İbrahim GÜÇLÜ
27 Darbesinin gerçekleşmesinin üzerinden 60 yıl geçmiş durumdadır. Haklı olarak bu askeri darbeden zarar gören Türkler bu darbeyi teşhir ediyorlar. Açık ki, 27 Mayıs Darbesi diğer darbelerden (12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 15 Temmuz 2016) farklı bir özellik taşımaktadır. Bu darbeden sonra Türk Başbakanı Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan, Dış İşleri Bakanı Fatih Rüştü zorlu idam edilmişlerdir. Bu anlamıyla Türklerin bir kesimi için, derin bir acıyı, öfkeyi, kini ifade eder. Türklerin bir kesimi, bu darbeyi daha fazla hatırlar.
Ben de 27 Mayıs Darbesi konusunda çok yazılar yazdım. 30 Mayıs 2020 tarihinde de Kürdistan24’te konuyla ilgili bir yazım yayımlandı.
Bu yazımda da darbeleri başka bir yorumla ele alacağım. Darbelerle Türkler ve Kürtler arasındaki ilişkiyi ele almaya çalışacağım.
TÜRKİYE’DE DARBELER NE ANLAMA GELİR?
Darbeler, İttihat Terakkicilerin, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Osmanlıların iktidarını ele geçirmek ve yıkmak için silahlı kalkışma eylemidir.
Osmanlılardan iktidarı devralan ikinci derecedeki İttihat Terakkici Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurdukları devletin kuruluş felsefesi ve yöntemidir.
Darbeler, Türk Devleti modelidir.
Darbe bir iktidar biçimidir. Faşizan, otoriter, ceberut bir rejimdir.
Demokrasiye karşı ve demokratik tüm değerleri yok eden bir küçük elit hareketidir.
Hak ve özgürlüklere karşı, hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran korkakların sığındığı limandır.
Halka karşı olmaktır.
Halkın kendi kendisini yönetmesini istememesidir. Yıkıcı ve ezici bir mekanizmadır.
Sivil ve asker bürokrat Kemalistlerin diktatörlüğü demektir.
Halkın iktidarına tahammül etmemek, onu yıkmak demektir.
İktidarı rahatlıkla ele geçirme vasıtasıdır.
Türkiye’de yapısal bir hastalıktır.
Sivil ve Askeri bürokrasinin, Kemalistlerin, CHP’nin vücudundaki virüs, vücuda yerleşen kemirici ve yıkıcı bir kurttur.
DARBELER BAZI TÜRKLERE KARŞIDIR…
Darbelerin aslında genel anlamda bütün Türklerin de aleyhinde olan bir enstrüman olduğunu biliyorum. Ama özel anlamda Türkler içinde bazılarına daha fazla karşıdır. Bazılarının, bir Türk toplum kesiminin menfaatlerini, özgürlüklerini, hak ve hukuklarını daha fazla ihlal etmektedir.
Bu nedenle bütün Türklerin de darbelere karşı olmaları gerekir. Ama ne yazık ki Türkiye’de darbe sevdalıları var. Onlar hep darbeleri desteklediler ve halen de desteklemeye devam ediyorlar. Darbelerin gerçekleşmesi için çaba gösteriyorlar.
DARBELER NEDEN KAYITSIZ ŞARTSIZ TÜM KÜRTLERE KARŞIDIDR?
Darbeler, Türk devletinin modeli, kuruluş felsefesi ve yöntemi, devletin gerçek sahipleri sivil asker bürokrasinin, Kemalistlerin diktatörlüğü olduğu için tüm Kürtlere karşıdır.
Türk devleti, sömürgeci, işgalci, anti-Kürd karakterle yapılanan, Kürtleri yok sayan ve Türkleştirmek isteyen, Kürtlerin tüm milli haklarını gasp eden bir devlet olduğu için tüm Kürtlere, tüm Kürt ve Kürdistan değerlerine karşıdır.
Darbe demek, tam anlamıyla saf devlet demektir. Böyle olduğu için de tüm Kürtlere ve Kürt ulusuna karşıdır.
Özcesi, iktidarın asker ve sivil iktidar olması Kürtler açısından fark etmiyor. Uygulamalar da bu bağlamda bir farkın olmadığını gösteriyor.
Darbeciler, bundan dolayı da Kürtçülük ve Kürt milli hareketindeki gelişmeleri de, darbenin gerekçesi olarak sunmuşlardır. Bununla da tüm Kürtlere yönelik uygulamalarını meşrulaştırmak istemişlerdir.
27 Mayıs 1960’da Demokrat Partiye (DP) karşı yapıldı.. Sözüm ona özgürlükleri genişletmek ve korumak için geldiğini iddia etti. 1959’da tutuklanan ve 49’lar Davasından yargılanıp da halen tutuklu olan Kürtler serbest bırakılmadı.
Darbeciler, DP’de milletvekili olan ve parti sorumlusu olan Kürtleri sadece tutuklamakla kalmadılar. Kürtler ilgili tutuklama sınırları genişlettiler. Kürdistan’da hiçbir sınıf, zümre, tabaka farkı gözetmeden 600 Kürt beyini, şeyhini, aşiret reisini, ağasını, din adamlarını, aydınlarını acele bir şekilde gözaltına aldılar. Onların Kürdistan’ın Türk Bölgesiyle sınır olan şehri Sivas’ta, “Sivas Kampı” adıyla ünlü kampta tuttular. Aylarca onların aileleriyle görüşmesine izin vermedikleri gibi, haklarında ailelerine bilgi de vermediler.
Aylar sonra, onların da içinde 55 Kürt kanaat önderini değişik Türk şehirlerine sürgün ettiler. Onlar sürgünde akıl almaz çileler çektiler.
1963 yılında Kürdistan’ın değişik parçalarından aydınları ve üniversite öğrencileri, “Büyük Kürdistan Devleti” kuruyorlar iddiasıyla tutukladılar. Bu dava 23’LER DAVASI olarak ün kazanan bir davadır. Tutuklananlara akıl almaz işkenceler ettiler. Onlar hakkında uydurma delil ve delil yorumlarıyla idam cezası istediler.
Aynı yıllarda birçok Kürt aydını Kürtçe yazdığı, dergi çıkardıkları için tutuklandılar ve cezalar aldılar.
Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) yöneticileri ve üyeleri 1967 yılında grupsal olarak tutuklandılar ve yargılandılar.
12 Mart 1971 Darbesinden önce DDKO kurucularına ve üyelerine, Kürt aydınlarına yönelik geniş bir operasyon ve tutuklama hareketi yapıldı.
12 Mart 1971 Darbesinden sonra, DDKO Kurucuları, yöneticileri, üyeleri, sempatizanları, afişlerini seyredenler; TİP yöneticileri ve üyeleri; KDP’lerin yöneticileri ve üyeleri kitlesel olarak tutuklandı. Tutuklamalar orada kalmadı, Kürdistan’daki bütün toplumsal kesimleri içine alacak şekilde genişletildi. Aktif ve profesyonel olarak siyasetle, Kürtçülükle, devrimcilikle hiç alakası olmayan Kürt beyi, şeyhi, aşiret reisi, ağası, din adamları, aydınları tutuklandılar. Diyarbakır Askeri cezaevinde tutuldular. İşkence edildiler. Mahkeme yapıldılar.
Türk kesiminde ise sadece profesyonel devrimciler ve öndeki sosyalist bilinenler tutuklandı.
Bu tablo da Kürt millet meselesinin sadece belli kesimlerin meselesi değil, tüm ulusun, toplumun, değişik toplumsal kesimlerin meselesi olduğunu devletin uygulamalarıyla ortaya çıkarıyordu. Ne yazık ki, Kürtlerin büyük bir kesimi bile bu gerçeği görebilir durumda değildi.
12 Eylül 1980 Askeri darbesi Kürtler açısından birkaç kat ve birkaç sefer bu gerçeği ortaya koydu.
12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbesinde Kürtlerin geneline, köylüsüne şehirlisine, yaşlısına gencine, kadınına erkeğine, okumuşuna okumamışına yapılan uygulamalar dünyada ün kazandı. Diyarbakır hapishanesinde onlarca öldürülenler ve yakılanlar, yüzlerce sakat bırakılanlar oldu. Bu zulmün kitaplara, filmlere, belgesellere sığması olanaklı değildir. Değişik toplumsal kesimlerde yüz binlerce Kürt gözaltına alındı, işkence gördü, çoğunluğu tutuklandı. Hukukla alakası olmayan yargılamalar gerçekleştirdi. İnsanımız büyük cezalara çarptırıldı..
Darbe gerçeğine biraz da bu gözlükten bakılsın istedim.
Diyarnbekîr, 2 Haziran 2020