Dersim’in Yüreği Berlin’de Atıyor

Uzun yıllardır Dersimliler ve dostları tarafından büyük bir özveriyle sürdürülen çalışma, nihayet 4 Mayıs 2025 Pazar günü Berlin’de meyvesini verdi. Dersim 1937–38 Soykırımı Anıtı, çok sayıda insanın katılımıyla duygusal ve tarihi bir atmosferde açıldı. Açılış töreni, Dersim’in katliamlarla örülü geçmişini anarken, bugüne ve yarına dair vicdani bir ses yükseltti.

İki kaya parçasından oluşan anıt, iki birleşik eli simgeler şekilde tasarlanmış; sanki yüzyıllardır bastırılan bir çığlığın taşlaşmış hali gibi… Bu taşlar, bizzat Dersim/Hozat topraklarından alınarak Berlin’e getirildi. Kayanın iç yüzeyine, 1937–38 soykırımı sırasında ağır acılar yaşamış Dersim Vilayeti’nin ilçe ve kaza isimleri özenle işlendi. Her bir kaya kanadında ise bir kalbin yarısı yer almakta – parçalanmış ama susmamış bir yüreğin evrensel sembolü.

Açılışa Berlin Friedrichshain-Kreuzberg Belediye Başkanı Clara Hermann, Almanya Tarım Bakanı Cem Özdemir, Berlin Milletvekilleri Hakan Demir, Ferat Koçak, Sevim Aydın, Patrik Meisner ve diğer birçok önemli şahsiyet katılarak destek konuşmaları yaptılar. Tarihçi Prof. Dr. Taner Akçam da katılımcılar arasında yer aldı. Akçam, yaptığı konuşmada tarihsel inkârın yalnızca geçmişe değil, geleceğe de yönelik bir tehdit olduğuna dikkat çekti. Anıtın, bu tehdit karşısında bir vicdan anıtı olarak yükseldiğini vurguladı.

Törenin en yürek burkan anlarından biri ise, Dersimli bir ananın Kirmanckî ağıt yakarak kalabalığa seslenmesiydi.

Ağıt, yalnızca Dersim’e değil, bütün kayıplara, sürgünlere ve susturulan hafızalara yansıyan bir çığlık gibiydi. Yürekleri dağlayan bu an, alandaki sessizliği gözyaşlarına dönüştürdü.

Bu anlamlı anıtın inşa süreci, Başkanlığını Kemal Karabulut’un yaptığı Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG) öncülüğünde, Dersim dostlarının dayanışması ve kolektif emeğiyle gerçekleşti. Bu anıt yalnızca geçmişin tanığı değil; aynı zamanda bugüne ve yarına verilmiş bir sözdür. Unutmaya karşı direnen hafızanın, inkâra karşı yükseltilen vicdanın, yok sayılanlara adanmış sessiz ama kararlı bir haykırışıdır.

Taşa İşlenmiş Yürek

(Dersim’den Berlin’e, Tarihe Şahitlik Eden Anıt)

 

Düştüler toprağa,
kanayan yürekleriyle,
çocuk, kadın, genç ve yaşlı…
Munzur’un çocukları…
yankılandı haykırışları,
dalga, dalga,
sağır kulaklarda…
Bağlanmıştı umutlar,
kutsal ziyaretlere, dağa, taşa,
ağaçlara ve Muzur’a…
Zulmün karşısında susmuştu her şey,
dağlara fısıldanmış sır gibi.
Dersim’in suskun bağrında.
Her biri bir kıvılcım,
birer yanık ağıt,
birer tanıklık,
taşlara kazındı.
Susturulan ne varsa
dağlara emanet edildi.
Toprak dinledi önce,
Filizlendi hüzünle,
sonra suya anlattı.
Su götürdü sözü
taşlara, mağaralara,
sonsuzluğa…
Kan değil sadece,
onur aktı toprağa.
Ve her damla,
karıştı zamana,
taşlara işledi kanayan yürekler.
Konuşmayan her taş,
mezar taşı oldu,
adı dahi bilinmeyen çocuklara.
O çocuklar ki
eşkıya ilan edilmişti bir zamanlar,
oysa onlar,
yürekleriyle sulamıştı o toprağı.

Yıllarca sustular, susturdular,
“eşkıya” dediler onlara,
“ur” dediler,
“zararlı ot” gibi
biçilmeye mahkûm ettiler.

Ama unutmadı kayalar,
unutmadı rüzgârlar,
inatla, zamana aldırmadan.
Doğdu yeniden bir çocuğun
gözlerinde,
ve bir taş,
tutup getirdi o yüreği
Yaslı giysiler içinde,
düştü bağrına Berlin’in…

Belki de Berlin,
yüzünü toprağa değdirerek
bir özrü fısıldamak istedi,
bir utancı kabullenmek…
Ama yetmez.
Hiçbir özür,
unutulmuş bir çocuğun
son bakışını silemez.

Berlin..!
mağaralarda zehirlendi,
o dünya güzeli çocuklar,
belki de hiç şeker bile tatmadan.
Kapatma gözlerini artık!
Bu topraklarda üretildi,
o gazlar.
Ve o çocuklar
burada yok sayıldı.

O anıt,
fermanların verildiği bu şehirde
utanmanın taş suretidir artık.
O taş şimdi susmuyor.
Anlatıyor…
Kurda kuşa yem olan yürekleri,
kurşunlanmış duaları,
çaresiz kalan ziyaretleri…
fare sayılan bedenleri,
ve mağaralarda yankılanan çığlıkları.

Ve şimdi,
o yürekler Berlin’de çarpıyor hâlâ,
unutanlara inat,
hatırlayanlara umut,
vicdanımızın tuttuğu yerde,
direnişe dönüşürüyor hafızamız..

Unutulmasın,
yarınlar güvenli olsun diye,
dikildi bu anıt.
Bu taş,
yalnızca geçmişe değil,
bugüne ve yarına konuşsun diyedir
çaba…

 

Naziler nereden almıştı bu kadar
cesareti?
Ustasından almışlardı dersini…
Öğrettiler bir bir:
Önce:
Ermeni…
Koçgiri, Ağrı, Zîlan,
Dersim ve diğerlerini…
Hepsi birer karanlık sayfa,
hepsi birbirinin yankısı.

Unutuldukça
tekrarlandı katliamlar:
Ağrı, Zilan, Koçgiri,
Maraş, Çorum, Sivas…
Sahi kim üretmişti,
Halebçe’ye atılan gazı?
Roboskî’de parçalandı çocuk
bedenleri.
Şengal’de satıldı kız çocukları.
Filistin’de göz göre göre
dağıldı hayatlar,
parçalandı defalarca bebekler…

Unutmayalım:
Direniştir hafıza,
vicdan ise yankısı.
Taşa işlenmiş yürek,
onurudur bir halkın,
şahididir tarihin…
Çarpacak orada, durmadan…
Ve biz…
olacağız o yüreğin bekçileri.

Mehmet Şeker
Berlin, 5.5.2025

 

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *