı siyasetlerinde gerileme gösterdi. KDP ile olan stratejik antlaşmasını ortadan kaldıracak aşamaya geldi.
YNK, politikalarını, GORAN’a göre ayarladı. Bu nedenle, GORAN hükümette yer almayana kadar, hükümet ve iktidar koalisyonunda yer almamam konusunda direndi. Kürdistan Başkanı’nın sabırlı, Kürt ve Kürdistan milli çıkarlarına uygun hareket etmesi, sonunda YNK ve GORAN’ın hükümette yer almasını sağladı.
Ama GORAN Parlamentoda başarı sağlamadı. Hükümette önemli bakanlıklardı ele geçirmesine rağmen, sorumlu davranmadı. Sonuçta şiddeti teşvik etmekle, var olan milli uzlaşmayı, partiler ve hükümet koalisyonunu bozdu. Parlamentoyu fonksiyonsuz hale getirdi.
Kürdistan’da bağımsızlık referandumunun gündeme gelmesi ve bu konuda karar alınması için, YNK ve GORAN, İran’ın etkisi ve zorlamasıyla direnç göstermeye başladılar.
Ama gelişmeler, birçok etkenler ve gerçekler, YNK’nın referandumla ilgili politikasını değiştirmeyi gündeme getirdi. YNK’nın bu tutumu Kürdistan’ın bağımsızlığı konusunda karar alınmasını sağladı. Bu Kürdistanlılar için büyük bir sevinç kaynağı oldu. YNK’nın, “eski fabrika ayarlarına” dönmüş olması ayrıca sevindirici, heyecan verici, Kürdistanlıların ulusal ve toplumsal hayrına oldu.
GORAN, referanduma karşı kararında ısrarlı. Referandumun meşru olmaması ile ilgili olarak, uluslar arası hukukla, Kürdistanlıların ulusal çıkarlarıyla alakalı olmayan, hâkim ulus Arap tarafının enstrümanlarını kullanmaktadır.
GORAN, daha önce de Süleymaniye şehrini özerk ve otonom bir bölge haline getirerek merkezi federal hükümete bağlama açıklamaları yaptı. Kürdistan Başkanı ve yönetimi, bunu, savaş nedeni olarak ilan etmesi üzerine, GORAN bu konuda geri atmak zorunda kaldı.
Son zamanlarda, YNK ve GORAN arasında olumlu ve kapsamlı ilişkilerin gelişmesinde hiçbir sakınca yoktur. Tersine iki taraf arasındaki sorunların çözümüne hizmet eden, sorunları çözecek bir gelişmedir.
YNK’nın, GORAN’ın Kürdistan’ın Bağımsızlığı referandumu hakkındaki görüşlerini değiştirmesine de olanak sağlar diye düşünmek gerekir. Ayrıca parlamentonun fonksiyonel hale gelmesi konusundaki çabalar da, referandum aşamasından kıymetli bir çabadır.
Ama bütün bunların yanında, iki tarafın “Bölgesel Hükümet” konusundaki kararları, Kürdistan’ın bağımsızlık referandumunun ve sonrası Kürdistan devlet kuruluşunun önünde bir engeldir.
YNK ve GORAN’ın bu konularda duyarlı ve sorumlu davranmaları gerekir. Özellikle de YNK’a bu konularda büyük sorumluluklar düşmektedir. İyi niyetle de olsa referandumu ve Kürdistan Devletinin kuruluşunu engelleyecek kararlar, sürece zarar verebilir.
Biliniyor ki, “cehennemin yolları, iyi niyetlerle döşenir.”
Talabani’nin İran Ziyareti Manidar Ve Yararlı Da Değildir. Onun Kişiliğine ve Misyonuna Da Kesinlikle Zarar Verir. Bu Karardan Dönülmelidir…
Celal Talabani, açıklandığı gibi yaşam koşullarının büyük bir bölümünü kaybetmiş durumda. Konuşma yetisine sahip değil. Sağlık açısından bu ciddi durumuna rağmen, İran’a davet edildiği ve gideceği konusunda açıklamalar yapıldı.
Talabani’nin İran’a gideceğine ilişkin açıklama, hem beni, hem de Kürt kamuoyunu, onun sağlık durumundan dolayı şaşkına çevirdi. Her Kürt birbirine “böyle bir şey olamaz” dedi. Bu konuda YNK’nın bir tekzip açıklaması yapmasını bekledi. Ama bu yapılmadı. Bu yapılmayınca da, yapılan açıklamanın doğru olduğu kabul gördü.
Bütün Kürtlere, “böyle bir şey olamaz” dedirten şey, Talabani’nin bu sağlıksız haliyle nasıl olur da İran’a gideceğiydi. Talabani sağlıklı olsaydı, böyle bir şaşkınlık ve gariplik ortaya çıkmazdı.
Talabani’nin bu sağlık durumuna ve olağanüstü haldeki pozisyonunda, davet edenlerin büyük bir hesabı ve çıkarı olsa diye, insanların kendi kendisine sorması kadar doğal bir şey de olamaz. Ben de aynı soruyu soruyorum.
Bu da iki verili durumdan hareket edilince açığa çıkıyor.
Birinci verili durum, İran’ın, Irak’taki nüfuzunu zayıflatacağı ve Şii Cephesine darbe vuracağı için, Kürdistan’daki bağımsızlık referandumuna ve Kürdistan Devleti’ne şiddetle karşıdır. Bu konuda, YNK ve GORAN’ı derinden etkilediği biliniyor. Bunların referandum konusunda karar almasını engellemeyi uzun zaman başardı. YNK, bu stratejinin dışına çıktı. Referandum kararı verdi.
Talabani’nin İran’a çağrılmasının nedeni, YNK’ı etkilemek ve kararından vazgeçirmek olacağı açık bir gerçek ve tehlikeli bir oyun olarak ortaya çıkıyor.
Ayrıca YNK’daki İran yandaşlarının da hesabına gelen bir gelişmedir. Görünen o ki onların da bir tezgâhı ve örgütlenmesi olarak ortaya çıkıyor.
Talabani’nin Kürdistan hareketi içindeki yerini ve misyonu burada uzunca anlatmak olanaklı değil. Ama Kürdistan hareketinde bütün inişli çıkışlı politik yaşam serüvenine rağmen, her Kürt, Talabani’nin Kürt Milli Hareketindeki önemli misyonunu bilmektedir.
İran’ın ve İran yandaşı YNK’lıların planlarının boşa çıkarılması, Talabani’nin Kürdistan Federe Devleti kurucu liderlerden biri olma fonksiyonuna zarar verilmemesi için, bu ziyaret mutlaka engellenmelidir.
Bu ziyaret, Talabani’nin yaşamının son evresinde bir kara lekeye dönüşebilir. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yoktur.
Amed, Temmuz 2017