Dersim Katliamı’yla ilgili okunması zor bir mektup…

Dersim Katliamı’yla ilgili okunması zor bir mektup…

TANER AKÇAM-AGOS

1937/38 yıllarında Dersim’de astsubay olarak askerlik görevini yapan Ali Öz isimli bir kiÅŸiden 17 Aralık 1946 tarihli bir mektup var. Ali Öz, Dersim’deki katliamları doÄŸrudan organize eden Abdullah AlpdoÄŸan’ın koruması olarak görev yapmış ve birçok cinayete hem tanıklık etmiÅŸ hem de doÄŸrudan katılmış. Özellikle Abdullah AlpdoÄŸan’ın doÄŸrudan iÅŸlediÄŸi cinayetleri anlatıyor. Ali Öz’ün mektubunu farklı kılan ÅŸey, “tanıklık etmesi” ve faillerin isimlerini doÄŸrudan zikretmesi. AlpdoÄŸan’ın “Ermenileri yok ettik, ÅŸimdi sıra Kürtlerde ve KızılbaÅŸlarda” sözleri, Türk tarihinin çok özlü bir anlatımı gibi.

Mektubun yazım ve noktalama hatalarını koruduk. Okunmasını kolaylaştırmak için sadece paragraflara böldük.

1988’den beri iÅŸkence ve ÅŸiddet konusuyla uÄŸraşıyorum. Åžiddet içeren ve ÅŸiddet sahneleri tasvir eden o kadar çok metin okudum ki… Zamanla alışıyorsunuz ve baÅŸlangıçta okumakta zorlandığınız ÅŸeyleri okumak artık sorun olmuyor; cildiniz kalınlaşıyor.

Ama bu mektup benim okuduğumda olmadı, zorlandım, okuyamadım. Gözlerim doldu. Masadan yarıda kalktım. Bitirmekte zorlandım. Sonra cevaplarını bilseniz bile sizi asla tatmin etmeyecek soruları tekrar tekrar sordum: Bir insan bir insana neden bunları yapar? Küçük çocuklardan ne istiyorsunuz? Mektup şöyle:

Sayın Bakanım Şükrü Bey,

Ben Dersim Harekatı’na katılan ÇavuÅŸ Ali Öz’üm, beni hatırlar mısınız bilmiyorum. 937/938 Dersim Harekatı’nda çavuÅŸ olarak görev yaptım. AlpdoÄŸan PaÅŸa’nın saÄŸ koluydum. Operasyon boyunca onun koruması olarak onunla birlikte hizmet etme ÅŸerefine eriÅŸtim. Allah PaÅŸamızdan razı olsun, muhtıramda sizi arayıp bana iÅŸ bulmanızı rica etti. Ben de doÄŸrudan sizin yanınıza Ankara’ya geldim. Birlikte akÅŸam yemeÄŸi yedik. SEKA Genel Müdürü’nü arayarak bana iÅŸ ayarlamıştınız. Allah sizden de razı olsun Bakanım. Sizin sayenizde geçimimi saÄŸladım ve evlendim. Üç çocuÄŸum var, iki kızım ve bir oÄŸlum, ellerinizden öperim.

Bugüne kadar her ÅŸey yolunda gidiyordu. İzmirli asker arkadaşım Ethem yanıma geldi. Tamamen kontrolünü kaybetmiÅŸti. Siz de onu İzmir’de iÅŸe yerleÅŸtirmiÅŸtiniz. Onu iÅŸten atmışlardı ve iÅŸ arıyordu. Ben onu on beÅŸ gün misafir ettim. Bakan Bey, çok fena üşütmüş, yataktan fırlıyor. Sokaklara çıkıp “Komutanım, yapmam, elinizi ayağınızı öpmek istiyorum” diye bağırıyor, onu kontrol edemiyorum. Öldürdükleri çocuklar sürekli rahatsız ediyordu. Uyuyamıyordu falan, İzmir’deki ailesinin yanına götürüp teslim etmekte zorlandım. Haberi geldikten sonra duydum. Bileklerini kesmiÅŸ ve intihar etmiÅŸ, çok üzüldüm Bakan Bey.

Bu olay beni çok etkiledi. Yaşadığım üzücü olaylar da birer birer aklıma gelmeye başladı. Öldürdüğüm çocukların gözleri beynime battı, uyuyamamaya, yemek yiyememeye başladım. Yataktan fırladım, kontrolümü kaybettim, nereye gittiğimi, ne yaptığımı anlayamadım. Yöneticilerim beni zorla bir ruh sağlığı doktoruna gönderdiler. Bakan bey, doktor yaşadıklarımı kağıda döktürdü ve imzalattı. Şimdi ilaç kullanıyorum. Bana üç ay izin verdiler. Ancak Bakan ve Paşamız, sivil hayatta olanları kimseye anlatmayın, anne babanıza bile. Yoksa hepiniz asılacaksınız demişlerdi. Olanları yazdım ve imzaladım. Artık başıma bir şey gelmesinden korkmaya başladım. Doktordan yazdıklarımı geri almasını istedim, mümkün değil, vermiyor. Sayın Bakanıma, Paşama üç kere yazdım, cevap alamadım. Bu konuyu ele alıp doktordan, Bakanımdan belgeleri alabilirseniz çok mutlu olurum. Doktora yazdıklarım aşağı yukarı şöyleydi.

Mazkirt Tersemek meselesini biliyorsunuz. 937/938 Dersim harekâtına katıldım. Ben PaÅŸa’nın korumasıydım. EÅŸkıyalarla çok çatışmalar oldu. Köşeye sıkıştırdığımız veya teslim ettiÄŸimiz eÅŸkıyalar kadınları ve kızları öldürüyorlardı, sonra hepsinin üzerine benzin döküp yakıyorduk. Bazen PaÅŸa diri diri diri üzerlerine benzin döküp yak diyordu. Çığlıklar ve haykırışlarla küle dönüyorlardı, et kokusu bütün boÄŸazımızı yakıyordu.

Tersemek farklıydı, Tersemek’ten paÅŸama bir ihbar geldi. Çocuklar ve kadınlar dere kenarındaki dik bir yerde saklanıyorlardı, ne yapacaklarını söylüyorlardı. Öldürün, hepsini yakın, dedi paÅŸa. İki saat sonra teÄŸmen bilgiyi verdi. Kimse çocuklara zarar vermek istemiyordu, emirleri dinlemiyorlardı, paÅŸa çok sinirlendi. Bir grup askerle yola koyulduk. Herkes dikkat kesildi, teÄŸmene ve askerlere vurmaya baÅŸladı. Küfür etti ve hepsini ovaya getirin dedi. Çocuklar ve kadınlar çığlık atıyor, bağırıyor ve paÅŸanın ayaklarını yalıyordu. Ayaklarında veya giysilerinde düzgün bir ÅŸey yoktu. Hepsini baÄŸladı, ellerini ayaklarını baÄŸladı, ağızlarını paçavralarla kapattı.

Şimdi size sesleniyorum askerler, bu Kızılbaş oğulları hainlerin piçleridir, dostlarınızın katillerinin piçleridir, büyürlerse kardeşlerinizi öldürmeye devam edeceklerdir. Bunların kökünü kazımak lazım, Ermeni ırkını yok ettik, sadece bu Kürtler ve Kızılbaşlar kaldı. Çocuklarınızın bu ülkede mutlu yaşamasını istiyorsanız onları acımasızca öldüreceksiniz, hükümet, Cumhurbaşkanımız üst üste taş bırakmayın, yakınlarda yıkın emrini verdi. Kimse yaptıklarınızdan dolayı yargılanmayacak, size söz veriyorum dedi.

Herkes sırayla bir iki kişiyi öldürecek, birlikte sessizlik, Teğmen dedi, iki kişi getirin, iki çocuk getirdiler, kafalarına sıktı. İkisi de öldü, üçüncü askere gelince, Diyarbakırlı Salih çocukların yanına gitti ve önlerinde yere yığıldı. Dedi ki, Komutanım, yapamam, benim de çocuklarım var, çocuklar masum, dedi, yazık onlara. Paşa dedi ki, sen kürtsün. Sen o ırktansın, ona acıyorsun değil mi? Askerin alnına kurşun sıktı. Emri yerine getirmeyen onun gibi olur dedi ve herkes bir iki çocuğu, kadını öldürmeye başladı.

PaÅŸa her idamdan sonra onları tek tek baÅŸlarından vuruyordu ki mutlaka ölsünler. Herkes görevini yapsın, gel çavuÅŸ, sıra sende, üç kız kalmıştı. Sen de onlara bak dedi, çocuklar yere düşüp iÅŸemiÅŸlerdi. AÄŸlıyorlardı, elbiseleri periÅŸandı. Gözlerinin içine baktım. Üçünü de öldürdüm, gözleri yüreÄŸime battı. Gözlerini unutamıyorum. O gün 70, 80 çocuk, 30 kadın idam edildi. Hepsi Murat Nehri’ne atıldı, dere kan içindeydi. Çok asker istifa etti (kustu, TA), çok insan öldürdüm, yaktım ama o çocukların gözleri kadar delici gözler görmedim.

Sayın Bakan, ben bunları yaklaşık olarak yazdım. İmzaladım, doktor savcılığa verirse hepimiz zor durumda kalırız. Emre tabiyiz, verileni yaptık ama ailemin ve çocuklarımın yüzüne nasıl bakayım? Sayın Bakan, Paşa ile görüşürseniz, söylediklerimi ona da söyleyin.

Hızlı bir cevap bekliyorum, Sayın Bakan. Rica ediyorum, doktordan o mektubu alın, Bakan.

Ellerinizi öperim, Sayın Bakan.

17/12/946

İmza

 

İLGİLİ MAKALELER

+Abdulmelik Fırat: Kimlik, Direniş ve İrade

+Åžeyh Said’in Hayat Hikayesi: İlk Zamansız Atış, DireniÅŸ ve Åžehitlik

+Ruhu Bilgelikle Yükselen Şehit: Mustafa Çamran

+Muhyiddin Zinar: Said-i Kürdi ve Åžeyh Said’in Dini ve Milli Kaygıları Aynıydı, Stratejileri Farklıydı

+Tarihte İlk Yazılan Kitap Hangisiydi?

(https://gazetepan.com/dersim-katliamina-dair-okumasi-zor-bir-mektup/)

Geef een reactie

Je e-mailadres wordt niet gepubliceerd. Vereiste velden zijn gemarkeerd met *