İbrahim GÜÇLÜ
Kürdistan’da 25 Eylül 2017’de “Bağımsızlık referandumunun” yapılmasına karar verildiği zaman iki temel konuda daha önemli kararlar alındı. Bunlardan biri, Ekim ayında başkanlık; ikincisi, genel seçimlerin yapılmasıdır. Bağımsızlık kararının arkasında başkanlık ve genel seçimlerin yapılması oldukça önemli ve gerekli bir karardı. Çünkü bağımsızlık referandumundan olumlu sonuç çıksa da çıkmasa da, özellikle referandumdan olumlu sonuç çıkması halinde, yeni bir süreç, referandumun sonucu gereği Kürdistan Devleti’nin oluşması süreci başlayacak. Bu sürecin de, derli toplu güçlü ve halk tarafından seçilmiş bir başkan, iradesi güçlü bir meclis ve meclisin seçeceği güçlü bir hükümetle yürütülmesi gerekir. Yoksa devletleşme sürecinin sekteye uğraması, devletleşmenin önündeki engellerin aşılması hayli zor olur. ABD ve müttefiklerinin Baas rejimini yıkmasından sonra, gündeme gelen devlet yapısı konusundaki tartışmalarda da, güçlü lider yapısı Irak Federal Devlet ve Kürdistan Federe Devlet yapılanmasının kotarılmasından tayin edici bir rol oynadı.
Başka bir ifadeyle, demokratik bir güçlü performansın gösterilmesi, bunun kurumlara ve yönetime mutlaka yansıması gerekir.
Kürdistan’da, bağımsızlık referandumu, başkanlık ve genel seçim kararlarının alınmasından sonra ortaya çıkan bir iddia, Mesut Barzani’nin başkan adayı olmayacağıydı. Ya da Mesut Barzani’nin kendisinin bu yönde açıklamasının ve isteğinin olduğu kamuoyuna yansıdı.
Kürdistan Devleti’nin kuruluşu sürecinde, güçlü bir başkana ihtiyaç olduğu tartışmasız. Bu nedenle, başkan adayı olmak, her Kürt siyasetçisinin ve parti başkanının hakları olmasına rağmen, onlardan olmayacağı anlamı çıkar. Bu dönemdeki başkanın, daha başka özgün özellikleri taşıması gerekir. Toplumsal bir güce, tarihi ve uluslar arası güçlü ve saygın bir kişiliğe, tutarlılığa, sözü dinlenilir, milli güçlü duygulara, istikrara sahip olması gerekir.
Kürdistan’ın içinden geçtiği bu kritik tarihi dönemde bu başkan da Mesut Barzani’den başkası olmaz. Bundan dolayı da başkan adayı olması gerekir.
Mesut Barzani’nin bu dönemde Kürdistan Başkanı olmasının nedenini anlatabilmek için, Mesut Barzani’nin bazı temel özellikleri anlatarak ve teslim ederek cevap vermek olanaklıdır.
Kürdistan Mehabad Cumhuriyetine ve KDP’ye Yaşıtlığı.
Mesut Barzani, Kürdistan’daki milli hareketin ateşinin yüksek olduğu koşullarda dünyaya geliyor. Babası ve Kürt lideri Mustafa Barzani’nin de öncülük ettiği Kürdistan’ın Güneyindeki milli hareketin bastırılmasından sonra, Kürdistan’ın Doğusunda sürgün olduğu koşullarda 1946 yılında dünyaya geliyor. O dünyaya geldiği zaman, Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti’nin kuruluşu da tamamlanmıştı. Kürdistan Devleti’nin kuruluşu heyecanının yüksek olduğu dönemde dünyaya gelmesinin avantajını, taşıyor. O heyecan, onun gelişmesinde olumlu bir başlangıç oluşturuyor. Ama ne yazık ki, aynı zamanda Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti’nin yıkılış acısını çocukluğunda his ediyor. Özellikle de babasının ve ailesinin Sovyetler Birliğine gidişinden sonra, acısı büyüyor. Babası Kürt lideri Mutafa Barzani’nin 1958 yılında Kürdistan’a ve Irak’a dönüşüne kadar kardeşleriyle birlikte yalnız ve büyük acılar içinde yaşıyorlar.
Mesut Barzani doğum günü ile Irak Kürdistan Demokrat Partisinin (KDP) kuruluşunun aynı güne rastlamış olması da, tarihi bir buluşma/raslantı oluyor.Bu tarihi buluşma, Mesut Barzani’nin KDP Başkanı olmasıyla kendisini doğruluyor.
Eylül Milli Devriminin Pêşmergesi…
Mesut Barzani, milli hareket içinde büyüyen, gelişen, serpilen, tecrübe edinen, bilgilenen, yaşamı pêşmergelikle geçen tarihi bir şahsiyettir. KDP’nin öncülüğünde Eylül 1961 yılında Milli Devrim başladığı zaman, Mesut Barzani 15-16 yaş aralığındadır. Daha o yaşlarda milli devrim hareketinin pêşmerge savaşçısı olur. Bugüne kadar da bu özelliğini korur. Bu nedenle, kendisinin de açıklamasına göre ve pratiğine bakıldığı zaman da görülen şey o ki, onun için en büyük mevki pêşmegeliktir. O milli devrim hareketi içinde ve ailesinin milli mücadele geleneği ile eğitilen bir kişi.
Kürdistan Otonomisinin Yöneticisi ve 1975 Savaşının Komutanı…
Mesut Barzani, 11 Mart 1970’de kurulan Kürdistan Otonomisinin tecrübesini de yaşadı. O zaman 24 yaşındaydı. Otonominin önemli kurumlarında görevler yüklendi. O zamandan bugüne aktarılanlardan, anlıyoruz ki, halkın güven duyduğu, sevdiği, kendisi ile aynılaştırdığı, halkla bütünleşen, “halkın adamı” denilecek Kürdistan Otonomi yöneticilerinden biriydi. Vicdanlı, adaletli, paylaşımcı, sempatik, güvenilir yöneticilerden de biri olarak tanımlanıyordu.
Mesut Barzani, 1975 Savaşında iyi bir vatan savunucusuydu. Milli mücadele savaşının hem pêşmergesi ve hem de yöneticisiydi. Ama ne yazık ki, İran ve ABD’nin bu savaşta yön değiştirmeleri, Kürtleri Irak’a satmasıyla yenilginin acısını iliklerinde duydu. O koşullarda daha da olgunlaştı. İran’da büyük ailesi ile birlikte sürgüne mahkum edildi.
Mayıs Milli Devrimin Öncüsü ve KDP Başkanı…
Ama o milli mücadele davasından vazgeçmedi. Yenilgi gününden itibaren yeniden, milli devrimi başlatmak, başarı elde etmek heyecanını duydu. Savaş sonrasında Irak Kürdistan Demokrat Partisi Geçici Komitesinin kuruluşuna ağabeyi İdris Barzani ile birlikte destek ve öncülük etti. 26 Mayıs 1976’da Başlayan Milli Devrim Hareketinin öncülerinden biri oldu.
Milli Devrim Hareketi devam ederken, babası Kürt lideri Mustafa Barzani’yi ve ağabeyi İdris Barzani’yi zamansız kaybetti. Bu onun için ve ailesi için büyük bir darbe olmasına rağmen, altında ezilmedi. Parti başkanlığını yüklendi. O tarihten sonra da tüm Orta Doğu ve Kürdistan’da fazlasıyla yıldızı parladı.
Birçok sıkıntılarla, Kürdistan Federe Devleti’nin kuruluşuna kadar, milli kurtuluş, milli dava ahlakına uygun bir tarzda mücadeleye devam etti. Körfez savaşından sonra, Saddam silahlı güçlerine karşı direnişi, dillere destan oldu. Saddam güçlerinin kırılmasını sağladı.
Federal Devletin Öncüsü ve Kürdistan Meclisinin Kurucusu…
O, Kürdistan Meclisi’nin kuruluşuna öncülük eden lider oldu. Önce kendi partisinde Irak Devletinin federal olmasını projelendirdi ve karar altına aldı. Bu kararı, KYB’yi de etkiledi. Celal Talabani öncülüğündeki KYB’de Mesut Barzani’nin ve partisinin bu projesini benimsedi. Mesut Barzani, daha sonra Kürdistan Meclisinde, federalizm kararının alınmasında öncülük etti. Kürdistan Meclisinde, Irak devletinin federal olmasına karar verildikten sonra, federal devlet normlarına, kanunlarına göre hareket etti.
2003 yılında Baas Rejiminin yıkılmasından sonra, Irak’ta devlet modeli gündeme geldi. ABD ile Celal Talabani Eyalet Devlet sistemi konusunda anlaşma yaptı. Irak’ın 16 eyalet olmasını kabul etti. Kürdistan’da 3 eyaletin kurulması karar altına alındı.
Kürdistan’ın toplumsal ve tarihi milli lideri, Kürdistan’ın gerçek milli temsilcisi olarak eyalet sistemine kati bir şekilde itiraz etti. Devletin eyalet modeli ile yapılandırılmasına karar verilmesi halinde, Kürdistan’ın bunun dışında kalacağını açıkça ifade etti. Bu bir anlamda Kürdistan’ın bağımsızlığını de facto ilan etmekti.
Tartışmalar ve görüşmeler sonucunda, Mesut Barzani’nin dediği oldu. Irak’ta federal modelin benimsenmesi çerçevesinde, yeni bir anayasanın hazırlanmasını sağladı. Bu yeni anayasa, 2005 yılında referandumla, genel halk oylaması ile kabul edildi.
Böylece, federal devletin öncü kurucusu olduğunu bölgeye, dünyaya, Kürtlere ispat etti.
Kürdistan Başkanı ve Kürdistan devletinin kuruluşunun öncüsü…
Mesut Barzani, Kürdistan Meclisi tarafından Kürdistan Başkanı seçildi. Celal Talabani de Irak Cumhurbaşkanı oldu. Mesut Barzani’nin Irak Cumhurbaşkanı olma şansı yüzde yüz iken, Kürdistan Başkanlığını tercih etmesi, Kürt milli davasının adamı olduğunu, her şartta Kürt milli çıkarlarını savunacağını, Kürdistan’ın Devlet olmasına kilitlendiğini bir kez daha ortaya koydu.
O aynı zamanda, 2005 yılında Kürdistan’ın bağımsızlığı referandumunu da yaparak, Bağımsız Kürdistan sürecini başlattı. Ama federal devlet konusunda Arap tarafıyla bir anlaşma sağlandığı için, ortak federal devleti yaşatma ve kurumlaştırma konusunda fırsat tanıdı. Bu Arap tarafı için tarihi fırsattı. Ne yazık ki, Arap tarafı bunu anlamdı. Efendiliğini devam etmeye, şoven ve ırkçı uygulamalarını yoğunlaştırmaya devam eti. Kürtlerin sabrının ve özellikle Kürdistan başkanı Mesut Barzani’nin sabrının taşımasına neden oldu.
Federal devlet, federal devletin kanunlarına ve geleneklerine; iki eşit milletin çerçevesi içinde, ulus-üstü devlet, dinler ve mezhepler üstü nötr bir devlet, vasıfsız federal olarak işlemedi ve işlev görmedi.
Kürdistan Başkanı Mesut Barzani, toplum önderleri, akademisyenler ve Ninova Arap aşiret liderlerine hitaben yaptığı konuşmada, federal devletten neden ayrılmak istediklerini, bir iki paragrafla çok açık ortaya koyuyor.
Ayrıldıktan sonra, yani Kürdistan Devleti kurulduktan sonra da, Irak’la konfederal bir devlet olarak yollarına devam edeceğine dair kuvvetli işaretler veriyor. Zaten çok eski tarihlerde de bağımsız devlet ve konfederal devlet önermesini Arap tarafına iletmişti.
Kürdistan Başkanı Mesut Barzani, “Kürdistan’da bağımsızlık talebinin Kürdistan halkının Irak devletiyle yaşamış olduğu acı tecrübelerin sonunda oluştuğunu” belirtti.
Yine aynı konuşmasında, “Kürdistan halkının Irak hükümetleri eliyle son yüzyılda yaşadığı katliam ve acılara değinen Başkan Barzani, Irak’ta Baas rejiminin yıkılması ardından ortaya çıkan yeni durum ve Irak’ın yeni anayasasının yazılması süreçlerini anımsattı.”
Şunları söyledi: “Yeni anayasa yazılmasından sonra, Anayasa ve ona dayandırılan yasalar esas alınmadı. Kürdistan’ı cezalandırma politikaları pratiğe konuldu. Kürdistan halkının ekmeği, rızkı kesildi. Bunların akabinde Kürdistan halkı da Irak’ın bölünmesi yönünde kararını verdi.”
“Irak’ın mevcut halinin kaygı verici olduğunu vurgulayan Başkan Barzani, bu haliyle birleşik bir Irak’ın kabul edilemez olduğunu ve sorunları daha da derinleştireceğini belirtti.
Referandumdan sonra Irak’la ayrılmayı müzakere edeceklerinin altını çizen Barzani, “Biz Irak ile diyalog ederek barışçıl bir şekilde ayrılmak istiyoruz ve ondan sonra da Irak ile stratejik ortak olarak devam etmek istiyoruz.” diye konuştu.
Kürdistan Başkanı Mesut Barzani, bu strateji doğrultusunda çalışma yürütüyor, dünya devletleriyle ilişkiler kuruyor, derdini açıkça anlatıyor. Haklılığın kendisine verdiği cesaretle hareket ediyor.
Bağımsız Kürdistan devleti için de, içerde referandum yapılmasını talep ediyordu. Ne yazık ki, Kürdistan partileri, bölge sömürgeci bir devletin de etkisiyle, sürekli olarak “bağımsızlık referandumuna” karşı çıkıyorlardı.
Kürdistan Başkanı’nın inatla, haklılıkla, adaletle yaptığı çalışma ve kendisinin var olan güçlü toplumsal gücü sonrası, GORAN ve Kürdistan İslam Örgütü dışındaki tüm meclis içi ve dışı partileri ikna etti.
Partilerle ve toplumla oluşturduğu uzlaşma ve ittifak sonrasında, 25 Eylül’de bağımsızlık referandumunun yapılmasına karar verildi. Bulunduğumuz aşamada da, Kürdistan Başkanı herkesten fazla referandumun başarıya ulaşması için çaba gösteriyor, BM, dünya devletleriyle bu konuda ilişkileri yoğunlaştırmış durumda.
Mesut Barzani’nin kararlılığı, milli ve devlet vizyonu “bağımsızlık referandumu” kararının alınmasını sağladı.
Referandum sonrası kritik dönem: Devlet kurma sürecinin vazgeçilmez aktörü…
Verili durum, referandum sonucunun ayrılma, Kürdistan Devleti’nin kurulması doğrultusunda olacak. Bu da Kürdistan’da yeni ve kritik bir dönemin açılması anlamına gelir. Bu dönemin ve kritik sürecin, hem Kürdistan’da, hem Irak’ta, hem Bölgede ve hem dünyada çok iyi, planlı, akılcı ve dirayetli yönetilmesi gerekir.
Bu yetenek, güç, akla, basiret ve feresate sahip olan kişilerin başında da Kürdistan’ın şimdiki Başkanı Mesut Barzani geliyor.
Bu nedenle de Kürdistan’ın Başkanı o olmalıdır.
Kürdistan Devleti’nin kuruluşundan ve oturmasından sonra her yetenekli ve layık olan millici bir Kürt, Kürdistan’a başkanlık yapabilir.
Kürdistan’ın Birliğinin Harcı…
Kürdistan Başkanı Barzani, hem Kürdistan’ın Güneyinde ve hem de Kürdistan’ın diğer parçalarında; birliğin, güvenin, dürüstlüğün, kalitenin güvencesidir. Mesut Barzani’nin tutumu, bütün zorlamalara rağmen Kürdistan’ın Güneyinde iç kavgayı, kardeş kavgasını engelledi. PKK’nın hem kendi özgülünde ve hem de sömürgeci devletlerin provokasyonları sonucunda yaratmak istediği iç kavgayı engelledi, bu kavganın olmaması için olağanüstü çaba, sabır, rasyonellik gösterdi.
Bölgedeki şiddet ve terör ortamının Kürdistan’a taşımasını engelledi. Kürdistan’da İslam adına çıkan terör örgütlerinin gelişmemesinde bir barikat oldu.
2005 yılından itibaren Irak Kürdistan Başkanı olarak, Barzani, Mart 2011’de Suriye’de Devlet Başkanı Beşar Esad ve Baas rejimine karşı başlayan toplumsal isyan ve ayaklanmanın ardından, Kürdistyan’ın Güney Batısısnda Kürtlerin ve Kürdisatan örgütlerinin ortak bir tavır sergilemeleri için büyük çaba gösterdi. Bu da ona karşı Kürt güvenini yarattı.
Kobani’ye, pêşmerge göndererek, Kobani’yi DAEŞ’ten kurtarması, akabinden pêşmergelerin çekilmesini sağlaması, Kürdistan’ın Güney Batısında yönetme iddiası taşımaması da, Kürdistan parçaları arasında eşitlikçi bir hukuk işlettiğini ortaya koydu. Kürtlerin ona inancını ve güvenini artırdı.
Mesut Barzani’nin Kürdistan parçalarında destek ve dayanışma içinde olmaması, o parçaları yönetme hırs ve hegemonik anlayışa sahip olmaması da, onun paylaşımcılığını, demokratlığın ortaya koydu. Kardeşlik duygusunu geliştirmekte. Ona olan güveni daha da artırmaktadır.
Kürdistan’ın diğer parçalardaki tüm Kürtler ve dünya Kürtleri, Kürdistan’ın Güneyinde devlet kurulmasının Mesut Barzani’nin öncülüğünde olacağına inançları güçlüdür. Bunun Kürdistan diğer parçalarını da etkileyeceği de kabul görmektedir.
Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin Kürdistan geneli için çalıştığını ve çalışacağını, Onun ancak Kürdistan’ın dört parçasına fiili, kanaat ve fikir liderliğini yapacağı da önemli bir değer yargısı olarak orta yerdedir.
Türkiye ve Dünya Devletleriyle iyi ilişkilerin mimarı…
O istikrarlı ve bütün kademelerden geçerek, bulunduğu bütün mücadele ve parti mevkilerini yaşayarak Kürdistan Başkanlığına gelen biri. Bu nedenle, günümüzde Orta Doğu’nun siyasetinde en tecrübeli aktörlerden biridir. Bulunduğumuz aşamada da, Kürdistan Federe Devletinin alternatifsiz lideridir.
O, özü ve sözü bir olan, verdiği söze sadık olan, dostuna ya da ilişki içinde olanlara ihanet etmeyen bir başkan, bir insan ve bir lider.
Kürtler, Mesut Barzani’yi böyle tanırlar. Ama dünya liderleri, dünya başkanları, devlet başkanları, cumhurbaşkanları, başbakanları da Mesut Barzani’yi böyle tanırlar.
Bu niteliğinin yanında, tarihi kişiliği, mücadeleci karakteri, mücadele hayatındaki devamlılığı ve kararlılığı, bu devamlılık sırasından şiddete hiç bulaşmamış olması da Onu istisna insanlardan biri yapıyor.
O, ülkesi Kürdistan’ı, milletini seviyor. İnsanlarını seviyor. Çalışma arkadaşlarına karşı vefakar davranıyor. Kürdistan, milleti, insanları için her riski göze alıyor. Halkıyla paylaşımı seviyor. Onlardan biri olmayı imtiyaz kabul ediyor. Bu nedenle onun için en yüksek makam, pêşmergeliktir. Kürdistan ve parti başkanlığı ondan sonra gelmektedir.
Mesut Barzani, o bir devrimci ve reformcu, ama halk düşmanı devrimci değil. Diktatör hiç değil. O toplumsal demokrat ve çoğulcu kültüre sahiptir. O kırıcı, aldatan, başka liderler gibi söylediğini yapmayan hiç değil. O içi ve dışı aynı olan şeffaf ve bizden ve halktan biri. O, ülkesini ve insanını seven, insanını ve milletini iyi şeylere layık gören bir lider. O halkıyla birlikte yaşayan, onlarla yaşamı paylaşan, pêşmerge ve halkının doğrudan savaşçısı dava adamı.
O, “Mahabat’ta Kürd bayrağının gölgesinde doğdum.16 yaşımdan bu yana onun için savaştım, bağımsız Kürdistan bayrağı için ölmeye de hazırım” diyen bir başkan, bir dava adamı, bir savaşçı, bir özgürlükçü, bir hak ve hukuk savunucusu, demokrat biri.
Onun bu nitelikleri de onu istisna insan yapıyor.
Bu özelliklerden dolayı, dünya başkanları, devlet başkanları, başbakanları ile rahat bir ilişki kuruyor. Onlar da onunla rahat ilişki kuruyorlar.
Bu nedenle Mesut Barzani, Kürdistan resmen tanınan bir devlet olmamasına rağmen, O Kürdistan’ın Başkanı olarak Beyaz Saray’da, dünyanın en ünlü saraylarında devlet başkanlarıyla oturuyor, saygı görüyor.
Kürdistan Başkanı’ı, Özal döneminden başlamak üzere, Türkiye ile kurulan resmi ve diplomatik ilişkisin de mimarıdır.
Diğer bölge devletleri de, onunla ilişki kurmak için, sıraya girdiklerini de biliniyor.
Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin, Türkiye ile geliştirdiği iyi ilişkiler sayesinde, Türk yatırımcılar bölgede büyük yatırımlar yaptı. Kürdistan’da çıkarılan petrolün de satışı ve Avrupa’ya geçişi için tek şans Türkiye’ydi. Barzani bu sebeple, 2002’de Türkiye’de iktidara gelen AKP ile yakın ilişkiler kurdu. Ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi sürecinde, Türkiye’ye PKK ile mücadele ve ardından barış sürecinde destek olmaya devam etti. Petrol anlaşmalarının uygulanması ve petrol boru hatlarının yapımı da devam ediyor.
Ekim 2012’de AKP’nin kongresinde Mesut Barzani de vardı. Hemen ardından Türkiye’de başlayan barış sürecine Barzani açık destek verdi; geri çekilen PKK’lıların Kürdistan Özerk Bölgesi’ne yerleşebileceğini söyledi.
Kasım 2013’te, barış sürecinde AKP ve PKK arasındaki anlaşmazlıklar sebebiyle aksaklıklar yaşanırken, Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı etkinliğe katıldı. Hafızalara “Diyarbakır buluşması” olarak kazınan bu buluşmanın ardından Türkiye, Kürdistan Federe Devlet ilişkileri yukarılara tırmandı. En son aşamada Kürdistan Başkanı’nın gelişinde devlet protokolüyle ve göndere Kürdistan Bayrağı çekilerek karşılandı.
Mesut Barzani’nin bu güçlü kişiliği, diplomatik başarısıdır ki, birçok devlet “bağımsızlık referandu.ma destek veriyor, bir kısmı en azından sesiz kalıyor, yüksek dozda tepki (Türkiye gibi) göstermiyor.
Sonuç olarak denilebilir ki, Mesut Barzani’nin bu dile getirdiğim özelliklerinden, halkı temsil gücünden ve kalitesinden dolayı, uluslararası ve ulusal plandaki saygınlığından dolayı; bağımsızlık referandumu sonrası, Kürdistan Devletinin kuruluşunun olacağı kritik döneminde de, Kürdistan Başkanı olmalıdır.
Amed, 25 Haziran 2017